Christopher Nolan: Yaşadığımız dünyayı Oppenheimer yarattı
Dünyanın her yerinde ilgi gören, hem seyircilerin hem de eleştirmenlerin üzerinde uzlaştığı bir filmdi 'Oppenheimer'. Akademi bu filme Oscar vererek bağımsız ruhlu filmleri ödüllendirme tavrını askıya aldı. Fabrika ayarlarına geri döndü!
Bir ara Oscarlar için Uğur Vardan “Akademi de iyice SİYAD gibi oldu” esprisi yapmıştı. Çünkü nerede ‘bağımsız ruhlu film’ var Oscar’da o filmler ödüllendiriliyordu. Bu yıl ‘Oppenheimer’ ödül alınca Akademi fabrika ayarlarına döndü denebilir.
Çünkü Oscar’ın geleneksel tavrına uygun bir film ‘Oppenheimer’. Bu geleneksel tavır Akademi için aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık meselesi. Görkemli epik filmleri sever Akademi. Ama bu tavrı nedeniyle yıllar içinde birçok yenilikçi film ödül alamadı. Zamanla yumuşak karnı oldu bu tavır. Sonra bu tavrın anti tezi olarak son yıllarda bağımsız ruhlu filmlere odaklanmaya başladı. Açın bakın son 20 yılın en iyi film alan Oscar ödüllü filmlerine bu türden filmlerle dolu. Lakin bu yeni tavır da kitlesel olarak ilgi gören filmlerin Oscar yarışına dahil olmama eğilimini ortaya çıkardı.
‘Oppenheimer’ geçen yılın kitlesel olarak dünya çapında ilgi gören filmlerinden biriydi. Hatta filmin yönetmeni Christopher Nolan’ın bu filmle insanları sinemaya çekmek gibi bir amacı vardı. “Film sinema salonunda izlenir” diye az konuşmadı. Amacına da ulaştı. Geçen yılın en çok izlenen filmlerinden biri oldu ‘Oppenheimer’.
Öte yandan sinematografisiyle ve sinemasal anlatısıyla sadece ‘gişe filmi’ olmadığını da ortaya koydu. Yani sinema desen var, seyirci ilgisi desen o da var. Eee seyirciyle eleştirmenler pek uyuşmaz ama ‘Oppenheimer’ iki tarafın da üzerinde uzlaştığı bir filmdi. Yani Akademi için ‘Oppenheimer’dan iyisi Şam’da kayısı!
Atom bombasının mucidinin hikayesini tüm dünyaya anlatması, bilim insanının ahlakını sorgulatması, ABD Başkanı Harry S. Truman’ın atom bombasının atılmasıyla ilgili “Emri ben verdim” sözlerini tekrar hatırlatması düşünülürse ‘Oppenheimer’ tarihsel olarak görevini yerine getirmişti. ABD’li yönetmen Oliver Stone’un ‘ABD’nin Gizli Tarihi’ belgeselinin yapamadığını ‘Oppenheimer’ yaptı. Atom bombasının 2. Dünya Savaşı’nı bitirmek için değil aslında savaş sonrası döneme ipotek koymak için atıldığını herkese anlattı. Eee bu da az bir şey değil!
Günler öncesinden Disney+ Oscar Ödül Töreni’ni canlı yayınlayacağını açıklayınca biz de özel bir şeyler yapılacak diye beklentiye girdik. Özel bir şey yapılmadığı gibi bir simultane çeviriyi bile çok gördüler. Daha doğrusu seyircilere dümdüz ödül törenini aktarmayı layık gördüler. Kim bu kararı verdi çok merak ediyorum. Disney+ ödül törenini yayınlayacağını ilan edince herhalde ekipten birileri karar vericilere bir simültane çeviri yapma gerekliliğini hatırlatmıştır. Ama karar verici kimse anlaşılan boşverin dümdüz yayını aktarın demiş olmalı. Yoksa böyle bir aymazlık nasıl ortaya çıkabilir ki?
Ne yayıncılık ilkesine ne de izleyiciye saygıya sığan bir durum yaptıkları. Ama kendi adıma bu layık görülme durumunu kabullenmiyorum. Çünkü bu aşamaları çoktan geçtik. Sevgili Yekta Kopan yıllarca Oscar canlı yayınlarına alıştırdı koca ülkeyi. Bu yayınlara bir kalite getirdiği gibi bir seyir çıtası oluşturdu. Şimdi bu çıtanın altına düşmek eşyanın tabiatına aykırı bir durum. Su geriye doğru akmaz maalesef! Kimse zorla Disney+’a Oscar’ı yayınla demiyor. Ama yayınlamaya kalkıyorsanız seyirciyi düşünmek zorundasınız.
20 Aralık 2024 - Ormanda yeni bir lider doğuyor, şımarık oğlan dersini alıyor!
13 Aralık 2024 - Yılın en iyilerinden ‘Hemme…’: Öfke ruhu kemirir!
6 Aralık 2024 - Babaların kızları için yaptığı yolculuk hiç biter mi!
5 Aralık 2024 - Keşanlı Ali 60 yaşında mikrofonlarımız Haldun Taner’de