Kariyerini kim yönetiyor?
Yıllarca kurumsalda, benzer işlerde ve pozisyonlarda çalışıp daha iyi sonuçlar almak için çalışırken kendimize ne kadar yatırım yaptık? Yaptık mı?
Çalıştığımız markalar, şirketler için aylık, yıllık, beş yıllık on yıllık stratejik iş planlarını, ezbere ve hatta beş-on ülke için yaparken kendimiz için bu zahmete girmiyoruz.
Girmek istesek de nereye bakacağımızı ve kime soracağımızı göremiyoruz, bulamıyoruz.
Yaklaşık bundan bir yıl önce çevremizde yaşıtımız arkadaşlardan gelen, “Bundan sonra ne var?”, ‘”Ben şimdi neler yapacaksın” veya “Beraber bir şeyler yapalım mı?” sorularını bolca duymaya ve yaşamaya başladıktan sonra, buna bir cevap olmalı demiştik.
Özellikle kırklı yaşlardan sonra “ikinci bir kariyer” mümkün mü? Yoksa hakkımızda verilen kararlara boyun eğmek mi daha kolay? Örneklerle anlatırsam; ekibi gençleştiriyoruz (Sen bize pahalı geliyorsun), ekonomi iyi gitmiyor, merkezden mail geldi, tüm dünyada ekibi küçültüyoruz (Yeni teknolojiye çok yatırım yaptık, insansız çözeceğiz), senin hakkında çok şikayet geliyor, ekibi geç saatlere kadar çalıştırıyormuşsun (Bizim kuşakta bunu yapmazsan atarlardı) gibi.
Yani bu durumlara karşı cebinde B planın var mı? Yoksa da olmalı. Yıllarca kurumsalda, benzer işlerde ve pozisyonlarda çalışıp daha iyi sonuçlar almak için çalışırken kendimize ne kadar yatırım yaptık? Yaptık mı?
Nereden başlayalım derseniz, ben network listemi oluşturarak başladım. 30 yıllık kariyerimde çok iyi yaptıklarımı yani kişisel varlıklarımı ve sınırlarımı-daha iyi yapmam gerekenlerin listesini oluşturdum.
Şirket bilanço kalemleri gibi düşünebilirsiniz. Şirket bilançosu okuyamayan bir yönetici yoktur ama kişisel bilançosunu hazırlayan yönetici neredeyse yok.
Koçluk yaparken ilk buluşmalarımızda tüm zamanımı buna ayırıyorum. Çalıştığım kişi için bir network listesi hazırlatıyorum. Arkasından iyi yaptıkları yani varlıkları, daha iyi yapması gerekenler yani sınırları. Elbette sınırları sadece yazıp bırakmıyoruz ve sınırları nasıl kaldırırız diye çalışıyoruz. Ve değişiyor hatta bazılarını varlık kısmına bile atıyoruz zamanla. Yani iyi yaptıklarının arasına.
Kendimize yatırım yapmayı atlıyoruz, kolayımıza geliyor. Hele etrafımızda yapan ve yol gösteren yoksa da akışına bırakıyoruz.
Üstelik kendimiz için hayati bir konuyu. Bu konuda yazılmış kitaplar ya da kişisel gelişim eğitimleri yok mu? Dünya kadar var.
Aradığımız ve işimizi çözecek onlar mı? Sanmam, öyle olsa her işten ayrılan ya da emekli olan arkadaşımız, danışmanlık, koçluk ya da yönetim kurulu üyeliği yapmak yerine daha verimli olacağı girişim kurma işlerine daha çok girişirdi.
Girişmek için de sadece kitaplardan okumak yeterli olmuyor. Senin gibi düşünen insanlarla beraber bir metotla birlikte düşünmek ve çalışmak gerekiyor. Ön şart geleceğin için hazırlık yapmaya ve zaman ayırmaya kararlı olman.
Yoksa yarım bıraktığın kitaplar ve eğitimler gibi eksik kalır.
Aslında hepimize bu aşamada en gerekli olan şeyin ilham ve cesaret olduğunu artık biliyoruz.
Gençlerde olan, bizde ise zaman geçtikçe azalan şey, çeviklik ve cesaret.
Bir başka tüyo; yeni kurduğunuz ve zayıf network adını verdiğimiz yeni çevreler ve arkadaşlar, bize daha çok güç ve enerji veriyor. Başka ve yeni şeyleri yapabilmek için motive ediyor.
Ben de son bir yıldır hiç yapmadığım, denemediğim hatta yapabileceğimi düşünmediğim işlere girişiyorum. Yeni insanlarla tanışıyorum, onlardan aldığım enerjiyle yaparım/yaparız diyorum.
Dedik ya, bizim yaşların deneyimi ve tecrübesi kimsede yok ama kişisel cesaret eksikliğimiz ve tutukluğumuz var.
Bu yaşlar en verimli ve en tecrübeli olduğumuz yaşlar, durmak doğru değil. Bu günlerde durmamaya, üretmeye çok ihtiyacımız var. Önümüzde daha uzun bir yol var ve sahilde teknede geçirirsek çocuklarımıza, gençlere kötü örnek oluruz.