85. yıldönümünde bir Hatay sırrı: Makbule Hanım ve Sabiha Gökçen Atatürk’ün emriyle o gün neden hapse girdi?

Makbule Hanım ve Sabiha Gökçen Hatay için kurşun sıkan kadınlar, hem de Atatürk'ün huzurunda. Hatta bunun için tutuklanıyorlar. Bu sır gibi saklanan geceyi Murat Bardakçı'nın 'Makbule' kitabında olayın tanığı olan Emniyet Genel Müdürü anlatıyor.

Kültür Sanat 23 Temmuz 2024
Bu haber 5 ay önce yayınlandı

23 Temmuz deprem mağduru illerimizden Hatay için özel bir tarih. Çünkü bugün Hatay’ın kurtuluş günü. 85 yıl önce Türkiye’ye katıldı Hatay. Malum Mustafa Kemal Atatürk’ün “şahsi meselem” dediği bir sorundu. Hatay Lozan Antlaşması’ında Türkiye’nin sınırları içine dahil edilmemişti.

Hatay’ın Atatürk’ün stratejisiyle, ancak onun ölümünden sonra Türkiye’ye katılması kolay olmadı. Fransızlar’ın 1936’da Suriye’den çekilme kararı almasından sonra gerilim dolu bir süreç yaşandı. Ve o süreçte çok az bilinen bir olay oldu. Murat Bardakçı’nın Turkuvaz Kitap’tan çıkan ‘Makbule’ kitabında da derinlemesine anlatılıyor.

Atatürk’ün huzurunda kadınlar çekip silahlarını ateş etti

Olayın kahramanları Atatürk’ün kardeşi Makbule Hanım, manevi kızı Sabiha Gökçen ve Kurtuluş Savaşı komutanlarından General Kazım İnanç’ın eşi Semiha Hanım.

Olay yeri Ankara’da Ulus’taki şehrin ilk modern restoranlarından Karpiç Lokantası. Atatürk Fransız Büyükelçisi M. Ponsot’nun orada yemek yediğini öğrenir ve Makbule Hanım, Sabiha Gökçen, Semiha Hanım, Kılıç Ali, Müştak Bey’in aralarında olduğu bir ekiple lokantaya gider.

Yemekte konu Hatay meselesinden açılır. Uzun uzun konuşulur ve Atatürk’ün yanında oturan Makbule Hanım ansızın “Hatay’da evlatlarımız ecnebi işgali altında ve ızdırap içinde kıvranırken sizin burada ne işiniz var ağabey” diye bağırır, çantasından çıkardığı silahı tavana doğrultup üç el sıkar. Sabiha Gökçen de katılır, “Biz gençler gerekirse bu işi silahla hallederiz” der, o da silahını ateşler.

Atatürk bu fevri harekete çok sinirlenir, “Burada polis yok mu” diye bağırır. Salonda bulunan Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer’e bakar. O da Ankara Emniyet Müdürü Sadri Aka’yı çağırıp işlem yapmasını emreder. Makbule Hanım, Sabiha Gökçen ve Semiha Hanım hemen gözaltına alınır. Mahkemeye çıkartılır, tutuklanırlar. İfadelerinde bu eylemi milli hislerle yaptıklarını söylerler.

Kız kardeşinin, manevi kızının, çok güvendiği general Kazım İnanç’ın eşi Semiha Hanım’ın tutuklanmasından memnundur sanki Atatürk. Hiç istifini bozmaz. Arkadaşlarıyla yemeğine devam eder. Şafak söktükten sonra yanındakilerle birlikte cezaevine gider, üç kadının da tahliye edilmesini sağlar. Sonra da Makbule Hanım ve Sabiha Gökçen’le Çankaya Köşkü’ne dönerler.

Bütün bu olaylar Fransız büyükelçisinin gözleri önünde yaşanmıştır. Ama ilginçtir, olay o dönemde hiçbir gazetede haber olarak yer almaz. Yaklaşık 20 yıl süreyle hiçbir yerde dillendirilmez. Sabiha Gökçen 26 Kasım 1956’da Halit Kıvanç’a anlatır olayı. Sonra bir kere de 1970’lerde TRT’deki bir söyleşisinde.

