Tetikçi Özyağcı ve Çep’in adını verdiği Mustafa Kemal’in bilgilerine 10Haber ulaştı: 2 Şubat’ta evine operasyon yapılmış
Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in iddianameye girmeyen ifadesi ortaya çıktı. Ayşe Ateş "Olcay Kılavuz'un da suikastte dahli olduğu kanaatindeyim" dedi. Olcay Kılavuz, cinayetin işlendiği dönemde MHP Mersin milletvekiliydi.
Günlerdir tartışılan eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin iddianameyle ilgili beklenen önemli bir gelişme dün yaşandı. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş eleştirdiği iddianameye daha önce savcılığa verdiği ifadenin alınmadığını söylüyor, iddianame kabul edildikten sonra açıklama yapacağını tekrarlıyordu. İddianame mahkeme tarafından kabul edildi ve Ayşe Ateş’in iddianameye alınmadığını söylediği ifadesi ortaya çıktı.
Ayşe Ateş ifadesinde eşinin Ülkü Ocakları Başkanı olmasından sonra sürekli itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın kontrolünde olan bazı isimlerin yönettiği sosyal medya hesaplarından eşi aleyhine paylaşımlar yapılmaya başlandığını belirterek “Rahmetli eşim kendisine karşı medya üzerinden yapılan saldırıların, Mersin’de meydana gelen olay (Çağrı Ünel) ve devam eden süreçlerde yaşananların ve kendisinin aleyhine gerçekleştirilen faaliyetlerin mevcut Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkan olan Ahmet Yiğit Yıldırım ve kendisinden önce Ülkü Ocaklar Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanlığı yapan MHP Mersin Milletvekili olan Olcay Kılavuz’un birlikte hareket etmek suretiyle planlandığını defalarca kez bana ifade etmişti” diyor.
İddianamede azmettirici olarak görünen Tolgahan Demirbaş’ın eşinin bir arkadaşına giderek Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’un kendisini elçi olarak gönderdiklerini söylediğini kaydeden Ateş, Demirbaş’ın eşinin arkadaşına “Sinan Ateş’in yanında durma abi, Ocak onun kalemini kırdı, sen de zarar görme” dediğini anlatıyor. T24’ten Asuman Aranca’nın haberinde Ayşe Ateş’in eşinin çalıştığı ofisin önüne 10 Mart 2022 tarihinde Ankara Ülkü Ocakları’nın kullanımında bulunan 06 AT 2020 plakalı bir araç ile silahlı dört kişinin geldiğini anlattığı, eşinin de aracın fotoğrafını çekerek arkadaşı Ömer Çağrı Özdemir’e “Ankara Ocak silahlı dört kişi göndermiş” yazdığına ilişkin ekran görüntülerini aldığı belirtiliyor. Ayşe Ateş’in bu görüntüleri dosyaya sunduğu belirtiliyor. Ayşe Ateş, Tolgahan Demirbaş’ın Olcay Kılavuz’un evinde yakalandığını hatırlatarak “Kılavuz’un da suikastta dahli olduğu kanaatindeyim” diye ifade vermiş.
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş 30 Aralık 2022’de Ankara’nın en merkezi yerlerinden Çukurambar’da silahlı saldırıya uğrayıp hayatını kaybetmişti. Üstünden 16 ay geçen cinayete ilişkin soruşturmada aralarında tetikçi Eray Özyağcı, silahlı eylemi organize eden Doğukan Çep, eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş, Emre Yüksel ve avukat Serdar Öktem ile üç de polisin olduğu 22 tutuklu hakkında düzenlenen iddianame kabul edildi. Ancak bilirkişi raporu dahil olayın organizasyonunu ortaya koyan onlarca delilin değerlendirilmediği iddianamede Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in verdiği 17 sayfalık ifade de yer bulamadı.
