Metin Öztürk: Şov transferlerden vazgeçmeliyiz
Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal Süper Kupa'nın ertelenmemesinden dolayı TFF ve Galatasaray'ı suçladı. Trabzon'da sahaya şişle giren taraftarlara müdahale eden futbolcularına ceza verilemeyeceğini savundu. Maçlarına yabancı hakem istedi.
Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal Süper Kupa’dan Avrupa kupalarına, hakemlerden Trabzon’da yaşanan olaylara birçok konuda açıklama yaptı. Süper Kupa’nın ertelenmemesi konusunda Türkiye Futbol Federasyonu ve Galatasaray’ın tutumuna anlam veremediğini belirten Kartal Trabzon’da yaşananlarla ilgili “Bıçaklanmayı mı bekleyecektik” dedi. Kartal’ın Haber Global televizyonuna yaptığı açıklamalar özetle şöyle…
Ülke puanı önemsiz mi?: (Nisan ayında üç kupada yedi kritik maça çıkacaksınız. Fikstürü nasıl değerlendirirsiniz, sorusu üzerine) Üç günde bir maç oynayacağız. Süper Kupa’yla ilgili bugüne kadar birçok sefer maçın ileri bir tarihe kaydırılması için, her takım da Avrupa’da yer almasından dolayı müracaatlarımız olmuştu. Şu anda Türkiye’yi tek temsil eden Fenerbahçe olarak bu maçın neden Avrupa maçı öncesinde oynatılması ısrar ediliyor, anlamış değilim. Sonuç olarak ülke puanı milli maç gibidir. Türkiye Ligi’nin ikincisi olarak biz Konferans Ligi’ne üç ön eleme oynayarak katıldık. İkinci takımın Şampiyonlar Ligi’ne katılması gerekirken biz bu durumu yaşadık. Şu anda bizim maçların milli maçlardan farkı yok. Dört günde bize iki tane şiddeti yüksek maç oyna diyorlar. Ülke puanı önemsiz mi? Galatasaray’la oynadıktan sonra Yunanistan’a Olympiakos maçına gideceğiz. Galatasaray maçları yüksek stres altında oynanan maçlar. Bunu oynayıp Avrupa maçına çıkmak ne kadar doğru olur? Biz bu maça daha çok dinlenip çıksak ülkemiz adına iyi olmaz mı? Bizim mücadelemiz bu. Biz bunu defalarca söylememize rağmen hem karşı takımın hem de TFF’nin bu tutumunu anlamış değilim. Daha önce Galatasaray’ın da Avrupa kupalarında mücadele ettiği zaman birçok kez maçlarının ertelendiğini biliyoruz. Neden bu tarihte oynatmaya çalışıyorlar, anlamış değilim.
Avrupa kupasını kazanarak tarihi kulübümüzün başarılarını taçlandırmak istiyorum: (Olympiakos eşleşmesini nasıl değerlendirirsiniz ve kupayı ne kadar istiyorsunuz, sorusu üzerine) İlk günden bu yana Avrupa’da gidebildiğimiz yere kadar gitmek istiyoruz, demiştim. Bunun ucu açık. ‘Biz kupayı alacağız’ demek keskin bir konuşmadır. Hayatta keskin konuşmam, yapamama ihtimalinizin olduğu şeylerin sözünü vermemelisiniz. Ben öyle bir insan değilim. Doğruyu söylerim hep. Çeyrek finale kaldık. İki takımı da eledik mi finaldeyiz. Avrupa kupasını kazanarak tarihi kulübümüzün başarılarını taçlandırmak istiyorum. Camianın bir evladı olarak bunu çok istiyorum. Hem lig hem Avrupa’da oynamak da kolay değil. Futbolcular Avrupa maçlarında seyahatlerden de çok zorlanıyor ama inşallah zor da olsa biz gidebildiğimiz yere kadar gidip günün sonunda da kupayı ülkemize getirmek istiyoruz. Olympiakos köklü bir takım. Yunanistan’da 3-4 büyük kulüpten biri. Önemli oyuncuları var. Kendilerini izlemeye başladık, analizleri yapıyoruz. Turu geçmek için elimizden geleni yapıyoruz. Tabi öncelik şu an için Adana Demirspor ve Süper Kupa. Maç maç gideceğiz. Tek sıkıntı 7’sinde oynayacağımız Süper Kupa. Hem TFF hem de rakibimizin ülke puanı için bize destek olmalarını beklerdik ama maalesef olmadılar.
