Kızını boğmuş, ‘uykusunda öldü’ süsü vermiş: Babaya ‘haksız tahrik’ indirimi
Gazeteci Ayşe Arman, dünyanın en prestijli üniversitelerinden kabul alan Diyarbakırlı gençler Gül Karen Aça ve Avjin Aktop ile geniş bir röportaj yaptı. Arman’a konuşan gençler, başarıları, hayatları ve hayallerine dair birçok şeyi anlattı.
Diyarbakır’da özel bir lisede eğitim alan Avjin Aktop ve Gül Karen Aça, dünyanın en prestijli üniversiteleri olan Harvard, Stanford gibi birçok üniversiteden kabul aldı. Fakat herkesin beklediğinin aksine ikili, başarılarının sadece ders çalışarak gelmediğini, sosyal hayatlarına da önem vererek motive olduklarını söyledi.
Gazeteci Ayşe Arman’a konuşan Karen, “Çünkü uzun ve zahmetli bir süreçte kendinizden vermeniz, sürdürülebilir çalışmayı zedeliyor. Ben kendimden vermedim, önceliklerim bu yöndeydi” diyor. Harvard ve Stanford’tan birini seçmesi gereken Karen, yeni insanlarla tanışacağı için ‘acayip heyecanlı’ olduğunu belirtti.
Beş yıllık sürecin ‘zorlu’ olduğunu anlatan Karen, her anından keyif aldığını söyledi. Zaman içinde geliştiğini belirten Karen, “Arkadaşlarımla pek çok proje ve yarışmaya katıldım. Türkiye ve dünyadan, alanında tutkulu bilim insanlarıyla çalıştım. Ve zaman içinde, gittikçe geliştim. Kalbimizle ve tutkularımızla eşleşen riskler almak, belki de yapabileceğimiz en kıymetli şey hayatta. Sevdiklerimle saatlerce çalıştığım, arkadaşlarımla birbirimizi geliştirdiğimiz bu süreçte, büyük resme baktığımda, fedakarlık yerine öncelik tanımlaması, sanki doğru olur benim durumumu anlatmak için. Çünkü uzun ve zahmetli bir süreçte kendinizden vermeniz, sürdürülebilir çalışmayı zedeliyor. Ben kendimden vermedim, önceliklerim bu yöndeydi. İstediğim şey için hedefe kilitlendim” diye konuştu.
Anadal ya da yandal olarak ‘mutlaka’ nörobillim okumayı planlayan Karen, bunun nedenini ise “İnsan zihninin karmaşıklığı baş döndürücü gerçekten. Carl Sagan tarzı bir cevap vermek isterdim: ‘Sevgimiz, nefretimiz, her şey nörobilim ürünü aslında…’ İlgimi çeken geniş yelpazede bilim ve sanat dallarında çalıştım. Matematik, fizik, psikoloji çalışırken, bilgi ve konseptleri hep beyin temelli bağdaşlaştırdığımı ve fenomenleri, biyokimyasal açıdan değerlendirmekten keyif aldığımı fark ettim. Bu farkındalıkla, UC Santa Cruz gibi okullardan profesör ve üniversite öğrencileriyle alanı keşfetmeye çalıştım. Nörobilim üzerine okumalar yaptığımda, kendimi ve çevremi bu bilim çerçevesinde anlamlandırmaya, dönüştürmeye karar verdim” diyerek açıkladı.
Google ve Oxford’un ortak inisiyatifi ‘Rise for the World’ tarafından, 170 ülkeden 50 bin öğrenci arasından dünyanın en parlak 100 öğrencisinden biri seçilen Karen, “Pek çok yaşıtım gibi ülkem için bir şeyler yapabileceğime inanmaya ihtiyaç duyuyordum. O dönemde, Google ve Oxford’un da bana inandığını görmek çok dönüştürücüydü” dedi.
“İnsanların, kendilerini özel yapan şeyi keşfetmelerini ve bunun peşinden koşmalarını çok önemsiyorum. Bu çaba devam ettikçe başarabiliyoruz, sesimizi duyabiliyoruz” diyen Karen, aldıkları üniversite kabullerin birçok yaşıtına cesaret verdiğini anlattı.
Karen, ayrıca kendilerini doğdukları yerden bağımsız düşünülmesinin imkansız olduğunu vurgularken “Bilim ve değişimin her yerde, herkes için olduğunu bilelim istiyorum. Diyarbakır’a ve güzel Türkiye’mize katabileceğim ne varsa yapmak isterim” dedi.
Harvard ve Stanford arasında seçim yaparken aynı zamanda “Kim olmak istiyorum?” sorusuyla meşgul olduğunu belirten Karen, hayallerinin nörobilim okumakla şekilleneceğini söyledi.
New York Üniversitesi’nden kabul alan Avjin Aktop ise Orta Doğu ekonomi modelleri üzerine ve dünya barışına katkı sağlamak için çalışmak istediğini söyledi.
Avjin, verdiği emeğin karşılığını aldığı için mutlu olduğunu belirtirken ailesinin sadece başarı odaklı olmamasının bir şeyler için adım atmasında büyük katkısı olduğunu söyledi.
“Bazen çok yorulsak ve her şey üst üste gelse de olayların içindeki hediyeyi görerek, kendi yolumuzdan devam etmeliyiz” diyen Avjin, ekonomi alanında okumayı planlamasında Türkiye’de yaşanan ekonomik zorlukların etkili olduğunu belirtti.