Ayşe Ateş ortaya çıkan 17 sayfalık ifadesinde eşi Sinan Ateş’in 2019-2020 yılları arasında 15 ay boyunca Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptığını, önce de 12 yıl MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın danışmanlığını yürüttüğünü belirterek “Rahmetli eşimin Ülkü Ocakları Başkanlığı öncesinde kimseyle husumeti bulunmamaktaydı. Ancak Ülkü Ocakları Başkanlığı görevinden sonra sürekli olarak FETÖ mensubiyeti olduğu, Ülkü Ocaklarına ihanet ettiği gibi kendisini itibarsızlaştırmaya, yalnızlaştırmaya, çocukluk yıllarından beri mensubu olup kendisini adamış olduğu ülkücü camiadan dışlamaya yönelik söylentiler çıkarılıp haberler yapıldı” diyor. Daha sonra Ülkü Ocakları Başkanlığına yeni atama yapıldığını ve yönetimde bulunan kişiler tarafından açıkça ve aleni şekilde “FETO’cü, ihanet ateşi” gibi ithamlar içeren sosyal medya paylaşımları ve çeşitli haber sitelerinde haberler yapılmaya başlandığını kaydeden Ateş paylaşımlara ilişkin görselleri de savcılığa sunmuş.
Ayşe Ateş eşiyle ilgili haberleri Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yıldırımın yaptırdığını öne sürerek ifadesinde şunları anlatmış:
“Rahmetli eşim ile yapılan haberler üstüne aramızda yaptığımız konuşmada bana söylemiş olduğu Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın kontrolünde olan ve genel başkan yardımcısı olarak görev yapan Kadir Ensar Ejder isimli şahıs tarafından yönetilen Orhun Haber isimli internet haber sitesinde 04 Mart 2022 tarihinde “bir ihanet ateşi” başlıklı bir haber yapıldı. Yine bana eşimin söylediğine göre bu haber sitesinin eşim hakkında yapmış olduğu bu ve benzeri haberler gerçekte o dönemin Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkan Ahmet Yiğit Yıldırım tarafından yaptırılıyordu. Aynı haber bu internet haber sitesinin çeşitli sosyal medya hesaplarından da paylaşılmıştı. Eşim bu haber ve paylaşımlar üzerine Orhun Haber isimli internet sitesi yöneticileri ve bu haber sitesinin sosyal medya yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunmuş, ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca suçun yasal unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verilmişti. Savcılık tarafından yapılan soruşturmada suça konu paylaşımları yapan sitenin ve sosyal medya hesaplarının yöneticilerinin tespitine dair bir araştırma dahi yapılmadan meçhul şüpheli üzerinden takipsizlik karar verilmişti. Eşim bu karara itiraz etmiş ancak itirazının da reddine karar verilmişti. Eşim Orhun Haber isimli internet haber sitesinde ‘bir ihanet ateşi’ haberi ve aynı sitenin sosyal medya hesaplarından bu haberin paylaşılan linklerine erişimin engellenmesi talebinde bulunmuş ancak bu da reddedilmiştir.
Orhun Haber isimli internet haber sitesi tarafından yapılan haber sonrasında aynı haber sitesinin sosyal medya hesaplarından devam eden günlerde sürekli ve sistematik olarak rahmetli eşimi hedef gösterir şekilde asılsız ithamlar içeren paylaşımlar yapılmıştır. Bu paylaşımlar üzerine de Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfının o dönem genel merkezi yönetiminde yer alan kişiler, çeşitli kademelerinde görev yapan kişiler, birçok ilin Ülkü Ocakları yönetiminde bulunan kişiler ve çok sayıda sahte sosyal medya hesabı üzerinden rahmetli eşime karşı çeşitli hakaretler ve tehditler içeren paylaşımlar yapıldı. Bu paylaşımları da sunuyorum. Gerçek kullanıcılar olduğu tespit edilen sosyal medya hesaplarından yapılan bu paylaşımlarla ilgili olarak rahmetli eşim tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurularında bulunulmuş olup, bu paylaşımların suç unsuru içerdiği açık ve net olmasına rağmen halen hiç birisi hakkında kamu davası açılmamıştır.