İçeriden ve dışarıdan yeterli destek alamıyoruz: (Bütün istatistikleri alt üst ettiniz ancak şahsınıza ağır eleştiriler de geliyor, bunu nasıl karşılıyorsunuz, sorusu üzerine) Bir sürü istatistiğimiz var. Biz hala Avrupa’nın en çok gol atan takımıyız. Avrupa’nın en çok oyuna sonradan girip katkı alan takımıyız. 12 gol, 12 asistle. Oyuna giren oyuncuların ne kadar hazır olduğu ve bizim oyuna nasıl müdahale ettiğimizin göstergesidir. İkinci sırada Liverpool, üçüncü sırada Atalanta, dördüncü Atletico Madrid, beşinci Dortmund. Birinci biziz. 47 resmi maçın 38’ini kazandık. 124 gol atıp 40 gol yedik. 21 maçta gol yemedik. Ligin en fazla gol atan takımıyız. Avrupa’nın 5 büyük ligi ve Süper Lig’de 100 gole ulaşan ilk takım olduk. İkinci Leverkusen 85 gol. İlk defa ligde bir takım 10 maç üst üste kazanarak başladı. İsmail Kartal Fenerbahçe’nin başında 11 maç kazanan ilk Türk teknik direktör oldu. Süper Lig tarihinde 30. Maçlar itibariyle en fazla puan topladığımız, galip geldiğimiz dönemi yaşıyoruz. Üst üste beş maç deplasmanda kazanma rekorunu egale etti. Süper Lig’de 64 yıl sonra ilk kez bir takım altı deplasman maçında üst üste kalesini gole kapattı. 15 deplasman maçından 14’ünü kazandık. Kulüp tarihinin en fazla deplasman galibiyeti aldığı dönemi yaşıyoruz. Avrupa’da resmi maçlarda en fazla gol atan takımız. Liverpool ikinci, Sporting Lizbon üçüncü, Manchester City dördüncü, Club Brugge beşinci, Leverkusen altıncı, Galatasaray yedinci sırada. Daha bir sürü başarı daha var. Burada içeriden ve dışardan yeterli destek alamıyoruz. Biz ekibimizle çalışıyoruz, en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
Fenerbahçe’nin 8-10 puan önde olması gerekirdi: Sezon başından bu yana objektif olarak her iki takımın maçlarını da izlesinler. Acaba kim nerede nasıl puan kaybı yapıyor. Bizim şu an en az 8-10 puan önde olmamız gerekirdi. İçeriden derken eskiden bu kulübe hizmet etmiş insanlar, sadece bir maça bakıyorlar. Şampiyonluğa devam ediyoruz, Avrupa kupalarına devam ediyoruz.
Fenerbahçelilik başkanını, hocanı, futbolcunu, masörünü linç etmek değil: Sezon başından bu yana yaşananları da kimse konuşmadı. Yok A planımız, B planımız, C planımız yok diyorlar. Spor spikeri, yorumcusu Ersin Düzen ‘Öyle futbol adamları dostlarım var ki her maç Fenerbahçe puan kaybetsin’ diye bekliyorlar. İsmail Kartal’ın yerinde yabancı bir hoca olsa acaba bunları yapabilecek misiniz’ diyor. Kendisini de tanımam. FB TV’deki Ahmet arkadaşımız ‘Zaferin rengi filmi gibi oldu Fenerbahçe. Bir maç kaybetsin diye linçlesek diyenler var’ diyor. Sonra diyorlar ki biz Fenerbahçeliyiz. Fenerbahçelilik, başkanını hocanı futbolcunu masörünü linç etmek değil, destek olmak. Onların hakkını aramak. Her beraberlikte, en ufak bir şeyde hepimize bel altı vuruyorsunuz. Eleştiriler olacak ama biraz da pozitif, yapıcı olması lazım. Böyle Fenerbahçelilik olmaz. Tarihi rekorlar kırmış bir takımız. Şampiyon olabiliriz. Trabzon’da yaşananları da herkes gördü. Beni parlatın demiyorum, ihtiyacım yok. Ne yapacağımı biliyorum. İlk geldiğim ve kurşunlandığımız sene de aldığımız puanda futbolda ortada. İkinci geldiğimde de her şey ortada. Her geldiğimde ben puan rekorları kırmışım, istatistikleri paramparça etmişiz. Her şey güzel giderken içerideki Fenerbahçeli dostlarımızın daha sağ duyulu olması lazım. Bugün ben varım, yarın siz gelirsiniz. Fenerbahçelilik böyle olmaz. Başkanına, hocasına, futbolcusuna, armasına sahip çıkmaktır Fenerbahçelilik. Haksızlıklara uğruyoruz. Bir günde çıkın hakem şunu yaptı, Fenerbahçe şöyle haksızlığa uğradı, deyin. Bunlar olmasaydı bizim takımımız 10 puan önde olması gerekirdi, deyin. Bu algıyı kıramadığımız gibi bir de içerideki insanlar bize vurunca, sanki Fenerbahçe’de işler kötüymüş gibi algı yapılıyor. Sonra da camiamız çok kırılgan oluyor.
