Mabel Matiz’den Londra çıkarması
Singapur, kurucu başkanı Lee Kuan Yew'nun deyişiyle 'kalkınma trenine 1970'lerde atladı' ve mucize yaratan birkaç ülkeden biri oldu. Ancak çok yükseğe konan çıta bu hafta göreve başlayacak olan yeni başbakanın işini hayli zorlaştırıyor.
Singapur bugün 88 bin dolarla dünyanın kişi başı milli geliri en yüksek ülkesi. Bu minik şehir devleti 1965 yılında kazandığı bağımsızlığından bu yana akıl almaz işler yaptı ve bugün tüm dünyanın imrendiği bir ülke haline geldi.
Singapur’la tanışmamın geçmişi 1980’li yılların sonlarına kadar gidiyor. 1988’de yaptığım bir Güneydoğu Asya tatili sırasında ilk durağımdı ve bugün dünyanın en iyi havalimanı unvanını elinden hiç bırakmayan Changi o zaman da beni çok etkilemişti. Şehirdeki üç günlük konukluğumuz sırasında gördüğümüz ekonomik canlılık, bir kısmı olduğu gibi korunan ancak yeni gökdelenlerin ardı ardına inşa edildiği tertemiz ve düzenli Singapur başarının ne denli büyük olduğunu gösteriyordu.
Dönüşte ise kendimi “Singapur nasıl başardı?” sorusunun yanıtını ararken buldum. Öyle ya avuç içi kadar bir ülkede ekonomi sürekli büyüyor, insanlar zenginleşiyor ve ülke doğal kaynaklardan mahrum olmasına rağmen “zenginler ligi”nde üst sıralara tırmanıyordu. Singapur’a hayran olmuştum ve ülkeyle ilgili her gün yeni şeyler öğrenmek için sürekli okuyordum.
Ancak 1990’ın yaz başında bir gün çalan cep telefonum bana büyük bir fırsatın kapısını açtı. O zamanki patronumuz Kıbrıslı işadamı Asil Nadir’in İstanbul’daki ofisinden aranıyordum. Dünya çapında bir işadamı olan Nadir Londra’da yaşamasına rağmen zamanının bir bölümünü Türkiye’de geçirir, aralarında Vestel’in de bulunduğu yatırımlarını dolaşır, Ankara’ya uğrar, İstanbul’da da misafirlerini ağırlardı.
Telefondaki ses bu kez patronun misafirinin Singapur’un bir süre önce görevine ayrılan ancak yine kabinede bakan olarak kalıp gençleri eğiten kurucu başkanı Lee Kuan Yew olduğunu söylüyor ve bir Avrupa ziyareti için ülkesinden yola çıkan liderin 2 gününü geçireceği İstanbul’da düzenlenen davete çağrılı olduğumu söylüyordu.
Davet akşamı patronun Boğaz’daki yalısına gittik. Kokteylden sonra yemeğe geçilecekti. Davetlilerin önemli bölümü yalının bahçesinde Yew’un etrafını çevirmiş Singapur’un öyküsünü dinlemeye hazırlanıyordu. En çok merak edilen ve sorulan da Singapur’un nasıl başarılı olduğuydu.
Çalışma odamda uzun araştırma sonucu bulduğum notlarıma ve belleğime göre kurucu başkan o gün sözlerine Malezya’dan ayrılıp bağımsız ülke olmanın yolunu açan anlaşmayı bataklıklar arasındaki bir minik kulübede imzaladıktan sonra kendi deyişiyle akşam insanlarına ne yedireceğini düşündüğünü anlatarak başlamıştı.
