Bir araştırma daha yoğun meme dokusunu kanser açısından riskli buldu
ABD mamografi tarama yaşını 40’a çeken yeni bir düzenlemeye geçti. Peki Türkiye'de tarama önerileri nasıl? Kimler hangi aralıklarla mamografi yaptırmalı? Mamografi yanlış pozitif sonuç verebilir mi? Riskleri var mı? Prof. Dr. Selçukbiricik yanıtladı.
Meme kanseri tüm dünyada her yıl milyonlarca kadının yaşamını tehdit eden sinsi bir düşman. Ancak erken teşhisle bu düşmanı yenmek mümkün. Erken teşhisin en etkili aracı ise mamografi taramaları. Düzenli mamografi, meme kanseri belirtilerini henüz ortaya çıkmadan tespit ederek hayat kurtarıyor. ABD bu kritik tarama konusunda 30 Nisan’da önemli bir adım attı. Hastalıkların önlenmesi ve sağlığı geliştirmek için kanıta dayalı öneriler sunan bağımsız sağlık paneli ‘ABD Önleyici Hizmetler Görev Gücü’ (USPSTF) mamografi tarama yaşını 10 yıl düşürerek 40’a indirdi.
USPSTF’nin önceki rehberi “Kadınlar 40-49 yaşları arasında bireysel risk faktörlerini değerlendirerek mamografi yaptırıp yaptırmamaya karar vermeli. En geç 50 yaşında taramaya başlamalı ve 50-74 arasında iki yılda bir mamografi yaptırmalı” diye öneriyordu. Yeni rehber ise 40 ila 74 yaş arasındaki kadınlara iki yılda bir tarama yapılmasını tavsiye ediyor. Peki bu değişiklik ne anlama geliyor? Türkiye’de mamografi tarama yaşı nedir? Kimler hangi aralıklarla mamografi çektirmeli? Yanıtları, Koç Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Selçukbiricik’ten aldık.
ABD’deki panel, mamografi tarama yaşını neden daha erkene çekti?
Kararın ana amacı meme kanserini erken teşhis ederek hayatta kalma oranlarını yükseltmek. Tüm dünyada meme kanserinin görüldüğü ortalama yaş 40 olduğu için Amerikan paneli de mamografi yaşını 40’a çekti.
Artık neredeyse tüm rehberler mamografi taramasını 40’lı yaşlardan itibaren öneriyor. Ama “40 yaşından sonra yılda bir mi yoksa iki yılda bir mi mamografi yapılmalı” konusunda farklı uygulamalar var. Bu kararda hastanın risk faktörleri, anksiyetesi ve hekimin yaklaşımı belirleyici oluyor.
Türkiye’deki mamografi tarama önerileri neler? Bu öneriler kimler tarafından belirleniyor?
Aslında Türkiye’de etkili bir tarama yöntemi var. Hem serviks (rahim ağzı) kanseri hem de meme kanseri taramaları zamanında uygulanıyor. Tarama programları, Sağlık Bakanlığı’nın Halk Sağlığı Kurumu tarafından hazırlanıyor. Bu programlar oluşturulurken Türk Radyoloji Derneği’nden de görüş alınıyor.
Sağlık Bakanlığı, Amerikan ekolüne benzer şekilde 40 yaşından itibaren iki yılda bir mamografi yapılmasını öneriyor. Ancak Türk Radyoloji Derneği 40 yaşından itibaren yıllık mamografi yapılmasını tavsiye ediyor.
Mamografi taramasına 40 yaşından önce başlaması gereken kişiler var mı?
Evet, var. Meme kanseri riski taşıyan hastalar genellikle ‘düşük riskli’, ‘orta riskli’ ve ‘yüksek riskli’ olarak sınıflandırılıyor. Eğer hasta yüksek riskliyse taramalara 30 yaşından hatta bazı durumlarda 20’li yaşlardan itibaren başlanmasını öneriyoruz.
Düşük, orta ve yüksek riskli grupları biraz daha açar mısınız?
Meme kanseri risk gruplarını belirlemek, uygun tarama ve önleyici tedbirlerin alınması açısından büyük önem taşıyor. Bu risk gruplarının detaylarına gelince…
📍 Düşük riskli grup: Bu grupta ailesinde meme kanseri öyküsü olmayan ve daha önce meme kanseri geçirmeyen kadınlar yer alıyor. Bu kadınların yaşam boyu meme kanseri riski yüzde 15’in altında.