Eşim Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış ve ömrünü Ülkücülük davasına adamış birisi olarak Ülkü Ocakları tüzel kişiliğine bir zarar vermek istememesi sebebi ile kendisine karşı yapılan bu itibar suikastlarına ve karalama çalışmalarına, bu çalışmaları yapan Ülkü Ocaklar Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a, yönetiminde yer alan kişilere ve MHP Mersin milletvekili ve eşimden önceki Ülkü Ocakları genel başkanı Olcay Kılavuz’a karşı hasımlık gütmemiş, hukuk dışı hiçbir yola tevessül etmemiştir.
10 Mart 2022 tarihinde Ankara Ülkü Ocakları’nın kullanımında bulunan 06 AT 2020 plakalı Volkswagen marka siyah araç ile eşimin kullandığı ofisin önüne dört kişinin geldiğini ve ofis binasının önünde beklediklerini eşim bana söylemişti. Bu konuda arkadaşı Ömer Çağrı Özdemir’e 10 Mart 2022 tarihinde Whatsapp uygulamasından ofis önünde bekleyen aracın resmini göndererek ‘Ankara Ocak, silahlı 4 kişi göndermiş’ şeklinde mesaj göndermiş. Bu konuşmaya ilişkin ekran resmini de ifademin ekinde sunuyorum. Bu hususta Ömer Çağrı Özdemir’in de ifadesine başvurulmasını talep ediyorum.
Rahmetli eşim ile Ömer Çağrı Özdemir arasında geçen 11 Mart 2022 tarihli Whatsapp mesajlaşmasında eşim Ömer Çağrı Özdemir’e Selahattin Avaroğlu isimli şahıs tarafından başka birisine iletildiği anlaşılan mesajı göndermiş ve mesajda; ‘…Orhun Haber genel merkezin hesabı ve takip et diye telefon aldığım için etmeye başladım’ şeklinde şahsın mesajının olduğu görülmektedir. Bu mesajdan ve eşimin bana anlattığından aktarmam gerekirse, Orhun Haber isimli haber sitesi Ülkü Ocakları Genel Merkezi tarafından yönetilmektedir. Ülkü Ocakları mensupları da Ocak Genel Merkezi yöneticileri tarafından aranarak ve ocak mensuplarının yer aldığı WhatsApp gruplarından talimatlar yazılarak Orhun Haber isimli internet sitesinin sosyal medya hesaplarını takip etmeye ve rahmetli eşim aleyhinde paylaşımlar yapmaya zorlanmışlardır. Sunmuş olduğum paylaşım içeriklerindeki benzerliklere bakıldığında da eşim aleyhine yapılan paylaşımların bir merkez tarafından yönetildiği açık ve net bir şekilde ortadadır. Eşimin telefonu adli emanette ve incelemede olup WhatsApp uygulaması üzerinden kendisine gönderilen mesajlar incelendiğinde bu hususta kendine gönderilen mesajların olduğu görülecektir.
Orhun Haber isimli internet haber sitesinin haberleri, bu haber sitesinin sosyal medya hesaplarından ve Ülkü Ocaklar teşkilatları mensubu oldukları profillerinden açıkça anlaşılmakta olan olan hesaplardan eşimin aleyhine yapılan paylaşımların ardından rahmetli esimin Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptığı dönemde çeşitli illerde Ocak Başkanlığı yapan ve şahsen de arkadaşları olan kişiler, Ülkü Ocakları Genel Merkezi yöneticileri tarafından aranarak rahmetli eşim hakkında yapılan asılsız haberlere karşı eşimi destekler nitelikteki paylaşımlarının kaldırılması istenmiştir. Rahmetli eşim döneminde Mersin Ülkü Ocaklar Başkanı olarak görev yapan ve eşimden sonra görevden alınan Çağrı Ünel de kendi sosyal medya hesabından eşim hakkındaki asılsız haberler karşısında eşime destek niteliğinde paylaşımlar yapmıştı. Bunun üzerine Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkan Yardımcısı olan Ömer Şanlı isimli şahıs Çağrı Ünel’i arayarak eşime destek olmamasını, yaptığı paylaşımları kaldırmasını istemiş. Çağrı Ünel de paylaşımlarını kaldırmayacağını, rahmetli eşimin arkadaşı olduğunu, kendisinin de artık Ocak Başkanı olmadığını ve kendisine talimat veremeyeceklerini söylemiş. Ömer Şanlı da “o halde bunun sonuçlarına katlanırsınız” şeklinde Ünel’i tehdit etmiş. Bu konuşmayı Ünel, rahmetli eşimi benim yanımda olduğu sırada telefonla arayarak kendisine bu şekilde iletmişti. Eşim de ‘bunlar iyice azıttılar, dur durak bilmiyorlar, aman kardeşim kendinize dikkat edin, Alah korusun’ seklinde uyararak kendisine dikkat etmesini tembihlemişti.
