‘Merkez Bankası’nın açıkladığı kurun geçerliliği yok’
Mevcut seyir aynen devam ederse, Mart ayında kurlardaki artışın yüzde 5, hatta daha üzerine çıkabileceği tahmin ediliyor. Aylık yüzde 2-2,5’luk kur artışı Mart’ta iki katına çıkmış olacak.
Döviz rezervlerindeki erime devam ederken, döviz ve altın talebindeki canlılık devam ediyor. Merkez Bankası’nın aldığı son kararlar kredileri durdururken, döviz ve altın talebini etkilemedi. Döviz talebinin durması için Merkez Bankası’nın faiz artışının gerektiği artık iyice anlaşılmış durumda.
Merkez Bankası’nın bu haftaki toplantısında faiz artışı yapacağı beklentisinin çok düşük olduğu görülüyor. Aslında iki hafta öncesine kadar kimse faiz artışı beklemezken, sayıları az olsa da, Mart’ta faiz artışı tahmin edenler de artık var. Bunun en önemli nedenlerinden biri döviz ve altın talebindeki canlılığın korunması ve döviz rezervlerindeki erimenin devam etmesi.
Yabancı bankalarda, bu haftaki toplantıda 500 baz puan artırım bekleyenler de var ama çoğunluk seçim sonrası faiz artışı tahmininde bulunuyor. Yerli bankalar da hemen hemen aynı görüşte. Aslında Merkez Bankası’nın son iki haftada makro ihtiyati tedbirlere ağırlık vermesi, piyasalarda “faiz artışı yapılamayacağı için bu tedbirlere ağırlık veriliyor” yorumlarına neden olmuştu. Ancak alınan önlemlere rağmen döviz ve altın talebinin canlı seyretmesi, rezerv erimesinin sürmesi, bu yorumları zayıflatan bir unsur olarak görünüyor.
Konuyla ilgili görüştüğümüz iktisatçılar, döviz rezervlerindeki hızlı erimeye rağmen, ekonomi yönetiminin seçimlere kadar durumu idare edebileceği görüşündeler. Yani faiz artmasa da, bir kaza çıkmadan seçimlere kadar gidilebileceği kesin görülüyor. Bunun en önemli nedeni olarak da piyasalardaki döviz likiditesinin eskisi kadar kötü olmadığını söylüyorlar.
İktisatçılar, Prof. Hakan Kara da dahil, Mayıs seçimleri öncesine kıyasla, mevcut döviz sıkıntısının aynı olmadığı görüşündeler. Çünkü döviz rezervlerindeki erimenin nedeni olan satışların bu kez sistemde, yani bankalarda kaldığını, Mayıs öncesinde büyük ölçüde dövizi alanın yastık altına gittiğini belirtiyorlar. Merkez Bankası’ndan döviz alanlar dövizi sistemde tuttuğu için, bankalar bu sefer aynı dövizi Merkez Bankasıyla swap yapıyorlar. Yani yer değiştirse de, döviz sistemde kalmaya devam ediyor. Dolayısıyla döviz likiditesi açısından geçmişe kıyasla sıkıntı daha az gözüküyor.
Döviz rezervlerindeki erime, geçen haftanın son gününde yavaşladı ama devam etti. 15 Mart itibariyle swap hariç, kamu dahil net rezervler eksi 70.3 milyar dolara kadar indi. Buna karşılık bankaların Merkez Bankası’ndaki swaplarının miktarı ise 56 milyar dolara çıktı.
Ancak bu sıkıntı nedeniyle Merkez Bankası kurlardaki fiyat artışlarını sınırlamayı yavaşlattı, yani kuru gevşek bırakmak zorunda kaldı. Mevcut seyir aynen devam ederse, Mart ayında kurlardaki artışın yüzde 5, hatta daha üzerine çıkabileceği tahmin ediliyor. Aylık yüzde 2-2,5’luk kur artışı Mart’ta iki katına çıkmış olacak. Bu durum elbette enflasyonla mücadelede önemli bir zaaf oluşturuyor ama rezervlerdeki erimenin daha fazla olmaması için, mecburen kuru biraz daha gevşetmek zorunda kalıyorlar.
Döviz ve altın talebinin en önemli kaynağının küçük tasarrufçu olduğu açıkça gözüküyor ve bunu zaten biliyorduk. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hafta sonu bir TV kanalında konuşurken, bu kur konusuna da girdi ve aynı beklenti nedeniyle ihracatçıların da Merkez Bankası’na bozdurmak zorunda oldukları yüzde 40’lık dövizi bozdurmayı geciktirdiklerini söyledi. Yani kur artışı beklentisinin genele yayıldığını ima etti.
Bu arada dövizdeki spekülasyon konusunda, hem Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı yalanlamalar yoluyla müdahaleyi hızlandırdı, hem de SPK’nın bu konuda soruşturma açtığı belirtildi. Ekonomi yönetimi artan döviz ve altın talebi konusunda bu spekülasyonları sorumlu tutuyor, bunun siyasi kaygılarla yapıldığını ima ediyor ama vatandaştaki talebi de önleyebilmiş değil.
Bu spekülasyonlara inanılmasının arkasında Mayıs seçimlerinden sonraki kur sıçraması deneyimi ve küçük tasarrufçuya teklif edilen, enflasyonun altında TL mevduat faizleri teklif edilmesinin yattığını söyledik. Bizce spekülasyonların çürütülmesinde geç kalındı, inandırıcılığı artıran zemin de iyileştirilemedi.
Spekülasyonlar bu hafta faiz kararı alınmasının önemini daha da artıyor. Faiz bu ay artırılmazsa seçime kadar bir kaza olmaz ama artırılırsa spekülasyon erken önlenebilir. Çünkü faiz artışı kararı verilmesi, bunun küçük tasarruf sahibinin faizine aynen yansıması, döviz ve altına olan talebi önemli ölçüde geriletecektir. İktisatçılar döviz ve altın alımında doyum noktasına yaklaşılmış olabileceği, 2.5 puanlık faiz artışında bile, döviz talebine güçlü etki edebileceği görüşündeler.
Döviz beklentilerinin bozulmasında, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası Mehmet Şimşek’i değiştireceği”, “Gereken kararlar alınmasına izin vermeyeceği” söylentilerinin de etkili olduğunu biliyoruz. Faiz artışı kararı, “Ekonomi yönetimi gereken kararı, zamanında alıyor” algısı da yaratacaktır.
Bu hafta olmazsa Nisan’da faiz artırımı kesin gibi. Bakan Şimşek’in söyleşideki “Merkez Bankası enflasyonu çapalayacak çerçevede parasal sıkılaşmaya gitti. Şartlar neyi gerektiriyorsa onu yaparlar” demesi de, sanki bunun işaretiydi.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor