Altının koşusu bitmedi, kısa vadede üç bin dolarlık hedef var
Avrupa Komisyonu'nun 2023 Genişleme Paketi raporunda Ukrayna ve Moldova'nın birliğe katılım müzakerelerinin başlatılması önerilirken, Türkiye'nin AB standartlarının gerisinde kaldığı belirtildi. Dışişleri Bakanlığı ise raporu "mesnetsiz iddialar" olarak nitelendirdi.
Avrupa Birliği (AB), özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından 2030’a kadar genişleme hedefini daha çok dillendirmeye başladı. Bu bağlamda geçen ay yayınlanan 2024 Çalışma Programı’nda özellikle altı Balkan ülkesi ile Ukrayna ve Moldova’nın birliğe üyeliğine işaret edildi. Şimdiyse Avrupa Komisyonu genişlemenin yeni bir adımı olarak, yayınladığı 2023 Genişleme Paketi raporunda Ukrayna’nın birliğe katılım müzakerelerinin başlaması gerektiğini vurguladı. Aynı raporda sürecin Ukrayna’ya sınırı olan Moldova ile başlaması da tavsiye edildi. “50 yıldır AB kapısında bekletilen” Türkiye’ye de bu sefer raporda yer verildi ancak Türkiye için yapılan değerlendirme Ukrayna ve Moldova’nınki kadar parlak olmadı.
Avrupa Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, Ukrayna hükümeti ve parlamentosunun “müzakerelerin başlaması için gereken yedi adımı yerine getirme konusunda ilerleme kaydetme kararlılığını gösterdiği” ifadelerine yer verildi. Raporda Ukrayna’nın “yolsuzluk soruşturmalarında ve mahkumiyetler konusunda sicilini temizlediği” belirtildi.
Sadece birkaç ay öncesinde Ukrayna Savunma Bakanı Oleksii Reznikov, bakanlık içinde çıkan bir yolsuzluk iddiasının ardından görevini bırakmak zorunda kalmıştı. Bu yolsuzlukta Türkiye’den Ukrayna’ya giden mantoların fiyatları üzerinde oynamalar yapıldığı ortaya çıkmış, Reznikov iddiaların kanıtlanması halinde istifasını vereceğini söylemiş, kanıtlanamazsa da iddiayı ortaya atan gazetecilerin gazeteciliği bırakmasını istemişti. Bu bahsinden yaklaşık bir hafta sonra Reznikov görevden alınmıştı.
Ukrayna’nın yanı sıra öne çıkan diğer bir ülke olan Moldova’nın ise AB’ye üyelik konusunda dokuz adımı yerine getirme konusunda önemli ilerleme kaydettiği dile getirildi. Kapsamlı bir adalet reformu başlattığı belirtilen Moldova’nın yolsuzlukla mücadeleyi artırdığı ve ülkeyi oligarşiden arındırma planını kabul ettiği anlatıldı.
Öte yandan Gürcistan’a da aday ülke statüsü verildi. Raporda Gürcistan’ın gerekli bazı alanlarda adım attığı belirtilirken, ülkenin birliğe katılma arzusunu desteklediklerini dile getiren Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, “Bu arzu, milli meselelerde muhalefetle ve sivil toplumla daha fazla ilişki kurması gereken yetkililer tarafından daha iyi yansıtılmalı” dedi.
von der Leyen, komisyonun Ukrayna ve Moldova’nın birliğe katılım müzakerelerini başlatmasını “tarihi bir gün” olarak nitelendirdi. Ukrayna için gerçekten de tarihi bir gün olduğu söylenebilir. Ukrayna’nın AB adaylığı 18 ay önce onaylansa da 10 yılı aşkın bir süredir AB’ye katılmayı hedefliyor.
2013 yılının sonlarında, dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in AB ile ticaret anlaşmasını iptal ederek Rusya’ya yönelmesi, halkın sokağa dökülmesine ve nihayetinde Yanukoviç’in iktidardan düşmesine yol açmış, bunu da Mart 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakı izlemişti. Ukrayna’nın AB’ye üyelik hedefi, 2019’dan beri anayasasının da resmi bir parçası.