Sekiz maçın sekizini de kazanarak şampiyon olacağız: Diyorlar ki ‘Hep son dakikalarda gol atıyor.’ Ne güzel işte. Takım fizik olarak düşmemiş, inancını kaybetmemiş, son dakikaya kadar saldırıyoruz. Son dakikalarda atılan goller çok değerlidir. Tabii bir an önce 3-4’ü bulmak isteriz ama futbolda her zaman böyle bir şey yok. Kadıköy’e gelen takımları görüyorsunuz. Zaman geçiriyorlar, oyunu çirkinleştiriyorlar. Biz bunlarla uğraşıyoruz. Her gelen hakeme ‘Hocam lütfen buna müsaade etmeyin’ diyoruz. Maalesef biz gelen takımların yere yatmaması için hakemleri uyarıyoruz. Oyun hızımız düşüyor. Son dakikalarda gol gelince de ‘Vay niye böyle oldu.’ Ne güzel atıp kazanıyoruz işte. Bunun için her kulvarda mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Herkesin bir hesabı var, Allah’ın da var. Biz kendimize inanıyoruz. Sezon sonunda biz şampiyonluk olacağız. Hiç kimsenin puan kaybetmesine de ihtiyacımız yok, 8 maçın 8’ini de kazanarak şampiyonluk olacağız.
Kadıköy’e gelen takımlar zaman geçiriyor: (İç sahada takımın daha gergin olduğu ve bu nedenle kendi oyununu oynayamadığı fikrine katılıyor musunuz? Eğer öyleyse bunun önüne nasıl geçilir, sorusu üzerine) Çok fazla stres olduğumuzu düşünmüyorum. Gelen takımlar oyun hızımızı kesmek için her şeyi yapıyorlar. Hakemleri de uyarıyoruz ama rakip sürekli yere yatıyor. Pendik, Samsun, Trabzon, Alanya maçı… Hakemleri uyarmamıza rağmen en fazla kaleciye sarı kart gösterebiliyor. Türk futbolu için bir milat olup futbol adamları bir kural çıkartabilir. İlave olarak hakemlere inisiyatif verebilirler. Sakatlandıktan sonra 1 saniye sonra oyuna girmeye çalışan oyuncuları 3-4 dakika oyuna alma. Bir gol yesin bir daha yapabiliyor mu? Avrupa’da böyle yere yatma yok. Zor Avrupa maçlarına çıktık 11 galibiyet, üç yenilgi aldık. Bir tane oyuncumuzu yere yattığını gördünüz mü? Kadıköy’e gelen yere yatmaya başlıyor. Gol atmak için oyun ritmini yakalaman lazım. Biz bunu diyemiyoruz çünkü oyun durduruluyor. Takım içerisinde de doğal olarak stres başlar.
