Uğur Dündar: Ali Koç’a yapılan yakıştırma haksız
Fenerbahçe UEFA Konferans Ligi macerasına çeyrek finalde veda etti. Olympiakos'a penaltılarla veda etti sarı-lacivertliler. Üç penaltı birden kaçtı, ilk maçlarını kaybettiği 26 elemelerin 25'incisinde de kader değişmedi.
25 Ağustos 1998… Kim bilebilirdi ki bu tarihin Fenerbahçe için dönüm noktası veya kırılma anı olabileceğini. O zamanki adıyla UEFA Kupası ikinci eleme turu ikinci maçına çıkan Fenerbahçe Göteborg’u ağırladı. İlk maç 2-1 kaybedilmişti. İkinci maçta sahneye Manchester’ı da fetheden yıldız Elvir Baliç çıktı. Onun tek golü, deplasman golü avantajını elinde bulunduran Fenerbahçe’ye turu getirdi.
Fenerbahçe, ilk maçlarını kaybettiği çift maçlı eşleşmelerdeki tarihi zaferini böyle yaşadı. 26 kez bu tarz eşleşmeye çıkan Kanarya tam 25 kez hüsran yaşadı. Söz konusu hüsranlardan sonuncusuna Ülker Stadyumu ev sahipliği yaptı. Kimisi İsmail Kartal’ın değişikliklerine bağladı, kimisi 16. dakikada Dusan Tadic’in değerlendiremediği pozisyona. Ancak somut bir şey vardı ki Fenerbahçe, Olympiakos’a karşı psikolojik anlamda büyük yıkım oluşturabilecek bir mağlubiyet aldı.
Takım 120 dakika mücadele ettikten sonra İrfan Can’ın 11. dakikadaki golüyle yakaladığı avantajı turu alacak skora çeviremedi. Penaltılar Dusan Tadic’in değerlendiremediği ilk vuruşla başlayınca enerji iyiden iyiye düştü. Ancak Dominik Livakovic neden bu kadar değerli bir kaleci olduğunu ve Hırvatistan Milli Takımı’yla beraber onca başarıya nasıl uzandığını hatırlatan bir performans sergiledi. İki kurtarış yapan kaleci adeta turu diri tuttu. Ancak Tadic’in ardından Cengiz Ünder ve Leonardo Bonucci de penaltı atışlarından yararlanamadı.
İsmail Kartal’ın en çok eleştiri aldığı konulardan biri yaptığı değişiklikler oldu. Özellikle Fred’i 86. dakikada kenara alması üstüne maç sonunda “Korumak için yaptım” demesi tepki çekti. Aynı Kartal, 2021-22 sezonunda takımın başında olduğu dönemde taraftarın sahada görmek istediği Arda Güler’e de az süre verdiği -veya hiç süre vermediği- maçların ardından “Oyuncuyu korumamız lazım” tarzında açıklamalar yapıyordu. Kartal’ın antrenörlüğü eleştirmek ne kadar hadde sığar bilinmez ancak iki sene içinde iletişim alanında bir arpa boyu yol kat edememiş olması, işinin biraz da iletişim kurmak ve kendini anlatmak olduğu düşünülürse son derece acı.
Öyle ya da böyle Fenerbahçe maç sonuna sahada Zajc, Krunic gibi son haftaların eleştirilen oyuncularıyla girdi. Cengiz Ünder sakatlık dönüşünde süre aldığı ilk karşılaşmada beğenilmedi, duran topları kullanma biçimi sosyal medyada eleştiri topladı. En büyük hayal kırıklığı da kuşkusuz bu anları oynama tecrübesiyle takıma güç katması beklenen ve penaltı için oyuna alınan Leonardo Bonucci oldu. İtalyan stoper 122. dakikada oyuna dahil oldu, beşinci penaltı vuruşunu tıpkı Tadic ve Cengiz gibi Tzolakis’in üstüne atarak tura mâl oldu.
Fenerbahçe’de bu sezon en fazla tartışılan konulardan biri penaltıcının kim olduğuydu. Dusan Tadic sezona bu anlamda soru işaretleriyle başladı. İşaret edilen bir diğer isim Edin Dzeko kariyeri boyunca penaltıcı olmamıştı. Bu anlamda çözüm Michy Batshuayi oldu. Oyuncu hem sonradan girdiği maçlarda attığı gollerle lig yarışında takımına hayat verdi hem de kritik anlarda attığı penaltı golleriyle takımın birinci penaltıcısının kim olduğunu kanıtladı. 3-2 kaybedilen penaltı periyodunda gol atan isimlerden biri de oydu.
Evet Fenerbahçe turu kaybetti belki ancak bu sezon 50. maçına çıkan Kanarya sezon başı planlanan ideal stoper ikilisi Djiku-Becao’yu yalnızca 9. kez kullanabildi. Hoş Becao ilk duraklama anlarında sakatlanıp yerini Çağlar Söyüncü’ye bıraktı. Ancak Alexander Djiku adeta Fenerbahçe kariyerinin zirvesini gördü. Djiku, altı tehlike engelledi, iki şut engelledi, bir topu çizgiden çıkardı, beş pas arası yapıp üç top çaldı, 13’de 9 hava mücadelesi kazandı, 16’da 9 uzun top attı, 4’te 4 ikili mücadele başarısı gösterdi ve Fenerbahçe için üstün bitirilen 120 dakikanın en iyi oyuncusu oldu. Djiku tüm bunların üstüne penaltı vuruşlarında da hata yapmadı.
Ancak tüm bunlara rağmen Fenerbahçe sahadan hüsranla ayrıldı. Belki de son yılların en iyi tribün desteklerinden birini arkasına alan Fenerbahçe başaramadı. Yine o lanet kırılmadı. 2006’dan beri devam eden yavaş yavaş kulübün kodlarına işleyen kritik maçı kaybetme sendromu sürdü.