Erken gelen final: Son iki şampiyon karşı karşıya, Real Madrid-Manchester City
Futbolun beşiği İngiltere, kadınların futbol oynamasının önüne biri 1920 biri 1971'de olmak üzere iki kritik dönemeçte set çekti. Meksika'da yapılan bir Dünya Kupası hikayesiyle kadın futbolu...
Futbol dünyasındaki anlı şanlı birçok teknik direktörle oyuncunun oynadıkları zorlu bir karşılaşmadan sonra ‘Erkek gibi oynadılar’, ‘Adam gibi oynayın’ veya ‘Kız gibi sahaya çıkmışlar’ gibi cümleler kurduğuna görüldü. Kadınları futbolla özdeşleştirmeyen bu kafa yapısına en güzel yanıtlardan biri 1971’de Meksika’da düzenlenen turnuvada Azteca Stadı’nı dolduran 90 binin üzerinde kişi veriyordu. Bu büyük ilgiye rağmen kadın futboluna o dönemde çelme takıldı. İşte kayıp Dünya Kupası’nın öyküsü…
Futbolun beşiği İngilltere. Oyunun kuralları burada belirlenir. Kadınlar arasındaki ilk futbol maçı da 1895’te Londra’da oynandı. Birinci Dünya Savaşı sırasında, erkekler savaşta iken fabrikalarda işçi olarak çalışan kadınlar arasında futbol maçları seyirci buluyordu. 1920’de 53 bin kişi Everton’un stadyumu Goodison Park’ta, en ünlü kadın takımı Dick Ladies FC’nin bağış toplama maçını izlemek üzere toplandı. En az 10 bin kişi dışarıda kaldı. Ancak 5 Aralık 1921’de İngiliz futbolunun yönetim organı FA futbolun kadınlara göre bir spor olmadığına karar verdi, kendisine bağlı sahalarda kadınların sahaya çıkmasını yasakladı. Bu kadınların futbolda aldığı ilk darbeydi.
Kadın futbolu onlarca yıldır bastırıldı. Bazı kulüpler şirket sahalarında, halka açık sahalarda ve diğer spor sahalarında oynamaya devam etti. 1966 Dünya Kupası’nı kazanması futbola ilgiyi en üst düzeye taşıdı. 1967’de Tottenham FA Kupası’nı kazandığında, taraftar Patricia Gregory zafer geçit törenini izlerken aklına bir soru geldi: “Kızlar neden futbol oynamıyor?” FA yasağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Yerel gazeteye bir kadın takım kurma fikrini yazdı. Bazı kadınlar ona takıma katılmak istediğini yazdı. Evinin ön odasında bir ekip oluşturdu. Takımı için belediyeye gittiğinde önüne ilk engel çıktı. Ona ‘Yasak’ dediler.
Aynı anda Luton’da İspanya İç Savaşı sırasında vurularak yaralanan beş dil bilen bir otobüs şoförü Harry Batt’ın da kafası aynı soruyla meşguldü: Kadınlar niye futbol oynayamıyor? 60 yaşında olmasına rağmen enerjisi boldu. Luton’da takım kuracak oyuncuları bulmaya başladı. Chiltern Valley takımı hızla gelişti, yerel yetenekleri kendine çekti. Patricia Gregory ve Harry Batt, 1969’da Kadın Futbol Federasyonu (WFA) haline gelen ilk yönetim organının parçasıydı. 1970’e gelindiğinde WFA, FA’yı yasağını kaldırmaya ikna etti.
O dönemde profesyonel ligiyle kadın futbolunun en gelişmiş ülkesi İtalya’ydı. UEFA ve FIFA’nın henüz kadın futboluyla ilgilenmediği bir dönemde, bir grup İtalyan iş insanı Bağımsız Avrupa Kadın Futbol Federasyonu’nu kurdu ve uluslararası turnuvalar düzenledi. Bunlardan ilki İtalya’da yapıldı. İkincisi için Meksika seçildi. Altı takımdan oluşan turnuvanın sponsorluğunu İtalyan içecek devi Martini ve Rossi üstlendi. Firma, takımların her birinin uçuş, otel ve oyun malzemeleri dahil masraflarını karşıladı.
