Erdoğan nasıl kazandı (1): Emlak fiyatlarındaki patlamanın refah etkisi
Erdoğan BM kürsüsünden Gazze'de savaşında İsrail'e destek veren ülkelere tepki gösterdi. ''BRICS ile ilişkilerimizi geliştirme irademizi canlı tutuyoruz'' diyen Erdoğan, 'aile kurumu'na saldırılara karşı 'mücadele' çağrısı yaptı.
Her yıl eylülde düzenlenen BM Genel Kurulu dünya liderlerinin bir araya gelerek küresel sorunlar üstüne konuşmalar yaptığı önemli bir diplomatik platform. ABD’de düzenlenmesi de Ankara ile Washington arasında diplomatik ilişkiler açısından fırsat sunuyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan burada yaptığı konuşmalarda özellikle de “Dünya beşten büyüktür” sloganıyla BM Güvenlik Konseyi’nin yapısına eleştiriler yöneltiyor. Çünkü BMGK’da beş daimi üyenin (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık) veto yetkisi var. Bu durumun sorunları çözmeyi zorlaştırdığını söyleyen Erdoğan BMGK’nın daha kapsayıcı bir yapıya dönüşmesini savunuyor. Burada yaptığı konuşmalarda Filistin meselesi, Suriye’deki iç savaş, mülteci krizi ve İslamofobi gibi konular onun ana başlıkları.
Bu yıl BM’nin 79’uncu genel kurul buluşmasında Erdoğan’ın konuşmasında beklendiği üzere Filistin sorunu ve Gazze savaşıyla ilgili mesajlar yoğunluktaydı. Bağımsız Filistin Devleti’nin tanınması çağrısını bir kez daha tekrarlayan Erdoğan İsrail’e Gazze savaşında destek veren ülkelere “Siyasi ikbali için tüm bölgeyi savaşa sürükleyen katliam şebekesini durdurmak için daha neyi bekliyorsunuz” diyerek tepki gösterdi.
BM Güvenlik Konseyi’ne de ”Gazze soykırımının önüne geçmek, bu zulme, bu barbarlığa ‘dur’ demek için daha neyi bekliyorsunuz?” diye seslendi. Gazze’nin dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığı haline geldiğini belirten Erdoğan “70 sene önce Hitler insanlığın ittifakıyla nasıl durdurulmuşsa Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır” dedi.
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
*Sizleri şahsım ve milletim adına en kalbi duygularımla selamlıyorum. Burada bulunmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Atılan tarihi adımın Filistin’in BM üyeliği için son adım olmasını temenni ediyorum. Filistin Devleti’ni bir an evvel tanımaya ülkeleri davet ediyorum. Buradaki dostlarımın izlediği krizleri biz anbean yaşıyor ve yönetmeye çalışıyoruz. Gerilimin tam kalbindeki ülke lideri olarak sizlere hitap ediyorum.
*Şu an çatısı altında bulunduğumuz BM 2. Dünya Savaşı’ndan sonra barışı korumak için kuruldu. BM’den sonra istikrar ve huzura dair beklentiler yeniden yeşermişti. Ancak son yıllarda BM atıl bir yapıya dönüşüyor. Uluslararası barış ve güvenliğin beş ülkenin keyfine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu görüyoruz. Son yıllarda Birleşmiş Milletler kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor, giderek işlevsiz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor.
*7 Ekim’den beri 41 bini aşkın Filistinli hayatını kaybetti. 41 bin can acımasızca hayattan koparıldı. Çoğu çocuk 10 binden fazla Gazzelinin nerede olduğunu kimse bilmiyor. 172 gazeteci öldürüldü. Hayat kurtarmak için gelen 500’ü aşkın sağlık görevlisi öldürüldü. İnsani yardım görevlileri, 210’dan fazla BM personeli öldürüldü. Cami ve kiliseleri vurdular. 130’dan fazla ambulansı vurdular. Utanmadan tüm dünyaya buradan, bu kürsüden meydan okudular.
*İsrail’in hapishanelerindeki görüntüler nasıl bir zulümle karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor. İsrail Gazze’de uluslararası hukuku çiğnemeye devam ediyor.
