Luca Guadagnino yeni ‘Amerikan Sapığı’ için hazırlıklara başladı
Venedik'te günün yıldızı İtalyan yönetmen Luca Guadagnino'nun 'Queer' filmiydi. Daniel Craig ve Drew Starkey'in başrolü paylaştığı erotik dönem dramasının basın toplantısında James Bond'un kulakları çınladı; yönetmen, Craig'e övgüler yağdırdı.
81. Venedik Film Festivali’nde kapanışa adım adım yaklaşıyoruz. Sinemanın yıldızları kırmızı halıda arz-ı endam ediyor, festivalin büyük ödülü Altın Aslan için yarışan filmler birbir gösteriliyor. Bunlardan biri de festivalin öne çıkan yapımlarından ‘Quuer’ oldu.
Filmin yönetmeni İtalyan Luca Guadagnino, Venedik’e geldi. Yalnız da değildi, merakla beklenen erotik dönem draması filminde rol alan Daniel Craig ve Drew Starkey’in yanı sıra Jason Schwartzman, Lesley Manville ve Omar Apollo ile birlikte gazetecilerin karşısına çıktı.
1940’larda geçen film, New Orleans’taki bir uyuşturucu baskınından kaçan Lee’nin maceralarını anlatıyor. Mexico City’de şehrin kulüplerinde dolaşan Lee, terhis edilmiş bir Amerikan askeri ve uyuşturucu bağımlısı Allerton’a aşık oluyor ve izleyicileri de bu tutkuya davet ediyor.
Guadagnino’nun filmi tutkusu yüksek seks sahnelerine sahip. Ekibe seks sahnelerini nasıl çektikleri de soruldu. Söylediklerine göre Daniel Craig ve Drew Starkey, ‘Queer’deki seks sahnelerine birlikte dans ederek ve yerde yuvarlanarak hazırlanmışlar. Craig, “Drew, birlikte çalışması harika bir oyuncu. O muhteşem ve güzel bir aktör ve biz de bol bol güldük” diyerek çekimleri olabildiğince eğlenceli hale getirmeye çalıştıklarını anlattı.
Daniel Craig on how he and Drew Starkey prepared for the sex scenes in Luca Guadagnino’s ‘Queer’ in Venice:
“Dancing is a great ice-breaker!”
Starkey then says “rolling around on the floor is a great way to get to know someone.” #Venezia81 pic.twitter.com/bH2aflQRPX
— Screen International (@Screendaily) September 3, 2024
Söz konusu Daniel Craig olunca elbette akıllara efsane rolü James Bond geliyor. Beş filmde gizli ajan James Bond’u canlandıran İngiliz oyuncuya, filmdeki rolünden hareketle eşcinsel bir James Bond olup olamayacağı soruldu. Tam o esnada araya ‘Queer’ yönetmeni Luca Guadagnino araya girdi: “Çocuklar, bir saniyeliğine yetişkinler gibi olalım. Önemli olan James Bond’un görevlerini düzgün bir şekilde yapması” diyerek salondakileri güldürdü.
#BiennaleCinema2024 #Venezia81 We waited for this moment for so long and it finally arrived… His Majesty #LucaGuadagnino dazzled through our Red Carpet together with the giant #DanielCraig and the rest of the cast for the premiere of #Queer. pic.twitter.com/mApZBMDz70
— La Biennale di Venezia (@la_Biennale) September 3, 2024
Filmde işlenen temalardan biri de madde bağlımlılığı. Yönetmen Guadagnino, bu konudaki bir soruya kişisel bir yanıt verdi. “Ben erken yatıp erken kalkan, hayatımda hiç uyuşturucu kullanmamış, sigara içmemiş, diyete girip 15 kilo vermiş bir beyefendiyim. Yani bağımlılıklarıma karşı oldukça titizim. Hayatımda sahip olduğum sevgilileri iki elimle sayabilirim. Ama bugün dürüst oluyoruz. Sanırım insanları yargılamadan görme fikrini seviyorum, filmlerimde en kötü insanın bile kendinizi özdeşleştirebileceğiniz biri olmasını sağlamayı önemsiyorum.”
