6 milyon euroluk Picasso’yu ‘korkunç’ diye evinin bodrumuna atmış
1969'da Boston'da kaybolan sonra bir müzenin önünde bulunan Picasso'nun bir tablosunun hikayesi aydınlatılamamıştı. 54 yıl sonra sırlı vaka aydınlandı. Olayın perde arkası film gibiydi. Oğlu tabloyu yanlışlıkla çalmıştı. Babası da tabloyu geri götürmüştü. Şimdi bu hikaye filmleştirilmek isteniyor.
Bazen hayat sizi öyle bir maceranın içine sürükler ki, filmini çekesiniz gelir. ABD’de yaşayan Whit Rummel de vakti zamanında başından geçen bir macerayı şimdilerde film yapmak istiyor.
Yıl 1969… ABD’nin Milwaukee şehrinde düzenlenecek bir sergi için Paris’ten gönderilen Picasso’nun tablosu ‘Portrait of a Woman and a Musketeer’ soğuk bir kış günü Boston’da Logan Havaalanı’nın yükleme bölümünde kayboluyor. FBI’ı alarma geçiren olaydan iki ay sonra, tablo Güzel Sanatlar Müzesi’nin kapısına bırakılır. Tablo nasıl kayboldu ve nasıl müzenin kapısına bırakıldı bir türlü ortaya çıkarılamaz ve bu olay sırrıyla birlikte tarihin tozlu rafları arasındaki yerini alır. Lakin bu maceranın aktörü Whit Rummel’in abisi Bill Rummel’dir.
Bu sırlı vaka Whit Rummel’in yakın zamanda hikayeyi The York Times’a anlatmasıyla aydınladı. Whit’in anlattığına göre o yıl şubat ayında Boston’a hiç olmadığı kadar kar yağmıştır. Her şey kar altında kalmıştır. İşte Paris’ten kargo ile gelen kargonun kayboluş hikayesi böyle başlar. Havaalanında kar nedeniyle büyük konteynerler devrilir, kargolar ortalığa saçılır. Konteynerlerın birinde bulunan ve o günkü piyasa değeri 75 bin dolar olan bir Picasso tablosunun içinde olduğu bir sandık da Bill Rummel’ın önüne yuvarlanır. O da bu gerçeği bilmeden sanığı arabasının bagajına atar.
Akşam eve gittiğinde bagajından sandığı çıkarıp evde açtığında Picasso’nun tablosunu görür. Küçük bir aşırma girişimi farkında olmadan büyük bir hırsızlık vakasının başrolüne terfi eder Bill Rummel’i. Nişanlısı Sam, içinde bulundukları durum karşısında paniğe kapılır. Polise gitmeleri gerektiğini söyler Fakat bu girişim Bill Rummel’ın tutuklanmasına yol açacağı için başka bir çare düşünürler.
Sam Rummel o an nasıl bir çıkmazın içinde olduklarını yıllar sonra New York Times’a şöyle anlatır: “’Bundan nasıl kurtulacağız?’ diye düşünüyorduk. Tablodan kurtulmamız mümkün değildi; ne geri verebiliyorduk ne de karşılığını ödeyebilecek bir maddi gücümüz vardı.”
Tabloyu ABD’ye getiren kişi ise galerici Irving Luntz’dır. Luntz resmi Paris’te koleksiyoner Daniel-Henry Kahnweiler’den 40 bin dolar satın almıştır. Resim kaybolunca ve kargo şirketi de ne olduğunu anlayamayınca galericimiz çareyi FBI’ aramakta bulur.
Bu sırada ne yapacağını bilemeyen Bill Rummel, sanat konusunda bilgisine güvendiği Whit’i arar. Başına gelenleri anlatır. Whit’in ilk sorusu ‘Babamızı aradın mı?’ olur.
Çare yoktur hayatta başı sıkıştığında onu sıkıntıdan kurtaran babası Whitcomb Rummel aranacaktır. Bill’in babası Whitcomb, çocuklarının küçük yaştan itibaren bir şeyleri ‘aşırmalarına’ alışıktır. Bill ve kardeşi Whit, 1950’lerde büyüdükleri kasaba adları çıkmış küçük hırsızlardır aslında.
İki kardeş bozuk para koleksiyonları için parkmetreleri kırmış, dükkanlardan kalem çalmış ve hurdaya çıkan araçların radyolarını satmak için sökmüş ve her defasında da babaları onları polisin elinden kurtarmayı başarmıştır.
Büyüdüklerinde Whit, New Orleans’taki Tulane Üniversitesi’ne kaydolurken, Bill Michigan’da Sahil Güvenlik’te çalışmaya başlar. Sonra da kargo havayolu şirketi olan Emery Air Freight’ta işe girer.
Bill babasını arayıp durumu anlatır. Babasına bir şekilde tabloyu geri vermek istediğini söyler. Babası da “Bu konuda sana yardım edeceğim” der.
Müzenin yakınına kadar tabloyu arabalarıyla götürürler. Sonra yanında tablo ile bir taksiye biner baba. Şoföre 20 dolar uzatarak paketi caddenin aşağısındaki Güzel Sanatlar Müzesi’ne teslim etmesini söyler.
Akşam haberlerinde tablonun bulunduğu haberleri vardır. Müze müdürü Perry T. Rathbone, bir elinde 75 bin dolar değerindeki Picasso tablosunu, diğer elinde tabloya iliştirilmiş notu tutuyordur. Notta “Lütfen bunu ülke çapındaki müzelerden kaçırılan tabloların yerine kabul edin. Robin Hood” yazıyordur.
New York Times’tan öğrendiğimiz kadarıyla bu maceradan üç yıl sonra Whitcomb Rummel 63 yaşında hayatını kaybetti. Bill, 30 yılını Emery’de kargo departmanında geçirdi, emekli olup Güney Carolina’ya yerleşmeden önce bölge müdürlüğüne kadar yükseldi ve 2015 yılında 71 yaşında hayatını kaybetti. Bugün Kuzey Carolina’da yaşayan Whit Rummel ise sinema işine girdi. Artık Robbin Hood olarak da tanınan Rummel, ailesinin Picasso hikâyesini filme çekmek istiyor bunun için gazete kupürlerini toparlıyor.