Erdoğan’ın hesabına göre depremzedelere 4 milyar 605 milyon lira ödendi
2018'de AK Parti'den siyasete atılıp milletvekili seçilen Kenan Sofuoğlu geçmişe dair pişmanlıklarını anlattı. Son anda listeden çıkmak dahi istediğini belirten Sofuoğlu, Erdoğan'ın isteğini kabul etmesini hayatının en büyük hatası olarak tanımladı.
Kariyerinde beş SuperSport dünya şampiyonluğu bulunan Kenan Sofuoğlu siyasete atıldığı günlerle ilgili samimi açıklamalarda bulundu. Fatih Altaylı’nın YouTube programına konuk olan Sofuoğlu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın telkinleri üzerine yarışları bırakıp milletvekili olduğunu, ancak henüz seçim kampanyası sürecinde pes etme noktasına geldiğini söyledi.
2018’de milletvekili olma sürecinden bahseden Kenan Sofuoğlu “Vekilliğin bana göre olmadığını ilk haftada anladım. Adaylık sürecimin aylar öncesinde Cumhurbaşkanımızın Sakarya’ya bir ziyareti var. O yıllarda yarışıyordum ve çok da iyi para kazanıyordum, kariyerimin en güzel yıllarıydı. O zamanlar Cumhurbaşkanımız evime de geliyordu. Annemle milletvekillerinin samimiyeti de vardı. Bir kaza yapmıştım. Annem gidip vekillerden birini aramış, o da gitmiş Cumhurbaşkanı’na söylemiş. Sakarya’ya geldiğinde bana dedi ki ‘Artık yeter, ağabeylerin gitti, herkes gitti, bir sen kaldın hayatta, bırakacaksın’
Cevap olarak ‘Efendim ben o kadar kolay bırakamam’ dedim. Sezonum yeni başlamış, anlaşmalar var. İlk yarışı yapmışız, Avustralya’dan Tayland’a geçmem lazım. Deri mont var üzerimde karşılarken, çünkü motorla geldim. Cumhurbaşkanı’nı karşılayacağım, hoş geldiniz Sakarya’ya diyeceğim ve piste gidip antrenman yapacağım. Diğer sporcular da pistte bekliyor beni. Beni görünce ‘Hayır hayır, öyle bir şey yok, bitti. Motor yarışı yok, her şey bitti. Herkes burada şahit. Bitti kariyeri ve artık yarışmayacak. Biz bu çocuğun sağ salim yaşamının sürmesini istiyoruz’ dedi.
Boyun büktüm gittim. Sonra Berat Albayrak’la samimiyetim vardı, onu aradım ve olanları anlattım. ‘Sen lütfen kendisine söyle, anlaşmalarımı bozamam bu sezonu bırakamam’ dedim. ‘Tamam o detayları bilmiyordur, ben konuşup sana yarın haber veririm’ dedi bana. Yarın oldu telefon geldi, ‘Senin bırakman gerekiyor’ dedi bana.
Takımıma sakatlıklarımı bahane edip yarışmayı bıraktım. Beni Kawasaki’nin elçisi yaptılar, ben de uzaklaştım biraz takımdan. Derken aradan biraz zaman geçti erken seçim süreci başladı. Aday adaylıkları falan konuşulurken ben de konuşuluyorum hep. Partiler YSK’ya aday listelerini verecek ya, ben de diyorum ki şu listeler bir verilsin de ben de kurtulayım şu işten. Bir gün Cumhurbaşkanı telefon etti sabah, ‘Kenan sen milletvekili olmak istiyormuşsun’ dedi.
‘Hayır efendim, benim aday adaylığım da yok, öyle bir şey talep etmedim’ dedim. ‘Peki bizim için olur musun Sakarya’dan’ dedi. Ben de ‘Efendim bırakın dediniz bıraktım, eğer gel derseniz de gelirim, siz ne derseniz yaparım ben’ dedim. ‘Hayırlı olsun’ dedi, akşama listede üçüncü sıradan aday olduğumu gördüm.
Ertesi sabah telefon geldi, toplantıya çağırdılar. Hayatımda ilk defa AK Parti binasına gittim. Toplantıya gittiğimde paraşütle indiğimi anladım. Kimse beni hoş karşılamadı, orada çünkü herkes kendi adayını istiyordu. ‘Nereden çıktı bu başımıza’ der gibi baktılar. Hemen seçim çalışmalarında görevlerim verildi. Bu işlerle alakası olmayan birinden öyle şeyler istendi ki…
Etrafımdaki insanlardan talepler başladı, ‘Ne oluyor, nereye gidiyor bu hayat’ diyorum kendi kendime. Derken bayram girdi araya. Ben bayram sabahları namazdan çıkıp annemin evine gider bayramlaşırım. Bayram sabahı dediler ki ‘Hayır, namazı şu camide kılıyorsun, şu şu ilçelere gidiyorsun, sonra ailenle bayramlaşırsın’ Dediklerini yaptım, öğleden sonra gidebildim annemin yanına. Yorulmuşum, uyudum sonra uyandım ve hemen danışmanlardan birini arayıp ‘Beni hemen Cumhurbaşkanı neredeyse oraya götürün, ben bu işi yapamam, beni çıkartın listenizden’ dedim. Üç haftada mahvoldum. Taleplerden, isteklerden, şuraya git, buraya git demelerden… Cumhurbaşkanı bana yarışları bıraktırdı ve ben rahat hayat yaşayacaktım.