*Dünyamızın geldiği seviyeye, elimizin altındaki teknolojiye rağmen sekiz milyarlık insanlık ailesi olarak altı yaşındaki kız çocuğunu maalesef kurtaramadık. Bir lokma kuru ekmek, bir tas çorba bulamadığı için yüzlerce Gazzeli çocuk öldürülüyor. Batı’nın savunduğu değerler ölüyor. Buradan açık açık soruyorum. Ey uluslararası basın kuruluşları, İsrail’in canlı yayında katlettiği, ofislerini bastığı gazeteciler sizin meslektaşınız değil mi? Ey BM Güvenlik Konseyi, Gazze soykırımının önüne geçmek, bu zulme, bu barbarlığa ‘dur’ demek için daha ne bekliyorsunuz? Siyasi ikbali için tüm bölgeyi savaşa sürükleyen katliam şebekesini durdurmak için daha ne bekliyorsunuz?
*İsrail’e destek verenler bu katliama ortak olmanın utancının daha ne kadar taşıyacaksınız? Bebekler öldürülürken maalesef uluslararası toplum çok kötü bir sınav vermiştir. Filistin’de yaşananlar ahlaki çöküşün göstergesidir. İsrail yönetimi temel insan haklarını hiçe sayarak apaçık bir soykırım uygulamakta, topraklarını adım adım işgal etmektedir. Filistinliler ise bu işgale karşı meşru direniş haklarını kullanmaktadır. Filistin haklarının topraklarını işgal edenlere karşı gösterdiği direniş kahramancadır. Buradan bir kez daha canları pahasına vatanlarını savunan Filistinli kardeşlerimi yürekten savunuyorum. İsrail üzerinde etki sahibi ülkeler tavşana kaç tazıyı tut politikasıyla bu katliama destek veriyor. İsrail’e silah göndermeye devam ediyorlar. Bu tutarsızlık ve samimiyetsizliktir.
*Hamas ateşkes teklifini kabul ettiğini iletti. İsrail hükümeti işi yokuşa sürerek, ateşkese en yakın olduğu muhatabını kalleşçe öldürerek barış istemediğini ortaya koydu. 2735 sayılı BMGK kararının uygulanmadığı ortamda İsrail’e yönelik zorlayıcı tedbirler uygulanmalıdır. Filistinlilere yönelik bir koruma mekanizması geliştirmelidir. 70 sene önce nasıl Hitler insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır. Acil ve kalıcı ateşkes sağlanmalı. Rehine takası gerçekleştirilmeli. İnsani yardımlar kesintisiz ulaştırılmalıdır. Hayatta kalmaya çalışan Gazze halkına yardım eli uzatmamız şarttır.
*Gazze’de sağlık merkezlerinin yüzde 95’i kısmen ve tamamen zarar gördü. 80 bin konut oturulamaz hale geldi. Çocuk felci ve hepatit başta olmak üzere hastalıklar artıyor. Gazze halkı ihtiyaç olan yardımların dörtte birine ancak ulaşıyor.
*60 bini aşan yardım miktarıyla Türkiye, Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülke konumundadır. İsrail ile ticari ilişkileri sonlandırarak tavrımızı ortaya koyduk. İsrail’in saldırıları altındaki Lübnan halkının da yanındayız.
*İşledikleri suçların hesabını vermeden vicdanlar rahata kavuşamaz. İsrail’in işlediği suçların cezasız kalmaması için Uluslararası Adalet Divanı’ndaki davayı takip ediyoruz. Nablus’ta barışçıl protesto eylemi sırasında başında vurulan Ayşenur Ezgi Eygi kızımızın kanının yerde kalmaması için her türlü mücadeleyi vereceğiz.