O zamanlar ülkenin içme suyu bile ayrıldıkları Malezya’dan boru hattıyla geliyormuş. Ancak sonraki gelişmeler düşünme sürecinin çok da uzun sürmediğini gösterdi. Singapur’un topraklarının küçüklüğü (dünyanın 190’ıncı ülkesi) ve nüfusunun azlığı nedeniyle kayda değer bir iç pazarının bulunmadığını anlatmış ve şunları söylemişti:
“Bütün yatırımlarımızı ve planlarımızı dış pazarlara yönelik yapmamız gerekiyordu ve öyle de yaptık. Singapur Airlines’ı alın. Uçağı neredeyse pistten tekerlek kesip yükseldiği zaman ülke dışına çıkmış oluyor. O zaman büyüme stratejisini bunu göz önünde bulundurarak belirleyecekti ve öyle de yaptı. Bugün bu nedenle de başarılı”.
Kurucu başkan Lee Kuan Yew’un kalkınma fırsatının “ring seferi yapan bir tren olmadığı” şeklindeki benzetmesi de ilginçti. Kalkınma treni ülkelerin önünden bir kez geçiyordu ve bunun için de boş buldukları kompartımana atlamaları şarttı. Tren biniş fırsatını kaçıranların önünden ikinci kez geçmeyecekti. Singapur 1970’lerde, Kore 1980’lerde trene atlamayı başarmıştı.
Gerçekten de dediği gibi oldu. Kalkınma trenine biniş fırsatını kaçıran Türkiye ve sürekli potansiyellerinden bahsedilen Latin Amerika ülkeleri hâlâ orta gelir tuzağından çıkmaya çalışıyor. Ancak yine Uzakdoğu’dan bir ülke, Tayvan 1990’lı yıllarda trene atlamayı başardı ve bir “ekonomik mucize”nin nasıl yazılacağını herkese gösteriyor. Daha sonraki yıllarda kalkınma trenine atlamayı başarıp, dünyanın gıpta ettiği bir öykü yazan ülke şimdilik yok.
Singapur’da ise ülkeyi yıllarca ifade ve basın özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda büyüterek yöneten kurucu başkandan sonra da fazla değişiklik olmadı. Ekonomi tüm küresel çalkantılara rağmen yine de büyüdü, Singapur dünyanın en yüksek kişi başı milli gelire sahip ülkesi oldu. Ancak ifade ve basın özgürlüğü karnesi hâlâ pek parlak değil. Basın özgürlüğünde Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne (RSF) göre dünyadaki ülkeler arasında alt sıralarda yer alıyor. Kimi kez bazı yabancı gazete ve dergilerin ülkeye girişi yasaklanıyor. İnternet sıkı kontrol altında. Yani ekonomi iyi ama demokrasi cephesinde batılı gelişmiş ülkelerde pek rastlanmayan önemli eksiklikler var.
The Economist dergisi de geçen haftalarda Singapur’u anlatan bir analiz yayınladı. Singapur’un ekonomik mucizesini ve şehir devleti gelecekte nelerin beklediğini şöyle anlatıyor:
Singapur yaklaşık 60 yıl önce bağımsızlığını kazanmasından bu yana Singapur bir refah feneri haline geldi. Dünyanın orta gelir statüsünün norm olduğu bir bölgesinde, şehir devleti şu anda hangi yöne binlerce mil giderseniz gidin en zengin ülke konumunda. Kişi başına yaklaşık 88,000 dolar olan Gayrisafi Milli Hasılası (milli gelir) son 20 yılda reel olarak iki katına çıktı. Ülke 1965’te bağımsızlığını kazandığında Güney Afrika ya da Ürdün’den daha fakirdi.
Ancak dünya küreselleşmeye artan bir kuşkuyla bakarken, Singapur’un iç politikasını küresel bir şehir rolü karşısında dengelemesi daha da zorlaşacak. Bu hafta görevine başlayacak yeni başbakan Lawrence Wong da 6 Mayıs’ta The Economist’e verdiği demeçte “Yerleşik normlar aşınıyor” diyor. “İnsanlar yeni dayanaklar arıyor, ancak yeni düzen henüz kurulmadı. Bence birkaç yıl, belki on yıl ya da daha uzun bir süre karışık olacak.”