Ukrayna ile müzakerelerin başlatılması önerisi her ne kadar önemli bir adım olsa da birtakım koşullar yerine getirilmeden müzakerelerin başlamasının mümkün olacağı düşünülmüyor. Ukrayna şu anda savaş halinde olduğundan bu koşulların yakın zamanda yerine getirileceği de hem belirsiz hem de olası bakılan bir şey değil. Dolayısıyla sadece müzakereler bile yıllar sürebilir.
Bununla birlikte Kiev, Brüksel’in müzakerelerin başlaması yönündeki öneriyi ‘memnuniyetle’ karşıladı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, salı günkü konuşmasında ülkesinin birliğe katılmak için devlet kurumlarını güçlendirmek de dahil olmak üzere “sonraki adımlarına hazırlandığını” söylemiş ve, “Ukrayna AB’de olacak” vurgusunu yapmıştı.
Batı’nın Ukrayna’yı desteklemekteki kararlılığı, savaş ikinci yılına yaklaşırken büyük ölçüde güçlü kaldı. Ancak 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e düzenlediği sürpriz saldırı odağın dağılmasına yol açtı. Ukraynalı yetkililer, Avrupa’da ve ABD’de kamuoyunun dikkatinin başka yöne çekilmesinin Rusya’nın yararına olacağını söylüyor. Yetkililere göre diğer uluslararası krizler “kaynakların Ukrayna’dan uzaklaşması” anlamına geliyor. Bu da “Rusya, İran ve Kuzey Kore’nin oluşturduğu yeni eksen için iyi bir şey”.
Brüksel’deki AB yetkililerinin bir kısmı ise odağın Ukrayna’dan dağıldığı yönündeki eleştirileri kabul etmiyor. CNN International’a konuşan bir komisyon yetkilisi, “Odağımızın değiştiğini düşünmüyorum, tam aksine. Önümüzdeki yıllarda Ukrayna’ya sağlanması için 50 milyon euroluk yardım önerdik” diyor. Avrupalı bazı yetkililer ise medyadaki İsrail-Gazze haberlerini örnek göstererek odağın kaydığının doğru olduğunu kabul ediyor.
Türkiye’nin birliğe üyeliğine ilişkin tartışmalar, 2011 yılında Fransa’nın o dönemki Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin açıkça ‘hayır’ demesiyle son bulmuştu. Türkiye’nin birliğe katılım müzakereleri de Avrupa Konseyi’nin kararı doğrultusunda 2018’den bu yana durdurulmuştu. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “50 yılı aşkın zamandır Avrupa Birliği kapısında bekletilen bir Türkiye var” sözleriyle AB üyeliğine duyulan isteği bir kez daha canlandırdı.
Tabii bu canlanış çok uzun sürmedi çünkü Avrupa Parlamentosu’nda AP Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor’un hazırladığı Türkiye raporunda Türkiye’de hukuk devletinin gerekliliklerinin Avrupa standartlarında olmadığı belirtilmiş, siyasetçi ve gazetecilerin hapiste olması, kadın cinayetleri ve LGBTİQ+ haklarının yetersiz kalmasının bir sorun olduğu ifade edilmişti. Tüm bunlar sonucunda ‘Türkiye’nin AB üyelik sürecinin mevcut koşullarda devam edemeyeceği’ kanaatine varıldığı belirtilmişti. Rapor sonrasında Dışişleri Bakanlığı çok ciddi tepki göstermiş, ilerleyen zamanda Avrupa’nın hazırladığı 2024 Çalışma Programı’nda Türkiye’nin adının geçirilmemesi dikkat çekmişti.