Bana dediler ki ‘Sakın, öyle bir şey yapamazsın. Biz sana güvendik, bunu kullanırlar’ diyerek beni caydırdılar. Seçime bir hafta kala Cumhurbaşkanı Sakarya’ya geldi ve ben dedim ki bu sefer burada kesin bırakacağım. Araştırdım kendim, listeden alınsam ne olur diye. Baktım bir şey olmuyormuş, alt sıradaki yukarıya kayıyor. Cumhurbaşkanı’yla konuşmayı beklerken Berat Ağabey (Albayrak) geldi, ‘Nasıl gidiyor, alıştın mı’ dedi. Hiç alışamadığımı söyledim. ‘Cumhurbaşkanı’nı bekliyorum, beni listeden çıkarın diye söyleyeceğim ona’ dedim.
Berat Ağabey bana yine ‘Sakın’ dedi. ‘Bak ne kadar yorgun, görüyorsun, zor yürüyor. Her gün bir yeri gezip seçime hazırlık yapıyor. Sana güvenmiş ve bir şey emanet etmiş, ona bunu yapma’ dedi. Öyle deyince yine kilitlendim ve orada anladım ki ok yaydan çıkmış. Gittim diğer vekillerin arasına katıldım, anladım ki mecburum ben buna, milletvekili olacağım.
Derken Ankara serüvenleri başladı. Ankara’ya gidip gelmeler sürekli. Yapamayacağımı ben daha vekil olmadan anladım ama işin içinden çıkamadım. Bir yandan motorla yarışmayı özlüyorum. Tek tesellim Toprak’ı (Razgatlıoğlu), Can’ı (Öncü) yetiştiriyorum. Enerjimi o çocuklara sarf ediyorum. Birkaç hatam da oldu o dönem, ayaklarımı uzattığım fotoğraf falan… Ateşten bir gömlek o vekillik. Bunu giymişiz, farkında da olmamışız. Cahilce bir şey yaptım. Ben bundan istifa etmek de istedim. Aradım Naci Bostancı’yı, ‘Ağabey artık kaldıramıyorum yediğim hakaretleri küfürleri. Evimizde huzur kalmadı, ben ayrılıyorum’ dedim.
Zaten Cumhurbaşkanı’yla arada artık perdeler vardı. Milletvekili olunca görüşmek daha bile zorlaştı. Zaten artık görüşmeye bile çalışmıyordum. Ben artık bir yerden sonra bıraktım. Cumhurbaşkanı’nın olduğu programlara bile gitmemeye başladım, günün bitmesini bekliyordum sadece. İstifa etmek istediğimi söyledim Naci Bostancı’ya daha ilk yılımda.
Naci ağabey bana ‘Yapamazsın, öyle bir şey yok. Orada bir koltuk sayısı var ve limitlerdeyiz, bırakıp gidemezsin. Biz bunu zaten açıklayamayız Cumhurbaşkanı’na’ dedi. Tabii bir hafta sonra denemek için Erdoğan’ın bir programına gittim. Helikopterle Sakarya’ya geliyor, protokol gereği milletvekili giremez oralara. ‘Ben gideceğim!’ dedim. Kızacaksa da kovacaksa da neyse ne artık, kurtulayım. Buluştuğumuzda aldı beni hiçbir şey yok gibi ilgilendi. Partinin içinde çok ağır laflar edilmişti bana ama Cumhurbaşkanı benimle çok ilgili davranınca, bu olaylarla alakalı kızmayınca bile yapamadım bir şey, diyemedim.
Fatih Altaylı’nın ‘Bir daha yapmazsın herhalde vekillik’ söylemine de yanıt veren Sofuoğlu “Yok. Hayatımdaki en büyük hatalardan biri Cumhurbaşkanı’na o telefonda vekilliği yaparım demekti. Bilseydim biraz yapmazdım. Deli divane gibi atladık, ne derseniz yaparım efendim modundaydım. Orada büyük bir hata yaptım. Milletvekilliğini yaparım demek hayatımın büyük bir hatasıdır” dedi.