Herkesin takdirini alan, iyi bir oyun sitemimiz var: (İsmail, İrfan Can, Osayi, Szymanski, Tadic kariyer rekoru rakamlarına ulaşıyor. Dzeko gol krallığına gidiyor. Bunu nasıl planladınız ve bu oyuna oyuncuları nasıl ikna ettiniz, sorusu üzerine) Geçen yıl farklı bir sistem vardı, bu yıl ben kendi oyun sistemimi kurdum. Yabancı antrenörler bunun için sizden en az 2 sene zaman ister. Biz 12 oyuncu aldık, eski oyuncularla harmanladık. Bu sezon başı muhteşem bir giriş yaptık. Sonuçta herkesin takdirini alan, iyi bir oyun sitemimiz var. Sonrasında sakatlıklarımız oldu. Hep aynı bölgede sakatlılar yaşadık. Beş stoperimiz birden sakatlandı, dört orta saha oyuncumuz bir anda sakatlandı. Orada bir zorlandık. Avrupa maçlarında mağlup olduk. 16 yaşındaki gençlerle gittik. Elimizde tam kadro varken neler yaptığımız tüm dünya gördü.
Trabzon’da hakemlere maçı durdurmalarını ve ertelemelerini söyledim: (Trabzon’da yaşanan olayları; Türk futbolunun en önemli isimlerinden biri olarak nasıl yorumlarsınız, sorusu üzerine) Trabzonspor maçları her zaman gerilimi yüksek geçer. Nerede oynansa bu böyledir. Baskı altında oynanır. Trabzon’a gittiğimiz bizim için sezonun en önemli maçlarından biriydi. Rakibimiz aynı gün maçı kazanıp farklı 5’e çıkarmış bizim de mutlaka kazanmamız gerekiyordu. Rakip takım antrenörü Abdullah Avcı’nın planlarını biliyorduk, o da bizimkini tahmin ediyordu. Satranç savaşı olacaktı. Planı tutan biz olduk. 2-0 öne geçtik. Yaşanan olaylar oldu. Kafama maddeler geldi. Maçın sonuna kadar su şişeleri yedik. Sahanın içine atılan meşaleler, paralar var. Livakovic’in yüzüne para geldi. Hakemlere maçı durdurmalarını ve ertelemelerini söyledim. Dördüncü hakem Volkan Bayarslan bana ‘Maçı tehir edecek bir durum yok’ dedi.
Maç başından sonuna kadar vücuduma yabancı madde yedim, provoke etmedim: Abdullah Avcı doğruları bilsin. Devre arası koridorda yanıma geldi, ‘İsmail hocam bazı oyuncuların ısınırken tribünlere bakmasın, tahrik ediyorlar. Uyarırsan sevinirim, ortam gerilmesin’ dedi. Ben de ‘Peki hocam, teşekkür ederim’ dedim. Takımı topladım, sahadaki yedek oyuncuları da çağırdım. FB TV de çekti isterlerse görüntüleri de izletiriz. ‘Hiç kimse tribünlerle uğraşmasın, işimizi yapalım, 2-0 öndeyiz maçı kazanıp dönelim. Kimse hakemle tribünlerle uğraşmasın. Biz buraya kazanmaya, futbol oynamaya geldik’ dedim. İkinci yarı ne hikmetse karşı taraftan tribün saldırısına uğradık. Su bombardımanı yağdı. Sol tarafta Ferdi, Tadic, Oosterwolde tarafı bu yüzden felç oldu, durdu. Hiçbir atağa çıkamadı. Kalecimizin önüne meşaleler atıldı. Konsantrasyonumuz bozuldu. Panik başladı sürekli uzun oynadık. Sonuçta golden önce atılan meşaleler varken, sahayı bile temizlettirmedi hakemler ve golü yedik. Golü yiyince Trabzonspor iştahlandı. Sahadaki oyunlarının yanı sıra tribündeki saldırı temposu da arttı. Sonuçta kendi hatamızdan penaltı oldu. Maç 2-2’ye gelince hamle yaptım. Cengiz’le Mert Hakan’ı sakat sakat kadroya almıştım. Belki oynatabilir diye. Soksam 3-5 hafta oynayamazlardı. İki değişiklik yaptık ve oyun dengeye geldi. İkinci hücumda golü bulduk ve kazandık. Maç başından sonuna kadar vücuduma yabancı madde yedim ama hiç rol yapmadım, maçı provoke etmedim. Kafam yarıldı deyip ayılıp bayılabilirdim, böyle bir adam değilim. Maç oynansın diyerek sahanın içinde kalarak, bütün çabamı gösterdim. Yoksa biz farklı şekillere girsek maçı ertelettirebilirdik. Futbol kazansın diye iki camia arasında gerginlik olmasın diye oyun içinde kaldım. Sahanın içine girip su şişeleri topladım maç tamamlanması diye.