*Gazze’de ateşkes acil ihtiyaç olsa da asıl sorun Filistin topraklarının İsrail tarafından işgal edilmesidir. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti’nin vücut bulması artık daha fazla ertelenemez. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya ve Haremi Şerif’e yönelik artan saldırıları da yakından takip ettiğimizin bilinmesini isterim. Tüm bunları söylerken, Tayyip Erdoğan olarak, bu kürsüde hamasetin diliyle konuşmuyorum. Burada tarihimden, ecdadımın vicdanlı, adaletli duruşundan aldığım cesaretle konuşuyorum. Çünkü biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz. Bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere de, Hitlerin toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık. Bizim, ülke ve millet olarak, açık söylüyorum, İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur. Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak, antisemitizme de aynı şekilde karşıyız. Sorunumuz İsrail hükümetinin katliam politikalarıyladır. Sorunumuz, tıpkı 5 asır önce olduğu gibi yine zalimle ve zulümledir. Şunu herkes bilsin ki, biz hakkı haykırmaktan çekinmeyiz. Birileri rahatsız olsa da doğruları söylemekten korkmayız. İnşallah sonuna kadar haklının yanında durmaya, doğru bildiklerimizi acı da olsa söylemeye devam edeceğiz.
*İhtilafın 14’üncü yılında Suriye de maalesef istikrardan hala uzaktır. Terör ve bölücü örgütlerin pençesindeki ülkede ekonomik ve insani durum vahametini koruyor. 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı temelinde siyasi sürecin ilerletilmesini ve milli uzlaşının sağlanmasını temenni ediyoruz. Gerçekçi bir diyalogdan yana olan tutumumuzu samimiyetle sürdürme kararlılığındayız.
*Komşumuz Irak terörle mücadelesini sürdürürken kalkınma, yeniden imar ve bölgesiyle yeniden bütünleşme yolunda kararlı adımlar atıyor. Uluslararası toplum Irak’ın bu gayretlerine destek vermelidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi tüm bölgeye fayda sağlayacak girişimlerin hayata geçirilmesi bu bağlamda çok ama çok önemlidir. Tüm bu çabaların başarısı, PKK başta olmak üzere Irak’taki terör tehdidinin bertaraf edilmesine bağlıdır.
*Bir diğer komşumuz İran’la Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı canlandırma yolunda adımlar atılmasının, bölgede güven ve istikrar ortamının tesisine katkı sağlayacağına inanıyoruz.
*Ukrayna’daki savaş üçüncü yılını bitirirken adil ve kalıcı bir barışın tesisinden halen uzaktayız. Silahlanma yarışı hızlandıkça diplomasinin alanı giderek daralıyor. Savaşın Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalara desteğimizi daha da artıracağız. Yine bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni titizlikle uygulamaya devam edeceğiz.
*Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır. Bugün uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum.
*Güçlü tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımızın bulunduğu Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için Çin ile yakın diyalog halindeyiz.
*Camilere ve mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılara şahit olmadığımız neredeyse tek bir gün yok. Avrupa’nın ortasında etnik ve dini kimlikleri nedeniyle insanların evleri ateşe veriliyor, hayatlarına kastediliyor, en temel hakları göz göre göre özellikle gasbediliyor. Büyüyen bu tehlikeyi kimse daha fazla görmezden gelemez. 15 Mart 2024 tarihinde kabul edilen karar tasarısının öngördüğü şekilde, en yakın zamanda Birleşmiş Milletler’de ‘İslamofobiyle Mücadele Özel Temsilcisi’ atanmasını bekliyoruz.
*Eşit ortaklık ve karşılıklı saygı ilkeleri temelinde, Afrika halklarıyla Kıta’nın barış, istikrar ve kalkınma çabalarına destek veriyoruz. Afrikalı kardeşlerimizle tam bir dayanışma içinde olmayı sürdüreceğiz. ASEAN başta olmak üzere Hint Okyanusu’na Kıyıdaş Ülkeler Birliği ve Pasifik Adaları Forumu gibi bölgesel kuruluşlarla angajmanımızı derinleştiriyoruz. Yükselen ekonomileri bir araya getiren BRICS ile ilişkilerimizi geliştirme irademizi canlı tutuyoruz. Orta Asya ülkeleriyle köklü bir tarihi paylaşıyor, işbirliğimizi ikili ve çok taraflı zeminde daha da güçlendiriyoruz.
