Hakikat Adalet Hafıza Merkezi tarafından hazırlanan Hak Savunucuları İçin Sessiz Kalma: Almanak 2022 raporu, demokrasinin olmazsa olmazı olan sivil toplumun Türkiye'de nasıl baskı altında olduğunu gösteriyor. Hakkını arayan kadının, işçinin, köylünün, haksızlığa karşı sesini yükseltenin vay haline!
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi tarafından hazırlanan Hak Savunucuları İçin Sessiz Kalma: Almanak 2022 raporu yoğun seçim gündeminin gölgesinde kaldı. Oysa Türkiye adına, seçim nedeniyle siyasi partilerin en demokratik yüzlerini takınıp attıkları nutuk ve söylemleriyle taban taban zıt bir tablo koyuyor önümüze bu rapor. Burası hukuk devleti söylemine inat, insanların özellikle de sivil toplum örgütlerinin verdiği hak mücadelesinin nasıl iğdiş edildiğini net bir şekilde gösteriyor.
Sadece kamuoyunun yakından takip ettiği Osman Kavala başta olmak üzere Gezi Davası tutuklularının, Cumartesi Anneleri’nin, Türk Tabipler Birliği’nden Şebnem Korur Fincancı’nın, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını protesto etmenin değil sade bir yurttaşın bile haksızlığa karşı sesini duyurmak istediğinde bile başına neler geldiğini gösteriyor. 8 Mart’ta yürüyüşe katılan genç kızların, kadın cinayetlerine karşı sesini yükseltmek isteyen kadınların, fındık bahçelerinde yapılacak bir sondaj çalışmasını protesto etmek isteyen köylülerin, çevre felaketine neden olan bir şirketin yarattığı tahribatı kamuoyuna duyuran bir yurttaşın, bir özel şirketin düşük ücret zammını protesto eden sendikalı işçinin, gözaltılar, açılan davalar ya da işgüzar kurum yöneticileri tarafından nasıl sindirilmeye çalışıldığının resmini ortaya koyuyor.
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nden Banu Tuna ve Burcu Ballıktaş Bingöllü’nün açık kaynaklardan yararlanarak hazırladığı rapor sadece bir yıllık bir Türkiye resminde bile, ülkemizde hak mücadelesi vermenin hiç de kolay olmadığının ispatı niteliğinde. Rapordan birkaç örneği bile 2023 Türkiye’sine yakıştırmak çok zor:
* 28 Ekim 2020 tarihinde Ordu’nun Ünye ilçesine bağlı Üçpınar köyünde fındık bahçelerinde yapılmak istenen maden sondaj çalışmasına
karşı çıkan 15 yaşam savunucusu hakkında şikayet üzerine açılan davanın dördüncü duruşması Ünye 3. Asliye Mahkemesi’nde görüldü. Savcı, yargılananlar hakkında iddianame doğrultusunda “mala zarar verme, kanunlara uymama, tahrik ve görev yaptırmama” suçlarından ceza talep etti. Sanıklara yazılı savunma için süre veren mahkeme, bir sonraki duruşmanın 23 Mart 2022’de görülmesine karar verdi. 23 Mart 2022 tarihindeki karar duruşması Ünye 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bir yılı aşkın süredir devam eden yargılamada tüm
sanıkların ayrı ayrı tüm suçlardan beraatine karar verildi.
