Şimşek ‘Kamuda daha çok tasarruf yapacağız’ dedi, IMF’den övgü yağdı: Biz de olsak, aynı ekonomik programı tavsiye ederdik
Türkiye’nin çok yüksek faizle borçlanmasının ardından Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek konuştu: ‘Yatırımcı güveni geri geldi. Türkiye'nin risk primi neredeyse yarıya inmiş durumda yani yatırımcı güveni geri geliyor, bu da sermaye girişine yol açacak.’
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin uluslararası sermaye piyasalarında yüzde 8.5091 gibi çok yüksek bir kira oranıyla 2,5 milyar dolarlık 5 yıllık kira sertifikası (sukuk) ihraç etmesinden ve içeride de 10 yıllık tahvile yüzde 31,98 faiz verip borçlanmasından yalnızca bir hafta sonra yaptığı açıklamada yatırımcı güveninin geri geldiğini söyledi. Tahvil ve sukuk borçlanmalarına yüksek kira ve faiz oranları sayesinde gelen yüksek talep Şimşek’i umutlandırmışa benziyor.
Uluslararası İşbirliği Platformu ile Körfez Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK)-Türkiye Ekonomik Forumu 2023″ün açılışında konuşan Şimşek “Türkiye’ye yatırımcı güveni geri geldi. Türkiye’nin kredi risk primi (CDS), mayıstaki 700 baz puan seviyesinden 400 baz puanın altına indi. Türkiye’nin risk primi neredeyse yarıya inmiş durumda yani yatırımcı güveni geliyor, bu da sermaye girişine yol açacak” dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, etkinliğin açılışında, Türkiye-KİK işbirliği alanları, Türkiye ekonomisinin görünümü ve Türkiye’deki yatırım fırsatlarını içeren sunum yaptı. Sunumunda karşılıklı işbirliğinin artırılması çerçevesinde Körfez ülkeleri ile Türkiye arasında ekonomik açıdan karşılıklı bir tamamlayıcılığın bulunduğunu belirten Şimşek, şunları söyledi:
“Türkiye, zengin üretim çeşitliliği sayesinde imalat sanayisinde ileri kabiliyetlere sahip olup Avrupa ve Orta Asya pazarlarına erişim için kritik bir noktadadır. Körfez ülkeleri ise cari fazlalarına ve güçlü altyapı olanaklarına rağmen sanayi sektöründe sınırlı bir üretim çeşitliliğine sahiptir. Taraflar arasında serbest ticaret anlaşmaları gibi işbirliğini artıracak yeni modeller, Körfez ülkelerinin üretimini çeşitlendirmesine, karşılıklı ticaret ve yatırımların ivme kazanmasına, turizm ve inşaat başta olmak üzere sektörel potansiyelin artmasına katkı sağlayacaktır.”
Şimşek, sunumunda Türkiye ekonomisinde uygulanan makroekonomik politikalar ve yapısal reform gündemi hakkında da bilgi verdi. Türkiye’deki yatırım fırsatlarına dikkati çeken Şimşek, şunları söyledi:
“Orta Vadeli Program (OVP), makrofinansal istikrarı sağlamak için hazırlandı ve son birkaç ayda çok ciddi ilerleme kaydettik. Güçlü bir makroekonomik politika çerçevemiz ve yapısal reform gündemimiz var. Uyguladığımız sağlıklı politikalara cevaben Türkiye’ye yatırımcı güveninin geri gelmeye başladığını görüyoruz. Türkiye’nin kredi risk primi (CDS), mayıs ayındaki 700 baz puan seviyelerinden 400 baz puanın altına indi. Türkiye’nin risk primi neredeyse yarıya inmiş durumda yani yatırımcı güveni geri geliyor, bu da sermaye girişine yol açacak. Reformlarımızı kararlı bir şekilde uyguladıkça ülkemize daha fazla yatırımcıyı çekecek ve böylece kalıcı makrofinansal istikrara ulaşacağız. Birincil önceliğimiz, fiyat istikrarını sağlayıp enflasyonu tek haneli rakamlara indirgemek.”
Enflasyonla mücadelenin önceliklendirildiği yeni politika çerçevesinde para politikasındaki normalleşme sürecinin, seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımlarıyla desteklendiğine işaret eden Şimşek, “Geçiş sürecinin ardından 2024 yılı ortasından itibaren dezenflasyon süreci başlayacak ve 2026 yılında enflasyonu tek haneye indireceğiz. Türkiye, geçmişten bu yana uyguladığı disiplinli maliye politikaları ile bütçe açığını ve kamu borç stokunu azaltmada önemli bir başarı sağlamıştır.” dedi.
Bakan Şimşek, şubattaki deprem felaketine atıfta bulunarak, “Diğer yandan deprem felaketinin vatandaşlarımıza etkisini hafifletmeye yönelik alınan tedbirler, bütçe açığında geçici artışa yol açmıştır. Depreme yönelik yapılan harcamalar hariç tutularak bütçe giderlerinde tasarruf ve önceliklendirme çalışmaları yapılmaktadır. Bu sayede Orta Vadeli Program dönemi sonunda bütçe açığının milli gelire oranının, Maastricht Kriteri olan yüzde 3’ün altına gerilemesi hedeflenmektedir” diye konuştu.