‘Aşk oyun değil’ ama…
Ayfer, Başak, Melis, Dirmit, Meryem, Melek, Ayten, Handan. Her biri kendi öyküsüyle, kadınlık deneyimini anlatıyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, tavsiye ettiğim altı kadın oyunundan, sekiz kadın karakteri sunmak istedim. Kutlu olsun!
Sırasıyla; çocuklarını yalnız büyütmüş anneanne, ev işçisi anne, tutunmaya çalışan oyuncu torun. Yaşam öyküleri ve kadınlık deneyimleri İstanbul’un dönüşümüyle iç içe geçmiş üç İstanbullu kadın. Kişisel olarak beni en çok etkileyen, en aklımdan çıkmayan kadın oyunun, üç ‘manyak’ kadını.
Murat Mahmutyazıcıoğlu yazmıştı, bir erkek kalem, bir kadın hikâyesini ne kadar pürüzsüz, sorunsuz yazabilirse o kadar iyi bir bakış ve dille. BAM İstanbul’dan iki kez, İBB Şehir Tiyatroları versiyonundan da bir kez gördüm bu oyunu. Bu üç kadın, şehrin 50’lerden bugüne dönüşümünü; mensup oldukları aile, hayatlarındaki erkeklerle, birbirleriyle ve aynı zamanda kendileriyle ilişkileri üzerinden öyle tatlı bir dille anlatıyor ki. Her birine ayrı ayrı sarılmak, “Anlıyorum seni” demek geliyor insanın içinden.
Şebnem Köstem, Yeliz Şatıroğlu ve Esin Umulu sandalyelerinden kalkmadan taşıyor bu üç kadını. Favori sahnem kadınların kulaklarına çocukluktan itibaren doldurulan ‘korkularla’ dolu ‘rüya sahnesi’. İzlemediyseniz izleyin, mümkünse ailenizin kadınlarını da alıp gidin. Bize en çok birlikte kahkaha atmanın iyi geldiğini anımsamış olursunuz…
📌20 Mart Çarşamba, 20.30’da Ümraniye Sahnesi’nde.
Hayalbaz, neşeli, maceraperest, komik, çok meraklı, çok zeki, yaratıcı, taklit ustası… Elinde taşıdığı, saksıdaki en yakın arkadaşı çiçeği Kepçe kadar umut dolu bir genç kız: Dirmit. Asıl yaratıcısı Latife Tekin. ‘Sevgili Arsız Ölüm’ün unutulmaz anlatıcısı.
Köyden kente göç eden muhafazakâr, kalabalık bir ailenin kızı. Büyük şehirde, tuhaf hurafelerin arasında, sıkıştırıldığı evin içinde kocaman bir dünya kurmuş; “gezdiriyor kendini”. Tiyatro Hemhal yapımı ‘Dirmit’, 2017’den beri sahnede; son birkaç senedir ise ayda yılda bir tiyatroya gidenlere kadar herkesin dilinde! Bunda hem uyarlamanın çok incelikli bir dille (Hakan Emre Ünal ve Nezaket Erden tarafından) yapılmış olmasının hem de Nezaket Erden’in son derece doğal bir yetenek sergilediği, müthiş oyunculuğunun etkisi var.
Dirmit bize ‘durmamanın gücünü’ anımsatıyor. İçimizin, elinde tuttuğu çiçek gibi tomurcuklanmasına vesile oluyor. Yine hem çok gülecek, biraz da ağlayacaksınız. Görmediyseniz kendinize 8 Mart hediyesi yapın…
📌18 Nisan Perşembe CKM’de.
Dans tutkusu karnında ateş olup parmak uçlarından atmosfere yayılmış bir kadın. Dans etmezse, ama ille de kendi bildiği, ‘Hayfa’sının ona senelerce bellettiği gibi dans etmezse ölüp gidecek sanki. Meryem; oyunun adında duyurulduğu üzere, dansöz.
Ankara sokaklarından öyküler yaratmakta mahir bir kalem olan Şamil Yılmaz’ın incelikli ve çok titiz kaleminden çıkmış bir kadın. Ankara’da pavyon şarkıcısı annesiyle bir ‘kondu’da yaşıyor. Mısırlı dansöz Hayfa’dan ‘dansın özünü’ öğrendikten sonra, Ankara’da pavyonda dans etmeye başlıyor bir gün. O günden sonra annesi, sevdiği Murat, patronu İhsan’la çevrelenen ‘yeni dünyası’nda dans da değişiyor, Meryem de…
Meryem’le tanıştığınızda, karşınızdakinin bildik pavyon/dansöz ya da şiddet mağduru kadın öykülerinden biri olmadığını hızla fark edeceksiniz. ‘Dansöz’, salt bir ‘dansöz’ hikâyesi değil; aynı zamanda ‘bakmak’ üzerine küçük bir manifesto girişimi zira… ‘Seyir’, ‘iktidar’, ‘baskı’, ‘erk’ kavramları üzerine düşündüren bir iş. Aynı zamanda bir özsavunma öyküsü. Meryem size ‘tutkuyu’ anımsatacak. Mek’an Sahne’den…
📌8 Mart Cuma 20.30’da Koma Sahnesi’nde.