Düşük riskli grupta mamografi taraması genellikle 40 yaşında başlıyor ve 70 yaşına kadar her yıl veya iki yılda bir devam ediyor. “Mamografi her yıl mı yoksa iki yılda bir mi yapılmalı?” sorusunun yanıtı hastanın anksiyetesine ve doktorun yaklaşımına bağlı olarak değişebiliyor.
📍 Orta riskli grup: Bu grupta ‘atipik lobüler neoplazi’ gibi kanser öncülü durumlar bulunuyor. Orta riskli grupta yer alanların yaşam boyu meme kanseri riskleri yüzde 15-20 arasında. Bu kişiler için 40 yaşından itibaren yılda bir veya iki yılda bir mamografi öneriliyor. Ancak Türk Radyoloji Derneği yıllık tarama önerdiği için biz de genellikle bu yaklaşımı tercih ediyoruz.
📍 Yüksek riskli grup: Ailesinde meme kanseri öyküsü olanlar, BRCA gen mutasyonu tespit edilenler ve meme bölgesine radyoterapi almış kişiler bu grupta yer alıyor. Yüksek riskli gruba giren kişilerin yaşam boyu meme kanseri riskleri yüzde 20’nin üzerinde.
Yüksek riskli grupta taramaya başlama yaşı kişinin sahip olduğu risk faktörlerine göre değerlendiriliyor. Örneğin 18 yaşında meme bölgesine radyoterapi almış bir kişiye 8 yıl sonra yani 26 yaşına geldiğinde mamografi öneriyoruz.
Ailesinde meme kanseri öyküsü olan bireyler için tarama başlangıcı, bu kanserin ailede görüldüğü yaştan 10 yıl öncesine çekiliyor. Örneğin annesi 38 yaşında meme kanseri tanısı alan bir kişide taramanın 28 yaşında başlamasını tavsiye ediyoruz.
BRCA testi pozitif çıkan kişilere ise 30’lu yaşlardan itibaren tarama öneriyoruz.
BRCA nedir ve kimler BRCA testi yaptırmalı?
BRCA1 ve BRCA2, meme ve yumurtalık kanseri riskini artıran gen mutasyonlarıdır. Bu genler, DNA onarımında rol oynuyor ve mutasyonları kanser gelişimine yol açabiliyor. Şu risk faktörlerinden birine sahip kişilere BRCA testi öneriliyor:
📍Erken yaşta meme kanseri tanısı alanlar.
📍‘Triple negatif’ meme kanseri tanısı almış kişiler (östrojen, progesteron ve HER2 reseptörleri negatif).
📍Tekrarlayan meme kanseri geçirenler veya iki memesinde de kanser çıkanlar.
📍Yumurtalık kanseri tanısı alanlar.
📍Ailesinde meme, yumurtalık, pankreas, prostat kanseri öyküsü olanlar.
📍Bazı ırksal gruplar (örneğin Aşkenazi Yahudileri).
BRCA testleri devlet hastanelerinde yapılabiliyor mu? Sonuçlar ne kadar sürede çıkıyor?
Yapılabiliyor ama risk faktörlerinizin hastanenin test isteme kriterlerini karşılaması gerekiyor. Test sonuçları ise iki ayda çıkıyor.
BRCA testi sonucu pozitif gelirse ne yapmak lazım?
İki seçenek var: Ameliyat veya yoğun takip programları. Ameliyat seçeneğinde meme kanseri riskini azaltmak için memenin içi boşaltılır. Eğer kadın menopozdaysa rahim ve yumurtalıkları alınabilir. Çünkü bu organlar da BRCA mutasyonlarına bağlı olarak yüksek kanser riski taşır.
Yoğun takip seçeneğinde ise düzenli meme muayeneleri, mamografi ve MR taramaları ile kanserin erken evrede tespit edilmesi hedeflenir.
Peki mamografi taramaları sırasında maruz kaldığımız radyasyon için endişelenmeli miyiz? Bu konuda bilimsel çalışmalar ne söylüyor?
Mamografide tabii ki bir miktar radyasyon alınıyor çünkü X ışınları kullanılıyor. Ancak bu maruziyet çok düşük seviyelerde. Aslında günlük hayatımızda cep telefonu kullanımı kadar bir radyasyon maruziyetinden bahsediyoruz. Hem Amerikan ve Avrupa rehberleri hem de Türk Radyoloji Derneği bu konuda bize aynı bilgileri veriyor. Yani radyasyon açısından kısıtlayıcı bir durum yok, bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ayrıca mamografinin sağladığı faydalar, götürülerinden çok daha büyük. Bir kere mamografi, meme kanserini erken evrede yakalıyor. Bizim bütün planlamamız erken teşhis üzerine kurulu. Kanser ne kadar erken teşhis edilirse hastanın yaşamda kalma ihtimali o kadar artıyor. Meme kanserini erken evrede yakaladığımızda ameliyat yeterli oluyor, kemoterapi uygulamıyor, gerekirse radyoterapiden bile kaçınıyoruz. Bu şekilde hasta, yoğun tedavilerden kurtulmuş ve hastalığı tam şifayla atlatmış oluyor. Bunu yabana atmamak lazım. O nedenle mamografinin potansiyel zararları, erken teşhisin sağladığı büyük faydalar karşısında ihmal edilebilir.
Mamografi konusunda endişeleri olanlar için MR alternatif bir yöntem olabilir mi?
Elbette olur. Normalde biz MR’ı yüksek riskli hastalara yani öyküsünde kanser olan, BRCA mutasyonu taşıyan hastalara öneriyoruz. Ancak MR pratiklikten uzak, zahmetli bir yöntem. Dolayısıyla bu yönteme tarama amaçlı sık başvurmuyoruz.
Peki mamografinin yanlış pozitif sonuç verme oranı yüksek mi?
Mamografide bazen yanlış pozitif sonuçlar görülebilir ama biz zaten mamografiye bakarak tanı koymuyoruz. Mamografi bizi tanıya yönlendiren bir araç. Sonuç itibariyle mamografide elde edilen bir bulgu her daim biyopsiyle doğrulanmak zorunda. Dolayısıyla biz mamografiye bakıp “Siz meme kanserisiniz” demiyoruz. Mamografi bize BIRADS adı verilen ve lezyonları tanımlayan bir parametre sunuyor. Örneğin:
BIRADS 0: ‘Ek görüntüye ihtiyaç var’
BIRADS 1: ‘Negatif’ (hiçbir anormal bulgu yok)
BIRADS 2: ‘İyi huylu’ (kanser riski taşımayan bulgular)
BIRADS 3: ‘Muhtemel iyi huylu’ (düşük kanser riski taşıyan bulgular)
BIRADS 4: ‘Biyopsi yapılması önerilir’
BIRADS 5: ‘Kanser olabilir’
BIRADS 6: ‘Biyopsiyle kanser tanısı konulmuş bulgular’ şeklinde bir sınıflandırma sağlıyor.
Özetle mamografi BIRADS değerlendirmesiyle biyopsi veya ileri tetkikler planlamamıza yardım ediyor. Elbette mamografinin şüpheli durumlar ve yanlış pozitiflikler içerme riski var. Ama bu durum tarama programlarının doğasında bulunur zaten.
Araştırmalar, kanserin tüm dünyada erken yaşlara indiğini gösteriyor. Sizin bu yönde gözleminiz var mı?
Evet, eskiden ileri yaşlarda görülen kanserlerin daha genç yaşlara indiğini biz de gözlemliyoruz. Bu değişimde çevresel maruziyetler (hava kirliliği, kimyasallar gibi), sağlıksız beslenme ve artan stres gibi faktörler önemli rol oynuyor.
Tabii nüfus artışı da erken yaşlarda kanser eğilimini destekliyor. Nüfus arttıkça genetik risk faktörlerine sahip daha fazla insan ortaya çıkıyor. Kendi ailenize de bakabilirsiniz; 30-40 yıl önce aile fertlerinizin sayısı 30’ken şimdi belki 130. Dolayısıyla büyük büyükanneniz genetik olarak BRCA taşıyıcısıysa onun genetik mirası daha fazla toruna geçecektir. Önceden 30 kişilik bir ailede bu genetik riski taşıyanların sayısı sınırlıyken şimdi 130 kişilik bir ailede bu risk daha yaygın hale gelecektir. Dolayısıyla nüfus arttıkça genetik risk faktörlerinin kuşaklar boyunca yayılma olasılığı artıyor ve buna bağlı kanserlerin görülme sıklığı yükseliyor.