Maliye isim değiştirip dönen yasadışı kumar ve bahis sitelerine savaş açtı
Politikalarda bir değişiklik olmayacağı için de dolarda atak, borsada çöküş yaşanmayacak. Merkez Bankası’nın müdahaleli kur politikası yeni Başkan Karahan’la aynen sürecek.
Hayır, 2021 Mart’ında Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınması, yerine Şahap Kavcıoğlu’nun gelmesinden sonra borsada yaşanan çöküş ve kurdaki patlama tekrar etmeyecek. Çünkü Kavcıoğlu, Ağbal’ın politikalarını kökten değiştirmek için geliyordu. Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Fatih Karahan ise halefi Hafize Gaye Erkan’ın politikalarını en azından yerel seçime kadar aynen sürdürecek (Seçimden sonra ne olabileceğine yazının ilerleyen bölümünde değineceğim) Yani Erdoğan bu değişikliği Ağbal- Kavcıoğlu’ndaki olduğu gibi yeni gelen başkan eski başkanın para politikasını ters yüz etsin diye yapmadı.
Politikalarda bir değişiklik olmayacağı için de dolarda atak, borsada çöküş yaşanmayacak. Merkez Bankası’nın müdahaleli kur politikası yeni Başkan Karahan’la aynen sürecek. Dövizin yükselmesi rezerv satışlarıyla engellenecek, böylece TL’nin reel olarak değer kazanması sağlanacak.
Bunu nasıl bu kadar güvenle söyleyebiliyoruz? Çünkü bu her şeyden önce Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in politikası. Şimşek görevine devam ettiğine göre para politikasının da aynen devam edeceğini söylemek yanlış olmaz (Hazine ve Maliye Bakanı’nın para politikası olur mu kısmını karıştırmayın).
Borsada son on günde yaşanan sert yükseliş sonrasında bir miktar kâr realizasyonu görebiliriz ama politikalarda değişim olmayacağına göre orada da bir çöküş beklememek lazım.
Bunu, yani borsada çöküş, kurda atak olmayacağını söylemek Merkez Bankası’nda yaşanan değişimde hiçbir sorun olmadığı anlamına gelmiyor. Tam tersine bu sorunlu bir atama, çünkü arkasında siyaset var.
Ankara kulislerinde Mehmet Şimşek’in Cumhurbaşkanı’na diğer Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ı önerdiği, ama Fatih Karahan ismi öne çıkınca mecburen sahiplendiği konuşuluyor. Prof. Dr. Cevdet Akçay’ın Fatih Karahan’a göre çok daha kıdemli bir ekonomist olduğu ortada. Fatih Karahan’ın uzmanlık alanı işgücü piyasaları; yayınladığı akademik makaleler bununla ilgili. Cevdet Akçay’ın uzmanlık alanı ise doğrudan para politikası. Akçay atanmış olsa bugün borsa haftaya hiç kuşkusuz coşkulu bir başlangıç yapardı. Ama olmadı, çünkü Akçay AKP’ye yakın bir isim değil, geçmişte uzun yıllar Koç Grubu kuruluşlarında görev yaptı (Yapı Kredi’de baş ekonomistlik, Koç Üniversitesi’nde öğretim üyeliği). Fatih Karahan ise eski AKP milletvekili, kısa süre öncesine kadar da Washington Büyükelçisi olan Murat Mercan’ın yeğeni ve Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’ın akrabası. Yani aileden. Merkez Bankası başkanlığına Akçay’ın değil onun tercih edilmesinin sebebinin bu olduğunu görmemek için kör olmak lazım.
Gelelim seçim sonrasında neler olabileceğine… Dediğim gibi seçim sonrasına dair konuşmak için henüz erken. Şimdiki politikalardan bu yıl ve gelecek yıl milim sapılmayacağını, enflasyon düşmeden faiz indiriminin yapılmayacağını, hatta enflasyon ocakta korkulduğu gibi çok yüksek çıkar ve şubatta da yükselişini sürdürürse bekletmeden yeni faiz artırımına gidileceğini söylemek için ya Türkiye’yi tanımamak ya da spekülatif niyetlerle hareket etmek gerekiyor (Merkez Bankası’nda cuma günkü değişimden sonra Amerikan yatırım bankası JPMorgan’ın ekonomist -Eski Merkez Bankası uzmanı- Fatih Akçelik imzasıyla yayınladığı kısa değerlendirme böyle bir tona sahipti mesela).
Seçimden sonra ne olacağını bence ne olması gerektiği değil her zamanki gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne istediği belirleyecek. Erdoğan’ın kararı üzerinde de işsizliğin ve İstanbul seçimlerinin sonucunun etkili olacağını düşünüyorum. Eğer iktidar partisi İstanbul’da yenilgiye uğrar ve bu arada uygulanan para politikası korkulduğu gibi bir iflas-konkordato dalgasına yol açar, işsizlikte sıçrama yaşanırsa enflasyon henüz yeterince gerilememiş olsa da faiz indirimleri pekala başlayabilir. Bu senaryoda Fatih Karahan’ın 2019 yılında Erdoğan’ın faiz indirimi talebine direnen dönemin Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın yaptığını yapmayacağı sanırım söyleyebiliriz.