‘Nora (Bir Bebek Evi)’: Sahi Nora bugün nasıl sahnelenmeli?
Kocaeli Şehir Tiyatroları ‘Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi’ oyununda çok içten ve bir o kadar görkemli bir prodüksiyona imza atıyor. Nazi işgaline neşeyle direnen Varşovalı tiyatrocuların öyküsünden siz de umutla çıkacaksınız.
Varşova’dayız, 1939. Hitler önderliğindeki Nazi Almanya’sının ayak seslerinin Polonya’ya iyice yaklaştığı günler. Şehrin en sevilen tiyatrolarından birinin yeni oyun provasıyla başlıyor oyun: ‘Hitler’den Bir Armağan’. Yönetmeninden kostüm ve dekor tasarımcısına, en genç oyuncusundan ülkenin en ünlü aktör ve aktristine kadar bu ekibin şiarı ortaktır: “Biz bu çığrından çıkmış dünyaya uyamayız.”
Zaten çalışmakta oldukları Hitler karşıtı oyun için de sansür kurulundan onay alamazlar. Alelacele, müthiş bir kıvraklıkla hemen ertesi geceye repertuvarlarındaki ‘Hamlet’ oyununu yetiştirirler. Topluluğun bir numarası, ‘büyük aktör’ Joseph Tura ilerleyen yaşına rağmen Hamlet olarak seyirciyi hâlâ etkilediğini düşünmektedir ne de olsa…
Kulisteyse çok daha coşkulu bir sahne akmaktadır: Joseph Tura’nın aynı zamanda eşi olan; genç, güzel, yetenekli ve Polonya halkının gözdesi olan aktris Maria Tura, genç bir havacı teğmen hayranıyla kuliste buluşur. Kocası sahnede o meşhur ve ‘sıkıcı’ (!) Hamlet tiradını bilmem kaçıncı kez atarken… “Yaşamak mı yoksa ölmek mi…”
Tiyatroda hayat; Maria ile teğmenin kulis kaçamakları, Joseph Tura’nın her koşulda dimdik ayakta duran egosu, ekip içi sataşma ve şakalaşmalar derken, savaşın boğucu atmosferine rağmen neşeyle akmaktadır. Yine ‘Hamlet’i sahneledikleri bir akşam, işgal haberi gelir. Polonya artık tamamen Nazi zapturaptı altındadır. Kimse güvende değildir…
İşgal ve yokluk günlerinde beraber sığındıkları (delik deşik hale gelmiş) tiyatro binalarında, zar zor buldukları bir fincan kahveyi bile sekize bölüp paylaşacak kadar yakın olan ekip de kendisini kısa sürede ‘direnişçi’ olarak bulacaktır. Elbette kendi meşreplerince direnirler… Karşılarında işgal güçlerinin en acımasız rütbelileri ve onların patır patır insan öldüren askerleri varsa, bizim tiyatrocu tayfada da bolca kıvrak zekâ ve neşeli bir direnç vardır…
Oyunu yazan Nick Whitby, 1942 tarihli ‘To Be or Not To Be’ adlı sinema filmini temel almış. Yazdığı kara komedi tadındaki bu oyun şimdilerde Kocaeli Büyükşehir Tiyatroları’nda, Yücel Erten’in çevirisi ve İlham Yazar’ın rejisiyle sahneleniyor.
Oyunu Kocaeli’ne giderek, topluluğun kendi sahnesinde izleme şansım oldu. Birkaç ay önce İstanbul’a turneye geldiklerinde ne yazık ki kaçırmıştım. Ve ara dahil 135 dakika süren bu oyundan çıktığımda içimi çiçekli bir neşe, neşeli bir umut, umutlu bir hafifleme kaplamıştı. Birkaç senedir Kocaeli ŞT oyunu görmemiştim. Ve bu oyunun fotoğraflarından biliyordum; döner sahnesiyle, kar efektleriyle, kalabalık kadrosuyla falan büyük bir prodüksiyon izleyecektik. Ama oyundan bu kadar güçlü duygularla çıkmayı hiç beklemiyordum doğrusu. Salonu alkış ve tezahüratlarıyla inleten Kocaeli seyircisini de bu şekilde tahmin ettiğim söylenemez…
Döner sahneyi “Hazır elimizde varken kullanalım” kolaycılığıyla değil, oyunun dünyasını kurarken ve kimi zaman eşzamanlı anlar tasarlarken son derece anlamlı bir şekilde kullanan bir reji yapmış, yönetmen İlham Yazar. Geniş sahneye yayılan, sahne geçişlerinde de şehirdeki atmosferi figüran oyuncular eşliğinde tablo tablo ama hareketli bir şekilde resmeden reji gerçekten tıkır tıkır akıyor.
