Erden Timur hakkında Dursun Özbek: Fikir ayrılığı gönül ayrılığı değildir
Galatasaray zayıf rakibi Rigas Skola karşısında iki farkla öne geçtiği maçta berabere kaldı. Son derece kötü bir oyun sergileyen Sarı-Kırmızılılar’da teknik patron Okan Buruk Kasımpaşa beraberliğinden pek de ders almadığını gösterir gibiydi.
Onca transfer, onca şamata, onca bütçe ama futbolun pek önemsenmediği, basketbol ve buz hokeyinin ön planda olduğu bir ülkenin mali açıdan çok çok düşük kalibreli takımıyla sen git berabere kal. ‘Okan Buruk mucizeleri’ hız kesmeden sürüyor… Fenerbahçe’ye karşı Kadıköy’de alınan 3-1’lik galibiyetin dışında son dönemde hiçbir maçta göz dolduran bir futbol oynatamadığı takımı, dün de skor üstünlüğünü ele geçirdiği mücadeleyi kazanamadan sonlandırdı.
Muhtemelen ‘Avrupa Ligi’ organizasyonu son sıralarda tamamlayacak Letonya ekibi karşısında maça Yunus Akgün’ün önce asistiyle gelen, sonra da kendi kaydettiği golle iki farklı öne geçen ama oyun olarak hiç de tatmin edici bir grafik çizmeyen Galatasaray, durgun, isteksiz, ruhsuz görüntüsünü mücadele sonuna kadar korudu (!) ve eve kolay bir deplasmandan ancak bir puan alarak döndü.
Kendi ligindeki son randevuda üç farklı öne geçtiği Kasımpaşa’ya yakalanan Sarı-Kırmızılılar ve teknik kadrosu, söz konusu karşılaşmadan hiç ders almadıklarını dün Rigas Skola karşısında gösterdiler. ‘Okan Buruk dönemi’ne ilişkin hemen her yazımda tekrarladığım üzere bu takım yıldızları sayesinde yürüyor; onca maç içinde ancak çok çok azında ‘hoca dokunuşu’na rastlıyoruz, kadronun kalibresi Süper Lig’e yettiği için de işler yolunda gözüküyor. Ama ne zaman oturmuş, sert oynayan bir rakip karşılarına dikilse Sarı-Kırmızılılar çözüm üretmekte zorlanıyor ve tökezlemelerine şahit oluyoruz. Son Fenerbahçe maçında daha dinamik oynayan, daha güçlü bir görüntü sunan bir takım sahaya sürülmüştü ve sonuç alındı.
Ama Kadıköy’de elde edilen sonuçla birlikte gelen moral-motivasyon çok kısa bir sürede heba edildi. Aslında ne Kasımpaşa ne de Rigas Skola Galatasaray’ın daha önce bocaladığı takımlara benzer bir oyun yapısına sahip değiller ama Buruk’un ya geç gelen ya da doğru hamleler içermeyen değişiklikleri ve oyunu tutamayan çabaları iki maçtan da beraberlikle ayrılmasına yol açtı.
Lakin takımda formsuz olan sadece Buruk değil elbet. Mesela Barış Alper; evet bu sezon da gol atmayı sürdürüyor ama uzun bir süredir bence yokları oynuyor. Çok bitkin görünüyor, hamleleri başarısız ama buna rağmen ısrarla bir şeyler deniyor ve fakat sonuç alamıyor. Ama Buruk bu haline rağmen dün kendisini maç boyu sahada tuttu. Keza Kaan Ayhan da vasat ve ilginç olan yan şu; gerçek bir sağ bek transfer edildi (Elias Jelert) ama sahaya sürülmüyor. Muhtemelen Danimarkalı oyuncu güven vermiyor iyi ama o halde onca para dökülerek niye alındı? Kim bilir belki de yeterince şans verilmediği için özgüven sorunu yaşıyordur. Abdülkerim de en formsuz döneminde ki, o da uzun süredir aynı profilde seyrediyor. Dün Mertens de kötüler arasındaydı. Icardi yine ortalıkta yoktu ama kendisi doğru dürüst beslenmediği için geçerli nedenleri olabilir! Yunus bir gol bir asiste öne çıktı ama genel görüntü içinde çabası bir puanın ötesine yetmedi diyebiliriz.
Sonuçta Galatasaray çok rahat bir şekilde kazanacağı ve puanını altıya çıkarabileceği bir mücadeleyi son derece lakayt ve umursamaz bir hissiyatla sona erdirdi. Gelinen nokta itibariyle şöyle bir manzara var önümüzde: Her yenilgiyi ya da puan kaybını hakem hatalarına bağlayan Okan Buruk (bence kendisinin de fazlasıyla farkında olduğu biçimde) giderek kredisini yitiriyor. Bu arada yazıyı yazdıktan sonra fark ettim, dünkü maç sonu basın toplantısında da yine hakeme de vurgu yapmış. Gerçekten Rigas karşısındaki dünkü kötü oyundan sonra böyle bir gerekçeyi bir cümle içinde kullanmak bile affedilemeyecek bir durum. Galatasaray tarihine 1973-74 sezonundan beri hâkimim, o süreden bu yana bu kadar “Hakem de hakem” diyen başka bir teknik direktör hatırlamıyorum. Bu parantezden sonra genel fotoğrafa dönersek; evet, bu takımı son iki sezonda şampiyonluğu taşıyan ve birçok rekora imza atan isim de kendisi ama futbol herkesin çok iyi bildiği bir doğaya sahip; dünü yok… Tökezlemeler biraz daha süredursun o sık sık yeniden dağıtılan kartlar Galatasaray’ın da kapısını çalar… Ayrıca bu denli büyük bütçelerle kurulan bir takımın Young Boys felaketinin ardından dün de Rigas Skola gibi bir rakip karşısında tökezlemesi hem Sarı-Kırmızılılar hem de futbolumuz adına büyük bir ayıp…