Kızıl Goncalar: Bayram neşesinde kan lekesi

‘Kızıl Goncalar’ın 43. bölümünde Meryem’in posta oturma ihtimaline tahammül edemeyenler ona pusu kurdu. Meryem ise bunların ortasında tarikata bayram neşesi getirdi, hepimizi barışa çağırdı.

Dizi 25 Mart 2025

Geçen bölümü Cüneyd’in (Mert Yazıcıoğlu) mürşitliği Meryem’e (Özgü Namal) teklif etmesiyle kapatmıştık. Yeni bölümde diğer tarikat şeyhlerinin sinirleri zıpladı ve içlerinden biri, Meryem’i Naim’e (Mert Turak) öldürtmeye çalıştı. Şeyh diye başımıza diktiklerine bakın, bir de Meryem’i beğenmiyorlar ayol! Meryem’i öldürmeye dünden razı olan Naim ise şu şeyhlerin toplamından yüce gönüllü çıktı da elemanı polise ihbar etti. Yüce gönüllülük çıtamızın eski eşini öldürmemeye kadar inmesine ne demeli?

O silah ya patlayacak ya patlayacak

Ama Meryem vurulacağını rüyasında gördü bir kere… Bir Meryem’in haberci rüyaları bir de Çehov’un kanunu biliyorsunuz ki. Peki Naim değilse kim bu tetikçi? Aziz’den geriye kalan torunu, ağır psikiyatrik rahatsızlığı olan Selim (Erol Afşin). Geçen bölümde Selim’e merhamet gösterip onu kollayan Meryem, merhametinin bedelini Selim’in kurşunuyla ödedi. Meğer Meryem’i öldürtmek isteyen şeyh işini sağlama almak için Selim’e de gitmiş, aklını karıştırmış. Selim hem Meryem’i hem de tarikatın düşmanı olarak lanse edilen Levent’i (Özcan Deniz) vurdu.

Küsler barışıyor

Meryem vurulacağını bildiğinden, ola ki ölürse diye tarikata iyilik yapmadan gitmemeye kararlıydı. Post ona teklif edildiğinden beri kabul edip etmemekten çok düşündüğü konu, artık oğlu bellediği Cüneyd’i amcası Sadi Hüdayi’yle (Erkan Avcı) barıştırmaktı. Meryem bununla kalmadı, tüm müritlere ölümü hatırlatan birer mektup göndererek sevdiklerinin kıymetini anlamalarını sağladı.

Dizi yansıması

🔴 Selim’in çektiği tetik ölüme neden olur mu bilmiyoruz, ama olacaksa bu Levent olur. Önceki bölümde Meryem’le vedalaşır gibi Proust’un madlenini yerken onu hatırlamasını söylemiş, ne olur ne olmaz diye Mira’nın (Esma Yılmaz) velayetini ona devretmişti. Yeni bölümde ikili ilk kez yan yana uzandı, vedalaşır gibi konuştu. Umalım ki bunlar yalnızca dram devşirmek için olsun…

🔴 Meryem’in mektubu dizinin genel tonuyla paralel. Dizi iyiliğe, barışa, adalete çağrı yaparken hiçbir zaman çiçeklerden bahsetmedi. Kıssaları hep karanlık hikâyelerden seçti. Meryem’in de bayram coşkusunu ölümü hatırlatarak sağlaması tona uygun bir seçimdi. Bu mektupla ölüm rabıtası yapan müritler “Ölsem kim üzülür? Beni kim öldürür? Ben kimi öldürürüm?” gibi sorularla cebelleşti.

🔴 Bu rabıta Cüneyd ve Sadi Hüdayi’nin en utandığı arzularını öğrenmemize vesile oldu: Birbirlerini öldürmek. Zira Meryem de mektubunda buna paralel şekilde Habil-Kabil vurgusu yapmıştı. Bu kaygıyı güçlendiren bir sahnemiz bile var: Sadi Hüdayi ve Cüneyd, ellinci kez barıştıktan sonra ‘Muhteşem Yüzyıl’dakine benzer bir diyaloga imza attı. Pargalı İbrahim Paşa baharda Manisa’ya gitmeyi teklif ettiğinde Kanuni “Bahar gelsin, gideriz” demişti, baharı göremeden İbrahim’i öldürtmüştü. Sadi Hüdayi’nin de (Pargalı gibi heyecanla) merhum mürşit babasının evine gitme teklifini Cüneyd (Kanuni’ninki gibi bir sükûnetle) “Yaz gelsin, gideriz” diye yanıtladı. Sadi Hüdayi’nin ölümü Cüneyd’in ellerinden olmasa bile, ondan sebep mi olacak?

🔴 Bu arada Meryem’in barışına kadar Sadi Hüdayi yine köstekliğini yaptı. Geçen hafta güya kendisiyle yüzleşmiş, idari işlerden elini çekmişti. Ama posta bir kadının oturma ihtimali bunun cinlerini tepesine çıkardı. Yahu bir kez de otur oturduğun yerde be adam! Koltuğu Meryem’e kaptırmamak için sözde gözünden sakındığı yeğeni Cüneyd’i gözden düşürmek için akli melekelerinin yerinde olmadığını ileri sürdü. Rakibini elemek için karalamak… Tanıdık geliyor mu?

