Günlerdir işte bu yüzden ‘en vicdansız çete’ dedik: Korkunç diyaloglar ortaya çıktı

Bebek acil hastalarını anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlamakla kalmayıp 12 bebeğin ölmesine sebep olan yenidoğan çetesiyle ilgili yeni detaylar ortaya çıktı. Çete üyelerinin korkunç konuşmaları fezlekeye girdi.

Gündem 15 Ekim 2024
Yenidoğan çetesini bu kez mağdurlar anlattı

Türkiye günlerdir vicdansız yenidoğan çetesini konuşuyor. Bebeklerin hayatları pahasına yaptıkları vurgun, soruşturma savcısının tehdit edilmesiyle dikkatleri üzerine çekti. 12 bebeğin ölümüne sebep olan vicdansız çeteyle ilgili soruşturmayı yürüten savcı tehditlere boyun eğmedi ve soruşturma tamamlandı. 725 sayfalık fezlekede çete liderinin doktor Fırat S., İ.G. isimli doktorun da çetenin yöneticisi olduğu belirtildi. Çete üyeleri de doktorlar, hemşireler ve 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanlarıydı.

Çetenin acımasız vurgun yöntemleri fezlekede özetle şöyle anlatıldı:

1- 22’si tutuklu 47 şüpheli 112 Acil Çağrı Merkezinde çalışan kişilerle ortak hareket ederek bebek acil hastalarını anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ediyordu. Bu hastanelerin uygun koşullarda tedavi verebilecek durumda olup olmadığına bakılmıyordu. Dolandırıcılık burada başlıyor, çünkü devlet yenidoğanların yoğun bakım ücretlerini karşılıyordu.

2- Çete üyeleri bebeklerin uzun süreli yatışını sağlayarak SGK’den yüksek miktarda gelir elde ediyordu.

3- “Curosurf” isimli solunum tedavisinde kullanılan ilaçları bebek hastalarda kullanılmış gibi gösterip üçüncü kişilere satıyorlardı.

4- Kimi zaman da yabancı uyruklu bebek hasta yakınlarının mağduriyetinden ve düşkünlüğünden faydalanıp örgüt üyesi hemşireler aracılığıyla “simsarlık” diye tabir edilen şekilde hastane yakınlarından piyasa fiyatının üstünde tedavi masrafı alıyorlardı.

5- Kural olarak 24 saat doktor ve uzman hemşire bulunması gereken yenidoğan yoğun bakımlarında doktor ve hemşirelere ücret ödemekten de kaçınmak istiyor, yoğun bakımları doktorsuz, hatta uzman hemşiresiz bırakıyorlardı.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi çete soruşturmayı yürüten savcıyı da iki kez ölümle tehdit ettiler.

Türkiye'nin gelmiş geçmiş en vicdansız çetesiTürkiye’nin gelmiş geçmiş en vicdansız çetesi

Çetenin telefon konuşmaları fezlekede

Hazırlanan fezlekede çete üyeleri arasındaki telefon görüşmeleri de yer aldı.

Fezlekede adı geçen özel hastanelerden birinde hemşire olarak görev yapan şüpheli Mehtap S. ile örgüt üyesi şüpheli Hasan Basri G. arasında yapılan görüşmede bebek hastanın tedavisini uygun olmayan şartlarda yaptıkları ve konuşma içeriklerinde “Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur” “Yav öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani” şeklinde kayıtların olduğu tespit edildi.

Örgüt lideri olan doktor Fırat S. ile şüpheli Ceren Hatice K. arasında yapılan görüşmede ise İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden denetime gelindiği bir gün yapılan telefon konuşmaları fezlekede açıklandı.

Konuşmada Ceren Hatice K.’nın “Hocam bakanlıktan denetime geldiler. Bastılar öyle bildiğiniz şu an basamakları masamakları her şeyi kontrol ediyorlar ve benim 28 hastam var. Yani 23 normalde ya buranın hasta sayısı o yüzden” dediği Fırat S.’nin ise “Tamam taburcuların var zaten bugün taburcu edeceğin üç hastan yok mu? Taburculukları ayarla” dediği belirtildi.

Soruşturma kapsamında adı geçen 11 hastanenin hasta takip işini yapan hemşire Hakan Doğukan T. ile Hasan Basri G. arasında yapılan telefon görüşmeleri de fezlekede yer aldı.

