Fenerbahçe’de 2 Nisan teyakkuzu! Futbolculardan mesaj
Yapay zekaya istatistikleri besleyip bu maçı yazdırsaydık futboldan ne kadar anlamadığını görürdük. Ölçülebilir her şey Fenerbahçe’nin üstünlüğünü işaret ediyordu. Ama işte bu oyun öyle bir oyun değil. Tutukluk, panik ve ciddi bir akmama hali vardı.
Şuna eminim, son dakikadaki gelen penaltı golüne sevinirken bile öfkelenmiştir Fenerbahçeliler. Kahretmişlerdir. İşi son dakikaya bıraktıkları için değil. Tartışmalı bir penaltıyla kazandıkları için de değil. Girmeyince girmiyor diye hiç değil. Böyle telaşlı, titrek bir futbol oynadıkları için.
Kazanmak iyi gelmiştir, tamam. Ama üzerine düşünülecek ve endişelenecek çok şey var. Bu oyunla, bu anlayışla birkaç hafta önceye dek pırıl pırıl parlayan gelecek yavaştan kararıyor. Teknik yönetim zaafı var bir kere. Daha kötüsü, en düzelmeyecek şey de bu gibi duruyor. Belli oldu, bundan sonrası artık futbolcuların ufku ve görgüsüyle olacak. İsmail Kartal’ın takımı bir yere taşıması zor. Ancak eşlik edebilir oyuncularına. Hatta engel olmasın yeter.
Neden bu kadar net konuşuyorum? Rakamlar tersini söylerken ne bu ahkam! Şöyle anlatayım: Bu maçı yapay zekaya istatistikleri besleyip bu maçı yazdırsaydık futboldan ne kadar anlamadığını görürdük. Ölçülebilir her şey Fenerbahçe’nin üstünlüğünü işaret ediyordu. Rakamlara bakıp öve öve bitiremezdi lideri.
Bir saat bittiğinde 20 şut (maç bittiğinde 30’a çıktı). Bu şutların 6’sı (maç bitiminde 7’si) isabetli. Rakip ceza sahasında 71 kez topla buluşma! Galiba iç sahadaki Rize maçında 64’le kırmıştı rekoru Sarı-Lacivertliler. Burada onun da üstüne çıktılar yani. Neredeyse tüm ikili mücadelelerde üstünlük. Yüzde 65’i aşan topla oynama. 3,15 gol beklentisi, 5 net gol pozisyonu! Üstelik rakip 10 kişi.
Ama işte bu oyun öyle bir oyun değil. Tutukluk, panik ve ciddi bir akmama halini fark etmemek imkânsız. İzleyen gözler bunu net şekilde gördü. Yapay zekanın göremeyeceği şey işte tam da bu, yani futbolun rakamlara sığmayan yanı.
90 dakikayı izleyen herkes hemfikirdir. İyi oynamadı Fenerbahçe. Baskı kurdu, şut çekti, top kaptı, çok koştu. Ama iyi oynamadı. Beceriksizlikten değil, panikten. Organizasyonsuzluktan değil, akamamaktan. Kenar yönetime daha 50. dakikada sirayet eden endişeden. Kazanamama korkusundan kurtulamamaktan.
İsmail Kartal ne yazık ki gene hedefte. Olmasa iyiydi, ama olacak. Sarı-Lacivertlilerin kazanması buna engel değil. Takım tam art arda pozisyonlar bulup golü koklarken oyuncu değiştirdiği, hatta daha da fazlası, yeni bir dizilişe geçtiği için. Koca bir ikinci yarı Başakşehir eksik oynayacakken daha 60 dönülürken hamle yapıp hiç olmaması gereken bir paniğe neden olduğu için. Bugüne dek çok az denediği çareler peşinde koştuğu için. Kimseyi, sahadaki oyuncuları dahil kimseyi ikna edemediği için.
Neticede bazı şeyler gerçekten inanılır gibi değil. İsmail Kartal’ın oyundan memnun olması ve maç bitiminde bunu rakamlarla açıklamaya çalışması. (Yapay zekanın kulakları çınlasın.) Emre Mor’un bir çare olarak sahaya sürülmesi. İsmail çıktıktan sonra Keny’nin sürekli tehdit haline gelmesine neden olan bir dizilişte ısrar edilmesi. 10 kişi kalmış Başakşehir’in gol beklentisinin ikinci yarıda artması. İsmail Kartal’ın maçı almak için değil, eleştirilere cevap vermek için hamleler yapması. Bu kadar zorlanmanın Fred’in olmamasıyla hiç ilgisi olmaması. Fenerbahçe’nin erken gol bulamadığı her maçın zora girecek gibi durması.
Kritik bir viraj bu. Bakalım nasıl dönülecek?