Eşim ile Ünel arasında geçen bu konuşmadan kısa bir süre sonra Mersin’de Ünel’e Adana ve Osmaniye Ülkü Ocakları’na mensup olduğunu duyduğumuz yaklaşık 10 kişi tarafından bıçaklarla ve sopalarla saldırı düzenlenmiş. Ünel kendisine yapılan saldırı ile oluşan arbede sırasında kendisini savunmak üzere silahını kullanmış ve olay yerinde Emrullah Kaplan isimli Kadirli Ülkü Ocakları mensubu olduğunu öğrendiğimiz bir genç hayatını kaybetmiş. Rahmetli eşim ve Ünel arasında geçen bu konuşmalar ve Ünel’e Ülkü Ocakları Genel Merkezi yöneticileri tarafından eşim hakkında yapılan baskı ve tehditlerin ayrıntıları hususunda Ünel’in ifadesine başvurulmasını istiyorum. Ünel’e yapılan bu saldırının Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatı ile yapıldığı aşikârdır.
Yıldırım tarafından Mersin’de yaşanan saldırı sonrası yaptığı basın açıklamasında ‘Bu alçak saldırıyı azmettirip destek olan tüm odaklardan hukuki süreci de yakından takip ederek her türlü hesabi en ağır şekilde soracağız…’ ifadelerini kullanarak yine rahmetli eşim hedef gösterilmek suretiyle her türlü hesabın en ağır şekilde sorulacağı yönünde eşim alenen tehdit edilmiştir.”
Ayşe Ateş eşi ile arkadaşı Ömer Çağrı Özdemir arasında, Ünel’e yönelik saldırıdan bir gün sonra 16 Mart 2022’de gerçekleşen konuşmayı da sunmuş. Eşinin arkadaşlarından Cahit Özdemir’in de saldırıya uğradığını kaydeden Ayşe Ateş’in sunduğu yazışmalara göre ikili arasındaki konuşmada Sinan Ateş, Özdemir’e şunları söylüyor: “Beni öldürmeye karar vermiş arkadaşlar Ömer abi, sürekli geriyorlar ortamı, sağa sola haber yolluyorlar, arıyorlar bilmem ne. Havlamasını bilmeyen köpek sürüye kurt getiriyor, yeni insanlar ölsün istiyorlar”, “Orası öyle, Reis 18-19 yaşında çocukları gaza getiriyorlar, Cahit’e de ekip yollamışlar, Mersin’de olan Bursa’da olursa, Allah korusun.”