“Bakınız, hiçbir ülke emisyon azaltımı ve iklim değişikliğine uyum sürecini tek başına göğüsleyemez. Gelişmekte olan ülkeler için en önemli hususlar, finansman, teknoloji transferi ve kapasite geliştirmedir. Bakü’de düzenlenecek KOP29 İklim Zirvesi’nin bu meselelerin çözümüne katkı yapacağına inanıyorum. Daha sürdürülebilir ve temiz bir dünya vizyonuyla eşim Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde başlattığımız Sıfır Atık Hareketi’ni Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 105 ülkenin ortak sunuculuğunda oy birliğiyle kabul edilen kararla küresel boyuta taşıdık. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası teşkilatları ve sivil toplum kuruluşlarını hareketimize ortak olmaya davet ediyorum.
*Toplumun temel direği olan aile kurumuna yönelik saldırılar giderek yoğunlaşıyor. 2024 Olimpiyat Oyunları’nın açılışında sahnelenen rezalet, insanlık olarak karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını gözler önüne sermiştir. Masum çocukların, her yaştan ve inançtan yüz milyonlarca insanın izlediği bir spor etkinliği, hem de çok çirkin bir şekilde, cinsiyetsiz hale getirilmiş, propagandasına alet edilmiştir. O kötü sahneler, sadece Katolik alemini, Hristiyan dünyasını değil, Müslümanları ve kutsala saygısı olan herkesi derinden yaralamıştır.
*Bu yıkım projesi karşısında ses çıkaran, en ufak bir tepki gösteren herkes susturulmakta, linç kampanyalarının hedefi olmaktadır. Ne pahasına olursa olsun Türkiye, bu kuşatmayı yarmakta, bu korku iklimine direnmekte kararlıdır. Bu amaçla ‘Birleşmiş Milletler Ailenin Dostları Grubu’na üye olduk. İnşallah diğer üye ülkelerle dayanışma içinde aileyi, insanı, fıtratı savunmaktan geri durmayacağız. Bizimle aynı endişeleri paylaşan ülkeleri de bu mücadeleye omuz vermeye davet ediyorum.
Erdoğan, konuşmasının ardından sırasıyla Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüştü.
İletişim Başkanlığı’na göre Erdoğan, Miçotakis ile görüşmesinde iki ülke arasındaki diyaloğun güçlendirilmesinin ve Atina Bildirgesi’nin ‘lafzı ve ruhu’ doğrultusunda hareket etmenin iki ülkeye de kazandıracağını söyledi. İki lider geçen sene Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin geleceğinin siyasi altyapısını oluşturan “Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Atina Bildirgesi”ni imzalamıştı. Bildirge, askeri gerginlikten kaçınmak için güven artırıcı önlemlerin alınmasını ve Ege sorunlarına uluslararası hukuku temel alan barışçıl çözümlerin bulunmasını içeriyor.
Görüşmede Erdoğan, insani yardımların Gazze’ye engelsiz ulaştırılması için İsrail’e baskı yapılmasının önemli olduğunu söyledi.
Erdoğan daha sonra BM Genel Merkezi’nde Antonio Guterres ile görüştü. Görüşmede Erdoğan, İsrail’e karşı uluslararası toplumun tek ses olması gerektiğini söyledi. Ayrıca Uluslararası Adalet Divanında İsrail aleyhine açılan soykırım davasını Türkiye’nin yakından takip ettiğini ve müdahil olacağını da belirtti. Erdoğan Gazze’de şartların kış mevsiminin yaklaşmasıyla daha da ağır hale geldiğini, hastalıkların arttığını, bu nedenle Gazze’ye insani ve tıbbi yardımların artırılması için daha fazla çaba harcanması ihtiyacını belirtti.
Kıbrıs’ta Türk tarafının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü gibi haklarının tescilini istediğini belirten Erdoğan, federasyon modeli dışındaki çözüm imkanlarının tarafların katılımıyla BM himayesinde bir toplantıda ele alınabileceğini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin devlet olarak tanınmasının Ada’daki gerçekleri dikkate alan bir çözümün anahtarı olacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı daha sonra Paşinyan ile Türkiye ve Ermenistan arasındaki normalleşmeyi konuştu ve iki ülke arasında normalleşme yolunda önemli bir mesafe alındığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barışın sağlanmasını ve yeni dönemde iki ülke arasında sağlam bir dostluğun tesis edilmesini desteklediğini, bunu kolaylaştırmak için gayretlerin devam ettiğini söyledi.
Erdoğan, Paşinyan’a kendi yazdığı “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabını hediye etti.