Harry Batt’ın bağımsız ruhu burada ortaya çıktı. Onun takımları çoğunlukla Chiltern Valley oyuncularından oluşuyordu ve bunlara diğer kulüplerden bazı üst düzey yetenekler de katılıyordu. Batt’ın takımı turnuvalara katıldı ve İngiltere olarak tanıtıldı. Bu durum kendi milli takımını oluşturma sürecinde olan WFA’yı kızdırdı.
Meksika’da Dünya Kupası düzenlemesi ve Batt’ın buna katılacağını açıklaması bardağı taşırdı. Turnuvadan iki ay önce WFA komitesi, Harry Batt’ın dahil olduğu hiçbir takımı tanımayacağını açıkladı. Batt kara listeye alınmıştı. bu aynı zamanda Chiltern Valley’in parçalanması anlamına geliyordu. Meksika’ya giden kadın futbolcuların başka en az üç ay ceza alacaktı. Batt yine de gayri resmi Dünya Kupası’na katıldı. Kadrosunda sadece ikisi 20 yaşın üzerinde olan 14 kişi vardı.
1971 ağustosunda turnuva başlamadan iki hafta önce Batt’ın tabeleleri Mexico City’e indi. Kendi ülkelerinde 10 taraftar bulabilirlerse kendini şanslı hisseden takım karşılama töreniyle şaşkına döndü. Onlara ilgi inanılmazdı. Takım otobüsünü kalabalığın içinden geçirmek için polislerin eskort yapması gerekiyordu. Oyunculara dünya yıldızı muamelesi yapıldı.
Kadroda bulunan ve o dönem 16 yaşında olan Trudy McCaffery neredeyse yürümeye başlar başlamaz futbol oynamaya başladı. Babası hakemdi. O maç yönetirken Trudy kenarda top sürüyordu. Ergenlik çağında bir erkek arkadaşı ona yüzük almak istedi. Ona şunu söyledi: Bana bir çift futbol ayakkabısı al…
Trudy gibi, 1971’de resmi olmayan İngiltere takımıyla Meksika’ya seyahat eden oyuncuların çoğu, küçük yaşlardan itibaren futbola takıntılıydı. Birçoğunun okuldaki erkek takımlarına katılması yasaklanmıştı. Küçük, hızlı bir kanat oyuncusu olan Gill Sayell, yerel bir erkek takımında oynamak için ‘Billy’ adında bir çocuk gibi davranmıştı. O da Trudy gibi 16 yaşındaydı. Takımın en küçüğü 13 yaşındaki orta saha oyuncusu Leah Caleb’di. Çoğu ilk kez uçağa binmişti. Uçuştan kaynaklanan yorgunluklarına rağmen birkaçı hemen röportaj için televizyon stüdyosuna götürüldü. Turnuvanın reklamları sürekli olarak televizyonda yayınlanıyordu. İlk maçlarına iki hafta vardı ve 1970 Dünya Kupası’nda İngiltere Millli Takımı’nın kaldığı otele yerleştiler.
Meksika halkı, İngiliz kadınlarını hemen benimsedi. Taraftarlar oyuncuların otelini kuşattı, antrenman sahalarına geldi, imza istedi. Onlara hediyeler yağdırdı. Nereye gitseler trafik kilitleniyordu. Trudy’nin egzotik sarı saçlarından neredeyse her zaman gazete makalelerinde bahsediliyordu ve ayrıca onun yüzlerce hayranı olduğu yazıyordu. Turnuva hazırlıkları sırasında Meksika gazeteleri, oyuncuların otellerinde, mağazalarda ve havuz başında çekilmiş fotoğraflarını ve ayrıca finalde kiminle karşılaşmak istedikleri konusunda cesur iddialarda bulundukları röportajları yayınladı.
İngiltere’den izin alamadıkları için Meksika gazeteleri ve stadyum skor tabelasında onlar İngiliz Bağımsızlar olarak adlandırmıştı. Etkinliğin kadın ve aile izleyicilerine hitap etmesini sağlamak için stadyum kale direkleri boyalı pembe çemberlerle süslendi ve takım tercümanları da dahil olmak üzere turnuva personeli kendine özgü pembe kıyafetlerle donatıldı.
