‘Yumruğu yiyen ben, hiç bahsedilmeyen ben’ demişti, bir Yeşilçam emektarı daha çekti gitti
İlk filmi 'Bitmeyen Yol' ile sinema tarihimize geçen, sinemanın farklı alanlarında çalışan, tiyatroda iz bırakan çalışmalara imza atan ve eğitimci kimliğiyle de birçok sinemacının yetişmesini sağlayan, 'profesör' Duygu Sağıroğlu 91 yaşında yaşamını yitirdi.
Sinemamızda en iyi ilk filmler listesi yapılsa herhalde Duygu Sağıroğlu’nun yönettiği ‘Bitmeyen Yol’ ilk sıralarda yer alır. Öyle bir ilk film ki Sağıroğlu deyince yönetmenin hala ilk akla gelen bu filmidir. Sağıroğlu’nun göç meselesini dertlenip “Ben Haydarpaşa’ya yorganıyla gelen insanların filmini yapacağım” diyerek yola çıktığı ‘Bitmeyen Yol’, ustanın deyişiyle çok zor doğmuştur. Fakat bugün sinemamızın klasiklerinden biri olarak kabul edilen film, galiba gerçekleri anlattığı için, türlü badireler de atlatır ve iki yıl gösterime giremez. Sağıroğlu “Bir beni hapse atmadıkları kalmıştı” diyecektir yıllar sonra başına gelenleri anlatırken.
‘Bitmeyen Yol’un böylesine iyi bir film olmasının sebebi biraz da Sağıroğlu’nun tiyatro ve sinema dünyasının mutfağında edindiği tecrübedir. Ustaların yanında yetişen Sağıroğlu, kamera arkasına geçmeden her şeyiyle bir filmin nasıl tasarlanacağını iyi etüt etmiştir. Mülkiye mezunu bir babanın çocuğu olarak Trabzon’da dünyaya geldiğinde yıl 1932’dir. Sinemayla da burada tanışır. İlk izlediği film Charlie Chaplin’in ‘Modern Zamanlar’ filmidir. Ki bu filmi hiç unutmaz.
Ailesi onu Galatasaray Lisesi’ne gönderdiği zaman sinemaya gider ama gönlündeki aslan edebiyattır. Bunda edebiyat öğretmeninin Ahmet Kutsi Tecer olmasının da etkisi vardır. Okul harçlığını çıkarmak için aklında hiç yokken gizli gizli tiyatrolara dekor yapmaya başlar. Yaptığı bir dekor Muhsin Ertuğrul’un dikkatini çekince Duygu Sağıroğlu artık tiyatro dünyasının aranana dekorcularından olur. Fazla bilinmez mimardır. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde eğitim görür. Ama tiyatroyla yoluna devam eder.
Oyunlara dekor yapmanın ötesinde bir tiyatro salonunu her şeyiyle yaratma konusunda uzmanlaşır. Bu sayede filmlerde sanat yönetmeni olarak çalışmaya başlar. Ki Memduh Ün’ün ‘Üç Arkadaş’ filmini izledikten sonra zaten sinema yapma arzusu kamçılanmıştır. İlk çalıştığı film de Atıf Yılmaz’ın ‘Karacaoğlan’ın Kara Sevdası’ filmidir. Senarist Yaşar Kemal, müzikler Ruhi Su, Atıf Yılmaz’ın ilk asistanı Halit Refiğ ikinci asistanı Yılmaz Güney… Böylesi bir kadroda Sağıroğlu da sanat yönetmeni olarak görev alır. Hatta bu sette Yılmaz Güney ile kan kardeşi olacak kadar yakınlaşırlar. Memduh Ün ‘Kırık Çanaklar’ filminin sanat yönetmenliğini de ondan yapması ister. Sağıroğlu da kabul eder. Vedat Türkali’nin senaryosunu yazdığı, Atıf Yılmaz’ın yönettiği ‘Bir Gecelik Gelin’ filminde senaryo çalışmalarına katılır. Böylece senaryo üzerine deneyim kazanır.
Yani ‘Bitmeyen Yol’a gelene kadar bir filmin ortaya çıkma aşamasında neler yapılıyor gayet iyi öğrenir ve öğrendiklerini de bu filmde hayata geçirir. Fakat bu film Sağıroğlu’nun hem şansı hem de şansızlığı olur. Gerçekçi ve iyi bir filmi çekmenin nasıl olduğu bilir Sağıroğlu ama böylesi bir filmin pek de karşılığı yoktur o yıllarda Türkiye’de.