Ayşe Ateş ifadesine şöyle devam ediyor:
“Eşimin mesajlarda kastettiği kişiler Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ve yönetiminde yer alan kişilerdir. Mersin’de yaşanan olayın yanı sıra yine rahmetli eşimin şahsi arkadaşı olan, kendisinin Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptığı dönemde dönemde Bursa Ülkü Ocaklar Başkanı olarak görev yapan Cahit Özdemir de rahmetli eşim hakkında yapılan asılsız haberler üzerine sosyal medya hesaplarından rahmetli eşime destek paylaşımlarında bulunmuştur. Paylaştığım mesaj içeriğinden Cahit Özdemir’e de eşimi desteklediği için saldırı düzenlenmek istendiği açıkça anlaşılmaktadır. Eşim bu süreçte kendisinin takip edildiğini, kendisine bir saldırının olabileceğini bana da ifade etmişti. Ömer Çağrı Özdemir ile yaptığı yazışmada “Beni öldürmeye karar vermiş arkadaşlar Ömer abi” şeklinde ifadeler kullanmak suretiyle kendisine yönelik takiplerin ve ölüm tehditlerinin olduğunu açıkça ifade etmiştir.”
Ayşe Ateş “Mersin’de gerçekleştirilen saldırı öncesinde MHP Mersin Milletvekili ve eşimden önceki dönemde Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı olan Olcay Kılavuz, mevcut Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı olan Ahmet Yiğit Yıldırım, Doğan şeklinde bahsedilen bir şahıs, Ülkü Ocaklar Eğitim ev Kültür Vakfı Genel Başkan Yardımcısı Deniz Güzelay ve yine Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkan Yardımcısı Kadir Ensar Ejder isimli şahısların bir araya gelerek Mersin’de Çağrı Ünel’e karşı gerçekleştirilecek saldırı olayını planladıklarının konuşulduğu anlaşılmaktadır. Rahmetli eşim; kendisine karşı medya üzerinden yapılan saldırıların, Mersin’de meydana gelen olay ve devam eden süreçlerde yaşananların ve kendisinin aleyhine gerçekleştirilen faaliyetlerin mevcut Ülkü Ocaklar Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkan olan Ahmet Yiğit Yıldırım ve kendisinden önce Ülkü Ocaklar Eğitim ev Kültür Vakfı Genel Başkanlığa yapan halen de MHP Mersin Milletvekili olan Olcay Kılavuz’ un birlikte hareket etmek suretiyle planlandığını defalarca kez bana ifade etmişti” diyor.
Davanın iddianamesinde azmettirici olarak görünen Tolgahan Demirbaş’ın eşinin arkadaşı olan Haluk Türk’e giderek, kendisinin Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz tarafından elçi olarak gönderildiğini söylediğini aktaran Ayşe Ateş “Bu şahıs eşimin arkadaşına ‘Sinan Ateş’in yanında durma abi, Ocak onun kalemini kırdı, sen de zarar görme’ demiş. Haluk Türk bunu eşime söylemiş, eşim de bana söylemişti. Tolgahan Demirbaş isimli şahsın kendisinin yanına gelerek eşim hakkında söyledikleri dışında eşim tarafından kendisine karşı gerçekleştirilen tehditlerle ilgili paylaşımlarda bulunmuş olabileceğini düşünüyorum. Dosya şüphelisi Tolgahan Demirbaş’ın Haluk Türk’e eşimin öldürülmesi kararı alındığını kimlerin söylediğini, şahsın kendisine başka neler anlattığını ve rahmetli eşime karşı gerçekleştirilen tehditlerle ilgili olarak varsa sahip olduğu bilgileri anlatması hususunda Haluk Türk’ün ifadesine başvurulmasını talep ediyorum” diyor.
