AB Komisyonu 2024 Çalışma Programı’nda Türkiye’nin adı geçmedi
Erdoğan partisinin grup toplantısında "İsrail varken kimse güvende değil. Gazze'deki soykırımın sebebi ABD'dir" dedi. BM'ye de yüklenen Erdoğan "Sen ne işe yararsın" diye sordu. Cumhurbaşkanı'nın gündeminde sokak hayvanları da vardı.
İsrail tüm uluslararası çağrılara rağmen Gazze Şeridi’nin en güneyine, Filistinlilerin tek sığınağı olan Refah kentine saldırılarını sürdürüyor. Son olarak Birleşmiş Milletler’in (BM) bölgedeki çadır kentine düzenlediği saldırıda en az 45 sivili öldüren İsrail yönetimine bir tepki de Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan sözlerine İstanbul’un Fethi’nin 571. yıldönümünü kutlayarak başladı. “Fetih İstanbul’un karanlık bahtını aydınlığa çevirmek demektir. Fethe işgal diyenlerin, İstanbul duvarlarını zulüm 1453 yazıları ile kirletenlerin, fetihten 250 yıl önce şehri istila edip taş üstünde taş bırakmayan haçlı sürülerinden farkı yoktur” diyen Erdoğan şöyle devam etti:
“İstanbul’un fetih ruhundan koparılmasına göz yummayacağız. İstanbul Türk’tür, Müslümandır. İstanbul’a şehirlerden bir şehir olarak bakmadık. İstanbul bize ecdadın, tüm neferlerinin, şehit ve gazilerin emanetidir. Ayasofya’yı zincirlerinden kurtarıp Fatih’in mirasına uygun şekilde bu şuurla tekrar açtık. Mührümüzü bunun için vurduk. İstanbul’u korumaya kollamaya, güzelleştirmeye devam edeceğiz.”
Geçen yıl düzenlenen genel seçimleri de unutmayan Erdoğan “Dün 28 mayıs seçimlerinin birinci yıl dönümüydü. Milletimizin tercihine mazhar olarak görevi tekrar üstlendik. Buradan 28 Mayıs’ta rekor oy ile görevi şahsımıza veren aziz milletime en kalbi şükranlarımı sunuyorum” dedi ve ekledi:
“Sonrasında ifşa olan anlaşmalar ülkemizin nasıl felaketin eşiğinden döndüğünü ortaya koyuyor. Vatan edebiyatı yapanların koltuk uğruna değerlerini nasıl sattıklarını ibretle takip ediyoruz. Ortaya sökülenler buz dağının görünen kısmı. Sinsi ve kirli pazarlıklar suyun altında saklı.”
Erdoğan’ın gündeminin baş sırasında Gazze konusu vardı. İsrail ordusunun Refah’a düzenlediği saldırılara ilişkin zehir zemberek açıklamalarda bulunan Erdoğan ABD, Avrupa ve BM’ye sert sözlerle yüklendi.
Bundan sonra hiçbir Avrupalının çıkıp da kibirle, parmak sallayarak, üstenci bir dille, demokrasiden, insan haklarından, ifade özgürlüğünden, basın özgürlüğünden bahsetmemesini isteyen Erdoğan, İsrail’in Gazze’de insanlığı öldürdüğünü; Avrupa’nın ise kendi değerlerini öldürdüğünü, kendisini var eden bütün değerleri ayaklarının altında çiğnediğini savundu.
BM’ye seslenen Erdoğan kurumun artık işlevsiz bir hale geldiğini, vasfını yitirdiğini öne sürdü: “21. yüzyılda, canlı yayınla tüm insanlığın izlediği bir soykırımı durduramayacaksan, sen ne işe yararsın? Eğer dünyanın geleceği beş ülkenin keyfine kaldıysa, ne gerek var o devasa binalara, o kadar harcamaya, o kadar insanı çalıştırmaya? Bırakınız soykırımı durdurmayı, Birleşmiş Milletler kendi personelini, kendi yardım çalışanlarını dahi koruyamadı. Gazze’de sadece insanlık değil, Birleşmiş Milletler de ruhuyla birlikte ölmüştür.”
ABD’yi İsrail’e desteği kesmemesi noktasında eleştiren Erdoğan, Gazze’deki İsrail saldırılarından hem Washington’u hem de Avrupalı liderleri sorumlu tuttu:
“Ey Amerikan devleti; bu kan senin eline de bulaşmıştır. Bu soykırımdan sen de en az İsrail kadar sorumlusun. Ey Avrupa’nın devlet ve hükümet başkanları; İsrail’in bu soykırımına, bu barbarlığına, bu vampirliğine siz de ortak oldunuz. Çünkü sustunuz. Hastane, okul, cami vurdular, sustunuz. Yardım konvoyu vurdular, sustunuz. Gazeteci, doktor, yardım görevlisi vurdular, sustunuz. Hastane bahçelerinden toplu mezarlar çıktı, tepki göstermediniz. İsrail’e açık açık destek verdiniz.”
