Boğaziçi’nde bir akademisyen daha davayı kazandı: Görevime son veren yazı yok hükmünde
Boğaziçi'nin emekli akademisyenlerinin üniversiteye girişini Rektör İnci yasaklamıştı. Mahkeme bu kararı 'açıkça hukuka aykırı' buldu. Şimdi akademisyenler giriş kartlarının aktif hale getirilmesini bekliyor. Emeritus Prof. Dr. Sevgen de 10Haber'e yaşananları anlattı ve 'Her şeyi yıkıyorlar' dedi.
Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne, üniversitenin geleneklerine aykırı şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Melih Bulu atandı. 2 Ocak 2021’de gerçekleşen bu atamanın ardından 5 Temmuz 2021’de yine Erdoğan tarafından görevden alınan Bulu’nun yerine bu kez üniversite içinden Prof. Dr. Naci İnci getirildi. Hem öğrenciler hem de akademisyenler bu süreçte birçok eylem yaptı ve bu atamaları reddetti. Ancak Naci İnci halen rektör koltuğunda ve tartışmalı birçok karara imza atıyor.
Bu tartışmalı kararlardan biri de emekli ve emeritus öğretim üyelerinin Boğaziçi Üniversitesi’ne giriş yapmaları için gerekli olan BUCard’ların iptaliydi. Emeritus Prof. Dr. Alpar Sevgen de kartları iptal edilenler öğretim üyeleri arasındaydı ve bunu hiç beklemediği bir anda öğrenmişti.
Yasak kararını arkadaşının cenaze törenine giremeyince öğrendi
Emeritus Öğretim Üyesi Tarihçi Zafer Toprak, 3 Haziran’da yaşamını yitirdi. Yıllarca emek verdiği Boğaziçi Üniversitesi de Toprak’ı unutmadı ve anma töreni gerçekleştirdi. Toprak’ın yakın arkadaşı Emeritus Prof. Dr. Alpar Sevgen de bu törene katılmak için yola çıktı ancak arabasıyla okula girmek istediği sırada güvenlik görevlileri tarafından önü kesildi.
Sevgen bu anı “Ancak Amerikan filmlerinde görebileceğim bir sahneydi” diyerek anlatıyor. Görevlilere neden içeri alınmadığını sorduğunda ise Sevgen’e “Arabanızın plakası yasaklı” cevabı verildi. Sevgen de arkadaşının cenaze törenine yetişebilmek için tartışmayı uzatmadı ve törene katılmak istediğini, bu konuyu da daha sonra yeniden konuşabileceklerini anlattı. Sevgen’in bu talebi geri çevrilmedi ve arkadaşı Toprak’ın cenaze törenine katıldı. Ertesi gün yine okula giden Sevgen, neden içeri alınmadığını öğrenmek istedi ama bu kez tutanak tutturdu ve kendisine yazı verilmesi gerektiğini söyledi. Güvenlik görevlileri yazının Sevgen’e verilmese de kendilerine iletildiğini savundu ama Sevgen bu yazıyı görmek istediğinde “Bulamıyoruz” yanıtını verdi. Üniversitenin güvenlik şefi daha sonra bir yazı getirdi. Bu yazıda ise akademisyenlerin rektörlük binasına sırtlarına döndüğü eyleme katıldığı için Sevgen’in içeri alınmayacağı yazıyordu. Diğer mezun ve emekli kartlarının bu eylemler nedeniyle iptal edildiği belirtiliyordu.
Bunun üzerine; protestoya katıldığı için kartları iptal edilen öğretim üyeleri de Oya Başak, Güler Fişek, Fatma Gök, Sumru Özsoy, Ayfer Hortaçsu, Cevza Sevgen, ve Alpar Sevgen mahkemeye başvurdu. Kendilerine gösterilen yasak yazısını da sunan öğretim üyelerinin açtığı dava lehlerine sonuçlandı. Mahkeme kararında oy birliğiyle kart iptalleri için ‘açıkça hukuka aykırı’ dedi ve yürütmeyi durdurma kararı verdi. Akademisyenler ise şu anda kartlarının yeniden aktif hale getirilmesini bekliyor.
Kararı değerlendiren Sevgen, mahkemenin açık hukuk ihlali gerekçesine değiniyor ve bu iptallerin yanlışlıkla değil kasten yapıldığının altını çiziyor. “Göz göre göre hukuk ihlali. Sadece bu değil ki. Rektörlüğün kararını bozan çok sayıda mahkeme kararı var. Kararları devamlı mahkemeden dönen rektörü Boğaziçi’nde tutmak ne demek?” diyen Sevgen, açık seçik bir hukuksuzluğun, keyfiliğin, üniversiteyle alakası olmayan bir yönetimin olduğunu söylüyor. Bunların da gizli değil herkesin gözünün önünde olduğunu belirten Prof. Dr. Sevgen, Boğaziçi Üniversitesi’nin önemine vurgu yapıyor ve yapılanların Boğaziçi değerlerine açıkça siyasi müdahale olduğunu belirtiyor.
Üniversitenin özgür düşünce için kurulduğunu vurgulayan Sevgen, “Bu Boğaziçi’ne çullanma olayı. Her şeyi yıkıyorlar” diyor. Sevgen, Boğaziçi’nde yaşanan süreci ise şöyle değerlendiriyor:
“Bu üniversiteyi üniversite gibi işletin mesajını vermek için insanlar orada duruyor. Bu yapılanlar üniversiteyle alakası yoktur, ayıptır. İnsanlar cübbelerini giyiyor ve sessizce duruyor. Buna bile tahammülleri yok. Bunu yapanlar ne yaptıklarının farkında. Bilmiyor değiller. Boğaziçi’nin çeşitli kademelerine liyakat ve rızayla gelmesini istiyoruz. ‘Amerika’da rektörler atanıyor’ diyorlar. O rektörler rızayla atanıyor. Dekan ve rektör aslında idari memur. Dekan bölümün demokratik ve özgür çalışmasını sağlayacak. Dekan ve rektör her bölüme buyruk sallıyor. Yatakhaneleri, yemekhaneleri düzgün tut. Rektöre mi kalmış sosyoloji bölümünde kim profesör olacak. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Bu Boğaziçi’nin fetih projesi. Üniversite bir kristal bardaktır. Bırakırsanız tuzla buz edersiniz sonra toparlaması zordur. Birinin sorması lazım bu mahkemenin kaçıncı rektör kararını bozması? Burada bir durum olduğu görülmüyor mu? Mezunlar derneği yerinden çıkarıldı iki tane mahkeme kararı var uygulamadılar. Hukuku tanımıyorlar.”
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri ise halen her gün rektörlük binasına sırtını dönüyor. Akademisyenler protesto nedenleri ise öğrencilerin yurtlarından çıkarılması, liyakatsiz atamalar, üniversitenin kurul düzeninde değil sadece rektöre bağlı çalışılması gibi demokratik talepler.