Ayşe Ateş dosyada tutuklu bulunan Tolgahan Demirbaş’ın gözaltına alındığı tutanağı da talep ederek “Rahmetli eşim bana kendisinin aleyhinde yapılan asilsiz haberleri Ülkü Ocaklar Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ve yönetiminde yer alan birtakım kişiler ile Olcay Kılavuz’un birlikte hareket ederek kurguladıklarını, Olcay Kılavuz’un da kendisine hasmane hareket ettiğini ve bu kişilerin beraber hareket ettiklerini söylemişti. Rahmetli eşimin öldürülmesi olayında tutuklu olan Tolgadan Demirbaş’ın eşime karşı gerçekleştirilen suikastın hemen akabinde basında yoğun bir şekilde tetikçinin olay yerinden kaçırılması, saklanması ve Olcay Kılavuz’un evinde yakalanarak gözaltına alınması seklinde adı geçmiştir. Bu şahıs, basından öğrendiğim kadarıyla iki kez gözaltına alınarak serbest bırakılmış, üçüncü kez gözaltına alındıktan sonra tutuklanmıştır. Tolgahan Demirbaş’ın ilk olarak Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alındığı, hatta Olcay Kılavuz’un kendisinin milletvekili dokunulmazlığı bulunması nedeniyle evini aratmak istemediği, bu şahsı kolluk güçlerine teslim etmek istemediği gibi haberler eşimin öldürüldüğü günden bugüne basında sıklıkla ifade edilmektedir. Hatta Tolgahan Demirbaş isimli şahsın Olcay Kilavuz’un evinden gözaltına alındığına dair kolluk tutanağının Savcılık dosyasında bulunmadığı da basında sıkça ifade edilmektedir. Bu hususta Savcılık dosyasında söz konusu yakalama tutanağının bulunup bulunmadığı, bu tutanak bulunuyor ise Tolgahan Demirbaş isimli şahsın nereden gözaltına alınarak yakalandığı, söz konusu tutanakta bu şahsın gözaltına alındığı yerin bir konut ya da birine ait ev olup olmadığı, bir konuttan alındıysa Olcay Kılavuz isimli sahsa ait olup olmadığı, Olcay Kılavuz isimli şahsın o konutta bulunup bulunmadığı hususlarının aydınlatılmasını ve bu şahsın ilk gözaltına alındığı tutanağın bir nüshasının tarafıma verilmesini talep ediyorum” diyor.
Olcay Kılavuzun da araştırılmasını talep eden Ayşe Ateş şunları anlatıyor: “Tolgahan Demirbaş’ın Haluk Türk’e eşim hakkında söylemiş oldukları, eşimin Olcay Kılavuz hakkında bana ifade ettiği hususlar, eşimin 15/03/2022 tarihinde Mersin’de meydana gelen olaydan sonra kendisine gelen mesajlar, 16/03/2022 tarihinde Ömer Çağrı Özdemir isimli arkadaşına yönlendirmiş olduğu WhatsApp konuşmasında Olcay Kılavuz hakkında geçen ifadeler, Tolgahan Demirbaş isimli şahsın eşime düzenlenen suikasttan sonra Olcay Kılavuz isimli şahsın evinden gözaltına alınarak yakalanmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde Olcay Kılavuz isimli şahsın da da esime gerçekleştirilen suikasta dahlinin olduğu kanaatindeyim. Olcay Kılavuz isimli şahsın da soruşturmaya dahil edilmesini ve eşimin öldürülmesi olayında dahlinin olup olmadığının ayrıntılı bir şekilde araştırılmasını talep ediyorum.
Tolgahan Demirbaş isimli şahsın ilk gözaltına alınmasında düzenlenen tutanakta Olcay Kılavuz isimli şahsın evinden alındığına dair bir tespit bulunmaması halinde Tolgahan Demirbaş’ın olay tarihinde kullanımında olan GSM hattı ile Olcay Kılavuz’ un kullanımında olan GSM hatlarının HTS kayıtlarına, gözaltı saati ve öncesindeki Baz İstasyonu verilerinin ayrıntılı olarak incelenmesini talep ediyorum. Ayrıca eşime karşı gerçekleştirilen suikast öncesi ve sonrasında bu şahıslar arasında yapılmış olabilecek telefon görüşmesi trafikleri, mesajlaşma trafiklerinin, şahısların internet üzerinden konuşmuş olmaları kuvvetle muhtemel olduğundan şahısların kullanımındaki GSM hatlarının olay öncesi, olay anı ve sonrasında nerelerden sinyal aldığına ilişkin Baz İstasyonu verilerinin de araştırılarak dosya kapsamına alınmasını talep ediyorum.
