Bir Yeşilçam hikayesi onunkisi: Mitolojik güzelliği hem şansı hem de kabusu oldu
Nuri Sesigüzel 85 yıllık ömrünü türkülere adamıştı. "En iyi dostum mikrofondur" diyordu. 14'ünde sevdiği kıza sesini duyurmak için çıktığı müzik yolculuğunda türkülerini tüm Türkiye'nin dinlediği bir müzisyen oldu. Filmlerde oynasa da Yeşilçam'ı pek sevemedi. Ama her daim türkü söylemeye devam etti.
“Ben Nuri Sesigüzel, 1937 yılının temmuz ayında bir gün (bizim oralarda insanların doğduğu veya öldüğü günlere önem vermezler) Urfa’nın Birecik Kasabası’nda doğdum. Çocukluğum, fıstık ağaçlarının, (Antep fıstığı esas bizim orada yetişir) üzüm bağlarının arasında geçti. İlk müzik sesini babam Memo’nun (Mehmet Kaçtaş) gramofonundan duydum. O günlerde babam, Münir Nurettin Selçuk’un, Hamiyet Yüceses’in, Müzeyyen Senar’ın, Safiye Ayla’nın plaklarını bütün Bireciklilere dinletirdi.
Yedi yaşıma geldiğim zaman tahtanın üzerine tel çekip ilk bağlamamı yaptım. Dokuz yaşımda düzdüğüm türküler bütün Birecik ve civarında söyleniyor, dilden dile dolaşıyordu. Halk, bana ‘Aşık Nuro’ diyordu artık… On dört yaşımda gerçekten aşık oldum. Ümitsiz bir aşktı bu. Sevdiğim kızı analığı, kardeşinin oğluna nişanlamıştı. Hırsımdan İstanbul’a kaçtım. Yapayalnız ve parasızdım. Sırtımda yamalı bir elbise, ayaklarımda yırtık ayakkabılar vardı. Ama içimdeki aşk ateşi, nedense sönmek bilmiyor, alevlendikçe alevleniyordu. Sonradan Altın Plak kazandığım Sarı Sabahlık Yakışmaz mı Güzele türküsünü de işte bu aşkın ilhamıyla yazdım.
Bütün ümitlerimi tükettiğim bir sırada, İstanbul radyosuna stajyer olarak kabul edildim. O gün neler hissettiğimi imkanı yok anlatamam… Sanki dünyalar benim olmuştu… Yürüyüşüm etrafa bakışlarım değişmişti. Fakat bir müddet sonra parasızlığın insanı iki büklüm eden ağırlığını tekrar üzerimde
hissedince, tekrar kendimi, o kapkaranlık ümitsizlik kuyusunda buldum. İstanbul bana göre değildi.
1962 yılında Ankara Radyosu’na müracaat ettim. Rahmetli hocam Muzaffer Sarısözen’in imtihanından geçip kadroya girdim. Artık önümde yeni bir yolun, şöhret yolunun kapıları açılmıştı. Bazılarının beğenmediği, alay ettiği sesim halk tarafından çok tutulmuştu. Her gün radyoevine binlerce mektup geliyordu.”
Dün 85 yaşında hayata veda eden Nuri Sesigüzel, Ses dergisinin 1968’de yayımlanan 16. sayısında kendi kalemiyle böyle anlatmıştı nasıl türkücü olduğunu. Ama daha bilinmeyenlerde vardı hayatında. Asıl adı Nuri Kaçtaş’tı. İlkokulu ve ortaokulu Birecik’te okumuştu, o yıllarda memleketinde lise olmadığı için eğitimi yarım kaldı. Ki yıllar sonra Sesigüzel memleketindeki çocuklar da onun akıbetine uğramasın diye hemşehrileri ile birlikte Birecik Lisesi’ni yaptıracaktı.
Hey dergisine verdiği söyleşiden öğreniyoruz ki Sesigüzel ilk türkülerini şehre eşekle yolda üzüm fıstık çekerken gönül eğlendirmek için söylemiş. 14 yaşında kendi yaşıtı Birecikli bir kızı evmiş. Ama yok böyle bir sevda. Onun türkücü olma sebebi. Askerlik zamanı gelince gönlünde aşkı, cebinde sülüsü, Denizli’ye gitmiş. 1957’de orada dört ay eğitim görmüş. Dağıtımda Gaziantep’e gitmiş. Askerlikteki en önemli anısını “47. Piyade Alayı’nda 106mm.lik havan topu takım çavuşu oldum. En önemli en değerli anılarımdan biri o zamana rastlar. Atış vardı ayarlayıp havanları hedefe tam isabet ettirdim Rahmetli Cemal Gürsel Paşa bile sırtımı sıvazladı. Sonra iki hafta mükafaat izni verdiler” diye anlatmıştı bir söyleşisinde.