Oyuncular rüya gibi 15 gün geçirmişti ancak Azteca Stadı’nda A Grubu’nda Arjantin ile karşısnda kabus gördüler. Yaklaşık 25 bin kişinin takip ettiği maçta yaşça küçük olmalarından dolayı ezildiler. Arjantin sahadan 4-1 galip ayrılırken 19 yaşındaki Kaptan Carol Wilson ayağından sakatlandı ancak oynamaya devam etti. Art arda sigara içen ve küfreden Harry Batt taç çizgisinde geziniyordu. Yanında takımın yönetilmesine yardım eden eşi June da vardı. Maskotları ise 10 yaşındaki oğulları Keith’ti. Sert oyuna isyan ettiler. İngiliz oyuncular perişan haldeydi. Harry Batt gazetecilere şunları söyledi: “Temiz İngiliz futbolu oynamaya çalıştık ama işler planladığımız gibi gitmedi… Kızlar paramparça oldu. Kanımızın peşine düştüler.”
Takım, otele döndüğünde saat akşam 6’yı geçiyordu. Bir sonraki maçları öğle vaktiydi; 18 saatten az bir süre kalmıştı. Rakip ev sahibi Meksika’ydı. Azteca’ya tekrar çıkarken şaşkınlardı. Trudy McCaffery’nin daha sonra otel not kağıdına yazdığı gibi Meksika’nın tamamı orara akın etmiş’ gibiydi. Klabalığın gürültüsü soyunma odasında yankılanıyordu. Tribündeki taraftar sayısı 90-95 bin olarak tahmin edildi. Bu, bir İngiliz kadın takımının yer aldığı bir maça şimdiye kadarki en yüksek seyirci sayısı olmaya devam ediyor.
Öğle vaktinde güneş tam tepedeyken oynanan maçta 16 yaşındaki forvet Yvonne Farr’ın bacağı kırıldı. Toplamda sekiz İngiliz futbolcu hastanede tedavi altına alındı. Maçtan sonra takımın büyük bir kısmının oksijene ihtiyacı vardı. Tabeleda yazan skor 4-0 Meksika lehineydi. Harry Batt, maç sonrası “Kızların 24 saatten kısa sürede iki oyun oynaması çok fazla. Bunu erkek futbolunda bile göremezsiniz” diyordu. Maç sırasında onlar aleyhine bağıran Meksikalı taraftarlar son düdükle birlikte onları alkışlamaya başladı. Dünya Kupası’nı kazanma şansını kaybetmişlerdi ama Meksikalıların gönlünü kazanmışlardı. Normalde elenmeleri gerekirken organizatörler onlara bir beşincilik-altıncılık maçı ayarladı. Hazırlanmak için altı günleri vardı ama bu yeterli değildi. Üç Meksikalı futbolcuyu kadrolarına dahil ederek Fransa maçına çıktılar. O maçı da 3-2 kaybettiler. Turnuva onlar için resmen bitmişti.
Danimarka, finalde 100 bin kişilik seyirci önünde 15 yaşındaki Susanne Augustesen’in hat-trick yaptığı Meksika’yı 3-0 yenerek turnuvayı kazandı. 1999 Dünya Kupası finalinde ABD’nin Çin’i penaltılarla yendiği karşılaşmayı California’da 90 bin 125 kişi seyretti. Resmi olarak rekor bu karşılaşmada bulunuyor. Wembley’de yapılan 2022 Dünya Kupası finalinde İngiltere, Almanya’yı 2-1 yenip kupayı kadırırken 87 bin 192 kişi tribünlerdeydi. 1971’deki taraftar sayıları kadın futbolunun potansiyelini göstermesi açısından büyük önem taşıyordu. Konuyla ilgili tanınmış iki eski tenis oyuncusu Venus ve Serena Williams ile eski futbolcu Alex Morgan’ın yapımcılığını üstlendiği Kupa 71 isimli bir belgesel de çekildi.
