Romanya’da ilk Türk GES’i üretime geçti
Mobbingin etkileri çok boyutlu gerçekleşebilir. Hedef alınan sporcular anksiyete, depresyon ve özgüven kaybı gibi sorunlarla karşılaşırken, fiziksel olarak, bu tür bir stres, performans düşüklüğüne ve yaralanma riskinin artmasına neden olabilir.
Mobbing ile ilgili bu üçüncü yazım. “Siz iş yerinizde hiç mobbing’e uğradınız mı?” “Türkiye’de siyasi mobbing neden hiç konuşulmuyor?” başlıklı yazılarımın aldığı tepkiler bu konudaki düşüncelerimde asla yalnız olmadığımı gösterdi ve beni bu konuda farklı alt başlıklar daha açmak için cesaretlendirdi. Bu sefer sporda yapılan mobbingleri masaya yatıralım istedim.
Mobbing en net anlatımı ile bireylerin ya da grupların, başka bir bireye sistematik bir şekilde cinsel veya psikolojik baskı (küçük düşürme, dışlanma, hakaret ) uygulaması olarak tanımlanabilir. Spor dünyasında bu durum, antrenörler, takım arkadaşları ya da yöneticiler tarafından gerçekleştirilebilir. Spor, sadece fiziksel bir rekabet alanı değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılığın da test edildiği bir sahne olduğu için, mobbingin etkileri burada da son derece yıkıcı olabilir.
Sporcular üzerindeki mobbing etkileri çok boyutlu gerçekleşebilir. Psikolojik açıdan, hedef alınan sporcular ; anksiyete, depresyon ve özgüven kaybı gibi sorunlarla karşılaşırken, fiziksel olarak, bu tür bir stres, performans düşüklüğüne ve yaralanma riskinin artmasına da yol açabilir. Sosyal ilişkiler açısından ise, takım ruhunun zedelenmesi ve arkadaşlık bağlarının kopması gibi olumsuz sonuçlar doğurur.
Spor dünyasında mobbing, yalnızca Türkiye’de değil, dünya genelinde de yaygın bir sorun. ABD’de, kadın basketbolcuların maruz kaldığı mobbing vakaları, sosyal medyada sıkça gündeme gelmekte; İngiltere’de ise bazı futbolcular, antrenörlerinin sert eleştirileri ve dışlayıcı tutumları nedeniyle ruhsal sağlık sorunları ile basında yer alıyor. Sporda mobbing sadece kadınların değil, erkeklerin de bir sorunu. Kadınların karşılaştığı gerçek hayattan örneklerle bu durumu daha iyi anlayabiliriz.
Örnek 1: Romanya’da bir kadın voleybolcu
Romanya’da oynayan bir kadın voleybolcunun menajeriyle yaptığı bir konuşma, mobbingin nasıl bir boyut alabileceğine dair çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Voleybolcunun smaç ölçen cihazla yaptığı denemede, smacının hızı saatte 67 km olarak ölçülmüş. Ancak, yardımcı antrenörün sporcuya verdiği taktik, “67 yerine 69 olsaydı daha iyi olmaz mıydı?” şeklinde. Bu cümledeki cinsel ima, yalnızca sporcuya yönelik bir eleştiri değil, aynı zamanda ona yönelik cinsiyetçi bir yaklaşım örneği değilse nedir?
Örnek 2: Türkiye’de bir kadın voleybolcu
2024 Paris Olimpiyatları’na seçilen bir Türk kadın voleybolcunun, takımıyla birlikte Paris’e gitmesi ve daha sonra belirsiz bir nedenlerle geri döndürülmesi, Türkiye’deki mobbing vakalarına örnek teşkil etmekte. Elbette antrenörün oyuncu seçme hakkı var; ancak olimpiyat için seçilen bir oyuncunun, net olmayan gerekçelerle olimpiyata gitmişken geri çağrılması, psikolojik bir mobbing olarak değerlendirilebilir. Sürecin daha şeffaf ve adil yönetilmesi, oyuncunun psikolojik durumunu daha olumlu yönde etkilemez miydi?
Örnek 3: Türkiye’de iki kadın okçu
2024 Paris Olimpiyatları’na katılacakları bir yıl öncesinden belli olan iki kadın okçunun, senenin son yarışmasından bir gün önce apar topar yeni bir kural konması nedeniyle olimpiyatlara gidememesi de bir nevi mobbing değil midir?
Örnek 4: Macaristan’dan bir voleybol maçı
Macaristan liginde oynayan iki takım karşılaşmasında takımlardan birinin oyuncusu topu karşılayamadı, ayağı kaydı ve yere düştü. O sırada top ilgili takımın antrenörüne önüne düştü ve o topu yerde yatan sporcuya adam kızgınlıkla öyle bir fırlattı ki mobbing yerini şiddete bıraktı. Ve sonuç oyuncu takımı kendi istediği ile bırakarak, tepkisini en iyi şekilde gösterdi.
Örnek 5: Türkiye’de mayo sorunu
Geçmiş yıllarda voleybol maçlarına sadece mayolu kızları görmeye gelenlerden daha büyük mobbing yapan var mıydı sizce?
