Açık Yapıt’a Londra’dan sonra bir ödül de İtalya’dan
Avrupa'daki 3 kupanın yarı finaline 5 İtalyan takımı yükseldi. Premier Lig ve La Liga'nın gölgesinde kalan İtalya tekrar cazibe merkezi olabilir mi? Bu soruya olumlu yanıt vermek zor görünüyor.
1990’yı yıllardan 200’lerin başına kadar İtalya ligi Serie A, dünyanın en iyi ligi olarak gösteriliyordu. Dünyanın en büyük yıldızları İtalya’da top koşturuyordu. Bundan 20 yıl önce aynı bugünkü gibi Inter ve Milan Şampiyonlar Ligi yarı finalinde karşılaştığında sahada Paolo Maldini, Andriy Shevchenko, Fabio Cannavaro, Clarence Seedorf, Hernan Crespo, Andrea Pirlo ve Javier Zanetti gibi yıldızlar vardı. 2016-17 sezonunda Juventus’un Şampiyonlar Ligi’nde finalini Real Madrid’e kaybetmesinden sonra çöküş başladı. Yaşanan şike skandalları, statların eski kalması ve ekonomik kriz İtalyan kulüplerini etkiledi. 2020 yılında Avrupa Ligi’nde Inter finale yükselse de İtalyan takımları başarısız bir dönem geçirdi.
Barcelona’da Messi, Real Madrid’de Ronaldo rekabetiyle La Liga, dev bütçesiyle İngiltere Premier Lig yeni cazibe merkezi oldu. Futbolcular ekonomik ve rekabet açısından Serie A yerine La Liga ve Premier Lig’i tercih etmeye başladı.
Geçen yıl Roma’nın ilk defa oynanan Konferans Ligi’ni kazanması İtalya futbolunun dönüş sinyallerini vermeye başladı. Bu sezonsa Şampiyonlar Ligi’nde Inter, Milan; Avrupa Ligi’nde Roma, Juventus ve Konferans Ligi’nde Fiorentina son 4 takım arasına kalmayı başardı. Milan’ın çeyrek finalde Serie A’da lider durumda bulunan Napoli’yi elemesi bile İtalyan futbolunun bu sezona damga vurduğunu gösterdi.
Bu başarıda en büyük pay ise kulüp teknik direktörlerinin. Napoli’de Luciano Spalletti, Milan’da Stefano Pioli, Inter’de Simone Inzaghi, Juventus’ta Max Allegri, Roma’da Jose Mourinho, Lazio’da Maurizio Sarri takımlarının yıldızı durumunda. Futbolcuların değerlerini yükselten bir performans sergiliyorlar. İtalyan ligini çok daha rekabetçi olmasında teknik direktör kalitesinin yüksekliği göze çarpıyor.
İtalya futbolundaki yükselişte dikkat çeken konu ekonomik olarak Premier Lig’in çok gerisinde kalan kulüplerin yaptığı akıllı yatırım ve transferler. Mesela Serie A’yı domine eden Napoli, Fenerbahçe’den Güney Koreli stoper Kim Min-Jae’yi ve Gürcü Khvicha Kvaratskhelia’yı şu andaki satış fiyatlarına bakıldığında çok ucuza transfer etmiş durumda. Bu iki isim Premier Lig’e çok daha yüksek bedellerle gidebilir. Milan’dan kaleci Mike Maignan, takım arkadaşı Rafael Leao ve Inter’den Lautaro Martinez de bu sınıfa sokabilir. Eskiden yıldızları ithal eden İtalyan kulüpleri artık kendi yıldızlarını yaratıyor.
Çok büyük transferler yapabilen Paris Saint Germain, Liverpool, Manchester United, Barcelona gibi takımların yanında İtalyan takımlarının bu çıkışı takdiri hak ediyor. Ancak bu başarının devam edip etmeyeceği konusunda büyük soru işaretleri bulunuyor. İtalya’da yapılan 1990 Dünya Kupası’ndan sonra statlara dokunulmadı. Fiziksel olarak statlarda maç seyretmek elverişli değil. Bu pazarlama konusunda büyük sıkıntı yaratıyor. Kulüp başkanları da ligin değerini arttırmaktan çok günlük menfaatlerin peşinde koşuyor. Ligde kazanılacak birkaç puanı, Serie A’nın küresel çekiciliğini arttırmaktan daha önemli görüyor. Birçok futbol otoritesi, “Gelecek yıl İtalyan futbolu aynı başarıyı tekrar edebilir mi?” sorusuna “Bilemeyiz” yanıtını veriyor. Bu yanıt bile İtalyan futbolundaki belirsizliğin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.