* Çine Yaşam Platformu Sözcüsü Ahmet Uslu, Madran dağındaki madencilik faaliyetleriyle ilgili verdiği röportajda “AKP Milletvekili Mustafa Savaş şirketin iş takipçiliğini yapıyor” dedikten sonra AKP Aydın Milletvekili Mustafa Savaş Uslu hakkında suç duyurusunda bulundu. Cumhuriyet Başsavcılığı, Uslu’nun ifadelerinin iftira ya da hakaret suç unsurlarını oluşturmadığını, onur ve şerefi zedeleyici nitelik taşımadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
* Adnan Menderes Üniversitesi kampüsünde, üniversite öğrencisi Enes Kara’nın intiharına ilişkin tahtaya yazı yazarken sözlü saldırıya uğrayan Aydın LGBTİ+ Dayanışması üyesi üç kişi, daha sonra polis tarafından gözaltına alındı. Altı saat gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılan grubun “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla ifadelerinin alındığı öğrenildi. Bir gün önce altı saat gözaltı sonrası serbest bırakılan Aydın LGBTİ+ Dayanışması üyesi Hikmet Hazer, terörle mücadele ekipleri tarafından gece yarısı evinden tekrar gözaltına alındı. Hazer’in bu kez Instagram’da paylaştığı Kürtçe bir şarkı nedeniyle “PKK-YPG propagandası yapmak” suçlamasıyla ifadesi alındı. Bir gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılan Hazer’in gözaltına alındığı sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan toplu açılış töreni sebebiyle Aydın’ı ziyaret etmekteydi.
* Aydın’ın Köşk ilçesine bağlı Mezeköy ve Uzundere köyleri arasında yapılmak istenen jeotermal enerji santrali (JES) sondajlarına karşı direnen köylülere gece saatlerinde jandarma müdahale etti. Gözaltına alınan 18 kişi sabah saatlerinde serbest bırakılırken Mezeköy’e giriş ve çıkışlar Kaymakamlık tarafından bir hafta süreyle yasaklandı. Köylüler daha sonra şikayetlerini geri çekmeleri için baskı gördüklerini, darp raporu almak için gittikleri doktorların rapor vermek istemediklerini duyurdu.
* Erzincan İliç Savcılığı, ilçedeki Çöpler Altın Madeni’ni işleten Anagold Madencilik şirketinin, madenin çevresel etkileriyle ilgili mücadelesiyle tanınan Sedat Cezayirlioğlu hakkında suç duyurusunda bulunması üzerine soruşturma başlattı. Soruşturmada Cezayirlioğlu’na “iftira,” “suç uydurma,” “alenen hakaret,” “halkı kin ve düşmanlığa tahrik,” “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs,” “tehdit,” “suç işlemeye
tahrik,” “yargı görevi yapan bilirkişi veya tanığı etkilemeye teşebbüs,” şeklinde suçlamalar yöneltildi. Söz konusu madende 20 Haziran’da gerçekleşen boru patlaması sonucu yaşanan siyanür sızıntısını ve etkilerini kamuoyuna duyuran Cezayirlioğlu, aynı tarihlerde şirket tarafından tehdit edildiğini duyurmuştu.
* Mersin’de Mersin Kadın Platformu’nun çağrısıyla düzenlenen protesto eylemlerine katılan kadınlara kesilen para cezaları AYM tarafından hak ihlali olarak değerlendirildi. Pınar Gültekin’in öldürülmesinin ardından yapılan eylemlerden itibaren 20’ye yakın kadına toplamda 120 bin TL’ye yakın para cezası kesilmişti. AYM kararının iletildiği bazı mahkemelerce para cezalarının kaldırılması kararları verilmeye başlandı
* Migros’un İstanbul Esenyurt’ta bulunan deposunda yüzde 8’lik zam teklifine karşı iş bırakma eylemi sürdüren Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGDSEN) üyesi işçiler depoya yapılan polis operasyonu ile gözaltına alındılar. Gözaltına alınanlar arasında DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar ile iki sendika yöneticisinin de bulunduğu öğrenildi. Gözaltına alınanlar gece saatlerinde serbest bırakıldı.
