Fenerbahçe liderlik aşkına Mersin’de
Göğsü daralıyor, yüreği kanıyor Fenerlinin. Oysa ne hayaller kurmuştu bu maç için. Hâlâ var bir umut? Bakalım ne kadar tutunabilecekler? Bu derbiye makulbir ruh haliyle çıkabilecekler mi? Sonucu kalite mi belirleyecek, duygular mı? Göreceğiz.
Böyle olmayacaktı aslında. Ne olursa olsun başa baş gelmeleri gerekiyordu buraya. İki takım, futbolumuzu esir alan komplo teorileri gereği ölüm kalım maçına çıkacaktı. Dananın kuyruğu buraları görecekti. Öyle olmadı. Bu maç aslında Fenerbahçeliler için harika geçmesi gereken bir sezonun son bükülme noktasıydı. Şimdi bükemedikleri bilekle karşı karşıyalar. Galatasaray ise bu memleketin en ‘winner’ (kazanan) takımı olduğunu bir kez daha ispat peşinde. Cim Bom’u yan tarafta Uğur Vardan yazdı 10Haber’e. O yüzden ben Fenerbahçe’nin penceresinden bakayım. O ‘pencerenin’ hava almayan aralığından…
Aslında hâlâ umut varsa, matematik bile duygusallaşıp bir ihtimal daha var diyorsa derbiye ona göre çıkılır. O minicik umudun peşinden koşulur. Ama öyle değil Fenerbahçelinin psikolojisi. Ligi kaybetmelerinin öncelikli başka nedenleri var. Sezon boyunca, hiç bitmeyen ‘masa başı oyunları’ndan hesap soramadıklarına hayıflandılar. Bir türlü olduramadıklarına üzüldüler. 10 senedir benzer şeyler yaşamaktan yıldılar. O yüzden maça bakamıyorlar ki!
Keşke öyle olmasaydı. Keşke kalecileri karşılaştırarak başlasaydık işe. Muslera’nın böyle maçları ne kadar sevdiğini artık çok iyi biliyoruz. Ama kaleci antrenörünü değiştirdiğinden beri form durumu ciddi şekilde yükselen Livakoviç’in son haftalardaki kurtarışlarının altını da çizebilseydik…
Sarı-Lacivertlilerin bu kadar iyi bir stoper koleksiyonuna sahip olmasına rağmen bir türlü istikrarlı bir tandem bulamamış olmasını Icardi açısından değerlendirsek fena mı olurdu? Çağlar’ın yavaşlığı mı yoksa tecrübesi mi ağır basacak diye sorsak, Djiku’nun kesiciliğinden, kart görme sınırına yakın olmasının kritikliğinden bahsetsek fikir jimnastiği olmaz mıydı?
Defansta asıl sorunun ise Ferdi’nin fizik gücünün giderek düşmesi ve bu yüzden Oosterwolde’nin oynaması durumunda ters kanatta zorlanması değil mi? Sakatlıktan yeni dönmüş olsa bile Osayi’nin önemi üzerine iyi makale yazılmaz mı?
İsmail-Fred çifti bozulunca Fenerbahçe’nin aksadığı ortada. İsmail Hoca’nın istediği verimi bir türlü alamadığı Kruniç’le Fred’in son yılların en iyi ikilisi Torreira-Kerem’le baş edip edemeyeceği hayati bir soru işareti olmaz mı? Yine de Fred’in bu ligin en iyi oyuncusu olduğunu tam da kanıtlaması gereken gün bugün değil mi? Yanında Kruniç yerine Djiku’yu tercih eder miydi? İyi de gelemiyoruz ki buralara?
Malum, iki takımın da asıl ağırlık merkezi önde. Szymanski atamıyor, ama futbolun skor dışındaki bütün üretkenliği sahada gösteriyor. Cengiz ise arada atıyor ama hiç etkin değil. Tadiç bu takımın akışkanlar dinamiğini belirleyen isim. Bu üçlünün değişmeyeceğini beklemek makul. Peki Sarı-Kırmızılılar karşısında yeter mi? Tartışmak güzel olmaz mıydı?
Ve geldik en uca… Hangi santrforla oynardınız siz? Bu maç ölüm kalım maçı olsa kimi, olmasa kime verirdiniz formayı? Böyle bir maçta Dzeko’dan vazgeçmek aslında ondan külliyen umudu kesmek demek değil mi? İyi de Batshuayi’nin verimi de ortada. Ben bu maçı çok kritik görsem Dzeko’ya, serbest bıraksam Batshuayi’ye güvenirdim. İsmail Hoca’nın bir türlü bitmeyen, daha da önemlisi kendini ispat derdiyle harlanmış gerginliği, görece ‘gevşek’ Batshuayi’yi kaldırır mı? Ama interrail’cı gibi gezen Dzeko’dan da pek haz etmiyor. Ne olacak şimdi? Hem gergin olup hem de Batshuayi ile maça çıkılmaz gibi sanki. Bunları konuşmak çok zevkli değil mi? Ah ki ah!
Asıl kritik nokta yedekler aslında. Bu maçın tarihinde yedeklerin döndürdüğü çok maç var. Galatasaray kulübesi parıl parıl parlıyor. Peki Fenerbahçe’de kim gelecek kenardan? Gerginliğe çarpan etkisi yapacak Mert Hakan mı? Sezonun hayal kırıklıklarından Zajc mı? Asıl sorun orada galiba. O yüzden ilk 11’le almak zorunda Fenerbahçe. Peki ilk derbide oyunu tamamen paralize edip istediğini aldığını düşünen İsmail Kartal böyle bir İskoç Gambiti dener mi? Pek ihtimal vermemek lazım. Konuşamıyoruz ki!
En çok da şuna hayıflanıyorum. Böyle bir sezonun sonunda nefis bir teknik direktör kapışması hayal ediyordu insan. Puanlara bakınca bile mümkün gibiydi bu. Ama şu anda bambaşka dünyalardayız. Bir mucizeyle bizi tersine ikna eder mi Fenerbahçe kenar yönetimi? En çok da bu konuda şüphe etmiyor mu Sarı-Lacivertliler?
İşte böyle bir ruh haliyle çıkıyor Fenerbahçe derbiye. Çok sıkışmış ve çok depresif bir ruh hali bu.
Bakalım ne olacak? Meşin yuvarlak şeklinin ispatına mı soyunacak, yoksa görünen köyün kılavuzu maçı kenardan mı izleyecek?
Göreceğiz…