Elektrik zammı çiftçinin belini büküyor: Gıda fiyatlarına yansıması kaçınılmaz
Zaten enflasyonla mücadelede seçimlerin de etkisiyle daha esnek bir döneme girildiği görülürken son tartışmaların enflasyonla mücadeleye olumsuz etki yapması kaçınılmaz.
Son dönemde ekonomik tartışmaların ötesine geçen olumsuz haberlere konu olan Merkez Bankası’nı perşembe günü kritik bir faiz kararı daha bekliyor. Piyasalar 2,5 puanlık faiz artışına kesin gözüyle bakarken bu kez karardan çok açıklama metninin merak edildiğini söyleyebiliriz. Piyasa oyuncuları açıklama metninde “gerektiği takdirde yüzde 45’in üzerine çıkılacağı”nı ima eden ibareler yer alıp almayacağına yakından bakacak.
Bu beklentinin en önemli nedenlerinden biri Merkez Bankası’nın 2024 yıl sonu için yüzde 36 enflasyon belirtmesine karşılık piyasa beklentisinin son ayda artarak yüzde 42 olması. Aradaki bu fark literatürde “Merkez Bankası’nın itibar açığı” olarak adlandırılıyor. Merkez Bankası başkanıyla ilgili son haberlerin de itibar açığını büyüttüğü, önümüzdeki ay piyasaların enflasyon beklentisinin daha yüksek çıkacağı tahmin ediliyor.
İşte daha da büyümesi beklenen itibar açığını kapatmak için de gerektiği takdirde Merkez Bankası’nın politika faizinin yüzde 45’in üstüne çıkarılabileceğini söylemesi piyasalar açısından önem taşıyor. Zaten enflasyonla mücadelede seçimlerin de etkisiyle daha esnek bir döneme girildiği görülürken son tartışmaların enflasyonla mücadeleye olumsuz etki yapması kaçınılmaz. Buna ocakta gerçekleşecek enflasyon rakamının yüksek çıkacağı tahminleri eklendiğinde Banka’nın faiz artırımlarının ucunu açık bırakmasının piyasalar açısından güven verici bir unsur olarak görüleceği belirtiliyor.
PPK Toplantı öncesi Para Politikası Değerlendirme Notu yayımlayan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) da politika faizinin yüzde 45’e çıkarılması gerektiğini belirtirken “verilere bağlı olarak ilave sıkılaşmanın da yapılabileceği belirtilmeli” demiş. Bununla birlikte döviz karşılığı Türk lirası swap piyasası işlemleri uygulamasının gözden geçirilmesi, aşamalı olarak bu işlemlerin vadesinin kısaltılıp tutarının da azaltılması gerektiği belirtilmiş. Daha önceki notlarında üstünde durdukları “resmi enflasyon açıklaması”na ihtiyaç olduğunu hatırlatan TEPAV “Böyle bir uygulamaya bir an önce başlanması TCMB’nin itibar açığını süratle kapamak açısından önemli bir iletişim politikası aracı olacaktır” demiş.
TEPAV’ın bu sözlerinden son dönemde Başkan ile ilgili tartışmaların itibar açığını artırdığı sonucu çıkmıyor. Ancak itibar açığını süratle kapamak gerektiği belirtilirken son yaşananların da etkisinin ima edildiğini tahmin ediyorum.
Cari işlemler açığından doğan finansman ihtiyacının normal kanallardan karşılanması konusunda kısmen olumlu gelişmeler yaşandığı belirtilen notta “ek önlem alınmadığı takdirde bütçe açığı ve borç stokundaki bozulmanın devam edebileceği”ne işaret edilmiş.
Para politikası açısından temel sorunun 2024 sonunda enflasyonun yüzde 36’ya nasıl düşürüleceği ve daha sonraki dönemde de bu düşüş eğiliminin nasıl devam ettirileceği olduğunu hatırlatan TEPAV bu temel sorunu derinleştiren üç noktaya dikkat çekmiş. Bunlardan ilki 2023 bütçe ve nakit açığı arasındaki farkın bugüne kadar görülmemiş düzeylere çıkmış olması olarak belirtilmiş. Aralık’ta birdenbire görünen açık için “Tahakkuk etmiş ama nakit harcamaya dönüşmemiş harcamaların ödemelerinin 2024 yılının ilk aylarında ve likidite hacmini artıracak şekilde yapılması halinde bir süredir sistemde gözlenen likidite fazlası yükselecek ve enflasyonla mücadele zorlaşacaktır” denmiş.
İkinci sorun “2024 sonu enflasyon beklentilerinin hala yüzde 42 gibi yüksek bir düzeyde seyrediyor olması” şeklinde belirtilmiş. Üçüncü sorun için ise “Bu beklentilerin de etkisiyle fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın devam etmesi ve Ocak 2024 enflasyonunun bu bozulma, yeni yıla ilişkin vergi ayarlamaları ve ücret artışları nedenleriyle yüksek çıkacak olmasıdır” açıklaması yapılmış.
“Ekonomide Rasyonele Dönüş Programı”nın kararlılıkla uygulanması ve bu programdan geri dönüş olmayacağına dair algının güçlendirilerek yaygınlaştırılması gerektiği kaydedilen notta programın yeni adımlarla güçlendirilmesi istenerek şöyle söylenmiş: “ Makroekonomik istikrarı sağlayıcı politikaların yanı sıra, politik baskı altında kalmaları halinde makroekonomik dengelerin bozulmasına yol açan -TCMB ve TÜİK gibi- kurumları bağımsız kılacak, verimliliği artıracak, yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracak, eğitimin niteliğini yükseltecek, adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemini oluşturacak yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi önem taşımaktadır. Bu tür yapısal reformların makroekonomik istikrara ulaşmayı kolaylaştıracağı ve sağlanacak istikrarın kalıcı olma ihtimalini artıracağı bir kez daha vurgulanmalıdır.”
TEPAV notlarından ve iktisat çevrelerindeki analizlerden Merkez Bankası’nın itibar açığını kapatması gereği ve seçim sonrasının kritik olduğu sonucunu çıkarmak mümkün. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in nisandan sonra yapısal reformlar içeren bir program niyeti ve hazırlığı olduğunu biliyoruz. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buna izin verip vermeyeceği henüz bilinmiyor.
Politika faizinde gerek görüldüğü takdirde yüzde 45’in üzerine çıkılacağının söylenmesi bu konunun açıklığa kavuşması açısından da bir işaret olabilir. Seçime kadar olmasa bile seçimden sonra belki de yeni hazırlanacak programla birlikte ek faiz artırımlarının gündeme gelebileceğini tahmin ediyorum.