Dosya kapsamında Tolgahan Demirbaş’ın ilk gözaltına alınmasına ilişkin tutanakta gözaltı ve yakalama işlemlerini yapan kolluk görevlilerinin de bu şahsın nereden ve ne şekilde gözaltına alındığı hususunda ayrıntılı olarak beyanlarına başvurulmasını talep ediyorum. Bununla birlikte basında sürekli olarak Olcay Kılavuz’un bu şahsın kolluk güçlerine teslim edilmesi, yakalama gözaltı işlemi yapılmaması konusunda direnç gösterdiği yönünde haberler yapılmaktadır. Bu hususun da yakalama gözaltına alma tutanağında isimleri bulunan kolluk görevlilerine ayrıntılı olarak sorularak cevaplandırılmasını talep ediyorum. Ayrıca olay günü, öncesi ve sonrasında Olcay Kılavuz isimli şahsın kullanımında olan araçlar tespit edilerek bu araçların Plaka Tanıma Sisteminden geçiş güzergâhlarının tespiti ve diğer şüpheli şahıslar ile irtibatının tespitini talep ediyorum.
Eşime karşı gerçekleştirilen suikast sonrasında, basında saldırı anının saldırgan dışındaki kişi ya da kişiler tarafından geriden kamera ile kayıt altına alındığına dair iddialar sıklıkla gündeme getirilmiştir. Yukarıda Mersin’de Çağrı Ünel’e karşı gerçekleştirilen saldırı olayının da saldırganlar tarafından kamera kaydına alındığı basında görülmüştür. Bu olayda ortaya çıkan bu gerçeklik ile eşime karşı gerçekleştirilen suikast sonrasında basında sıklıkla yer alan bu iddialar birlikte değerlendirildiğinde, bu iddiaların gerçeklik payının kuvvetle muhtemel olduğu kanaatindeyim. Bu hususun aydınlatılması adına, olay yerini gören işyeri, bina ve benzeri yerlere ait güvenlik kameralarının ayrıntılı olarak incelenmesini talep ediyorum. Şayet iddia edildiği gibi saldırı anı kamera kaydına alınmış ise kaydı yapan kişi/kişilerin tespiti ile soruşturmaya şüpheli sıfatıyla dahil edilmelerini talep ediyorum. Ayrıca bu kişi/kişiler tarafından yapılan kamera kaydının kimlere gönderildiğinin de ayrıntılı olarak araştırılıp soruşturmanın görüntülerin gönderildiği kişiler yönünden de genişletilmesini talep ediyorum.”
Ayşe Ateş tetikçileri İstanbul’da getiren araca eskortluk ettiği iddia edilen aracın da araştırmasını talep ederek “Eşime karşı gerçekleştirilen suikast sonrasında yine basında 06 AT 5021 plakalı koruma tahsisli bir aracın tetikçileri İstanbul ilinden eskortluk yaparak getirdiği ve olay sonrasında faillerin kaçırılmasında yine eskortluk yaparak kullanıldığı iddialar yer almaktadır. Bu iddiaların doğruluğu ve soruşturmanın aydınlatılması adına bu aracın kim adına kayıtlı olduğu, kimler tarafından kullanıldığı olay tarihi öncesi, olay günü ev olay sonrası, gişe geçiş bilgileri, Plaka Tanıma Sisteminden geçiş güzergâhlarının, o tarihlerdeki kullanıcısının, bu araçta kimlerin yer aldığının tespit edilmesini, tespit edilecek güzergah ve bu araçta yer alan kişi bilgileri doğrultusunda bu şahısların diğer şüpheli şahıslar ile baz istasyonu karşılaştırması yapılmak suretiyle tespit edilmesini talep ediyorum. Ayrıca bu konuda başka araçlarda var ise ayni tespit ve araştırmaların bu araçlar hakkında da yapılmasını talep ediyorum” diyor.
