Cumhuriyetin Yüzü belgeseli çekildi, ilk yayın NTV’de
Cumhuriyetin 100. yılında bir iddialı sergi de Borusan Kocabıyık Vakfı'ndan. Galataport'ta açılan Cumhuriyetin Yüzü sergisi, savaştanı yeni çıkmış bir ulusun Cumhuriyet'i sahiplenmesinin hikayesini anlatıyor. Ücretsiz gezilebilen sergi kültür devriminin izlerini sürüyor.
Yıkılmış şehirlerin, evlerin renkli fotoğrafları. 1922’ye ait çoğu. 10 yıl kesintisiz süren savaşların bir ülkeyi nasıl harap ettiğini gösteren pek de bilinmeyen bu fotoğraflarla açılıyor, Borusan Kocabıyık Vakfı’nın düzenlediği Cumhuriyetin Yüzü sergisi.
Hemen sonra 22 Mayıs 1928’de çekilen Atatürk, İsmet İnönü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk resmi konuğu Afganistan Emiri Amanullah Han ile Kraliçe Süreyya’nın yer aldığı devasa, şık davet fotoğrafı karşılıyor sizi. 1922’den 1928’e kadar olan süreçte yeni bir ülkenin katettiği mesafeyi anlatıyor bu fotoğraflar. Yıkıntılar arasından yaratılan mucizeyi. İşte o mucizenin adı Cumhuriyet…
Peki böylesi bir mucize nasıl yaratılmıştı? Tarih anlatıları genel olarak Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyet’in ilan edildiğini, yeni rejimin arka arka devrim niteliğinde kararlar aldığını ve bu kararların da topluma dayatıldığı yazıp durur. Tepeden inme bir değişim ve dönüşümden bahseder. Ama sergi, bu anlatının çok da öyle olmadığını gösteriyor bize.
Mesela 1 Kasım 1928’de yapılan Harf Devrimi’ne götürüyor sergi bizi. Yeni alfabenin öğrenilmesininin, gerçekleşecek değişimin toplum tarafından kabul görmesi için dönemin uzmanları 10-15 yıl süre geçmesi gerektiğini raporlanmış. Lakin öyle bir seferberlik düzenleniyor ki, çok çabuk kabul görüyor yeni dil. Uzmanların dil değişikliğinin oturmasını öngördüğü 15 yılın sonuna yani 1943’e gelince kadar Türk edebiyatının bugün klasik olarak kabul edilen kitapları yayınlanır olmuş çoktan. Hatta dünya klasikleri bir bir Türkçeye çevrilmeye başlanmış.
Kurtuluş Savaşı’nın merkezi malum Ankara… Savaşı yürüten ana kadro 1919’da Sivas’tan Ankara’ya gelindiğinde küçücük bir şehir burası. Lakin 1930’lara doğru öyle bir şehir planlamasına tabii tutuluyor, modern bir kent haline geliyor. Bunun ötesinde yeni bir yaşam kültürü kendini gösteriyor. Mesela tiyatrolar açılıyor, akşamları tiyatroya gitmek önemli bir sosyal olgu haline geliyor. Gündelik hayat alışkanlıklarında gözle görülür farklılaşma kendini gösteriyor. İnsanların giyim kuşamına yansıyacak bir farklılaşma bu.
Genç Cumhuriyet’in yetenekli ressamları hemen yurtdışına eğitime gönderiliyor o yıllarda. Eğitimleri bitip de Türkiye’ye döndükleri zaman Anadolu’nun çeşitli illerine resim öğretmeni olarak atanıyorlar. Ki bazıları önceden yurtdışına gitmiş ama Cumhuriyet döneminde onlar da bir vesile ile Anadolu’da görevlendiriliyor. Amaç ressamların Anadolu ile tanışmalarını ve kendi yarattıkları üslupla bu kültürü yansıtan eserler vermelerini sağlamak. Kimler yok ki, Hikmet Onat, Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Feyhaman Duran… Sonuç alınıyor bu projeden tabii ki. Kimse Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi ‘Kuru Otlar Üstüne’nin Doğu’ya atanan öğretmen Samet’i gibi gittiği Anadolu şehrini küçümsemiyor.
Bu anlattıklarımız aslında kültür devriminin ayakları… Bu devrimin grafikten arkeolojiye, müzikten sinemaya karşılığı da var. Cumhuriyet bir rejim değişikliğinin ötesinde kültürel bir ufuk açıyor topluma… Serginin bize söylediği de 1922-1942 arasında Cumhuriyet adıyla özdeşleşen o büyük ve parıltılı hikayenin toplumsal bir karşılığı olduğu.
Böylesi bir hikayenin parçası olmaya çoktan hazırmış dönemin insanları. Onca değişimin çok çabuk kabul görmesinin sebebi biraz da bu. Hatta kabul görmenin ötesinde bu değişimin hızlandırıcı unsurları olmaya çabalamış insanlar canla başla. Bu itici kuvvet sayesinde ülke 20 yılda mucizevi bir dönüşüm yaşanmış…
Tarihin defalarca gösterdiği bir gerçek: İnsanı odağına almayan her şey kaybetmeye mahkumdur. Cumhuriyet’in de insanı odağına alan, hatta insanın değişime olan inancını itici kuvvet haline getiren bir yanı olduğunu söyleyen bir sergi Cumhuriyetin Yüzü… Bunun için kıymetli…
Cumhuriyet’in erken dönemine ilişkin, farklı bir okuma sunan serginin en önemli özelliği sivil unsurlar üzerinden toplumun Cumhuriyet ile ilişkisini anlatma çabası. Bu da anlaşılan yoğun bir çaba gerektirmiş. Bu çabanın başlangıcı bir yıl öncesine dayanıyor. Borusan Kocasıyık Vakfı’nın yetkilileri, bir Cumhuriyet sergisi açma fikriyle serginin danışması Prof. Dr. Haluk Oral ve serginin küratörü İzzeddin Çalışlar bir yıl önce bir araya gelmişler. Yapılan toplantılar sonrasında yol haritası belirlenmiş. Erken Cumhuriyet dönemindeki çok boyutlu toplumsal dönüşüm üzerinden Cumhuriyet’i anlatmak fikrinde anlaşılınca çalışmalar başlamış.
Sergiyle ilgili en önemli konu serginin mekanı olmuş. Nihayet Galataport’taki O2 Blok’ta bulunun sergi mekanında karar kılınınca yapılan düzenleme ile burası sergiye uygun hale getirilmiş. Böylece Cumhuriyetin Yüzü, bir asır önceki kültür devrimlerinin izini sürerken, bugünün dünyasında da kültürel bir mekan yaratmış oluyor.
3 Mart’a kadar sürecek olan sergi salı ve cumartesi günü saat 11.00 ve 20.00 arasında ücretsiz gezilebiliyor. Aslında sizi bir zaman yolculuğuna çıkarmak istiyor. Vaktiniz olursa bu yolculuğa çıkmanızı naçizane tavsiye ederiz. Çünkü o yıllarda yaratılan mucize, malum hepimize emanet!