Oyuncum şişlense, futbol hayatı bitse kim hesap verecek: Şampiyonluk kaybedebiliriz ama dostluk kazansın tarafındaydık. Maç bitti iki yabancı oyuncuyla tokalaştık. Eren Elmalı’yla güzel sohbet ettik. Kaleci Livakovic bana doğru koştu ve sarıldı. Hatalı gol yedi, kaybetsek yıkılacaktı çocuk. Çocuk bana sarılırken titriyordu. ‘Sana mahcubum ama kazandık’ der gibi sarılıyordu. Ondan ayrıldım sahanın ortasına doğru gelirken, Trabzonspor’un menajeri var. Beyefendi birisi. ‘Hocam maçı kazandınız, tebrik ederimi, takımı içeri alır mısınız?’ dedi. Bende tamam dedim. Arkamı döndüm bizimkiler sahanın ortasında sevinmeye başladı. O sırada maskeli biri atladı sahaya. Arbede yaşanırken takıma içeri girin dedim. O yaşanan arbede de bir tanesi bizim futbolcuya saldırıyor, elinde de büyük bir şiş çıkıyor. Oyuncum şişlense, futbol hayatı bitse kim hesap verecek. Bu şiş benim oyuncumdan mı düştü? Bir tanesinde korner direğinin sivri tarafıyla futbolcumu kovalıyor. Vursa sakat kalsa kim hesabını verecekti?
Büyük bir güvenlik zaafiyeti vardı: Statta çok büyük bir güvenlik zaafiyeti vardı. Taraftarlar bu kadar kolay nasıl girdiler. Yüzü maskeli biri sahaya atlıyor. Trabzonlu mert insandır, Karadenizliler delikanlı insanlardır. Ben de Karadenizliyim. Rizeliyim. Sen sahaya atlıyorsun, niye yüzün kapalı, sen kimsin? Seni biri mi oraya gönderdi? Sahaya atlayarak kadar cesaretin var, yüzünü niye saklıyorsun? Büyük bir güvenlik zaafiyeti vardı. Maçında durdurulması gerekiyordu. Maç başından sonuna kadar çeşitli maddeler yedik, maçın tehir edilmesi gerekiyordu. Kaleci Yasin hocamız çok fena darbedildi. Yasin hocamız da Trabzonlu. Maçtan sonra dedesini görmeye gitti, Trabzon’da kaldı.
En fazla darp edilen oğlum oldu: Oğlum Emre’yi 5-6 kişi araya aldı. 6 sayfalık darp raporu var oğlumun. Kaburgalarında ezilme var. Bir gün hastanede kaldı benim oğlum. En fazla darp edilen oğlumdu. Bir baba olarak düştüğümüz durumu düşünebiliyor musunuz? Yıllar önce şampiyonluğa gidiyorum, kurşunlanıyorum ve şampiyonluğumuz gidiyor elimizden. Bu sene aynı şekilde Trabzon’da yaşananlara hayret ediyorum. Daha birkaç hafta önce kendi sahanızda farklı yeniliyorsunuz tribünlerde tepki olmuyor. Neden iki camia karşı karşıya geliyor, neden bizim maçlarda bunlar oluyor?
Trabzon taraftarının içine giren farklı niyetli insanlar var: (2015’te Trabzon’da ölümden döndünüz, otobüs kurşunlandı. O olay nedeniyle şampiyonluğu Galatasaray’a kaybettiniz. Yine aynı şehirde yaşanan bir olay ve şampiyonluk yolundaki rakibiniz Galatasaray… Ne söylemek istersiniz, sorusu üzerine) Trabzon taraftarlarının içine giren bence başka bir farklı niyetli insanlarında olduğunu düşünüyorum. Kolluk güçleri takip edecek. Bu kadar olaylar oluyor, şiş düşüyor üzerinden, bıçak var. 200-300 kişi sahaya atlıyor. Oyuncularım kendilerini savunmayacak mıydı? Birinin dayak yiyip, şişlenip, bıçaklanmasını mı bekleyecektik? Herhangi bir yere giderken biri size saldırsa, kendinizi ailenizi korumak için müdafaa bulunamaz mısınız?