🔴  Yüzleşme demişken Müyesser’in (Asiye Dinçsoy) geçen bölüm verdiği sınav yaramış. Meryem’in mektubu Müyesser’i de kaygılarından arındırdı ve kalbini yıllar sonra, evvelce ona evlilik teklif etmiş olan Lokman’a (Emin Gürsoy) açmasına vesile oldu.

* Sadi Hüdayi ve Müyesser’in kendi şeytanlarıyla yüzleşmesinin ardından bu bölüm Naim’in yüzleşmesini izledik. Naim, Meryem’i vurması için şeyhin onu pohpohlayıp hediyeyle kandırmaya çalışmasıyla aydınlandı: O insanların gözünde işte bundan ibaretti; doğru kelimelerle veya hediyelerle piyon olabilecek biri. Naim’in kendi imajından rahatsız olması, dönüm noktası oldu.

Bu değişimin bu kadar ani olması dizide biraz yama gibi durdu gerçi. Misal, azılı düşmanı Levent’ten kendiyle nasıl barışabileceği konusunda tavsiye bile aldı! Hazır değişim vanaları açılmışken ölüm rabıtası sayesinde bir koşu gidip yıllardır zulmettiği kardeşi Birgül’ün (Sitare Akbaş) kapısına dayandı, af diledi. Bayram sonrası eski haline dönersen bozuşuruz bak!

Güce değil, ölüme yürümenin şanı

🔴 Dizide tevafuk, şerdeki hayır, sonradan anlaşılacak büyük resim gibi temalar sıkça kullanılıyor. Meryem’in bilerek ölüme yürümesini buradan okumak gerek ki bu ilk değil. Sezonun başında Kevser’in onu bıçaklayacağını anlayıp izin vermişti. Buna da rüyasını merhum mürşit dedeye yorumlattıktan sonra karar vermişti. Çok sonra Kevser, Meryem’in kızı Zeynep’i (Mina Demirtaş) farkında olmadan Vahid’le evlenmekten kurtarmıştı. Böylelikle Meryem’in başta mantıksız görünen teslimiyeti bir mantık halkası oluşturmuştu.

🔴 Peki bu sefer neden ölüme yürüdü? Muhtemeldir ki gerçekten makam peşinde olmadığını üçüncü gözlere (izleyiciye) kanıtlamak. (Bildiğimiz kadarıyla Meryem’in rüyasından diğer karakterlerin haberi yok.) Bu noktada dizinin en baştan beri yaptığı ‘Güç, onu istemeyene verilmelidir’ vurgusunu tekrar görüyoruz. Dizi çok kez ‘Yüzüklerin Efendisi’nden örnekler kullanıyor zaten. Güç meselesini de bu seriye gönderme yaparak örnekledikleri olmuştu.

Bir katkı da biz yapalım. Fantastik evrenlerin benzemesinden ötürü aynı vurguya ‘Harry Potter’da da rastlıyoruz. Harry’nin seçilmiş kişi olmayı hak ettiğini, kararlarını güç istenciyle almamasından anladık hep. Ancak esas paralellik ölüm: Harry, öncüllerinin aksine ölümü dost gibi karşılamıştı ve bile bile ölüme yürümüştü, güce değil. (Meryem gibi.) Tam da bu nedenle ölümü yenmiş, ölümün efendisi sıfatını kazanmıştı.

Kadına dair

🔴 Meryem’in açılış sahnesindeki nokta atışı repliğini aktaralım hemen: “Kadını erkek tarif etti ezelden beri: Cadı, şeytan, köle. Kadını Allah değil, erkek yaratmış gibi bilsin istedi erkek. Kadın, erkeğin malı olmadığını, onu Allah’ın yarattığını bildiği vakit, o zaman önünde durulmaz olur.”

🔴 Levent, dünyada denenmemiş tek şeyin kadın olduğunu söyledi, yani kadınların yönlendirdiği bir dünya. (Ama erkeklerin dünyasında erkekler gibi şekillenen Thatcher gibi kadınlardan bahsetmediğinin altını çizdi.) Şimdiye kadar denenip çöken uygulamaların ortak noktasının erkek olduğunu dile getirdi.

🔴 Birgül bu bölümde, bir kadının veli olamayacağını savunan erkeklerin karşısında yine dimdik durdu. Başını (sembolik de olsa) açtığından beri izleyicinin desteğini kaybetmiş olsa bile Birgül aynı Birgül. Sözünü sakınmayan, ilim sahibi. Bize kalırsa Birgül yeterince duruş sergilediğine ikna olduktan sonra fabrika ayarlarına dönüp başını tekrar örtecek.

Künye
Yayın mecrası: NOW TV
Yapım: Gold Film
Yapımcı: Faruk Turgut
Yönetmen: Ömür Atay, Özgür Sevimli
Senaryo: Şükrü Necati Şahin, Melih Özyılmaz, Deniz Gürlek, Gamze Arslan
Müzik: Ender Gündüzlü, Metin Arıgül, Can Sanıbelli
Oyuncular: Özgü Namal, Özcan Deniz, Mert Yazıcıoğlu, Erkan Avcı, Mert Turak, Selen Öztürk, Şerif Erol, Duygu Sarışın, Asiye Dinçsoy, Sitare Akbaş, Tuğrul Tülek, Yakup Turğut, Mina Demirtaş, Esma Yılmaz, Zehra Kelleci, Erol Afşin, Murat Aydın, Oğulcan İnan, Sarp İkiler, Mısra Tüfek, Zeynep Özan, Emin Gürsoy, Esra Ronabar.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.