‘Faiz sabit kalacak’ dedikodusu mevduat faizini 5 puan düşürdü
Merkez Bankası'nın yeni başkanı Gaye Erkan'ın Enflasyon Raporu açıklamasının bitiminde, “Mesele Ekonomi” Youtube kanalında değerlendirme yapılırken duyduklarımdan yola çıkarak, ben bu açıklamanın yarattığı kısmi memnuniyete 'baz etkisi' demenin uygun olacağı düşüncesindeyim.
Uzun zamandır ekonomi çevrelerinde gözler, yeni Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın enflasyon raporu açıklamasına çevrilmişti; ilk kez basın önüne çıkması bir sınav olarak görülüyordu. Başkan Erkan’ın bu sınavı geçtiği söylenebilir ama sınavı geçmesinde bir önceki başkanın kötü performansının çok etkili olduğu da bir gerçek.
Başkan Erkan’ın sunumunu dinleyen iktisatçı ve analistlerin, teknik olarak yeterli bir sunum yapıldığı konusunda hemfikir olduklarını gördük. Ancak içeriğe ilişkin eleştirilecek çok unsur bulunuyordu. İlk sırada faiz artırımında Cumhurbaşkanı’nın koyduğu kısıt nedeniyle, enflasyonla mücadelenin faiz yerine yeni makro ihtiyati tedbirlerle yürütüleceğinin ortaya çıkmasıydı.
Enflasyon Raporu açıklamasının bitiminde “Mesele Ekonomi” Youtube kanalında değerlendirme yapılırken duyduklarımdan yola çıkarak, ben buna “baz etkisi” demenin uygun olacağı düşüncesindeyim. Gazeteci Semih Sakallı, başkanın performansını iktisatçı Güldem Atabay’a sorarken, “Baz etkisi nedeniyle zaten başarılı olması bekleniyordu, değil mi?” diye sordu. Bence dünkü sunumun piyasalar tarafından başarılı görülmesinde işte Semih’in hatırlattığı bu baz etkisinin payı çok büyük. Çünkü şimdi BDDK Başkanlığı yapan, Erkan’dan önceki Başkan Kavcıoğlu döneminde piyasa oyuncuları hatta gazeteciler bile, enflasyon raporu sunumunu izleme ihtiyacını artık duymuyorlardı. Çünkü Kavcıoğlu, sürekli olarak enflasyon için baz aldıkları analizleri değiştiriyor, kendi görev alanında yapmadıkları yerine, dış faktör argümanına sarılıyor, hatta hiç ilgisi bulunmayan dış politika konularını bile enflasyonun sebebi olarak gösterebiliyordu. Yani geçmiş dönemde Merkez Bankası’nın görüşlerinin öneminin giderek kaybolduğu bir dönem yaşadık. İşte Gaye Erkan’la birlikte, hiç olmazsa ekonomide rasyonel gerçeklerden söz eden bir başkan gelmiş oldu.
Bu arada piyasa oyuncularının bu kadar memnun olmasında, Merkez Bankası Başkanı’nın “kendi dillerinde konuşan bir otorite” olduğunu görmelerinin etkili olduğunu da söyleyebiliriz. Bu arada finans kesiminin açıklananlardan memnun olduğunu, özellikle bankaların yeniden kar etmeleri için düşük mevduat faizi ve büyüyen kredi faizleri anonsundan memnun kaldıkları görülüyor. Bir başka açıdan bakıldığında Gaye Erkan’ın açıklamalarının bankacılık kesimini memnun eden açıklamalar olması, sınavda prim yapmasında etkili oldu denilebilir.
Halbuki salt iktisatçı gözüyle bakıldığında bir Merkez Bankası Başkanı’nın bu kadar acil olan enflasyonla mücadeleyi bu kadar uzun zamana yaymış olmasının büyük tepki çekmesi lazım. Zaten saygın iktisatçılar da açıklamaların içeriğini sorgulayarak, Merkez Bankası’nın görevinin asıl silahı olan faizi kullanarak enflasyonla mücadele etmek olduğunu, ama bu sunumdan yine yan yollarla durumun idare edilmesine çalışılacağı izlenimi aldıklarını söylediler.
Gerçekten yapılan sunumla birlikte enflasyonla mücadelenin 2024, yani seçim sonrasına bile değil, 2025 ve sonrasına kalacağı ortaya çıktı. Bu yıl sonu yüzde 58 tahmini yapılırken, 2024 sonunda yüzde 33, 2025 sonunda yüzde 15 enflasyon tahmin edildi. Özellikle yoksulluğu giderek artırması nedeniyle, enflasyonla mücadele için zaman kalmadığı, enflasyonun iyice yapışkan hale gelip ödenecek faturanın büyümesi ve sürenin çok uzayacağı gerçeği göz ardı ediliyor.
Bu arada gerçekleşecek enflasyonun Merkez Bankası tahmininin çok üzerine çıkacağını, sunumdan memnun olanlar bile, çok iyi görüyorlar. Enflasyonun yüzde 70’leri aşacağı, bunun politika faizinin yüzde 25’e çıkarılması ve aylık yüzde 2’lik kur artışı varsayımı ile mümkün olabileceği iktisatçılar tarafından hesaplanıyor. Kaldı ki artık herkes biliyor ki; TÜİK enflasyonu, kesinlikle yaşanan fiyat artışlarını temsil etmiyor. TÜİK’e göre bile yılsonu enflasyonun yüzde 65’in altına inme ihtimali pek yok. İşte piyasa oyuncuları “Bir önceki başkan olsa bu süreçte bile enflasyonu yüzde 35 demekten geri durmazdı” düşüncesiyle, yani baz etkisi nedeniyle, açıklanan enflasyon rakamını beğendiler.
Şunu da söylemem gerekir ki; yeni başkan Erkan’ın toplantıdaki tavırları benim beklediğimden çok daha rahat ve konusuna hakim görüntüsü veriyordu. Dersine çok iyi çalıştığı açıkça belli oluyordu. Bankacılardan dinlediğim sektörle ilk toplantısına kıyasla, konulara daha hâkim olduğu da açıkça görülüyordu. “Optimizasyon” gibi 40 yıldır hiçbir başkandan, bu kadar sık duymadığım, Selva Demiralp hocaya göre “finans mühendisliği terimi” kullanması, çok dikkatimi çekti. İktisat hakimiyetine bir şey deme haddim yok ama merkez bankacılığının ayrıca deneyim gerektirdiğini bir kez daha anladım. Başkan Erkan’ın merkez bankacılığı konusunda, uzun süre görevde kalması halinde, başarı kazanacağına şüphem yok. Çünkü hem çalışkan bir teknisyen olduğunu düşünüyorum, hem de bazı sorulara verdiği yanıtlar, çabuk kavrayan bir kişi olduğunu da gösteriyordu.
Bu arada özellikle hükümetle çatışacağı konulara girmekten uzak durduğu, bu konudaki sorulara verdiği yanıtlardan anlaşılıyordu. Yalnız yabancı bir gazetecinin sorusu üzerine “Merkez Bankası bağımsız olarak karar alıyor” demesi, belki kıvrak bir yanıttı ama gerçeği yansıtmadığı çok belli oluyordu.