Sadece Sabiha Gökçen’in anlatımına dayalı olduğu ve olayın öteki tanıkları bu konuda hiç konuşmadığı için kuşku duyulur üstelik.

Lakin Murat Bardakçı yeni yayınlanan ‘Makbule’ adlı kitabında o gün orada olan Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer’in 29 Mart 1962’te Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan söyleşisini bulmuş ve konuyu bu kez onu da iliştirerek anlatmış.

Yaşananlar Atatürk’ün Fransız Büyükelçisi’ne verdiği bir gözdağıdır aslında. Kadınların büyükelçinin olduğu mekânda Hatay konusunda isyan edip silah çekmesi Atatürk’ün planının bir parçasıdır. İşin içinde Makbule Hanım’ın olması da tesadüf değildir.

Makbule Hanım Hatay konusunda diplomatik bir elçiydi

Murat Bardakçı’nın kitabından Makbule Hanım’dan Hatay meselesinde diplomatik elçi olarak yararlanıldığını öğreniyoruz. Fransa 1930’larda Avrupa’da yükselen faşizm dalgası karşısında Türkiye ile ilişkilerini yumuşatmak istemektedir. Fransa Büyükelçisi Henri Ponsot eşinin adına Makbule Hanım’a 1938’de yeni yılını kutlamak için çiçek gönderir. Bu diplomatik bir çiçektir aslında ve iki ülkenin yakınlaşmasının ilk işaretidir.

Dışişleri Bakanlığı devreye girer, Makbule Hanım’ın ağzından şöyle bir karşılık verilir: “Bayan Makbule Boysan Büyükelçi Ponsot’nun göndermek inceliğinde bulunduğu güzel çiçek demeti ile temennilerinden çok mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerinin ve şahsi saadetleri ile Fransa’nın refahı hakkında en iyi dileklerinin kabulünü rica eder. Aynı zamanda 1938 senesinin Türkiye ile Fransa arasında gayet sıkı bir dostluğun tahakkuku için Bay Fransa Büyükelçisi’nin sarf ettiği gayretlerin teveccühünü tespit etmesini diler.”

1938 yılında 3 Temmuz’da Türkiye ile Fransa arasında karşılıklı antlaşmalar imzalanır. Bu antlaşmalarda Türkiye’nin istemediği maddeler de vardır.  Türkiye için tam bir memnuniyet söz konusu değildir. Antlaşmadan sonra Büyükelçi Henri Ponsot’nun eşi Makbule Hanım’ı ziyaret etmek istediğini bildiren bir mektup yazar. Bu mektup ve ziyaret de diplomasinin parçasıdır. Lakin Dışişleri Bakanlığı kibarca Makbule Hanım’ın İstanbul’dan ayrılacağı bahanesiyle ziyaret teklifine onay vermez. Türkiye’nin memnuniyetsizliğinin bir göstergesidir bu. Yukarıda anlatılan Karpiç’te tabancayla ateş etme olayı o günlerde mi yaşanmıştır, o bilinmiyor.

Ama iyi bilinen ve bugün de 85’inci yıldönümü kutlanan bir süreç var, o da sonra şöyle gelişti: Ağustos 1938’de Hatay Millet Meclisi seçimleri yapıldı. 2 Eylül 1938’de meclis ilk toplantısında bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin kurulması kararını aldı. 10 Kasım 1938’de Atatürk vefat ettiğinde Hatay sorunu tam olarak çözülememişti. Ama stratejisi adım adım uygulandı. Hatay Cumhuriyeti Millet Meclisi kuruluşundan yaklaşık 10 ay sonra, 29 Haziran 1939’da oy birliğiyle Türkiye’ye katılma kararı aldı. Türkiye’nin yaptığı iç düzenlemeyle Hatay Türkiye’nin 67’inci ili oldu. Son Fransız birlikleri de 23 Temmuz 1939’da pazar günü saat 11.40’ta Antakya’daki kışlayı boşaltıp çekildi.

Hatay o gün tamamen kurtulmuştu artık

O gitti, bir daha dönmeyecek: Ferit Edgü veda ettiO gitti, bir daha dönmeyecek: Ferit Edgü veda etti

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.