Guadagnino toplantıda başrol Daniel Craig’i de övgülere boğdu. Yönetmen senaryoyu tamamladığında başrol için Craig’i aklından geçirmiş ama teklifini kabul etmeyeceğini düşünmüş. Fakat yine de şansını denemek istemiş. Bakın süreç nasıl ilerlemiş: “Daniel filme evet dedi. Ve bu evet, kesin bir evetti. O, en büyük aktörlerden biri. Onun gibi biriyle çalışmak bir ayrıcalık. İtiraf edeyim, bu filmi yapma sebebim bu büyük adamdır. Uzun zamandır onunla çalışmak istiyordum. 20 yıl önce tanıştık ve belki birlikte çalışmalıyız dedik. Ve nihayet bunu yaptık, harikaydı.”
#BiennaleCinema2024 #OutOfCompetition #Maldoror @AnthonyBajon: “Working on this film has been really great and having #AlexisManenti as a colleague and @du_welz as the director really was fantastic. We started to work on the script early on, without much preparation, though I… pic.twitter.com/mfFlUqDPSX
— La Biennale di Venezia (@la_Biennale) September 3, 2024
Gelelim merakla beklenen filmin gösterimine ve kronometre yarışına… Film, izleyicilerden 11 dakika 44 saniye süren bir alkış aldı.
Alkışın başlangıcında kalabalık, Guadagnino’nun adıyla tezahürat etti. Guadagnino, sırasıyla Craig, Drew Starkey ve Lesley Manville’in ellerini kaldırarak onları ayrı ayrı alkışlattı. İzleyiciler arasında tanıdık bir sima da vardı. Bir önceki gece Altın Aslan için yarışan ‘The Room Next Door’ filmiyle 17 dakikalık alkış alan Pedro Almodovar… Yönetmen alkışlar sırasında Guadagnino’yu tebrik ederek ona ve Craig’e sarıldı.
Pedro Almodóvar congratulates Luca Guadagnino on his new film #Queer, after its debut at the #VeniceFilmFestival #Venezia81 pic.twitter.com/dFeRpAoE9b
— Deadline (@DEADLINE) September 3, 2024
Festivalde büyük ödül için yarışan filmlerden biri de Yunan yönetmen Athina Rachel Tsangari’nin ‘Harvest’i oldu. Film, Sala Grande salonunda yedi dakika 50 saniye süren bir alkış aldı. Caleb Landry Jones, Harry Melling, Rosy McEwen, Arinzé Kene, Thalissa Teixeira ve Frank Dillane’nin kadrosunda yer aldığı film ekibi tam kadro gösterimdeydi. Oyuncu kadrosu, gösterim sonrası yönetmen Tsangari’yi kucaklayarak alkışları kutladı.
Film, Jim Crace’in aynı adlı romanının serbest bir uyarlaması. Konusunu merak edenlere: Belirsiz bir zaman ve mekânda isimsiz bir köy, yedi halüsinatif gün boyunca yok oluyor. Çiftçi Walter Thirsk ve huysuz toprak sahibi Charles Kent, dış dünyadan gelen bir istilayla, yani modernliğin travmasıyla karşı karşıya olan çocukluk arkadaşları olarak kendilerini bir maceranın içinde buluyor.
Festivalde ana yarışma heyecanı dışında film gösterimleri de devam ediyor. Belçikalı yönetmen Fabrice du Welz’in ‘Maldoror’ filmi yarışma dışı seçkide gösterildi. Film, Belçikalı seri katil ve çocuk tacizcisi Marc Dutroux’u anlatan adli skandalı konu oluyor. Film, Belçika ve Fransa ortak yapımı.
Film ekibi gösterim öncesi basının sorularını yanıtladı. Filmde bir polisi canlandıran Fransız oyuncu Anthony Bajon ekip arkadaşlarını ve yönetmeni anlattı: “Alexis Manenti gibi bir meslektaşa ve Welz gibi bir yönetmenle çalışmak harikaydı. Çok fazla hazırlık yapmadan, senaryo üzerinde çalışmaya başladık. Ancak Fransız olduğum ve o dönemde doğmadığım için olayları araştırmam gerekti. Bu yüzden o yerleri görmeye gittim ve oradaki atmosferi içime çektim. Bu manzaraları ziyaret ettiğinizde, hemen karakterin içine giriyorsunuz ve başka hiçbir şeye ihtiyacınız kalmıyor.”