Yeşilçam koşulları, devletin sinemaya bakışı, seyircinin alışık olduğu melodramlar dışındaki filmlere pek de aşina olmaması… Sağıroğlu sonraları ‘Ben Öldükçe Yaşarım’, ‘Kanlı Mezar’, ‘Nuh’un Gemisi’, ‘Seni Affedemen’, ‘Kuduz Recep’, ‘Vatan ve Namık Kemal’, ‘Önce Vatan’ gibi filmler çeker. Yeşilçam şartlarında ayakta durmakla, istediği sinemayı hayata geçirmek arasında kalarak çektiği filmlerdir bunlar. Kimisinden hiç memnun olmaz, kimisini deneme olarak görür, kimisini sever ama yanlışları olduğunu da düşünür. Ve hiçbiri ‘Bitmeyen Yol’ gibi onun tatmin etmez. Yeşilçam’daki macerası kah yönetmen kah senarist olarak 1976’ya kadar sürer.
Sinema yapmanın ötesinde sinema üzerine entelektüel düzeyde düşünen yönetmenlerdendir. Ulusal Sinema tartışmalarında ön planda yer alır yazılarıyla. 1979 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Sinema-TV Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlar. Sonrasında , MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapar. Artık sinemada öğretmendir. Hem de iyi öğretmen olur. Metin Erksan, Ertem Göreç, Lütfi Akad ile birlikte birkaç kuşak sinemacının yetişmesini sağlar. Bugün bu okuldan mezun olan sinemacılar üzerinde ciddi etkisi vardır Sağıroğlu’nun.
Ama eğitimciliğinin yanı sıra tiyatroyla da ilgilenmeye devam eder. Ne de olsa yaptığı sahne ve dekor tasarımları uluslararası düzeyde takdir gören bir tasarımcıdır o. 1993’te Tiyatro Stüdyosu’nun sahneye koyduğu ‘Derin Bir Soluk Al’ adlı oyundaki devrimci sahne tasarımıyla bu işin ustası olduğunu bir kez daha hatırlatır herkese.
‘Abelard ve Heloise’ ile Avni Dilligil Tiyatro Ödülleri’nde ‘Yılın En Başarılı Dekoru’ ödülü (1997), ‘Simyacı’ ile Afife Tiyatro Ödülleri ‘Yılın En Başarılı Sahne Tasarımcısı’ ödülü (1998), Dokuz Eylül Üniversitesi Muhsin Ertuğrul Emek Ödülü (2000), 2009’da ‘Maskeliler’ adlı oyunla Lions Tiyatro Ödülleri’nde ‘Yılın En İyi Sahne Tasarımı’, Tiyatro… Tiyatro… Dergisi Ödülleri’nde ‘Yılın Sahne Tasarımcısı’ ve Afife Tiyatro Ödülleri’nde ‘Yılın En Başarılı Sahne Tasarımcısı’ ödüllerini alır.
2012’de Antalya Altın Portakal Film Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülü ile taltif edilen Duygu Sağıroğlu, 2016’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Senatosu tarafından ‘bilgi ve birikimlerini öğrencilerine aktarması, yetiştirdiği sinemacılarla Türk sinemasına katkı vermeleri nedeniyle’ Onursal Profesörlük unvanına değer görülür. Sinemaya, tiyatroya adanan yolda o artık bir duayen ve profesördür…
Sağıroğlu dün 91 yaşında yaşamını yitirdi. Sinemayla, tiyatroyla, edebiyatla iç içe geçen bir ömür yaşadı. Genellikle ‘sahnenin arkasında’ kalmayı tercih etti. Çünkü orada emek vererek üretmek ona göreydi ve yüzlerce öğrenciye el verdi. Cenazesi 2 Mayıs Salı günü öğle vaktinde Levent Camii’nden kaldırılarak Feriköy Mezarlığı’nda defnedilecek. 4 Mayıs Perşembe günü saat 13.00’te de Atlas 1948 Sineması’nda anma toplantısı gerçekleştirilecek. Öğrencileri eminim orada olacaktır. Bu ülkede sanat mücadelesinin ne kadar uzun hatta bitmeyen bir yolculuk olduğunu öğreten Duygu Hoca’ya veda etmek için…
20 Aralık 2024 - Ormanda yeni bir lider doğuyor, şımarık oğlan dersini alıyor!
13 Aralık 2024 - Yılın en iyilerinden ‘Hemme…’: Öfke ruhu kemirir!
6 Aralık 2024 - Babaların kızları için yaptığı yolculuk hiç biter mi!
5 Aralık 2024 - Keşanlı Ali 60 yaşında mikrofonlarımız Haldun Taner’de