Ülkenin ekonomik performansı hangi kriterden bakarsanız bakın etkileyici. Son yirmi yılda, tam zamanlı çalışan Singapurluların medyan ücreti reel olarak yüzde 43 artarken, ABD’de bu oran yalnızca yüzde 8 olmuş. Bugün yaklaşık 46,000 dolar olan Singapurluların tam zamanlı medyan ücretleri, ülkenin eski sömürge patronu İngiltere’de yaklaşık 44,000 dolar rakamı geride bırakmış.
Singapur’un bir finans merkezi olarak son yıllarda yükselen itibarı, bir zamanlar Asya’nın küresel şehirleri arasında tartışmasız lider olan Hong Kong ile kaçınılmaz karşılaştırmalara yol açtı. Gerçekten de Singapur rakibini geride bırakmış görünüyor. Singapurlular Hong Konglulardan yaklaşık yüzde 50 daha yüksek olan maaşlarla liderliği ele almış bulunuyorlar. Bir servet merkezi olarak da bölgedeki en önemli rakibinden çok daha hızlı büyüyor. Singapur Merkez Bankası Monetary Authority of Singapore’a göre 2017 yılında Singapur’un tüm zenginliği Hong Kong’un 3,1 trilyon dolarının yaklaşık dörtte üçü büyüklüğünde, 2,4 trilyon dolar idi. 2022 yılına gelindiğinde ise Singapur’un zenginliği 3,6 trilyon dolarla Hong Kong’un yalnızca yüzde 8 gerisinde kalmış.
Singapur’un bir finans merkezi olarak artan başarısına rağmen politika yapıcılar bununla övünmüyorlar. Hong Kong’un uluslararası bir merkez olarak ağırlığının azalması fikrinden memnun olmak yerine endişeleniyorlar. Singapur Para Otoritesi, 2019’da Hong Kong’daki demokrasi yanlısı büyük gösteriler protestolar sırasında, şehrin Hong Kong’dan sermaye kaçışından yararlandığına ilişkin haberlere karşı çıktı. Şehir devlet yine de Hong Kong’un zayıflayan itibarı nedeniyle Çinli zenginler için bir merkez olarak önemli hale geldi.
Ancak büyüyen sadece özel sektörün varlıkları değil. Singapur’un devlete ait yatırım şirketi Temasek’in Mart 2023 itibariyle 287 milyar dolarlık varlığı bulunuyor. Ülkenin Para Otoritesi’nin döviz, altın ve diğer rezervlerinin toplamı yaklaşık 369 milyar dolara ulaşmış. Singapur hükümeti eski adıyla Government of Singapore Investment Corporation ülke varlık fonunun 100 milyar doların üzerinde olduğunu kabul ettiği varlıkların miktarını açıklamıyor. Ancak varlık fonlarının verilerini izleyen Global swf’nin tahminlerine göre rakam 769 milyar dolara ulaşmış. Eğer tahmin doğruysa Singapur Varlık Fonu birkaç petrol zengini ülkeninkileriyle Çin’in iki fonunun hemen ardından altıncı sıraya yerleşecek.
Bu veriler Singapur’un harcadığından çok daha fazlasını tasarruf eden bir ekonomi olduğunu gösteriyor. Singapur aynı zamanda dünyanın en büyük cari fazlaya sahip ülkeye sahip ülkelerinden birisi. Küçük bir ülke ve güvenlik konusunda Amerika’nın yakın ortağı olan Singapur, büyük tasarrufları ve yönetilen döviz kuru nedeniyle başka ülkelerin maruz kalabileceği baskıyla karşılaşmıyor. Amerika’nın Singapur’la dış ticaretinde fazla vermesi bu ülkeyi korumacı Amerikalı politikacıların gözünden şimdilik uzak tutuyor. Ancak ülke Donald Trump döneminde kısa bir süre için Amerika’nın döviz manipülasyonu izleme listesine girdi. Singapur Trump’ın Kasım ayındaki seçimlerden zaferle çıkması halinde Amerika’nın ticaret savaşçılarının hedef tahtasına geri dönme riskiyle karşı karşıya.