Dosyada tutuklu bulunan Emre Yüksel’in ortak noktasının Yıldırım ve Kılavuz olduğunu söyleyen Ayşe Ateş “Dosyada tutuklu bulunan Emre Yüksel isimli şahıs, olay tarihinde Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktaydı. Yine dosyada tutuklu bulunan Serdar Öktem isimli şahıs da İstanbul ilinde avukat olup Ülkü Ocaklar Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkan Ahmet Yiğit Yıldırım döneminde genel başkan yardımcısı olarak görev yapmıştır. Ve duyduğum kadarıyla Ahmet Yiğit Yıldırım’ın çok yakın ve eski arkadaşıymış. Yine dosyada tutuklu bulunan Tolgadan Demirbaş isimli şahıs da olay tarihinde Ülkü Ocaklar Genel Merkezinde birim başkan olarak görev yapmaktaydı. İfademde zikretmiş olduğum tüm isimlerin ve olayların ortak toplanmış olduğu payda Ülkü Ocaklar Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz isimli şahıslardır. Dosya kapsamında şüpheli sıfatı ile yer alan şahısların bu iki şahıs ile olay öncesi ve sonrasına dair irtibatlarının ve kendi aralarındaki irtibatlarının ayrıntılı olarak araştırılmasını talep ediyorum” diye konuşuyor.
Ayşe Ateş tetikçiyi İstanbul’dan Ankara’ya getiren 2 özel harekat polisinin de araştırılmasını isteyerek şöyle diyor: “Bizler aile fertleri olarak rahmetli eşime karşı gerçekleştirilen suikast olayının ilk gününden bugüne kadar, Devletimize ve Devletimizin tüm kurumlarına soruşturmanın hassasiyetle yürütüleceği konusunda inancımızın tam olduğunu ifade ettik. Bu menfur hadiseye ilişkin soruşturmanın tüm yönleriyle aydınlatılması, olaya karışan tüm faillerin araştırılarak açığa çıkarılması ve cezalandırılması devletimizin ve kurumlarının töhmet altında bırakılmasının önüne geçilmesi açısından da büyük önem arz etmektedir. Her ne kadar dosya kapsamında gizlilik kararı bulunsa da basına yansıyan haberlerden dosya kapsamında; siyasi görevi olan kişiler, kamu görevlileri, suç örgütlerinden hüküm alan kişilerin şüpheli olduğu görülmektedir. Bu şahısların hayatin olağan akışı içerisinde bir araya gelmesi mümkün olmayıp bu şahısların organize bir şekilde bir araya getirilerek bu suçun islendiği, bu olayın planlı ve sistematik bir şekilde gerçekleştirildiği ortadadır.
Bu olaydan biz aile mensupları olarak zarar görmüş olduğumuz gibi, hayatını Ülkücü harekete ve Ülkücülük davasına adamış eşime karşı gerçekleştirilen bu suikast tüm ülkücü camiayı da zan altında bırakmış olup, biz aile fertlerinden sonra en büyük zararı Ülkücü camiaya vermiştir. Eşime karşı gerçekleştirilen bu suikast sadece bir insanın ölümü ile sonuçlanmamış, sonuçları itibariyle adli bir vaka olmasının ötesinde siyasal ve sosyal anlamda neticeleri de olan bir vakadır. Hadisenin içerisinde değişik aşamalarda yer almış şüphelilerin profilleri, hadisenin meydana geldiği yerin Başkentin en merkezi noktalarından biri olması, esimin ülke genelinde hem siyasi hem de akademik kişiliği ile tanınan bir kişi olması, hadisenin ülkemiz için büyük önem taşıyan seçimler öncesinde vuku bulmuş olması, hadisenin toplumun her kesiminde büyük bir üzüntü ve infiale sebebiyet vermiş olması nazara alındığında olayın adli boyutunun olaydan elde edilmek istenen siyasal ve sosyal neticelerin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması için gerekli görüldüğü takdirde istihbarat birimleri dahil devletin tüm kurumlarından bilgi ev belge istenmek suretiyle soruşturmanın genişletilmesini talep ediyorum. Tüm şüphelilerden şikâyetçiyim.”