Taşrada büyüyen bir kız çocuğu. Kabuğundan sıyrılmaya çalışan bir genç kız. Büyük şehirde tek başına ayakta durmaya çalışan bir genç kadın. “Yaşanmaya devam eden” bir hikâyenin, gerçek karakteri. Melek. Çok yakın, çok tanıdık bir otobiyografik hikâye.
Hikâyenin sahibi ve oyuncu Melek Ceylan bir camekanın ardında, bu pek tanıdık öyküsünü, alışılmadık bir usulle anlatıyor. Camın ardından sesini duyurması, hikâyesini paylaşması mümkün değil çünkü. Duyulmuyor sesi. Zaten “Yut sesini” ikazıyla büyümüş. Anlatmak için yeni yollar deniyor ve buluyor Melek de…
Çantasından çıkardığı kalemlerle cama çizerek, yazarak, bedeniyle anlatarak devam ediyor. Melek Ceylan duyulmak isteyen bütün kadınlar adına o camın arkasında, “Bağır, herkes duysun” diye cesaret veriyor. Ayakta durma öyküsüyle de duyulma yolunda verdiği mücadeleyle de ilham veriyor. Salih Usta’nın yönetimindeki oyunu, bir camın ardında mutlaka yakalayın!
📌23 Mart Cumartesi, 18.30’da Moda Sahnesi’nde.
İlk bakışta “Çok çekmiş, yazık…” diyebileceğiniz bir kadın belki de. Ama hiç de öyle değil. Zeki, komik, yetenekli, sarkastik, dirayetli, güçlü ve öfkeli. Pavyonda tuvalet temizlikçisi. Ayten.
Kadıköy Emek Sahnesi’nin oyununu Alis Çalışkan yazdı, Ayten’i Pınar Güntürkün büyük bir maharetle hayata karıştırdı. Pınar Güntürkün’ün gerçekten Ayten’in ta kendisiymişçesine sunduğu müthiş performans, oyunun en güçlü yönü. Ama Ayten’den öğreneceğimiz çok şey var. Düştüğümüzde kalkabileceğimizi, öfkemizi diri tutarsak dünyaları tersine çevirebileceğimizi, en dipteki öykülerden bile zekice bir mizahla gülerek çıkabileceğimizi…
İki çocuklu, pavyon tuvaletçisi Ayten’in öyküsü hem dramaturjik bakışıyla hem de doğal ve etkili oyuncu performansı ve rejisiyle, klişe ‘kadına yönelik şiddet’ öykülerinden ayrışıyor. Ayten’in özsavunma öyküsü, kadın mücadelesinin sesini hep yüksek tutmamız gerektiğini bir kez daha anımsamamızı sağlayan türde…
Buraya kadar bahsettiğim kadınlardan bambaşka bir profil. Mimar. Zengin. Evli. Kocaman bir kızı var. Ne yoksulluk çekmiş ne ömrü pavyonda geçmiş… Ama Ayfer, Başak, Melis, Dirmit, Meryem, Melek ve Ayten’in olduğu bir masaya ilişse, kendini hiç yalnız hissetmeyecek. Kadınlık deneyimlerinde, babasıyla, annesiyle, kocasıyla olan ilişkisinde yaşadıklarında sayısız yerde ortaklaşacak.
Bize Handan’ı getiren ‘Toz’, dört başı mamur bir kadın hikâyesi… İçinden Türkiye’nin yakın tarihinden, dönüşen İstanbul’dan, bir aileden anlar geçiyor. Zerrin Tekindor’u sahnede tek başına izlemenin verdiği yüksek keyif bir yana; duygusal tonuyla izleyeni çarpıp geçen bir kadın oyunu… Yazarı Murat Mahmutyazıcıoğlu ‘Toz’da bu kez, Handan’ı çocukluğundan bugüne getiriyor. 60’lardan bugüne git gelli bir yolculuğa çıkarıyor bizi Handan’ın zihninde. Handan’ın, beklenmedik bir şekilde kapıyı çekip kendini metroda bulduğu bir anın peşinde… ‘Toz’ bittiğinde Handan’ın yanına sokulup, “Yalnız değilsin” demek isteyebilirsiniz. Hesaplaşmasına devam etmesi için ona güç de verirsiniz belki…
📌13 Mart Çarşamba, 19.00’da Zorlu PSM’de.