Futbolculara kimsenin ceza verebileceğini düşünmüyorum: (Oyuncularınızın, özellikle Osayi, Oosterwolde, İrfan Can Eğribayat ve Batshuayi’nin PFDK’ya sevk edilmesi gündemde. Ceza alacaklarını düşünüyor musunuz, sorusu üzerine) Ceza meza kimsenin verebileceğini düşünmüyorum. Ne yapsın oyuncum kendini müdafaa etmesin mi? Bir iki kişi olsa münferit bir olay deriz. 200-300 kişi sahaya giriyor. Tabii ki kendilerini müdafaa edecek oyuncular. Asıl işin koridor kısmı var, o konuşulmalı. Koridorun köşesinde oyuncuları bekliyordum. Osayi, Fred geldi en son. Osayi geldi ve birisi ona vurdu. Kafasını duvara vurarak baygınlık geçirdi. Osayi’yi almaya gidiyorum. Onların antrenörü var Sarp. Beni tuttu, çocuk kötü niyetli değil. Bir şeyler diyor ama duymuyorum. Elim şişmiş neden oldu bilmiyorum. Üç metre önümde yatan Osayi’nin yanına gidemedim. Abdullah hoca geldi beni almaya. Bir anlık oldu her şey. Orada büyük saldırıya maruz kaldık.
Saha içinde ve dışında yaşadıklarımız ortada: Oğlum Emre’nin başı döndü, kustu. Ertesi gün İstanbul’da hastaneye götürdüğümüzde ‘Sizin o gece çocuk orada hastaneye yatırmanız gerekirdi’ dedi. Yasin hoca Trabzon’da kaldı, hastaneye gidemedi. Ertesi gün rapor almaya gitti Trabzon’da hastaneye, bakın onları da anlatmayım. Trabzon’daki dostlarımız çok üzülür sonra. Emre vücudunda buzlarla saatlerce yere yattı. Saatlerce kustu. Kiminin dudağı patladı kiminin kaşı açıldı. Herkes üzgün ama savaştan çıktıkları için. Maçı kazandığımız içinde mutluydular. Mahsun bir mutluluk vardı takımda. Bütün bu yaşananlarda sonra sanki günün sonunda biz suçluymuşuz gibi, oyuncular ceza alacakmış gibi bir algı var. Anlayamıyorum. Bu nasıl olur, inanamıyorum. Su şişelerini biz mi attık, kendi kendimize mi saldırdık, şişle adam benim adamıma saldırdılar, korner direğiyle saldırdılar. Oyuncularım kendini müdafaa ettiği için mi suçlu durumuna düştü? Sezon başından bugüne kadar birçok haksızlıklara uğradık. Büyük taraftarımıza sesleniyorum, buna rağmen şampiyonluk mücadelesi veriyoruz. Artık birlik beraberlik içinde takıma daha fazla destek olun. Yaşadıklarımız ortada. Neyle mücadele ettiğimizi, nelere karşı durduğumuzu görün. Sizden rica ediyorum. Önümüzdeki 8 maçı da kazanıp şampiyon olacağız. Saha içinde ve dışında yaşadıklarımız ortada. Gözünüzü açın.
Hırvatistan ayağa kalkmış durumda: (Livakovic’in ayrılmak istiyorum dediği iddia edildi. Bu doğru mu? Yabancı oyuncuların durumu ne, sorusu üzerine) Livakovic çok duygusal bir çocuk. İçine kapanık bir çocuk. Çok etkilendi. Şu an milli takımda, gelince ruh halini konuşacağız. Babası, ailesi Hırvatistan’da ayağa kalkmış durumda. 14 oyuncu veriyoruz milli takımlara, kim bu kadar oyuncu veriyor bu ülkede? Buna rağmen biz Avrupa’da, ligde mücadele ediyoruz. Sakatlarımıza rağmen, sezon balından bu yana uğradığımız haksızlıklara rağmen yolumuza devam ediyoruz. Oyuncular üzgün. Yaşananları tasvip etmiyorlar, inanmıyorlar. Niye diğer takımlar bize böyle davranıyor, diyorlar? Saha içinde yaşananlarla ilgili oyuncularımdan birçok şey geliyor bana. Gecemizi gündüzümüze katıyoruz başarı için. Artık bu maçtan sonra net her şey ortaya çıkmıştı.