Uluslararası kınama, iç baskıdan daha az acil bir endişe kaynağı. İktidardaki Halk Hareketi Partisi (PAP) 2020’de Singapur parlamentosundaki 93 sandalyenin 83’ünü kazandığı için, muhalefetten endişe edecek çok az şeyi olduğunu varsaymak kolay. Ancak merkez sol İşçi Partisi’nin sahip olduğu koltuk sayısı, bağımsızlıktan bu yana başka bir partinin parlamentodaki en yüksek temsil düzeyine ulaştı. 2020’den önce Singapur siyasetinde muhalefet lideri yoktu. Batının demokrasisi standartlarına göre, iktidar hala ezici bir üstünlüğe sahip. Ancak rekabetin varlığı hesapları değiştirdi ve hükümetin, karar vermeden önce halka danışmaya daha fazla odaklanmasını sağladı.
Muhalefet, şehir devletinin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda farklı görüşlere sahip. Muhalefet milletvekilleri, varlıkların getirilerinin şu anki yüzde 50’sinin yerine daha büyük bölümünün bütçeye aktarılmasını ve günlük harcamalar için kullanılmasını istiyorlar. Ayrıca rezervlerin yapısı ve Varlık Fon’unda tutulan miktar konusunda daha gazla şeffaflık talep ediyorlar. Hükümet, rezervleri riske atma fikrinin popülizme hizmet edeceğini düşünüyor. Vatandaşların yaşlandığını ve mevcut gelir düzeyiyle varlıkların biriktirildiği dönemdeki gibi hızlı bir büyüme dönemine asla girmeyeceğini savunuyor.
Ancak ülke yaşlandıkça Singapur’un kamu maliyesine maliyetin bir şekilde finanse edilmesi gerekecek. Singapur’da 65 yaş üstü vatandaşların toplam nüfustaki oranı on yıl önce yüzde 12 iken geçen yıl yüzde 19’a yükseldi. Bu on yılın sonunda neredeyse yüzde 25’e ulaşacak. Sosyal harcamalar son on yılda yaklaşık iki katına çıktı ve sağlık harcamaları eğitim bütçesini geride bıraktı. Singapur’un tüm dünyadaki “küçük devlet” savunucularının gıpta ettiği düşük devlet harcaması seviyesi artık yükseliyor. Bu harcamaların milli gelire 2010’da yüzde 14 olan oranı 2030’da yüzde 20’ye ulaşacak. Vergi artışları kaçınılmaz ve şimdiden başladı. Satış vergisi son iki yılda yüzde 7’den yüzde 9’a çıktı.
Bu arada ülkenin değişen demografisi kendini başka şekillerde de hissettirecek. 2023 yılında Singapur’un doğurganlık oranı 0,97’ye düşerek dünyadaki az sayıda ülke dışında tüm ülkelerin altında bir orana geriledi. Singapur hükümeti düzenli olarak ayrıntılı nüfus tahminleri yayınlamıyor ama projeksiyonlar göç olmadan Singapur’un çalışma çağındaki nüfusunun 2022 ile 2050 yılları arasında üçte bir oranında azalacağını gösteriyor.
Göçmenlik Singapur’da da tartışmalı bir konu. Kentin toplam nüfusu içinde kendi vatandaşlarının oranı 2003 yılında yüzde 74 iken geçen yıl yüzde 61’e düştü. Şehir devlette dört resmi dil ve en büyüğü Çinliler olan üzere üç resmi etnik grup bulunuyor. Hükümet bu dengeyi korumaya çalışıyor. Çoğunluğu Müslüman olan etnik Malaylar Singapur’da azınlık, ancak çok daha büyük komşuları olan Malezya ve Endonezya’da çoğunluk. Dolayısıyla Singapur’da ifade özgünlüğü üzerindeki baskılar dini ve ırksal hassasiyetlerin en kırılgan olduğu yerlerde en sıkı şekilde uygulanıyor. Ancak iktidardaki Halk Hareketi Partisi (PAP) gibi baskın bir siyasi güç için bile yüksek göç seviyeleri siyasi bir tehdit gibi görünüyor.
