Sevgili günlük…

9 Aralık 2025

01.12.2025, İstanbul

Ankara’dan dün akşam üstüne doğru döndük. Ankara’nın kasvetli atmosferi bir süre üstümden gitmeyecek belli ki. Doorstep’te dostlarla bira. 

05.12.2025, İstanbul

Neden bu ruh hali içindeyim bilmiyorum. Her şeyden, herkesten kaçma isteği var içimde. Neyse ki yarın Berlin’e gidiyorum. Bir haftalığına da olsa. Hava çok soğuk ve güneş öğleden sonra dört gibi elini eteğini çekiyor olsa da dünyadan. İnsanların sosyal medyada yazıp çizdiklerinden etkilenmediğimi iddia etsem de, hiç olmadığımı düşündüğüm şeylerle itham edilmek üzüyor beni. Kibirli olmakla örneğin. O kadar uzak ki bu durum bana. Beni yakından tanıyanların bildiğini düşünüyorum bunu. Twitter’ı kapatmaya karar verdim. Instagram’ı Levent’le yaptığımız iş için kullanıyor olmasak, onu da kapatmak istiyorum. Yalnızca yazdığım kitaplarla ya da yazılarla var olmak istiyorum aslında. Ortalıklarda gözükmemek, kapımı, hastalarım hariç insanlara kapatmak..

Oğlumla ve kızımla vakit geçirmeyi özledim. Onların koşulsuz varoluşlarıyla; bunun sayesinde samimi ve olduğum gibi olabilmeyi özledim. Hiç kimseye hiçbir şey kanıtlamaya ve anlatmaya çabalamadan. Tezimin bitirmek zorunda olduğum bölümüne odaklanarak suçluluk duygusundan sıyrılmak. Ne kadar soğuk olursa olsun Noel coşkusuyla rengarenk ve cıvıl cıvıl olan Berlin meydanlarında üşümemeye çalışarak dolanıp alışveriş yapmak istiyorum. 

Güzel bir Alman polisiyesine başlamak ve uykudan göz kapaklarım düşene kadar okumaya devam etmek. 

Güzel bir 2026 ajandası satın alacağım kendime ve güzel kalemler. Sınırlarımı çizdiğim, kimsenin suistimaline ve saldırılarına izin vermediğim bir yeni yıl inşa edeceğim kendime.  

07.12.2025, Berlin

Sonunda Berlin. Rahat, rötarsız bir yolculuktan sonra Berlin. Oğlum henüz uyuyor, ben en sevdiğim kafelerden birinde kahve croissant keyfi yapıyorum. Süddeutsche Zeitung’un hafta sonu baskısını aldım hemen, zevkle sayfalarını çeviriyorum. Yeniden elimde gerçek bir gazete tutuyor olmanın hazzıyla. Kendimi özgürleşmiş hissediyorum ve bu bedenime bile etki ediyor. Bugün oğlumla bit pazarına gideceğiz. Evin kimi eksiklerini almamız lazım. Hepsini bit pazarından olmasa da. 

İkinci kahvemi beklerken çok hoş bir diyaloğa tanık oldum. Yaşlı bir Amerikalı, o da kahvesinin hazırlanmasını beklerken kahveyi hazırlayan genç kadınla sohbet ediyordu. Genç kadın ona nereden olduğunu sordu. Boston’lı olduğunu söyleyen yaşlı adam da genç kadına aynı soruyu sordu. Genç kadın aslında Fransız olduğunu belirtti. Neden Berlin’e geldiği sorulduğunda da, âşık olup bir Almanın peşine takıldığını ama şimdi burada mutlu olduğunu anlattı. Arada ben de bir şeyler söyledim elbette. Berlin’in ortasında bir Amerikalı, bir Fransız ve bir Türk İtalyan kahvesi ve Viyana çöreği eşliğinde dünyaya ve hayata merhaba dedik.

İnsanın hayatını nasıl yaşamak istediğiyle ve nasıl yaşamak zorunda kaldığı arasındaki mesafe, onun ruh halini her şeyden çok etkiliyor. Bu da aslında yalnızca bir psikolojik problem değil elbette. Nerede doğduğumuz, nasıl bir ailemizin olduğu, tarihin hangi dönemine rast geldiğimiz, içine doğduğumuz kültür, cinsiyetimiz, ekonomik durumumuz bu farkı belirleyen önemli etkenlerden ilk akla gelenler. 

Bit pazarında hiçbir şey bulamadık. On çift yün çorap alıp döndük. Kullanılmış çoraplar değil elbette. 

08.12.2025, Berlin

Bu sabah kahvemi içerken Almanya şansölyesi Merz’in İsrail ziyareti sonrasında yaptığı açıklamaları okuyunca kanım dondu. İsrail’in koşulsuz destekçisi olduklarını, Filistin’i tanımalarının söz konusu olmadığını söyledi. Her şeyin bu kadar çirkin ve kirli olmasına, kalmasına izin verebilmek için gerçekten politikacı yüzsüzlüğü içinde mi olmalı? Hayatını azıcık da olsa belli evrensel değerler doğrultusunda yaşamak isteyen ve etik konusunu önemseyen insanların politika içinde olmak istememesi durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor elbette. Nazizmi neredeyse açıkça destekleyen ve göçmenlerin ülkeden gönderilmesini isteyen bir partinin, AfD’nin ülkenin ikinci büyük partisi durumuna gelmesinin hiç kimseyi endişelendirmiyor olmasına ne demeli peki? Yalnızca lafta kalan protestolar ve ne kadar endişe edildiğine dair zırva açıklamalar. 

Güzel şeyler de oluyor. Mustafa Altıoklar Almanya’da uzun metrajlı bir film çekti ve onun kurgusunu tamamlamak üzere. Altıoklar Berlin’de kendine yepyeni bir hayat kurmayı başarmış önemli bir isim. Hangi yaşta olursanız olun yeniden doğabilir insan, Phoenix misali. 

Günün süsü İsmet Özel’den olsun: Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın başından başlayabilirim.  

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.