Konuşmalarda Hakan Doğukan T.’nin “Haberlere çıkacağız vesikalık fotoğraflarımızla gözlerimize şerit çekecekler siyah” dediği Hasan Basri G.’nin ise “Bu sefer hakikaten alacaklar bizi” şeklinde cevap verdiği belirtildi.

Hemşire Hasan Basri G.’nin Funda S. isimli kişiyle yaptığı görüşmede “O kadar dün bebek yattı Funda onların hepsi b.. gibiydi nasıl topladı o çocuk ben anlamadım. Onların kan sonuçları gerçekten temiz mi?” dediği, Funda S.’nin “Gerçekten temiz” demesi üzerine Hasan Basri G.’nin “Funda hepsi çekiliyordu inliyordu o en son doğan maymun gibi” dediği belirtildi.

Funda S.’nin ise “Hasan bizim laboratuvardaki kanların sonucuna güvenmeyin illa ki onu mu söyleyeyim ortalıkta” dediği belirtildi.

Bir bebeğin ölümünün ardından hemşire Hakan Doğukan T. ile şüpheli Hüseyin G. arasında yapılan telefon görüşmelerine de fezlekede yer verildi.

Kayıtlarda Hüseyin G.’nin “Bize ne bırak bebek ölsün ki rahat şikayet edelim” dediği, Hakan Doğukan T.’nin ise “Kanka yazık ya çocuk gözümün önünde öldü ya” şeklinde cevap verdiği kaydedildi.

Konuşmanın devamında Hakan Doğukan T.’nin “Ne tdp takmışlar ne inotrop başlamışlar ne kavid yapmışlar ne curosorf yapmışlar” demesi üzerine Hüseyin G.’nin “Hiçbir şey yapmamışlar ölsün demişler” şeklinde cevap verdiği görüldü.

Hemşire Hakan Doğukan T. ile Hasan Basri G. arasında yapılan bir diğer telefon görüşmesinde de soruşturmada adı geçen hastaneleri denetlemeye gelen görevlilerin hasta dosyalarını incelemek için istemeleri üzerine konuştukları görüldü.

Hakan Doğukan T. “Hasan tamam s… et ver öyle gitsin acil isteyip duruyorlar ya” demesi üzerine Hasan Basri G.’nin “Doğukan bu böyle giderse bizi öldürürler. Bu çok yanlış” dediği, Hakan Doğukan T.’nin ise “Ya bir şey olmaz ver ver” şeklinde cevap verdiği kayıtlara yansıdı.

Şüpheli Hasan Basri G.’nin denetim yapıldığı gün Z.N.Ç isimli bir kişiyi arayarak “Denetim gelmiş alanı toplayın ne var ne yok hepsini kaldırın dosya mosya hiçbir şey kalmasın” dediği Z.N.Ç. isimli kişinin ise “Tamam da tekim ben biri gelsin yardım etsin. Ne dosyası ne denetimi evrakları mı kaldıralım?” şeklinde cevap verdiği kayıtlara yansıdı.

Mağdurlar yaşadıklarını anlattı

Soruşturma fezlekesindeki mağdur ifadeleri de çetenin yöntemlerinin korkunçluğunu gözler önüne serdi.

Geçen yıl kasım ayında 28 haftalık hamile eşinin tansiyon rahatsızlığı nedeniyle Esenyurt’ta özel bir hastaneye gittiklerini belirten Mehmet Hanifi Kaya ifadesinde dört saatlik bekleyişin ardından yoğun bakımda yer olmadığı gerekçesiyle yine Esenyurt’ta başka bir özel hastaneye sevk edildiklerini anlattı.

Eşi Zeynep Kaya’nın ambulansla sevk edilip derhal doğuma alındığı söylenen Mehmet Hanifi Kaya eşinin durumunu sorduğunda sekiz bin lira ücret istendiğini belirterek “Ben ödemeyle uğraşırken eşim doğum yaptı. Çocuğum üç gün yoğun bakım ünitesinde kaldı. İlk iki gün doktor Songül adlı kişi bebeğimin iyi olduğunu söyledi. Bu sürede bebeğimi görmedim. Üçüncü günse bebeğimin durumunun kötüleştiği, sonra da öldüğü söylendi” dedi.