Bu seferki raporda Türkiye’ye dair bir değerlendirmeye de yer verildi. Değerlendirmede Türkiye’nin AB için “kilit bir ortak ve aday ülke” olmaya devam ettiği belirtildi. Türkiye’nin AB standartlarından uzaklaşmaya devam ettiğinin ve katılım için gerekli olan reformları sınırlı ölçüde gerçekleştirdiğinin belirtildiği raporda, “Türkiye, AB’nin Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası’na uyumunu büyük ölçüde iyileştirecek kararlı adımlar atmalı” dendi. AB Konseyi’nin yeni görevlendirmelerini yapmasının ardından AB Konseyi tarafından belirlenen seçenekler temelinde, stratejik bir ilerleme kaydetmek için AB-Türkiye ilişkilerinin durumu hakkında bu ay konseye bir rapor sunulacağı da açıklandı.
Dışişleri Bakanlığı ise rapora tepkisini çok gecikmeden gösterdi. AB’nin Türkiye’ye karşı “haksız ve önyargılı” yaklaşımını sürdürdüğünün belirtildiği bakanlık açıklamasında özellikle siyasi kriterler ve yargı ile temel haklar konusunda raporda yazılanların “mesnetsiz iddialar” ve “haksız eleştiriler” olarak nitelendirildi ve değerlendirmenin kabul edilmediğinin altı çizildi. Ayrıca bakanlık, böyle bir rapor yayınlamasının AB’nin “samimiyetsiz” ve “çifte standartlı yaklaşımının tezahürü” olduğunu söyledi.
Ne var ki AB’nin raporuyla Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasının geldiği gün Türkiye’de yargıda kritik bir adım atıldı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Can Atalay hakkında hak ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Hukukçular, Yargıtay kararının Anayasa’ya aykırı olduğunu ve AYM’yi işlevsiz hale getirdiğini söylüyor.
Öte yandan bakanlık, rapordaki “Türkiye’nin Gümrük Birliği yükümlülüklerini yerine getirmediği için ikili ticari ilişkiler önünde bir engel oluşuyor” ifadesine değinerek, “Bu engellerin aşılmasına imkan verecek müzakereler siyasileştirilerek engellenmesi, AB’nin benzer çelişkilerinden biri olmaya devam ediyor” dendi.
Raporda Türkiye ile AB’nin İsrail-Gazze savaşına bakışının farklı olduğu da belirtilmişti. AB, İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu söylüyor. Ancak Türkiye, İsrail’in Gazze’ye yaptığı hava saldırılarını “soykırıma” vardığını söylüyor ve AB’nin aksine Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmiyor. Bu konuda fikir ayrılığına düşmenin “övgü” olarak kabul edildiğinin vurgulandığı açıklamada, “Orta Çağ karanlığından 21. yüzyılda hortlamış sivil bir katliamın karşısında tarihin yanlış yerinde duran AB’ye, evrensel değerlere, uluslararası hukuka ve insancıl ilkelere dayalı politikaların sadece Ukrayna veya Avrupa’nın başka bir bölgesi için değil, Ortadoğu dahil tüm dünyada geçerli olması gerektiğini hatırlatma gereği duyuyoruz” sözlerine yer verildi.
Açıklamanın tamamını aşağıdan okuyabilirsiniz.
Avrupa Birliği Komisyonu 2023 Yılı Türkiye Raporu Hk. https://t.co/HVxKll25ht pic.twitter.com/wJXJkZXiRK
— T.C. Dışişleri Bakanlığı (@TC_Disisleri) November 8, 2023
Türkiye için yollar kapalı olduğundan bu başlık daha çok Ukrayna ve Moldova’yı ilgilendiriyor. Öncelikle birliğe üye 27 üyenin 15 Aralık’ta yapılacak toplantıda komisyonun önerisini kabul etmesi gerekiyor. Üyeler öneriyi kabul ettikten sonra müzakere ekibi Kiev ve Kişinev’e doğru yola çıkacak.
Katılım müzakereleri sırasında Ukrayna ve Moldova’nın AB hukukunu kendi anayasasına aktarması gerekecek. Bunun için de öncesinde “tarama” adı verilen bir süreçten geçilecek ve hangi yasaların değiştirileceğine, güncelleneceğine ya da çöpe gönderileceğine karar verilecek. Sadece bu tarama süreci bile normalde bir ya da iki yıl sürüyor.