Antakya yeniden nasıl ayağa kalkar?

Antakya’nın depreme kadar en önemli gelir kaynağı KOBİ'ler ve turizm gelirleri olmuş. Bugünün en büyük problemi, geride kalanların gelir kaynaklarının ortadan kalkması. Tekrar ve hızlıca ticaretin, üretimin, siparişlerin başlaması gerek.

15 Şubat 2024
Depremden sonra üç defa Antakya ve ilçelerine gittim. İlk gidişimde Antakya merkezden arabayla geçerken yolun ve gördüklerimin bitmesini istemiştim.
Artık belli oldu, Şubat ayları ülkemizde zor geçecek.
 Kalplerimizi tuzla buzla eden ve gördüklerimiz ve duyduklarımız karşısında kanımızın donduğu günlerin yıldönümündeyiz.
Sadece bir gün değil, günlerce sürmüştü kalp ağrısı. Yaptıklarımız, yapamadıklarımız, yapmaya çalışıp yetemediklerimiz, engelleri geçemediğimiz günlerdi.
Depremden sonra herkes ama herkes bir katkı sunmaya çalıştı. Elinden geldiği, gücünün yettiği kadar. Her mahallede muhtarlıklarda, okul bahçelerinde hatta stadyumların otoparklarında malzeme toplama istasyonlarında çalışıp, yardım malzemelerini tırlara yükleyip yollamaya çalıştı aklı ve kalbi orada kalanlar.
Çok cesur yürek çıktı, ilk günden atladı gitti, aylarca  arama kurtarma çalışmalarında, sonra da  ihtiyaç duyulan işlerde çalışmaya devam etti.
Başka ülkelerden, başka kıtalardan yardım eli uzatan kişiler, kurumlar ve sivil toplum örgütleri oldu. Hala da o bölgelerden ellerini ve desteğini çekmeyenler çok.
Bu sefer çok başkaydı. Ailemizden, arkadaş çevremizden hemen herkesin bir can kaybı ya da acısı olmuştu. Kaçacak yer yoktu. Etkilenen alan ve insan sayısı çok fazlaydı.
Yurtiçinden ve yurtdışından haber alıp koşarak gelen tüm dostlarımızı önce bölgeye enkaz altındaki ailelerinin yanına ulaştırmaya, sonra da ailelerinden geri kalanları korunaklı yerlere  yerleştirmeye çalıştık.
Depremden sonra üç defa Antakya ve ilçelerine gittim. İlk gidişimde Antakya merkezden arabayla geçerken yolun ve gördüklerimin bitmesini istemiştim.

 Beni neler umutlandırdı?

Ama geride  kalanların cesareti ve metaneti beni benden aldı. Deprem sonrası çocuklarını yanına alarak önce başka şehirlere giden ama tekrar aile büyüklerinin yanına ve işlerine geri dönen insanları görmek beni umutlandırdı. Daha çok düşünmeye ve destek olmaya sevk etti. Konuyu daha çok arkadaşımla konuşarak yaymaya ve büyütmeye yöneltti.
Onlar işlerine döndükçe ve işlerini ve ailelerini ayağa kaldırmaya çalıştıkça bizi de güçlendirdiler. İlk istedikleri içine girecekleri bir çadır sonra da para kazanacakları işleri ve siparişleri oldu.
Geçtiğimiz hafta sonu Levent Erden’in Next Akademi buluşmasında depremin birinci yılında ‘Ortak Akıl Antakya’ Derneği’nin kurucularından, ‘Depremin Ardından Geçen 1 Yılın Özeti’ni dinledik. Depremin hemen ardından  platform olarak kurulan sonra derneğe dönüşen oluşumun tüm çalışmaları ve sunuşlarına, Ortak Akıl Antakya web sitesinden ulaşabilirsiniz.
Geçtiğimiz yıl yaz aylarında Rahat Battı podcastine konuk ettiğim ve Antakya hakkında görüşlerini dinlediğim Emre Arolat yaptığı sunuşla bir yılın özetini,  yüzün üstündeki  dinleyici grubuna anlattı. Onu ve diğer dernek gönüllülerini dinlerken içimizi zaman zaman hüzün ve karamsarlık kaplarken daha çok da heyecan ve umut kapladı.