“15 bin masum çocuktan ne istediniz? İçinizde insanlıktan kırıntı kalmadı mı? Hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi insafınız yok? Hiç mi değeriniz, sınırınız, haddiniz, hududunuz yok? İnsanlığa bu kadar mı düşmansınız? Kalbinizde merhametin zerresi de mi yok?” diyen Cumhurbaşkanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yeryüzünde hiçbir din şu vahşeti meşrulaştıramaz. Masum bir bebeğin kafasını kopartmayı, çadırlarında masum sivillerin yakılarak öldürülmesini hiçbir inanç, ne kadar sapkın olursa olsun, hiçbir ideoloji meşru görmez, gösteremez. Dünya, bir hastanın, bir manyağın, bir psikopatın, Netanyahu denilen kanla beslenen vampirin barbarlığını izliyor, hem de canlı yayında izliyor.”
Filistin’i bir devlet olarak tanıyan, insani ve cesur duruşu sergileyen tüm dost ülkeleri tebrik eden Erdoğan “Şu an itibarıyla 147 ülke Filistin’i bir devlet olarak tanımış durumdadır. Yani, Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülkenin dörtte üçünden fazlası Filistin’i egemen bir devlet olarak kabul etti. 147 ülkenin ortak kararı, 5 üyeden oluşan Güvenlik Konseyinin keyfine bırakılamaz. Tüm dost ve kardeş ülkeleri, bu adaletsizliğe itiraz etmeye davet ediyoruz. Tekrar söylüyorum, Dünya 5’ten büyüktür. 147 de 5’ten büyüktür. İnsanlığın ortak vicdanı 5’ten büyüktür” dedi.
İsrail’in ve İsrail’i destekleyenlerin, yaşanan soykırımın unutulacağını zannettiğinin altını çizen Erdoğan şöyle konuştu:
“Açıkçası, özellikle Batı kamuoyunda bugüne kadar yaptıkları soykırım ve katliamları unutturmayı da başardılar. Ancak bu soykırım unutulmayacak. Ölen bebekleri, çocukları, masum sivilleri dünya unutmayacak. Hastaneleri, üniversiteleri, camileri, kiliseleri, mülteci kamplarını hedef alan bu barbarlık unutulmayacak. Sanatçıları, yazarları, gazetecileri, bilim adamlarını kasten öldüren bu vahşet unutulmayacak. Evlatlarının parçalarını toplamak zorunda kalan anneleri, koklamaya doyamadıkları çocuklarını toprağa veren babaları, dünyanın bütün yükünü minicik omuzlarında taşıyan yetim ve öksüzleri, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında sahnelenen mezalimi asla ve asla unutmayacağız, unutturmayacağız.”
İsrail’in şu anda bir başka devletin topraklarını işgal ettiğini vurgulayan Erdoğan, İsrail’in bu işgale derhal son vermesi, yaptıklarının bedelini de hukuk önünde ödemesi gerektiğinin altını çizdi.
ABD ve Avrupa’da Filistin konulu üniversite eylemlerini de gündemine alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, akademisyenlerin, profesörlerin, hocaların, siyonist lobinin tüm baskılarına, tüm zorbalıklarına rağmen soykırıma karşı seslerini yükselttiğine dikkati çeken Erdoğan, protesto edenlerin bu uğurda ağır bedeller ödediğini, ifade özgürlüklerinin ellerinden alındığını, gösteri ve protesto haklarının çalındığını kaydetti.
Türkiye’deki darbeleri, Filistin davasından ayrı düşünmenin mümkün olmadığını savunan Erdoğan, darbelerin zamanlamasına bakıldığında “Türkiye’nin Filistinle dayanışmasını kırmaya yönelik” olduğunun net şekilde görüleceğini öne sürdü:
“12 Eylül’ün Konya’daki Kudüs Mitingi’nin ardından, 28 Şubat’ın Sincan’daki Kudüs Gecesi’nin ardından geldiğini söylemiştim. Yine, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin, siyonizmin uşağı FETÖ’cü hainler tarafından yapıldığını hatırlatmıştım. Önceki gün, 27 Mayıs 1960 darbesinin 64’üncü yıl dönümüydü. O darbeyi de yine Türkiye’nin ve merhum Adnan Menderes’in Filistin hassasiyetinden ayrı düşünmek mümkün değildir. 1949’da, İnönü döneminde İsrail bir devlet olarak resmen tanınmışken, merhum Menderes ve Demokrat Parti Hükümeti önce dengeli bir politika izlemiş, ardından Bağdat Paktı’na katılarak İsrail’i rahatsız etmiştir. Süveyş krizi esnasında, merhum Menderes’in, İsrail’den büyükelçimizi çekmesi, 27 Mayıs darbesinin hazırlıklarını başlatmıştır. Kimse zannetmesin ki mesele sadece Filistin’dir, mesele sadece Gazze’dir. Siyonizmin eli, içerideki işbirlikçileri, içerideki tasmalı piyonları vasıtasıyla, bölgedeki her ülkeyi karıştırmaya çalışmaktadır. İşte buna biz ‘dur’ dedik.”