* Antalya’da üç öğrenci, 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’ne katıldıkları gerekçesiyle kaldıkları KYK yurdundan “süresiz” olarak atıldı. Öğrencilere ulaşan tebligatta şu ifadeler yer aldı: “08.03.2022 tarihinde işlemiş olduğunuz fiilden dolayı Yurt Hizmetleri
Yönetmeliğinin 24. Madde 2. Fıkra (f) bendi ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Anayasada belirtilen niteliklerine aykırı davranışlarda bulunmak, milli birlik ve bütünlük duygularını zedeleyici veya bozucu maksatla bayrak veya sembol asmak, marşlar söylemek, açlık grevinde bulunmak, oturma eylemi yapmak, pankart taşımak veya asmak, ideolojik veya politik amaçlı gösteri, toplantı, tören düzenlemek, demeç
vermek, katılmak veya katılmaya zorlamak’ gereğince Yurt Müdürlüğümüz tarafından 22.08.2022 tarihli ve 38 numaralı karar ile takdir ve teklif edilen ‘Yurttan Süresiz Çıkarılması’ Genel Müdürlüğümüzce 06.10.2022 tarihinde onaylanmıştır. Bu nedenle ‘yurttan süresiz çıkarma’ cezası ile tecziye edildiniz.”
Biz bu örnekleri seçtik rapordan. Ama raporun tam metninde daha pek çok vaka var hak savunucularının başına neler geldiğiyle ilgili olarak.
Peki, bir zamanlar sivil toplumu çok önemseyen, demokratik sistemin en önemli taşıyıcı kolonlarından biri olarak gören Türkiye’de ne oldu da sivil toplumu baskılamaya çalışan bir ülke haline geldi? Bu da raporun sunuş bölümünde anlatılıyor:
“Türkiye uzun zamandır sivil alanın anbean kuşatıldığı bir sürecin içinde. 2015 ve 2016 yıllarında yaşanan siyasi gelişmelerin yıkıcı etkisiyle de ağırlaşan bu tabloda ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklere getirilen kısıtlamalar, siyasi iktidara bu alanı dilediğince düzenleme ve kontrol altına alma zemini sundu. Sivil alanda dile getirilen her türden meşru hak talebi baskı ve engelleme ile karşılanırken, yargısal ve idari mekanizmalar farklı seslerin susturulmasını kendine görev edindi ve hak temelli mücadelelerin tam karşısına konumlandı.
Böyle bir atmosferin sivil alanda hak temelli mücadeleyi yürüten hak savunucuları ve sivil toplum örgütleri bakımından maliyeti her geçen
gün daha ağır şekilde hissedilirken, ‘sivil toplum’ kavram ve algısının kendisi de epey yara aldı. Özellikle kadın ve LGBTİ+ hakları gibi temel hak ve özgürlüklere karşı tutum alan iktidar yanlısı ve destekli sivil toplum örgütlerinin hızla artması, bu kavramın ve algının yara almasında etkili oldu. Hedef gösterilen her hak savunucusu, yasaklanan her etkinlik, kriminalize edilen her sivil toplum örgütü ile baskı biçimleri çeşitlenir ve sertleşirken sivil toplumun itibarı da zedelenmeye başladı.
Bu bakımdan özellikle son yedi-sekiz yılı sivil toplumun var olma, varlığını devam ettirme mücadelesi olarak okumak da mümkün. Yıllar içerisinde kazanılmış hakları geriletmeye çalışan siyasi iktidara karşı yükseltilen ısrarlı mücadele bir varlık-yokluk mücadelesi aynı zamanda.
İşte bu almanak, en başta bu varlık-yokluk mücadelesinin eşitsiz şartlarını not düşmeyi ve hatırlatmayı amaçlıyor.”
15 Kasım 2024 - Savulun Roma’nın kaderini değiştirecek adam arenaya çıkıyor
8 Kasım 2024 - Ara tatilin sürprizi: Robot da olsa insan insandır!
5 Kasım 2024 - Trump mı kazanacak yoksa Harris mi? Sinemacılar sonuçları açıklıyor!
4 Kasım 2024 - ‘Yandaki Oda’ Oscar’da karşınıza çıkarsa şaşırmayın!