Arjantin’in zafer gecesinde ırkçılık suçlaması
Yeşil sahada ayrımcılığa, ırkçılığa asla tolerans yok. En azından beyaz çizgilerin içinde kalan kısımda böyle. Peki ya saha kenarında? Saha içine oranla kulübedeki siyahların azlığı göze çarpıyor. Siyahi teknik adamların önüne çekilen seti hem rakamlar hem de bizzat siyahi teknik direktörler anlattı
Rıdvan Güler
Surinam asıllı Hollandalı efsane futbolcu Clarence Seedorf, 2021’de İtalya basınına verdiği bir röportajda şunları söylemişti: “Milan’da harika bir iş çıkardıktan sonra hiç telefon almadım. Benim ülkem Hollanda. Oradan da hiç arayan yok. Kriter nedir? Büyük şampiyonların, sayfalarca futbol tarihi yazdıkları Avrupa’da neden hiç şansı olmuyor? Rakamlara baktığımızda, futbolun kudretli pozisyonlarında hiç siyahi yok.”
Tarihin ilk siyahi futbolcusu 1856’da Britanya Guyanası’nda dünyaya gelmiş bir İskoç vatandaşı olan Andrew Watson’dı. 1888’de kurulan, dünyanın ilk futbol ligi English Football League, ya da o zamanki adıyla Football League’de forma giyen ilk siyahi oyuncu Gana kökenli İngiliz Arthur Wharton olmuştu. Siyahilerin yeşil sahalardaki varlığı oyunun ilk yıllarına dayanıyor olsa da 1956 doğumlu Viv Anderson İngiltere Milli Takımı’nda siyahileri ilk kez temsil ettiğinde takvimler 1978 yılını gösteriyordu. 1960 yılında Rochdale’in başına geçen Tom Collins ise bilinen ilk siyahi teknik direktör olarak adını tarihe yazdırdı.
Collins’in selefleri olarak Patrick Vieira, Thierry Henry, Nuno Espirito Santo veya ülkemizde de yakın dönemde görev yapan Frank Rijkaard ve Jean Tigana gibi isimler akla geliyor. Kaldı ki Tigana ve Rijkaard yaklaşık on yıldır takım çalıştırmıyor. Henry, kısa süreli Monaco ve Montreal maceralarının ardından bir süre Belçika Milli Takımı’nda Roberto Martinez’in yardımcılığını yaptı ve geçtiğimiz ağustos ayında Fransa U21 Milli Takımı’nın başına geçti. Vieira ise New York City, Nice ve Crystal Palace’ın ardından şu anda Strasbourg’un başında. Ancak bu teknik adamların bir ortak noktası mevcut: Avrupa vatandaşı olmaları. Yani bir kulüp çalıştırma fırsatı verilen siyahilerde bile Avrupalı olma şartı, bilerek veya bilmeyerek gözetilmiş gibi duruyor. Örneğin 2022/2023 sezonunda Avrupa’nın beş büyük ligindeki 96 kulüpte göreve getirilen 170 teknik direktörden sadece ikisi siyahiydi: Patrick Vieira ve Antoine Kombouare. İkisi de Fransa vatandaşı.
Avrupalı olmayan siyahilerin şans bulamamasına en belirgin örnek Senegal Milli Takımı ile önemli işlere imza atan Aliou Cisse. Sekiz yılda takımıyla 88 maça çıkan Cisse 2,14 puan ortalaması yakaladı. Bu süreçte bir kez Afrika Uluslar Kupası’nı kazandı. Ayrıca 2022 Dünya Kupası’nda da gruptan çıkma başarısı gösterdi. Buna rağmen hakkında bir transfer dedikodusu bile yok. Bir başka Afrikalı eski yıldız futbolcu Samuel Eto’o da 2019’da Şampiyonlar Ligi’ni kazanan ilk siyahi teknik direktör olmak istediğini beyan etti fakat o da bu şansı henüz elde edemedi. Öte yandan Steven Gerrard, Filippo Inzaghi ve Frank Lampard gibi isimler futbolu bıraktıktan kısa süre sonra, neredeyse sıfır tecrübeyle en üst seviyeye yakın yerde şans bulabiliyor.