Baba Benedict N. de “Beş aylık kızım Michelle N’nin öksürük ve soğuk algınlığı şikayeti üzerine Beylikdüzü’nde bir özel hastaneye gittik. Yatış işlemleri ve ödemenin ardından doktor muayene etti.

İşlemlerden sonra testler yapıldı ve solunum yolları virüsü teşhisi kondu. Bebeğim dört gün hastanede kaldı. Üç gün de yoğun bakım ünitesinde kaldı. Üçüncü günün sonunda bir doktor ‘Burası bir aylık bebekler için, sizin bebeğiniz beş aylık. Burada kalırsanız bebeğiniz ölür’ dedi. Bunun üzerine hastane aramaya başladık. Biz bulamadık ama bu hastanedeki yoğun bakımdan sorumlu doktor bize Beylikdüzü’nde başka bir hastane önerip ‘İki hafta kalırsa sağlığına kavuşur’ dedi. Özel ambulansla bu hastaneye sevk olduk. 35 bin liralık yatış ücretini peşin ödedim. Bebeğim yoğun bakım ünitesine alındı. Hemşire bize ‘Beklemeyin, evinize gidin’ dedi. Eve gittik. Ertesi gün arayıp bebeğimin durumunun kötü olduğunu söylediler. Hastaneye gittiğimde de bebeğimin öldüğü söylendi” dedi.

Tehdit soruşturmasındaki itirafçı: MİT kimliği ve silah verdi

Öte yandan soruşturma savcısını tehdit eden Mustafa Kemal Zengin’le ilgili ifade veren bir itirafçı Zengin’in kendisine MİT kimliği ve silah verdiğini belirterek çeşitli taleplerde bulunduğunu söyledi.

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Savcısı Y.E’nin makamında ölümle tehdit edildiği iddiasına ilişkin soruşturmada itirafçı olan şüpheli M.E.O’nun ifadesine ulaşıldı.

Şüpheli M.E.O. ifadesinde, soruşturma kapsamında tutuklanan şüphelilerden Mustafa Kemal Zengin’le Siirt’te ortak tanıdıkları sayesinde tanıştıklarını ve şüphelinin kendisini İçişleri Bakanlığı müsteşarı olarak tanıttığını öne sürdü. Zengin’in sosyal medyasında bürokratlarla, iş insanlarıyla fotoğrafı olduğunu ve bu nedenle müsteşar olduğuna inandığını ifade eden şüpheli şunları anlattı:

“Mustafa Kemal Zengin benimle telefonla irtibata geçerek Ankara’ya davet etti. Yanına gittiğimde kimliğimi benden aldı. Yaklaşık bir hafta sonra kimliğimi ve üzerinde fotoğrafım olan adıma düzenlenmiş Milli İstihbarat Teşkilatı’nı (MİT) gösterir kimliği verdi. Bundan sonra ‘Artık MİT’e bağlı çalışacaksın, benim verdiğim talimatları yapacaksın.’ dedi. Aynı zamanda kimliklerle beraber tabanca, koruma kıyafeti, yaklaşık 100 adet 5,56 milimetre çapında fişek ve 2 kutu 9 milimetre çapında fişeği teslim etti. Yaklaşık olarak 1,5 yıl vermiş olduğu talimatlarla değişik işlerde görevlendirdi.”

Şüpheli M.E.O, 2023 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce farklı illerde miting için görevlendirildiğini, Mustafa Kemal Zengin’in yanında çalıştığı 1,5 yılda, aylık ücretini Zengin’in yanında çalışan şahıstan nakit aldığını ve faaliyetlerde kullandığı araçları da bu parayla kiraladığını iddia etti.

Hiç kimseye ve hiçbir birime bilgi vermeyeceksin

Siirt’te, 28 Ekim 2023’te çakarlı aracıyla trafik çevirmesine takıldığını belirten şüpheli M.E.O, “Polislere MİT kimliğimi ibraz ettim. Bana ‘Devam edebilirsiniz.’ dediler. Akabinde nişanlımın evine gittim. Balkona çıktığımda kalabalık bir polis ekibinin aracımı incelediklerini gördüm” dedi.