Terhis olunca tekrar memlekete dönüyor Sesigüzel: “Sevdiğim kızı başkasıyla evermişler. O bir yandan, müzik bir yandan, darladı sıkıştırdı beni. Duramaz oldum. Gitmesine gideceğim ya eve söylersem olmaz diyecekler biliyorum. Bir gün ansızın karar verdim iki satır bir şey karalayıp vurdum kendimi yollara …. Aceleden nüfus kağıdımı yanımı almayı unutmuşum. Dört yıl hüviyetsiz gezdim bu yüzden, Neyse İstanbul a geldim. O zamanlar Sirkeci de Pathe firması vardı. Oraya başvurdum. ‘Plak doldurmak istiyorum’ dedim ‘Yarın gel’ dediler, gittim önce dinlediler sonra tamam dediler.”
O güne kadar türkülerini kendi kendine bir de asker ocağında arkadaşlarına söylemiş Sesigüzel. Stüdyoya girmiş sonra, plağa okumuş türküyü: “İlk plağın sazları pek iyiydi. İsmail Şencalar, Şükrü Tunar, Adnan Ataman ve diğer ustalar ‘Al Yeşili Giymiş Geline Bakın’ı okudum. Sonra onlar bana müziğin baş şartının çalışma olduğunu söyleyip ne yaptığımı sordular. Yabancıydım ne yapılır nasıl yapılır bilmiyordum. Bana ‘Aksaray Musiki Cemiyeti’ne git’ dediler.
Orda çalışmalara devam ederken radyo imtihanı açılıyor. Nida Tüfekçi, Ali Ekber Çiçek, Nuri Sesigüzel aynı imtihanla giriyor radyoya. “Ama İstanbul Radyosu’na girmek amacım değildi. Niye? O zaman İstanbul Radyosu sadece Adapazarı’na kadar dinlenebiliyordu. Oysa ki ben Birecik’e ordaki kıza söylemek istiyordum radyodan. Bu yüzden Ankara Radyosu imtihanına da girdim onu da kazandım. 1963 e kadar başkentte kaldım. 1964’te İstanbul a geldim Kazablanka Gazinosu’nda programa çıktım. Sonra Maksim, Cumhuriyet’te çalıştım….”
Sevdiği kıza sesini duyurma pahasına çıktığı yolculukta Nuri Sesigüzel de özellikle Anadolu’da milyonlarca insana ulaşır. Popüler bir türkücüdür. Anadolu insanı onun söylediği türkülerde kendini bulur. Sadece onlar değil Almanya’ya giden gurbetçiler de… Yapımcı Ümit Utku’nun onu ikta etmesiyle sinema filmlerinde oynamaya başlar. İlk film de ‘Fabrikanın Gülü’dür. Film ortalığı yıkıp geçirir, yılın en çok iş yapan filmlerden biri olur. 34 filmde oynar.
Ama bu filmlerde bir şeye dikkat eder: “Ben halktan hiç kopmadım. Hep göründüğüm gibi oldum, olduğum gibi göründüm. Bir Anadolu çocuğu olarak perdede onlara ters gelebilecek hiçbir şey yapmadım. Mesela evli kadına sarkıntılık etmedim. Ne özel hayatımda ne de filmde yaptım bunu.”
Sesigüzel’e sorarsanız bu filmler arasında en çok sevdikleri Hülya Koçyiğit’le oynadığı ‘Kara Sevda’, Selda Alkor’la rol aldığı ‘Acı Türkü’, Fatma Girik’le başrolleri paylaştığı ‘Fabrikanın Şoförü’.
Ama Yeşilçam dünyasını pek sevemez: “Kötü insanı fazla. Kıskançlık ve egoizm hakim. Ama bütün bunlardan bana ne? Sinema benim için hoş bir meşgale, bir eğlence. Benim gerçek dostum, değişmez dostum mikrofondur. Mikrofondan beni ancak ölüm ayırır. Küçükken hep hayal kurardım. Herkes sesimi dinlesin de hayran olsun derdim. İdealime kavuşmuşken, ondan nasıl vazgeçerim.”
Nuri Sesigüzel sağlık sorunları baş gösterene kadar gerçek dostu mikrofondan ayrılmadı. Sahnelerde, TV’de, konserlerde çaldı, söyledi türküleri. Bir dönem İbrahim Tatlıses ile rakip olarak algılandı. Oysa ki aralarında büyük bir dostluk vardı. Kadere bakın ki ölüm haberini Türkiye’ye İbrahim Tatlıses duyurdu.
Usta bugün öğle vakti Teşvikiye Camii’nde düzenlenecek törenle son yolculuğuna çıkacak. Ondan bize yadigar kaldı türküler…
15 Kasım 2024 - Savulun Roma’nın kaderini değiştirecek adam arenaya çıkıyor
8 Kasım 2024 - Ara tatilin sürprizi: Robot da olsa insan insandır!
5 Kasım 2024 - Trump mı kazanacak yoksa Harris mi? Sinemacılar sonuçları açıklıyor!
4 Kasım 2024 - ‘Yandaki Oda’ Oscar’da karşınıza çıkarsa şaşırmayın!