15 Temmuz’daki darbe girişiminin de FETÖ ve Siyonizm’in eliyle organize edildiğini iddia eden Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bundan sonra da siyonizmin uşaklığını yaparak darbeye kalkışan herkes karşısında milletin, hukukun ve siyasetin tokadını bulacaktır” dedi ve ekledi: Türkiye’de darbeler dönemi sona ermiştir. Siyasete müdahale etmeye kalkışanlar 15 Temmuz ve 28 Şubat sonrasında olduğu gibi mahkeme karşısında yaptıklarının hesabını verecek ve hapiste yaşlanacaklar” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı’nın gündeminde bir de son dönemde gündem olan sokak hayvanları vardı. Türkiye’de 4 milyon civarında sahipsiz köpek olduğunun tahmin edildiğini, resmi rakamın 2 milyon olduğunu, ancak bu konuda sağlıklı bir sayım yapılamadığı için rakamın en az iki kat olduğunun var sayıldığını söyleyen Erdoğan konuya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Sokak köpeği sayısının son yıllarda orantısız bir şekilde arttığına değinen Erdoğan “Son 20 yılda, 4 milyonu aşkın kuduz riskli temas, 30 kuduz vakası tespit edildi. 2018-2022 yılları arasında, kuduz riskli temas sayısı ortalama 260 bin iken, 2023 yılında bu sayı 438 bine yükseldi. Yine son 5 yılda hayvana çarpma şeklinde 3 bin 534 trafik kazası, 55 ölüm, 5 bin 147 yaralanma vakası gerçekleşti” dedi.
Başıboş köpeklerin karıştığı yaralanmalı ve can kayıplı vakalara vurgu yapan Erdoğan “Ankara Keçiören’de Tunahan çocuğumuz köpekler tarafından parçalandı. Antalya Serik’te Mahra kızımız köpek saldırısından kaçarken kamyonun altında kaldı ve hayatını kaybetti. Bitlis Adilcevaz’da 10 yaşındaki Mustafa evladımız kuduza bağlı olarak maalesef acılar içinde can verdi. Muş’ta, 79 yaşındaki Medine teyzemiz yine köpekler tarafından yaralandı. Daha çok sayıda böyle örnek var” ifadelerini kullandı.
Hemen her gün başıboş köpeklerin sebep olduğu bir saldırı, bir yaralanma ya da bir trafik kazası haberi aldıklarını ifade eden Erdoğan, sahipsiz köpeklerin, diğer evcil hayvanlara, koyun-keçi sürülerine, koruma altındaki hayvanlara, geyiklere, alacalara saldırdığı haberlerinin geldiğini söyledi.
“Biz, doğum yapacak bir köpek için ordusunun yolunu değiştiren, köpeğe zarar gelmesin diye başına nöbetçi diken bir Peygamberin ümmetiyiz. Canlıya, insan olsun, hayvan olsun, bitki olsun, her zaman merhametle yaklaştık” diye konuşan Erdoğan “Bu meseleyi çözmüş ülke örneklerini inceliyoruz, tüm taraflarla istişare halindeyiz” diye konuştu.
“Gelişmiş hiçbir ülkede olmayan bir başıboş köpek sorunumuz var” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle noktaladı:
“Maalesef, bazı ülkeler, Türkiye’ye gelecek turist vatandaşlarını kuduz ve sahipsiz köpekler için uyarmaya başladı. Kuduz riski açısından Türkiye; şu an Afrika ve Asya ülkeleriyle aynı risk kategorisinde yer alıyor. Bunun yanında, ‘zoonoz’, yani hayvanlardan insanlara bulaşan hastalık riski de giderek yükseliyor. Şu anda bizim artık bu sorunu köklü şekilde bir çözüme kavuşturmamız gerekiyor. Bu meseleyi çözmüş ülke örneklerini inceliyoruz, tüm taraflarla istişare halindeyiz. Tarım Bakanlığımız, sahipsiz köpek sorununu tüm boyutlarıyla uzun bir süredir zaten en ince ayrıntısına kadar çalışmaktaydı. Gerçek şudur; toplumun çok büyük bir kesimi, bu meselenin bir an önce çözülmesini, sokaklarımızın başta çocuklarımız olmak üzere herkes için güvenli hale gelmesini istemektedir. Bu talebe, bu çağrıya, hatta bu çığlığa kayıtsız kalmamız düşünülemez.”