Döviz ve altın güldürdü, borsa üzdü
Körfez'den kaynak temin çalışmaları yıllardır "ilişkiler" bazında yürütülüyor. Eğer satın almalar veya doğrudan yatırımlar söz konusu olacaksa bunlar zaten doğası gereği zamana yayılacaktır. Bu nedenle bu kaynaklardan çok büyük etkinin kısa vadede görülmesi zor.
İddianın kaynağı Hürriyet yazarı Hande Fırat. Fırat’a göre Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Körfez ülkelerinden Birleşik Arap Emirlikleri’ne gerçekleştirdiği üst düzey ziyarette 30-40 milyar dolarlık bir yatırımın altyapısının hazırlandı.
Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelecek 30-40 milyar dolarlık sıcak para sonrasında kur korumalı mevduattan adım adım çıkılacağı da öne sürülüyor.
30-40 milyar dolar ekonomideki dengeleri değiştirebilecek büyüklükte bir tutar. O nedenle Körfez’den Türkiye’ye gerçekten böyle bir paranın gelip gelmeyeceği önemli.
Söz konusu Batı’dan gelmesi beklenen para olsaydı bu konuda bir öngörüde bulunmak daha kolay olurdu. Türkiye’nin de aralarında yer aldığı gelişen ülkelere yatırım yapan fonların stratejileri belli. Düzenli raporlarla buna dair detaylı bilgi veriyorlar. Bu fonların yöneticilerinin görüşleri Reuters, Bloomberg gibi kaynaklarda da sık sık yer alıyor. Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanı olması sonrasında Türkiye’yi yakından izlemeye başladıklarını ama aceleci olmadıklarını, söze değil eyleme bakacaklarını ve bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şimşek’e ekonomide ne kadar alan tanıyacağı konusunda büyük şüpheler taşıdıklarını, çeşitli mecralarda çıkan görüşlerden ve bu arada raporlarından biliyoruz.
Körfez ise farklı. Körfez bölgesinden kaynak temin çalışmaları yıllardır “ilişkiler” bazında yürütülmeye çalışılıyor. Tam olarak neleri içerdiği de belli değil. Eğer bazı haberlerde geçtiği gibi satın almalar veya doğrudan yatırımlar söz konusu olacaksa bunlar zaten doğası gereği zamana yayılacaktır. Bu nedenle bu kaynaklardan çok büyük etkinin kısa vadede görülmesi zor.
Zira eğer amaçlanan Turkcell, Türk Telekom gibi şirketlerin satışıysa bunun bir haftada veya bir ayda gerçekleşmeyeceği, uzun süre gerektireceği, Arapların da tıpkı başka yatırımcılar gibi satın alacakları şirketi çok detaylı biçimde incelemek isteyeceği ortada.
Aslında söz konusu olan Körfez ve Arap ülkelerinden gelecek kaynak olunca insan iktidar medyasından yayılan haberleri iskontolu okuma ihtiyacı hissediyor. Yakın geçmişte Körfez’den gelecek on milyarlara dair o kadar çok haber yapıldı ki. Sonuç? Birkaç milyar dolar dışında Körfez’den gelen bir şey yok. Batı ülkeleri hâlâ Türkiye’deki en büyük yatırımcı…
Öte yandan “Körfez’den 30-40 milyar dolar gelecek” haberlerinde pek dikkat çekmeyen başka bir boyut var: Neden başka bir yerden değil de Körfez’den? Mehmet Şimşek ilk gezisini neden başka bir küresel finans merkezine değil de Körfez’e yaptı? Ve neden Merkez Bankası’nın faiz kararını açıkladığı gün?
Körfez’den başlanmasının sebebi Batı veya Asya fonlarının yatırım kriterlerini karşılamakta yaşanan sıkıntılar olabilir mi? Körfez ülkeleri, yatırım yaparken kriterlerden çok ikili ilişkileri gözettiği için ekonomi yönetimi oradan başlamış olmasın?
Bu anlaşılabilir bir durum. Ama piyasa açısından yeni dönemin ekonomi politikaları bağlamında güven sarsıcı olduğu ortada da.
Akla gelen bir başka ihtimal, Körfez’den gelecek kaynağın faizi artırmadan ekonomiyi idare etmenin bir aracı olarak görülüyor olabileceği. Öyle ya, Körfez’den gerçekten 30-40 milyar dolar gelecekse kur en azından bir süre için kontrol altına alınabilir. Böylece önümüzdeki aylarda Merkez Bankası’nın politika faizini daha fazla artırmasına, ya da piyasanın beklediği oranda artırmasına gerek kalmaz. Merkez Bankası’nın piyasa beklentisinin çok altında faiz artırımı yaptığı gün Mehmet Şimşek’in Birleşik Arap Emirlikleri’nde taze kaynak görüşmesi yapmasının sebebi belki de buydu.
Körfez’den gelecek 30-40 milyar dolarla kur korumalı mevduattan çıkışın başlatılacağı iddiasına gelince… 120 milyar dolardan fazla para bulunan kur korumalıyı 30-40 milyar dolarla kapatmak tabii ki mümkün değil.
Altıncı hissim bu haberlerin Merkez Bankası’nın beklenenden düşük faiz artırımı yapması ve Mehmet Şimşek’in elinin sanıldığı kadar rahat olmadığıyla ilgili oluşmaya başlayan güvensizliği gidermeye yönelik bir PR çalışması olduğunu söylüyor. Umarım yanılırım.