Öncelikle bundan sonra yazacaklarım daha çok uzmanlardan duyduklarımın bir özeti olacak. Kendi yorum ve görüşlerim değil. Amacım, Ortak Akıl Antakya Derneği’nin duyulmasına küçük de olsa katkı sağlamaktır.

Enkaz kalktıktan sonra Antakya'dan geriye kalanEnkaz kalktıktan sonra Antakya’dan geriye kalan

Ortak Akıl Antakya Derneği neyi hedefliyor?

Mart 2023 tarihli yayınlanan Ortak Akıl Antakya, Niyet Beyanı şöyle başlamış; ‘6 Şubat 2023 tarihli depremlerin neden olduğu yıkımın ilk şoku etkisini yavaş yavaş yitirirken, afet bölgelerinde şehirlerimizi nasıl yeniden ayağa kaldırılacağı sorusunun gölgesi hepimizin üzerine düşmüş görünüyor.
Bu ‘hepimiz’ in içinde sadece şehir plancıları, kentsel tasarımcılar, mimarlar, mühendisler, tarihçiler, sosyologlar, bilim insanları yok kuşkusuz.
Başta yakınlarını, sevdiklerini ve şehirlerini kaybetmiş ve geleceğe endişe ile bakan bölge insanları olmak üzere bu ülkede onlara kader birliği yapmış herkesin ‘hepimiz’ tanımı içine girdiği söylenebilir.’
Yani ‘biz’ varız, ‘hepimiz’.

Daha güzel bir tanım okumadım, daha iyi anlatılamazdı.

Deprem bölgelerinde ailemiz, evimiz, tanıdığımız, dostumuz, komşumuz olsun veya olmasın kader birliği yapmış herkesin sorumluluğu ve yapacakları var demişler.

 Öncelikle geçtiğimiz yıl depremden hemen sonra Next Akademi ve Levent Erden’in ön ayak olmasıyla ‘Ortak Akıl Antakya’ Platformu kuruluyor. Platformda, Ece Ceylan Baba, İlhan Tekeli, Emre Arolat ve Murat Tabanlıoğlu alanlarında öne çıkan isimler olmuş. Yine listede Namık Tan’dan Mithat Rende’ye, Bekir Ağırdır’dan Fatih Altaylı’ya kadar her alandan isimler var. Onlarca, yüzlerce gönüllü isim.

Antakya dostları taşın altına elini koymuş

OAA’ nın kuruluşundan itibaren çalışan bir Danışma Kurulu var. Geçen sene 2 çalışma grubu ile başlayan yapı bugün 16 alt çalışma grubu ile devam ediyor. Çalışma grupları ihtiyaçlara göre artıyor veya azalabiliyor. Antakya ve İstanbul’da ofisleri ve çalışanları var.
Farklı alan ve disiplinden konunun uzmanları, hocaları ve Antakya dostları katkı sağlamak için elini taşın altına koymuş.
Çalışma gruplarında Ekonomik Fırsatlar grubundan, Kültür ve Sanat Çalışma grubuna, Hukuk ve Yönetmelikler Çalışma Grubundan Eğitim Çalışma grubuna kadar alt başlıklar var. İster avukat olun, ister öğretmen, ister genel müdür olun, ister stajyer herkesin katkı sağlayacağı bir alan var.
Antakya’nın depreme kadar en önemli gelir kaynağı KOBİ  boyutundaki  işletmeler ve turizm gelirleri olmuş. Ve bugün neredeyse bu gelirlerin hiç biri kalmamış durumda. Aslında bugünün en büyük problemi, geride kalanların gelir kaynaklarının ortadan kalkması. Tekrar ve hızlıca ticaretin, üretimin, siparişlerin  başlaması gerek.