Singapur’un yeni başbakanı Wong yabancı işçilere ihtiyaç duymaya devam edeceklerini belirterek “Yabancı profesyonellerin Singapur’da çalışmasını memnuniyetle karşılıyoruz, ancak bu kontrollü olmalı, çünkü kontrol edilmezse kolayca batağa saplanacağımızı düşünüyorum. Ancak yerli halkın nüfusun yüzde 10’undan bile az olduğu Birleşik Arap Emirlikleri gibi olmayı göze alamayız” diyor. Wong’a göre Singapur vatandaşlarının azınlık olduğu bir durumu hayal bile etmek mümkün değil.
Uluslararası büyük şirketlerin ihtiyaçlarıyla Singapurluların göç konusundaki temkinliliğini dengelemek hükümet için giderek daha hassas bir görev haline gelecek. Singapur Ulusal Üniversitesi’nin bir birimi olan Politika Çalışmaları Enstitüsü tarafından 2021 yılında yayınlanan anketinin katılımcılarının yüzde 44’ü göçün işsizliği arttırdığını söylerken, bu oran 65 yaş üstü katılımcılar arasında yüzde 50’nin üzerine çıktı.
Bununla birlikte Singapur’un imrenilecek konumuna yönelik tehditlerin en büyüğü, şehir devletinin kontrolü dışında olanlar. Singapur, trilyonlarca dolarlık küresel ticaretin gerçekleştirildiği dar bir geçit olan Malakka Boğazı’nda bulunuyor. 800 kilometrelik bu dar geçit ise Hint ile Pasifik Okyanuslarını birbirine bağlayan en önemli deniz taşımacılığı rotası. Adını 1400-1501 yılları arasında geçişi yöneten Malakka Sultanlığı’ndan almış. Singapur’un küresel ticaret hacminin milli gelire oranının yüzde 337 gibi ABD’nin yüzde 27’lik, dünyanın dört bir yanındaki diğer zengin ülkelerin yüzde 68’lik oranının çok üzerinde olması Malakka Boğazı’nın ülke için ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Yani kurucu başkan Lee Kuan Yew’nun yıllar önceki sohbette anlattığı gibi Singapur’un bir iç pazarından bahsetmek mümkün değil. Zenginliği bir finans ve ticaret merkezi olmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle de Malakka Boğazı’nda sorun olmaması gerekiyor.
Pekin ve Washington arasındaki ilişkilerin yıpranması özel bir endişe kaynağı. Çünkü Singapur’un her iki ülkeyle de önemli ticari ilişkileri var. Ticaretin 2022’de BM Genel Kurulu’nda Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınayan ve kınamayan ülkelerin oluşturacağı iki küresel blok arasında bölündüğü en kötü senaryoda Singapur’un Gayrisafi Yurtiçi Hasılası yüzde 10 azalacak. Asya için bu düşüş yüzde 3, dünya için yalnızca yüzde 1 olacak.
Çin dünyadaki çoğu ülke için olduğu gibi Singapur’un da en büyük ithalatı yaptığı kaynak. Ülke bunun yanı sıra en büyük ihracatı Çin’e yapıyor. Doğu Asya’nın enerji ithalatının neredeyse tamamı Malakka Boğazı’ndan geçerken üretimin büyük bir kısmı da diğer yöne akıyor.
UNCTAD’ın 2023 Dünya Yatırım Raporu’na göre Singapur’a doğrudan yabancı yatırım girişi 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 7,7’lik bir artışla 131,1 milyar dolardan 141,2 milyar dolara çıkmış. Bu da Singapur’u ABD ve Çin’den sonra dünyanın en çok yabancı yatırım alan üçüncü ülkesi yapmış. Singapur’a doğrudan yabancı yatırım girişinde en büyük beş kaynak ekonomi toplamın yüzde 45’ini oluşturan ABD, Japonya, Birleşik Krallık, Hong Kong ve Çin.
