Erdoğan’ın Hatay sözlerine İmamoğlu ‘itiraf’ dedi
Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden 3 ay geçti. Bu süre ne kayıpları bulmaya ne de yaraları sarmaya yetti. The New York Times, depremdeki kaybın büyüklüğünü bölgede süregelen yolsuzluklarla bağdaştırdı ve Güçlü Bahçe Sitesi'nin ve sitenin sahibi Güçlü ailesinin düşüşünü ele aldı.
Kahramanmaraş’ta yaşanan çifte depremlerin üzerinden tam olarak 3 ay geçti. 55 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği, 140 binden fazla kişinin yaralandığı faciadan sağ çıkmayı başaranlar yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Ceylan Yeğinsu, Rebecca R. Ruiz ve Nimet Kıraç’ın The New York Times’da ‘Depreme Dayanıklı, Yolsuzluğa Değil: Türkiye’deki Beyhude Ölümler’ başlıklı haberinde bazı ailelerin torpillerle ve siyasi kayırmacılıkla dolu inşaat sisteminden nasıl zenginleştiğini bir aile üzerinden işledi.
The New York Times’ın araştırmasında yok yok. Antakyalı bir ailenin kısa yoldan zenginleşmek için arazisi üzerine apartmanlar dikmek istemesi, bunun için Hatay Büyükşehir Belediye başkanının onursal başkanlığını yaptığı yerel futbol kulübüne 200 bin dolar bağış yapması, imar iznini aldıktan sonra projede değişikliğe gitmesi, eksik malzeme kullanıp denetimden kaçınması…
‘Depreme dayanıklı’ olduğu iddia edilen hatta “Deprem olursa dışarı çıkmayın, içerisi daha güvenli” diyerek satılan Güçlü Bahçe Sitesi’nde tahminen 65 kişi hayatını kaybetti. Sitenin arazi sahibi Antakyalı Güçlü ailesiydi ve ailenin bir kısmı da bu binada yaşıyordu. Deprem onlar için de ölümün kapısını araladı. Hayatta kalanları ise dava, ceza soruşturması ve sorular silsilesinin ortasında kaldı: Binalar güçlü depremden dolayı yıkılmaya mahkum muydu yoksa inşaat sırasında kolaya mı kaçıldı?
Güçlü ailesinin çıkış hikayesi kısacası şöyle: İnşaat mühendisliği mezunu olan Mehmet Güçlü, her yerde binaların yükselmeye başladığı dönemde ailesini ikna ederek lüks siteyi inşa etmeyi başardı. The New York Times bu noktada eğitim sistemindeki bir soruna parmak basıyor. Türkiye’de ABD’deki ve Birleşik Krallık’taki gibi mezunların mühendislik yapabilmeleri için sertifika sınavlarını geçmeleri veya iş başındayken eğitim almaları gerekmiyor. Bir diğer deyişle üniversite eğitim veriyor ancak işe hazırlamıyor.
Ancak binanın son denetimlerinde bir sorun yaşandı. Binalar bu denetimlerden başarısız çıktı. İhlallerin neyden kaynaklandığı belirsiz, bununla birlikte bir inşaat denetimcisi olan İsmail Öztürk, müteahhitlerin bu denetimleri aşmak için yerel yönetimdeki ‘yakın bağlantılardan’ faydalandıklarını söylüyor. Dönemin Ak Partili Belediye Başkanı İsmail Kimyeci özel muamele uygulamadığını iddia ediyor. Binanın sertifikasında Öztürk’ün imzası olsa da o da bu sertifikanın sahte olduğunu ifade ediyor.
The New York Times, “Düzgün çalışan bir sistemde bu projeye kimin izin verdiği konusunda belirsizlik yaşanmazdı. Ancak Türkiye’nin sistemi belirsizlik üzerine kurulu. Erdoğan’ın hükümeti, onlarca yıldır bağımsız, uzman inşaat denetimini zayıflattı ve standartları yükseltmeye yönelik tüm önerilerle mücadele etti” diyor.
Tabii müteahhitlikte başarılı olmak için teknik bilgi kadar önemli olabilen yazılı olmayan kurallar da var. Hatayspor’un eski Başkanı Hikmet Çinçin, kentteki müteahhitlerin yıllardır söz konusu futbol kulübüne bağış yaparak projelerini yürütebildiğini söylüyor. Hatayspor’un onursal başkanlığı ise şehrin Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ta.
The New York Times’ın inşaat sürecinde yer alan ancak devam eden soruşturma nedeniyle isminin açıklanmasını istemeyen bir kişiye dayandırdığı bilgiye göre Mehmet Güçlü, Savaş ile görüştükten sonra futbol kulübüne o dönemde 200 bin dolardan fazla para bağışladı. Savaş ise bağışın projeden bağımsız olduğunu iddia ediyor. Kendisini yozlaşmış sistemin ‘dürüst bir politikacısı’ olarak nitelendiren Savaş, müteahhitlerin bürokratik izinleri atlatabilmek için rüşvet yoluna gittiğini, çoğunun nasılsa izin verilir diye kafasına göre inşaat yaptığını söyleyerek sistemden Erdoğan ve partisini sorumlu tuttu. Bununla birlikte Savaş’ın bir zamanlar AKP’li olduğunu da not düşmek gerekiyor.
The New York Times, yazısında şu ifadelere de yer veriyor:
“Antakya’daki bu site, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son yirmi yıldır Türkiye genelinde inşaat patlamasına yol açan torpil sisteminin beton ve taştan bir temsili. Bu hızlı yapılaşmanın yeterli mühendislik denetiminden mahrum kaldığı yönündeki uyarılara kulağını kapatan Ankara’daki yetkililer, yerel siyasetçilere bağımsız uzman incelemesi olmaksızın büyük projelere inşaat ruhsatı verme yetkisi tanıdı.
Bu inşaat çılgınlığı, Güçlü Bahçe Sitesi’ne adını veren Güçlüler gibi orta sınıf toprak sahiplerini müteahhitlere ve ev sahiplerine dönüştürdü. 14 Mayıs’ta yeniden seçime girecek olan Erdoğan, inşaatı ekonomik büyümenin bir aracı ve Türkiye’nin ilerlemesinin bir sembolü olarak kullandı.”
Son olarak Güçlü ailesinden sitenin dayanıklılığına gerçekten güvenerek ev alan bazı fertlerin ölümünün ardından ailenin bazı üyeleri de isyan ederek, bunun savunulacak bir yanı olmadığını söyledi ve binadan sorumlu kişilerin yargılanması gerektiği vurgusunda bulundu. İnşaat politikasının zenginleştirdiği orta sınıf bir aile depremde işte böyle parçalandı. Bugün ailenin hayatta kalan fertleri çadır kentte yaşıyor, giysi yardımlarıyla üstlerine giyecek bir şeyler bulmaya çalışıyor.
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.