2 Nisan’dan önce başkanla konuşacağız: (2 Nisan’da bir kongre olacak. Ligden çekilme gündemde. Siz ve futbolcularınız bu durumdan nasıl etkileniyor? Ligden çekilme kararı alınırsa, destekliyor musunuz, sorusu üzerine) Başkanımızla yöneticilerimizle daha net konuşma yapmadık. 2 Nisan’dan önce görüşmemiz olacak. Nasıl bir değerlendirme olur, kongrede ne olur, ona göre bizde başkanımızla kararımızı veririz.
Yaşananları gördükten sonra yabancı hakem istiyorum: (Yabancı hakem konusuna bakışınız nasıl? Kısa vadede çare olacağına inanıyor musunuz? Süper Kupa’yı yabancı hakem mi yönetmeli, sorusu üzerine) Yabancı hakem olsun. Her zaman hakemlere arka çıktım. Pendikspor maçından sonra ‘Gördüğünüzü çalın’ dedim, beni PFDK’ya sevk ettiler, ceza almam için. Ben kimseyi suçlamadım, hakarette bulunmadım. Başkaları neler söylüyor, hiçbir şey olmuyor. Ben hakemleri koruyarak konuştum PFDK’ya sevk edildim. Bunları gördükten sonra yabancı hakem olsun istiyorum.
Tadic ve Dzeko ile arkadaş gibiyim: (Tadic ve Dzeko takım kaptanları. Takımda bu iki isim size nasıl yardımcı oluyor, sorusu üzerine) Ben onlarla arkadaş gibiyim. Yeri geliyor hocalık, yeri geliyor ağabeylik, yeri geliyor arkadaşlık, yeri geliyor babalık yapıyorum onlara. Oyun planımızı hepsi benimsedi. Antrenmanlarımızdan da çok memnunlar. Birbirimizde memnunuz. Tabii ki eksiklerimiz var. Kimse tam değildir. Çok iyi bir birlikteliğimiz var. Çok şeffaf ve demokratik bir düzenimiz var.
Oosterwolde’yi stoper oynamaya ikna ettik: Oosterwolde geçen sezon ‘Böyle oyuncu mu olur, neden aldınız’ diyorlardı. Sezon başı kiraya verilecekti, ben görmek istedim. Sol bekte gelişimini sağladık. Sonra stoperlerde problem olduğunu anlayınca içeriden birini monte etmem gerektiğini düşündüm. Stoperde oynatmak istediğimi söyledim, kabul etmedi. Kaç hafta onunla uğraştım. Sonunda kabul etti, stoper oynamasını öğrettim. Avrupa’nın önemli kulüpleri Oosterwolde’yi soruyor. Devre arası istediler, vermedik. Aldık ekip olarak kulübe stoper olarak da kazandırdık. Satarsak çok ciddi bir geliri olacak. Başkaları yapınca, ‘onu oraya kaydırdı, öyle yaptı’ diye yere göğe sığdıramıyorlar. Biz neler yapıyoruz. Bizim yaptığımızı kimse niye anlatmıyor. Ferdi’yi sol bek yapan benim. Szymanski’yi 6, 8, sağ kanat oynatan benim. Serdar Dursun’u 10 numarada oynatan benim. Dertleri başka eleştirenlerin. Bir maç kaybetse de bunları linç etsek diye bekliyorlar. Konuşun da uğradığımız haksızlıkları anlatın. Bu takım neleri başarmış. Hala uğraşıyorsunuz, yeter artık. Siz nasıl Fenerbahçelisiniz?
Son viraja iyi başlayacağız: (Adana Demirspor maçına sakatlar yetişir mi, sorusu üzerine) Adana Demirspor maçına ful kadro hazır olacağız. Sakat oyuncular takıma dönüyorlar. Trabzon travmasını atlatmaya başladık. Allah’ın izniyle sakatlarda dönecekler. Son viraja iyi bir şekilde başlayacağız. Futbol adamları olarak Trabzon’da yaşananlar bir daha yaşanmasın. Futbol bir sevgidir, köprüdür, bağdır. Ülkemiz için mücadele ediyoruz. İnşallah bu bir son olur. Ders olsun. Sezon sonuna kadar en iyi şekilde sekiz maça hazırlanarak, şampiyon olacağımıza inanıyoruz. Camiamız takımımıza destek olmaya devam etsinler.