Mahkeme Fatih Altaylı iddianamesini ‘ısrar üzerine’ kabul etti
Gazeteci Fatih Altaylı, yaklaşık bir ay önce mağarada geçirdiği mide kanaması sonrası kurtarılan ABD'li mağaracı Mark Dickey'nin şüpheli biri olduğunu yazdı. Dickey'nin izni olmadığını, telsiz sistemi kurduğunu iddia etti. Gerçekler ise 'bu olay sadece Türkiye'de yaşanır' dedirten cinsten...
Anadolu Speoloji Grubu Derneği’nin (ASPEG) organizasyonunda Mersin’in Anamur ilçesi Sugözü Mahallesi’ndeki Morca Mağarası’nda yeni bir geçit bulmak ve haritasını çıkarmak için keşif gezisi yapıldı.
4 ABD, 4 Türk, 4 Romanya ve 1 Macaristan vatandaşından oluşan, aralarında nişanlısı Jessica Van Ord’un da olduğu ekibe liderlik yapan profesyonel mağaracı ABD’li Mark Dickey, 2 Eylül 2023’te 1200 metre derinlikte mide kanaması geçirdi.
Dickey’nin ekip arkadaşlarından biri, yetkililerden yardım istemek için mağaranın içerisinde, hastalandığı yerin 500 metre yukarısındaki sabit telefon hattına ulaşmak için harekete geçti. Yaklaşık 10 saat sonra telefon hattına ulaştı. 3 Eylül’de telefona ulaşan ekip arkadaşı, yetkililere yardım talebinde bulundu. Mark Dickey 9 gün sonra 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece yarısı kurtarıldı. Her aşaması müthiş zorluklarla dolu ve zamana karşı yapılan bir kurtarma operasyonunda 8 ülkeden 200’e yakın mağaracı ve kurtarma görevlisi çalıştı.
Kurtarma operasyonunun ayrıntılarını 10Haber’de anlatmıştık:
Toros Dağlarında, Mersin Anamur yakınlarındaki Morca mağarasındaki bu nefes kesen kurtarma operasyonuna dünya medyası da yoğun ilgi göstermişti. Çünkü bu kurtarma, dünyada sedyeli olarak en derinden yapılan operasyondu. Mağaranın zorlu koşulları da göz önüne alındığında teknik olarak büyük bir başarıydı. Ancak bu başarı yerine farklı bir tartışma konusu gündeme geldi.
Gazeteci Fatih Altaylı, “Kurtarılan mağaracının karanlık faaliyetleri” başlıklı bir yazı kaleme alarak, Mark Dickey’nin basit bir mağaracı olmadığını, mağaraya izinsiz girdiğini ve mağara araştırması ile ilgisi olmayan bir telsiz röle sistemi kurduğunu yazdı. Altaylı, Dickey’nin yanında mağaracılıkla alakası olmayan, iki de genç kız olduğunu, bu kızların alandan zorla çıkarıldığını ekledi.
Bu yazı medya ve sosyal medyada ilgi gördü. Altaylı’nın mağaraya attığı taşı kimse çıkaramadı.
Fatih Altaylı’nın yazısında bahsettiği Mark Dickey’nin mağaraya izinsiz olarak girdiği iddiasını öncelikle, ASPEG yöneticisi ve Dickey’nin arkadaşı Oktay Pöhrenk’e sorduk.
Pöhrenk, Dickey’nin geçen yıl da mağarada çalışma yaptığını, ASPEG olarak izin aldıkları için, Dickey’nin de bu organizasyon kapsamında davetlileri olarak yer aldığını söyledi.
“Orman Bakanlığı, Orman Müdürlüğü ve belediyeden izinli şekilde 1 Ağustos – 30 Ağustos arası ekspedisyon yapıyoruz” diyordu Pöhrenk.
İzin konusunda Pöhrenk’in 10Haber’e yaptığı açıklaması şöyle: “Mark kişisel olarak bir izin alamaz çünkü bir Türk mağara derneği olmadan, yabancı hiçbir kişi ve yabancı mağara dernekleri mağaraya giremez. Bizim ASPEG olarak iznimiz var.”
Pöhrenk “Derneğimizden bir arkadaşımızı Fatih Altaylı yayına çıkardı. Orada bütün bilgileri konuştular. O gün hiçbir şey yokken, bu iddialar nereden çıktı?” diyerek Altaylı’ya sitem etti.
Gerçekten de Altaylı 24 Eylül 2023’te yayınlanan “Pazar Sohbeti” programında ASPEG’ten Ali Hakan Eğilmez’i konuk etmişti.
Ancak bu programda Ali Hakan Eğilmez de Mark Dickey’nin izni olup olmadığı sorusuna “Maalesef izni olmadığı ortaya çıktı. Valilik buna çok kızdı, çünkü bir bilgileri yok. Orası idari tarafı, maddi hata varsa araştırılır” diye yanıt vermişti.
ASPEG yöneticisi Ali Hakan Eğilmez “izni yoktu” derken bir başka ASPEG yöneticisi Oktay Pöhrenk ise “izni var” diyordu. Bu çelişkiyi Pöhrenk’e yazılı olarak sorduk fakat yanıt vermedi.
İzin konusunda kim haklı? Bu sorunun yanıtı için 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na bakmak gerekiyor.