ABD aynı zamanda Singapur’da açık ara en büyük yatırımcı olmaya devam ediyor. 2022 sonu itibariyle ülkede 2,3 trilyon dolara ulaşan yabancı yatırımın 428 milyar doları ABD’den gelmiş. Çin anakarası ve Hong Kong ise ülkeye 2022 sonuna 156 milyar dolar yatırım yapmış. Singapur’daki Amerikan Ticaret Odası’na göre Amerikan şirketleri ülkede 200.000’den fazla kişiye, yani işgücünün yaklaşık yüzde 6’sına istihdam sağlıyor. Singapur tarafsız diplomatik duruşuna rağmen Amerika’nın da Güneydoğu Asya’daki en yakın güvenlik ortağı.
Amerika’nın Çin’in yarı iletken endüstrisine yönelik artan kısıtlamalarının Singapur’u da iki ülke arasındaki çekişmeye dahil etmesi mümkün. Singapur’un çip endüstrisi Tayvanlı şirketlerin hakimiyetindeki en gelişmiş ürünlerde uzmanlaşmamış olmakla birlikte daha eski çiplerin üretiminde başarılı. Amerika Ticaret Bakanlığı kısıtlama ve yaptırımlarını daha eski çipleri de kapsayacak şekilde genişletmeyi planlamadığını açıkladı. Ancak Çin’in eski çip üretimini büyük ölçüde arttırması bu kararın değişmesine neden olabilir. Geçen yılın ikinci yarısında Singapurlu çip üreticileri Çin’e ayda yaklaşık yarım milyar dolarlık çip üretim ekipman sattı. Rakam satışların 2022’nin aynı döneminin iki katından fazla olduğunu gösteriyor.
Başbakan Wong hükümetin ulusal güvenlik söz konusu olduğunda Amerika’nın ihracat kısıtlamaları konusundaki duyarlılığını tabi ettiğini ancak bunların dikkatle ayarlanmasını umduğunu söylüyor. Biden yönetiminin ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan az sayıda yüksek teknoloji endüstrisine uygulanan kontrollere atıfta bulunarak yüksek çitli küçük bir bahçeden bahsetmişti. “Eğer bahçenin alanını genişletmeye başlarsanız” diyor Bay Wong, “ve bahçe gittikçe büyürse… Bence bu sadece Singapur için değil, ABD ve tüm dünya için zararlı olacaktır.”
Ülkenin endişeli bürokratları için Amerika ve Çin arasında tam bir ayrışma planlamak korkunç bir ihtimal. Singapur TikTok’un küresel genel merkezine ev sahipliği yapıyor. Ocak ayında şirketin CEO’su Singapurlu Shou Zi Chew Amerikan Kongresi’nde senatörler ve temsilciler tarafından sorguya çekildi, kendisine Çin vatandaşlığına başvurup başvurmadığı ya da Çin Komünist Partisi üyesi olup olmadığı bile soruldu. Soruların ve Bay Shou’nun şaşkınlığının yer aldığı klipler Singapur’da ve yurtdışında viral oldu. Bu olay her iki dünyayı da idare etmenin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
Singapur’un karşı karşıya olduğu çeşitli ekonomik risklerden biri tüm risklerin temelini oluşturuyor ve şehrin dikkatli yöneticilerini rahatsız ediyor. Singapur, İngiltere ya da diğer yavaş büyüyen Avrupa ülkeleri gibi sıradan hane halkı gelirlerinin artmadığı bir durgunluk dönemine girerse ne olur? Bu tür bir baskının, daha da zenginleşmeye devam edecekleri beklentisiyle kendilerine olağanüstü sayıda oy veren Singapurlular ile iktidar partisi arasındaki sözleşmeyi tehdit etmesi mutlak.
Başbakan Wong gelecek yıl Kasım ayından önce partisini seçimlere götürecek ve bu seçimlerin sonuçları onun görev süresini belirleyecek. Singapur’un başarıları yeni hükümete koruması gereken çok şey veriyor. Çok az ülke küreselleşme dalgasında bu kadar yetkin bir şekilde sörf yapmayı başarabildi. Şimdi dalganın hızla çekilmesiyle birlikte Singapur en büyük meydan okumasıyla karşı karşıya bulunuyor.