Batt ile aynı dönemde kadın futbolu için harekete geçen Patricia Gregory farklı bir yoldaydı. Önce WFA’nın fahri sekreter yardımcısı, sonra sekreteri ve en sonunda başkanı oldu. WFA, kendi resmi İngiltere kadın takımını kurmaya çalışıyordu. En sonunda WFA destekli İngiltere Milli Takımı, Kasım 1972’de İskoçya’yı 3-2 yenerek ilk resmi maçını yaptı.
Meksika’da kadın futboluna ilgi bazı girişimcileri herekete geçirdi. 1970 Dünya Kupası sırasında İngiltere adına halkla ilişkiler uzmanı olarak çalışan Ted Hart, 1972’de Wembley’de başka bir Kadınlar Dünya Kupası düzenleme fikriyle Batt’a yaklaştı.Hart, aralarında İngiliz Milli futbolcular Bobby Moore ve Geoff Hurst’ün de bulunduğu 1966 kahramanlarının desteğine ve 150 bin sterlinlik sponsorluk taahhüdüne sahipti. Hart, iki İngiltere takımının katılabileceğini öne sürdü; WFA tarafından oluşturulan bir A takımı ve Batt tarafından bir araya getirilen bir B takımı. Ancak iki grubun da önce baltalarını gömmeleri gerekecekti ama WFA’nın buna izin vermesi mümkün değildi. WFA, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapıp yapmayacağına iki şartla oy verdi. FIFA tarafından yasaklanmış hiçbir takım turnuvada olamazdı. WFA komitesi ikiye bölündü. Dünya Kupası için yapılan oylama iki kez 6-6 eşitlikle bitti. Dönemin WFA Başkanı Pat Gwynne, planı reddetmek için belirleyici oyunu kullandı. Ted Hart, WFA’yı kadın futbolunu geliştirme konusunda büyük bir fırsat teptiğini yazdı. WFA bunun yerine 1973’te Kadınlar Dünya Kupası’nın düzenlenmesini önerdi ancak o zamana kadar sponsorlar çekildi. FIFA’nın kadın futbolunu kendi kontrolü altına almaya başlamasıyla Kadın Dünya Kupası fikri uzun süre uygulanamadı.
WFA, Harry ve June Batt’ı oyuncuları ‘İngiltere takımında yer alma’ vaadiyle cezbetmekle ve kendisini ‘İngiltere Teknik Direktörü’ ilan etmekle suçladı. Batt ömür boyu men cezasına çarptırıldı. 1972’de Harry Batt bir kez daha WFA’ya geri dönmesine izin verilmesini istedi, ancak işe yaramadı. Harry Batt 1985’te öldü. Son işi Luton otobüs terminalindeki büfede çalışmaktı. Oğlu Keith’e göre kadın futbolundan çıkarıldıktan sonra bir daha asla eskisi gibi olmadı.
Futbolun beşiği İngiltere’de kadın futboluna ikinci kez darbe vuruldu. 1921’de yasaklamadan sonra 70’lerde de büyük bir fırsat kaçırıldı. FIFA, Meksika 1971’den tam 20 yıl sonra 1991’de ilk Kadın Dünya Kupası’nı Çin’de yaptı. İngiltere’de FA, 1993 yılında WFA’yı devraldı. 2000 yılında, 2003 yılına kadar profesyonel bir kadınlar ligi kurulacağını duyurdu. Kadınlar Süper Ligi’nin tamamen profesyonel hale gelmesi 2018’e kadar sürdü. Büyük ilerlemeler kaydedildi ancak kadın futbolunun durumu erkek futbolunun hâlâ altında.
Türkiye’de ilk kadın milli takımı 1995 yılında kuruldu. İlk maçını 8 Eylül 1995 tarihinde İstanbul’da Romanya ile yaptı; maçı 8-0 kaybetti. Türkiye Kadın Futbol Ligi 2021-22 sezonunda kuruldu. Dört büyükler Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un dahil olmasıyla ilgi artsa da kadın futbolu istenilen düzeyde değil. İnsan düşünmeden edemiyor… 1921’de yasaklanmasa ya da 70’lerde dalga yakalansa Türkiye ve dünyada kadın futbolu nerede olurdu?