Annesi küvette yıkarken epilepsi krizi geçirmişti, bebek kurtarılamadı
Gebze'de bir saldırgan yedi işçiyi rehin aldı, tüm Türkiye 'son dakika' haberleriyle yaşananları anbean takip etti. Rehinelerden birinin abisi, kimse haber vermediği için kardeşinin başına gelenleri herkes gibi öğrenmek zorunda kaldı.
Gebze’de neredeyse her evden en az bir kişi gün aydınlanmadan yola çıkıyor, fabrika bacalarının tüttürdüğü dumanın kapladığı sokakları arşınlıyor. Herkesin hareket halinde olduğu ilçede yaşanan bir gün diğerine çok benziyor. Ama 1 Şubat’ta sakin başlayan gün ilerleyen saatlerde tüm ülkenin gündemine girecek bir olayla bitti. Sonradan adı İ.Y. olarak açıklanacak bir kişi daha önce taşeron işçi olarak çalıştığı ABD firması Procter and Gamble’ın (P&G) fabrikasının ana binasını bastı ve yedi işçiyi rehin aldı. 10 saat boyunca işçilerin başında silahlarla bekledi. Bu süreçte içeriden canlı yayın açıldı, bir işçinin doğum günü kutlandı ve duvara yazdığı İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına tepki gösterdiği bir fotoğrafını yayınladı.
İçeride bir saldırganın kendilerine ne yapacağını bilmeyen işçiler ölümle yaşam arasında bir düşünceden diğerine geçerken aileleri de dışarıda akla karayı seçti. Bir rehinenin abisi 10Haber’e o anlarda yaşadıklarını anlattı ama isminin yazılmasını istemedi. Rehine işçinin abisinin anlattığına göre; o da herkes gibi uyanmıştı ve her zamanki işlerine koşturuyordu. Bir ara sosyal medyaya bakarken kardeşinin paylaştığı ‘hikayeyi’ gördü, Gazze’ye destek veren görseldi. Kardeşi sosyal medya paylaşımı yapan biri değildi onun anlattığına göre ve bu yüzden paylaşımı tuhaf karşıladı. Zaten daha sonra bu paylaşımın saldırgan tarafından zorla yaptırıldığını öğrenecekti. Sosyal medyasına baktıktan sonra ofisinde oturmaya devam ederken aradan biraz zaman geçti, gözü televizyona ilişti tesadüfen. Canlı yayına Gebze CHP İlçe Başkanı bağlanmıştı, fabrikanın olduğu sokak gösteriliyordu arka planda ve bir Amerikan firmasından bahsediliyordu. Haberleri dinleyip rehin alınan işçiler olduğunu öğrenince olayın kardeşinin çalıştığı fabrikada geçtiğinden şüphelendi. Hemen kardeşini aradı ama uzun uzun çaldırmadı. Açılmayınca telefon mesaj attı kardeşine, nerede olduğunu sordu. Kardeşinin yanıtı ‘panik yapmayın, biz iyiyiz’ minvalindeydi: “Garip mesajlardan zaten anlıyorsunuz. Normalde, gün içinde insan böyle konuşmaz.”
Şüpheleri artan abi de yanındaki arkadaşlarını alıp fabrikanın önüne gitti. Korktuğu başına gelmişti. O ana kadar kendilerine haber verilmeyen, kardeşinin rehin alındığını televizyondan öğrenen abi fabrika önündeyken bilgilendirilmek istedi. Önce valinin bilgi vereceği söylendi. Beklediler, beklediler ama hiçbir açıklama gelmedi. Bir polis gelip ihtiyaçları olup olmadığını sordu onlar beklerken ama hala kardeşinin rehin alındığı fabrikada ne olup bittiğini bilmiyorlardı. Birkaç saat sonra şirketin insan kaynakları aradı onu, geçmiş olsun dileklerini iletti, ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını söyledi. Ancak rehine işçinin abisi yetkililerin açıklama yapmamasına tepkiliydi. Güvenlik amaçlı bilgi verilmediğine dair açıklamanın kendilerini tatmin etmediğini de söylüyor: “Tamam özel harekat timleri, gerek jandarma gerek polis oradaydı, çalışıyordu ama basına bilgi vermeseler de bizi bilgilendirebilirlerdi. Yaklaşımı doğru bulmuyorum.”
Rehine krizi başladıktan yaklaşık 7-8 saat sonra Çayırova Belediyesi aileler için bir çadır açtı, çay ve çorba ikramı yaptı. Onlar soğuk havada 11-12 saat yakınlarının iyi haberlerini bekledi. Neyse ki tüm ülkeyi rahatlatan haber geldi. Saldırgan yakalandı, rehine işçiler kurtarıldı. Beklerken nadir de olsa kardeşiyle iletişim kurabilmişti ama sağlıklı bilgi alamıyordu bu yüzden kardeşinin kurtulduğuna dair haber içindeki yükü kaldırdı. Korku dolu saatlerden sonra kardeşini ilk gördüğü an ise rehine işçilerin emniyet ifadelerinden sonra serbest bırakıldıkları sırada oldu.
Şimdi kardeşine sağ salim kavuştuğu ve kimseye bir zarar gelmediği için mutlu. Ama soruları var. Mesela şirkete “Tasarrufa gidiyorsunuz da güvenlikten mi tasarruf yapıyorsunuz?” diye soruyor. Bu yaşananları aklı almıyor ve saatler boyu habersiz, korku içinde beklemelerinin travmasını da üzerinde taşıyor. Kimseyi suçlamak istemediğini söylüyor ve “Nasıl gerekiyorsa operasyon öyle yapılır ama silahlı bir saldırgan tarafından yakınlarımız alıkonulmuş. Bizi bilgilendirmenin bir yolu yok muydu?” diyor. Beklediği saatlerde duygularını bastırmaya çalıştığını söylüyor ama anlattıkça o anlara gidiyor ve çaresiz bekledikleri sırada hissettiklerini şöyle aktarıyor:
“O anda önemsenmediğinizi düşünüyorsunuz. Bu çok kötü bir şey. Önemsenmediğinizi düşündüğünüzde öfkelenirsiniz.”