Şüpheli M.E.O. durumu telefonla şüpheli Zengin’e haber verdiğini, Zengin’in kendisine sakin olmasını, polislere kesinlikle kimliğini göstermemesini, ifşa olmamasını ve ettiği yemine bağlı olması gerektiğini söylediğini öne sürdü.

Bir süre sonra aracının yanına indiğinde yerinde olmadığını ve çekici yardımıyla götürüldüğünü öğrendiğini belirten şüpheli M.E.O, bunun üzerine Siirt İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Şube’ye gittiğini, buradaki polis memurlarının da istihbarat ve asayiş ekiplerini çağırdığını anlattı.

Şüpheli M.E.O. bu olayın akabinde polislerin ikamet ettiği ailesine ait evini aramak için gittiklerini, yapılan aramada tabanca ile çok sayıda fişek ve uzun namlulu tüfek fişeği bulduklarını aktardı.

Adliye mensubunun arabasına sıkacaksın

Bu olay nedeniyle tutuklandığını ve 26 gün cezaevinde kaldığını kaydeden şüpheli M.E.O. şu bilgileri verdi:

“Cezaevinden çıktıktan iki gün sonra, maaşımı elinden aldığım şahıs yanıma gelerek bizimle alakalı hiç kimseye ve hiçbir birime bilgi vermeyeceksin. ‘Başına gelen bu olayı çözeceğiz’ diyerek beni uyardı. Mustafa Kemal Zengin ve kendisiyle irtibatlı diğer şahıslarla bağlantımı kestim. Eylül ayında telefonumda bulunan uygulamadan numarası görünmeyen bir kullanıcı beni aradı. Kimsiniz diye sorduğumda, ‘Beni tanımadın mı, ben Zengin Başkan’ dedi. Şahsın Mustafa Kemal Zengin olduğunu anladım. Bana Siirt ilindeki yakalamam ile ilgili dosyamın akıbetinin ne olduğunu sordu. Ben de kendisine yargılamamın devam ettiğini, değişik bir durum olmadığını söyleyerek fazla bilgi vermek istemedim.”

Şüpheli M.E.O. şöyle devam etti:

“Zengin, bana ‘güzel bir teklifinin olduğunu, söyleyeceğini yaptığım takdirde devam eden dosyamın ceza almadan kapatılacağını, bununla beraber 100 bin dolar vereceğini’ söyledi. Teklifinin ne olduğunu sorduğumda, ‘Ben dürüst konuşmayı severim, sana her zaman açık oldum. İstanbul ilinde bulunan bir adliye personeli bizim işlerimize çomak sokuyor ve bu şahsın yaptığı eylemler senin dosyanın akıbetini de etkiliyor. Bu şahsın kimlik bilgisini, fotoğrafını, araç plakasını, nerede çalıştığını, işe geliş ve gidiş saatlerini sana söyleyeceğim. Sana motosiklet kullanan bir şahıs ile bir silah göndereceğim. Sen maskeli olarak motosiklet kullanan şahsın arkasına binerek, adliye personelinin kullanmakta olduğu araca, trafik ışıklarında durduğu esnada, tekerleklerine ve ön yolcu koltuğuna birer el ateş edeceksin, kimseyi öldürmeyeceksin, amacımız sadece korkutmak’ dedi.”

Kendisinin Zengin’e bu kişinin kim olduğunu sorduğunu belirten şüpheli M.E.O, “‘İşi kabul etmeden sana kim olduğunu söyleyemem.’ dedi. Kendisine bu işi kesinlikle kabul etmeyeceğimi ve beni bir daha aramaması gerektiğini söyleyerek telefonu kapattım” diye konuştu.

Şüpheli M.E.O. bir süre sonra şüpheli Zengin’in Cumhuriyet savcısını tehdit ettiğiyle ilgili haberi gördüğünü, kendisine teklif edilen işin bu olduğunu anladığını ve Jandarma Komutanlığı’na giderek şikayetçi olduğunu söyledi.

Suçlamalarda adı geçen şüpheli Zengin’in ise sorgusunda hakkındaki iddiaları kabul etmediği öğrenildi.

Türkiye'nin gelmiş geçmiş en vicdansız çetesinin liderleri iki doktormuşTürkiye’nin gelmiş geçmiş en vicdansız çetesinin liderleri iki doktormuş

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.