37 sayfalık kanun metninin “Araştırma, Sondaj, Kazı ve Define Arama” başlıklı ilgili bölümünde, “Araştırma, sondaj ve kazı izni” ile belirtilen 35’inci maddesi özetle şöyle:
“Taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını meydana çıkarmak üzere, araştırma, sondaj ve kazı yapma hakkı, sadece Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir. Bilimsel ve mali yeterliği Kültür ve Turizm Bakanlığınca takdir ve kabul olunan Türk ve yabancı heyet ve kurumlara araştırma izni, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilir. Kültür ve Turizm Bakanlığınca haklı görülebilecek sebep olmadıkça heyet ve kurumlar ruhsatnamedeki üyelerini değiştiremezler.”
Kanuna göre, kültür ve tabiat varlığı kabul edilen Morca mağarasına girmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan izin almak gerekiyor. Ayrıca bu izin ruhsatnamesinde de araştırma yapacak kişilerin isimlerinin yer alması şart.
Kanunun 48’inci maddesi ise “Yabancı heyet ve kurumlar tarafından yapılan araştırma, kazı ve sondajlarda Kültür ve Turizm Bakanlığı uzmanlarından bir veya birkaç temsilci bulunur. Türk heyet ve kurumlarınca yapılan araştırma, kazı ve sondajlara Kültür ve Turizm Bakanlığı adına yetkili bir uzman katılır” uyarısını yapıyor.
Sonuç olarak, ASPEG Orman Bakanlığı’ndan izin almış olsa dahi, kanuna göre Mark Dickey’nin ASPEG izni kapsamında mağaraya giremeyeceği anlaşılıyor.
Peki, Altaylı’nın iddia ettiği gibi “telsiz röle sistemi” var mıydı?
Mağaranın içinde bir telsiz sistemi bulunuyor. Bu sistem bir “çayçı diafonu” gibi basit. “Bas-konuş” iletişim sistemi mağara içerisinde 500 metreye kadar uzatılmış ve herhangi bir olumsuz durumda mağara ağzına bilgi veriliyor. Mark Dickey’nin hastalığında da bu sistem kullanılmıştı.
Mağara dışında da bir telsiz röle sistemi bulunuyor. Bu sistemi hazırlayan ise Dickey değil üniversiteli bir Türk mağaracı. Bahsedildiği gibi “karanlık işler” için kullanılmadığını kurtarmanın yapıldığı gün orada bulunan yetkililer de söylüyor.
Türkiye Mağaracılık Federasyonu Başkanı Bülent Genç de 10Haber’in sorusu üzerine bu telsiz sisteminin sadece mağaracılık adına kullanıldığının tespit edildiğini belirtti.
Son olarak, mağaranın girişindeki genç kızlara gelecek olursak, bu kızlar Mark Dickey’nin arkadaşının kızları. Kızların annesi önceki yıl yine Morca mağarasına kızlarıyla gelmiş ve bu arada çalışmalara katılmış. Bu yıl ise anneleri olmadan Dickey ile mağaracılık çalışması kapsamında eğitim amaçlı olarak gelmişler. Kurtarmayı yönetenler, kızların durumunu böyle anlatıyor.
10Haber’in edindiği bilgilere göre, İçişleri Bakanlığı ve AFAD yetkilileri, Mark Dickey’nin kurtarılmasının ardından, “izni var mıydı” ve “kurtarmanın detayları” üzerine bir toplantı yaptı. Bu toplantıda, izni olmadığı konusu gündeme geldi. Bakanlık yetkilileri izni olmaması üzerine harekte geçerken, Mark Dicky ise avukatını öne sürdü.
10Haber’e konuşan bir yetkili, “Mark Dickey, kurtarma görev alan İtalyan ekipten medikal kayıtlarını istedi. İtalyanlar vermedi. Yanlış uygulama mı yapıldı sorusu üzerine Dickey’nin avukatı araştırmaya girdi” dedi.
Mark Dickey’nin avukatının bu faaliyetlerinin ise mağaracılık camiasında hoş karşılanmadığını söylemek gerek. Dickey’nin izni olmaması durumunu bu hamleyle savuşturmaya çalıştığı konuşuluyor.
Dünyanın en zorlu kurtarma operasyonundan çeşitli komplo iddialarının izini sürdük.
Bu kurtarma operasyonuyla ilgili Lizbon’da seminer düzenlenirken, Türkiye’de ise işin “karanlık” taraflarına kafa yorduk. Üstelik, araştırılmamış iddialar üzerinden… En önemli noktayı yine kaçırmış olduk.
Önce ABD’li mağaracı Mark Dickey’yi nasıl kurtardık, bunu konuştuk. Sonra Mersin Şehir Hastanesi’nde nasıl güzel tedavi ettik, diye konuştuk.
Altaylı, mağaraya “karanlık işler” taşını atınca ise herkes şaşırdı.
Evet, buradan mağara araştırmalarının denetlenmesi ve “izin” uygulaması üzerine bir ders çıkarabilir.
Biz, “ABD’li mağaracının ne işi vardı?”, “telsiz sistemi neydi?” ve “kızların ne işi vardı?” diye sorular sorarken, mağaracılar ise Lizbon’da dünyaya nasıl büyük bir kurtarma operasyonu yaptığımızı anlattı.