Whitby’nin metni zaten hayli zekice ve akıcı. Hem politik ve içten içe ciddi hem de dalgacı bir tada sahip. Roberto Benigni’nin meşhur ‘Hayat Güzeldir’ filminin üzerimizden 25 senedir geçmeyen hissini düşünün, ‘Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi’de de yazar Whitby ona yakın bir ton tutturuyor ve insan zekâsının, faşizmin ‘aptallığı’ karşısında aslında nasıl da üstün olduğunu gösteriyor. Kendilerini bir anda direniş hareketinin içinde bulan oyuncular da ‘Hayat Güzeldir’de toplama kampını oğlu için bir ‘oyun alanına’ çevirerek Nazi zulmüne karşı hayatta kalmaya çalışan Guido’yu anımsatan ‘oyunlar’ çeviriyor.
Halihazırda kıvrak bir kalemden çıkmış bu metin, İlham Yazar’ın gösterişle doğallığı harmanlayan rejisi ve oyuncuların müthiş içten bir ensemble ruh içeren performanslarıyla birlemiş. Ortaya çıkan, dört başı mamur bir şehir tiyatrosu prodüksiyonu olmuş.
Ne yazık ki teknik ve kadro imkânı açısından -bağımsız, özel tiyatrolara göre- rahat olan bu tür iddialı kurum işlerinde şöyle bir sıkıntı olabiliyor. Bahsedeceğim, kişisel olarak bu ve benzeri işlere daha baştan önyargıyla yaklaşmama da sebep olan bir tür mesleki deformasyon: İzlerken sahneden bana geçen “Biz çok iddialı, önemli, görkemli bir iş yapıyoruz” hissi, tarif etmeye çalıştığım… ‘
‘Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi’nin pek çok detayı ayrı ayrı takdiri hak ediyor: Uzun süresine rağmen neredeyse hiç sarkmayan metni, ikili, üçlü ya da daha kalabalık sahnelerdeki ikna edici diyalog akışı, tatlı Shakespeare göndermeleri, her biri ayrı ayrı çok başarılı oyunculuk performansları, özenli kostüm, dekor, ışık ve ses tasarımı, oyunu hep yukarıda tutan başarılı hareket düzeni, nitelikli espri düzeyi… Ve elbette umut, neşe, inanç dolu final…
Birkaç esprili sahnenin “Bu kadar tekrara düşmeseler de olurmuş” diye düşündürmesi dışında ritmini hiç düşürmüyor, komedinin de dramatik anların da dozunu çok iyi ayarlıyor oyun. Ama beni en çok etkileyen; oyunun, bahsettiğim o üstten bakan, iddialı, büyük tiyatro işi havalarından çok uzak bir yerde durması oldu.
Sahne üstü ve arkası ekip, ortaya koydukları başarılı prodüksiyonla aralarına sağlıklı bir mesafe koymuş ama bir o kadar da yaptıkları işi içtenlikle sevip bağırlarına basmış ve bunu eğlenerek seyirciyle paylaşmak istemiş gibiydiler. Sırf bu duyguyu tutturmayı başardıkları için bile Kocaeli Şehir Tiyatrosu ekibine teşekkür etmek istedim. Umarım bir şekilde fırsat bulur ve izlersiniz.
Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları
Yazan: Nick Whitby
Yöneten: İlham Yazar
Oyuncular: Aydın Sigalı, Funda İlhan, Çağrı Mengüç, Serhat Güzel, Zeynep Dilara Saydam, Levent Muratoğlu, Güliz Gençoğlu, Ozan Şahin, Duygu Mine Özcan, Onursal Yıldırım, Cemal Aldıç, Volkan Dinç, Ferdi Yıldız. (ana kadro)
Ahmet Buğra Karakoyun, Alican Mert Pilavcı, Çağla Buldak Akarsu, Işık Öztorun, Sevcan Kuş Efe, Su Özdemir, Umut İsfen.
Süre: 135 dakika.
Ne zaman, nerede: 9, 10 ve 11 Mayıs saat 20.00’de Kocaeli Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde.
Bilet fiyatları: 20 TL.