Örnekleri çoğaltmak çok mümkün.
Bu tür olayların ya da belirsizliklerin sporcular üzerinde büyük bir baskı yarattığını ve ruhsal sağlıklarını hatta oyundaki performanslarını olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorum. Hâlbuki sporun temeli dayanışma, centilmenlik ve saygı değil midir? Ya da antrenörlerin, yöneticilerin ve takım arkadaşlarının sadece motivasyon kaynağı olması gerekmez mi? Sporda mobbing, yalnızca bireylerin değil, aynı zamanda takımların da başarısını etkileyen bir sorun. Hem Türkiye’de hem de dünyada bu konunun daha fazla konuşulması, çözüm yollarının geliştirilmesi ve sporcuların desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.
Sporda mobbingi önlemek için atılacak adımlar oldukça önemli. İlk olarak, sporculara mobbingin ne olduğu ve nasıl tanınacağı konusunda eğitim verilmesi gerekiyor. Farkındalık yaratmak, bu tür davranışların normalleştirilmesini engelleyebilir.
Ayrıca, sporcuların yaşadıkları sorunları paylaşabilecekleri güvenilir destek mekanizmalarının oluşturulması da önemli olacaktır. Bu mekanizmalar, mobbing mağdurlarının seslerini güvenle duyurabilmelerini sağlayacaktır.
Antrenörler ve yöneticiler için de mobbingin önlenmesine yönelik eğitim programları düzenlenmesi de, bu sorunun üstesinden gelinmesinde etkili olabilir.
Bazı ünlü sporcular, yaşadıkları mobbing deneyimlerini paylaşarak bu konunun önemine dikkat çekebilir. Bu tür hikâyeler, diğer sporculara ilham verebilir ve mobbingin üstesinden gelme konusunda cesaretlendirebilir.
Mobbing, spor dünyasında fazla konuşulmayan ama önemli bir tehdit olarak karşımızda duruyor; bu nedenle, sporcuların ruhsal sağlığını korumak ve sağlıklı bir rekabet ortamı oluşturmak için bu sorunu ele almak ve çözüm yolları geliştirmek için tüm federasyonların ortak bir paydada buluştuğu günleri görmek dileği ile…
Bir de belgesel önerisi…
Atlet A, ABD Jimnastikte cinsel istismar skandalını konu alan 2020 yapımı bir belgesel film. Bu belgesel, Jimnastik Takım doktorunun tacizine maruz kalan sporcuları ve ABD Jimnastik Federasyonu’nun kirli iç yüzünü ifşa ediyor.
4 Şubat 2025 - Sporda mobbing: Görünmeyen bir tehdit
28 Ocak 2025 - Hayatımıza yeni giren kavram: Longevity
21 Ocak 2025 - Farklı kuşaklar el ele
Feza Turunçoğlu Kimdir?
Feza Turunçoğlu, Türkiye’de marka, pazarlama ve reklam sektöründe uzun yıllarını geçirmiş deneyimli bir profesyoneldir. Marka yaratma, spor pazarlaması, marka yönetimi ve iletişim konularında derin bilgi birikimine sahiptir.
Reklam ajanslarında yönetim ekibinde çalışmış, yürütme kurullarında yer almış, ülke için önemli birçok markanın büyüme süreçlerine katkıda bulunan ekipleri yönetmiştir.
Feza Turunçoğlu’nun kariyeri boyunca edindiği deneyimler ve sektördeki bilgisi, markaların stratejik iletişimini yönetme yeteneği ve kriz dönemlerinde markaların nasıl yönetilmesi gerektiğine dair görüşleri sektörde önemli bir referans niteliği taşır.
Bu dönemde; finanstan otomotive, gıdadan içecek markalarına, kamu projelerinden kişisel bakıma Türkiye’nin en önemli ve büyük bütçeli markaları ile çalışma, stratejilerinde söz sahibi olma ve değer yaratma şansı yakalamıştır.
Daha sonra Türkiye’nin bilinirliği ülke dışına da taşan ve ülkenin en değerli markalarından biri olan Vestel’de 10 sene boyunca Vestel Pazarlama iletişimi ve Perakende Pazarlama Liderliği yaparak; pazarlama iletişimi ve sponsorlukların yanı sıra, markanın stratejisi ve bütçe yönetiminde de söz sahibi oldu.
Vestel döneminde en sevdiği işlerinden biri “Biz Voleybol Ülkesiyiz” stratejisinin oluşturulması ve hayata geçişinde üstlendiği rolü oldu. ‘Biz Voleybol Ülkesiyiz’ iletişimi ile marka, hem tüketicinin gönlünü kazanırken hem de sayısız ödül kazandı.
Türkiye’de ‘Spor Pazarlaması’ denince, akla ilk gelen isimlerden.
Feza kendisini; reklam, pazarlama ve iletişim stratejisi alanlarında 30 yıllık deneyimi ile “ marka danışmanı” olarak tanımlıyor.
Vestel sonrası, bağımsız marka danışmanı olarak farklı projelerde ‘sevdiği ve inandığı’ markalara katkı sağlamaya keyifle devam ediyor.
Ve halen en çok voleybol izlemeyi seviyor.