Peki, kulüp takımları ve milli takımlarda siyahi futbolcuların çok önemli rollerde çok iyi işler yaptığı günümüz futbolunda siyahilerin yardımcı antrenörlüğün ötesinde bir şans elde edememelerinin sebebi ne? Ayrımcılık veya ırkçılık diyebilir miyiz? Bu tarz bir iddiada bulunabilmek için elbette detaylı bir akademik çalışmaya ihtiyaç var. Ancak Seedorf’un dediği gibi rakamlar da ortada. EURO 2020’de İngiltere, Fransa, Portekiz, Hollanda ve Belçika milli takımlarının hemen hemen yüzde 30 ila 50’si siyahi oyunculardan oluşurken bugün beş büyük lige bakıldığında siyahi teknik direktör oranının yüzde 1 civarında olduğu görülüyor.
Arsenal forması giyen ilk siyahi oyuncu olan Brendon Batson, Ada futbolunda siyahi antrenörlerin yıllardır ayrımcılığa maruz kaldığını anlatıyor. 2014’te Arthur Wharton heykelinin açılışında konuşan Batson, 2011’de Premier Lig CEO’su Richard Scudamore’un “İnsanlar yeterince iyilerse şans bulacaklardır” sözlerine, “Siyahi oyuncular olarak yeteneğimiz inkâr edilemez. Çünkü orada gözünüzün önünde oynuyorduk. Şu anda bir iş görüşmesi teklifi bile almıyoruz. Rakamları göz ardı ediyorsunuz” şeklinde cevap vermişti.
NFL’de benzer bir problemle yüz yüze gelen ABD 2000’lerin başında, adını NFL yöneticisi Dan Rooney’den alan ‘Rooney Kuralı’ ile bir miktar ilerleme kaydetti. Kural, NFL takımlarının baş antrenör seçiminde etnik azınlıklardan belirli sayıda adayla görüşme yapmasını zorunlu tutuyor. Batson, bire bir uygulanamasa dahi bunun İngiliz futboluna da uyarlanması gerektiğini savunuyor. Bu konuda UEFA Çeşitlilik ve Değişim Elçisi Seedorf’un görüşleri de Brendon Batson’a paralel.
İşin daha kötüsü, bir şekilde kulübede yer edinebilmiş siyahiler de ayrımcılığa maruz kalabiliyor. 2020-21 Şampiyonlar Ligi’nde oynanan PSG-Başakşehir maçında dördüncü hakem Sebastian Coltescu’nun Pierre Webo’yu hedef alan ırkçı söylemleri hepimizin hatırında. Coltescu, bunun her ne kadar kendi dilinde ırkçı bir söylem olmadığını savunsa da UEFA tarafından bir yıl men cezası almıştı.
Üzerinde çalışılması gereken bu ciddi konu medyada pek yer bulamıyor. Al Jazeera ve Independent Türkçe’nin yıllar önce hazırladığı bir iki makale dışında bu konuya değinen gazeteci yok. Sorunu çözmek bir yana, sorunun farkında olan insan sayısı bile epey az.
Acı gerçeklerin yanında ufak tefek de olsa tatlı gelişmeler oluyor. Şimdilerde ülkemizin bir Patrick Kluivert gerçeği var. Kluivert’a bir futbol kulübünün A takımını çalıştırma fırsatını veren ilk kulüp yıllarca formasını giydiği Barcelona veya altyapısından çıktığı Ajax değil Adana Demirspor oldu. Aslında bu da Seedorf’u destekler nitelikte. Siyahi teknik direktörler Avrupa futbolunun dışına itilmiş durumda. Burada ilk ciddi sınavını verecek olan Kluivert’ın Avrupa kulüplerinin dikkatini çekip çekemeyeceğini de hep birlikte göreceğiz. Kim bilir, belki de futbolun bir Muhammed Ali’ye ihtiyacı vardır.