OAA’ nın kurulma sebebi; ‘Antakya’da anlatılan eski halk hikayelerine kulak verirsek geçmişte 7 defa aynı akıbete uğradığı söylenen kentin bu felaket döngüsüne nasıl son vereceği sorusu Ortak Akıl Antakya’nın ana problemi olacak. Zira bu çalışma şehirlerimizin yeniden imarı kadar bir deprem kültürünün inşası için de örnek sunabilir’ şeklinde açıklanmış.
Geçtiğimiz yılın Şubat ayından itibaren Platform çalışmaya ve deprem bölgesine ziyaretlere başlamış. 28 Mart’ta depremden 20 gün sonra niyet beyanı/deklarasyonu yayınlamışlar.  7 Nisan’da Antakya  – Arsuz’da toplanmışlar. 1960’lardan beri bölgenin simgesi olan ve depremde tamamen yıkılan Arsuz Oteli’ni ve bölgeyi ziyaret etmişler. Yerel otoriteler ile toplanmışlar ve görüş alışverişinde bulunmuşlar. Her buluşmadan ve ziyaretten sonra yapılacakları ve önerilerini şeffaf bir şekilde yazmışlar ve açıklamışlar.
Daha hızlı çözüm üretin, hızlı çalışın diye yorum yapanlara cevabı; ‘Tasarımcı ve mimarlar olarak hızlı davranabiliriz, hızlı çözümler üretebiliriz, çizebiliriz ama yüzyıllardır gelen somut ve soyut değerleri kaybedebiliriz’ diyorlar.
‘Ne olması ve nasıl olması gerektiğine dair öncelikle iyi anlamalıyız’ gerektiğini düşünmüşler. Mimarlar ve şehir planlamacıları olarak iyi anlamadan kalem bile oynatmamanın gerekli olduğuna karar vermişler.’

Müthiş kadim bir kentten bahsediyoruz

17 Haziran’da Antakya Çalıştayı düzenlemişler. Hukuk yönetmelikleri çalışma grubu ve Sağlık ve toplu rehabilitasyon çalışma gruplarını kurmuşlar.
Müthiş bir kadim kentten bahsediyoruz. Ve neredeyse tamamen yok olan bir kent. Tam 2300 yıldır var olan ve her seferinde küllerinden doğan bir kent.
İğneyle kuyu kazmak gibi bir iş yapıyoruz diyorlar. Ama doğru bildiğimiz yolda yürümeye gayret ediyoruz. Çok eksiklikler var, zemin çalışmaları, yapı eksiklikleri, finansal eksiklikler çok fazla.

‘Yapmak için bilmek, bilmek için anlamak lazım’ diyorlar.

‘Bütünsel bir stratejiye ihtiyaç var’ ve bunun için canla başla çalışılıyorlar.

Antakya’ya kalıcı bir mekan bırakma hayalleri var. Kent hafızasını yaşatacak bir ‘Toplum Merkezi’. Merkezi yapacak bir yer arayışları var. Aslında niyetler çok, yollar uzun. Sabır lazım.

 Havaalanının ne zaman çalışacağı belli değil

Bugün ise altyapı yok, elektrik çok sık kesiliyor. Ulaşım problemli, havaalanı kullanılamıyor, ne zaman çalışacağı da belli değil.
Sağlık, hijyen sorunları devam ediyor. Eğitim konusu da benzer durumda.

Sokakta çadırlarında otururken, mahalleden geçtiğinizde seslenerek sizi yemeğe davet etmeye devam ediyorlar. Hiç bir şey değişmemiş gibi.
Soğukkanlı, sakin. İyiyi ve doğruyu isteyerek.
Bu coğrafyanın insanları, iyiliği hiç unutmayan çok vefakar insanlar.

Bize ve desteğimize çok ihtiyaçları var.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.