Gençlerin bana ‘yardım butonu’ ismini takmasını çok seviyorum
Kendi değer listenizi yapmaya çalıştığınızda ne kadar zorlandığınızı da göreceksiniz. Bir arkadaşım listeyi önüne alıp, yüzden ona indirirken ‘çocuklarımı öldürüyormuş gibi hissettim’ demişti sildiği değerleri göstererek.
Kolay iş değiştirenlerden misiniz? Bazıları bunu çok kolay yaparken benim gibiler ilk başladıkları işten kontak kapatarak ayrılabiliyorlar. Kariyerim boyunca kendimle ilgili en çok olumsuz yorumu tanıştığım ve arada iş için konuştuğum beyin avcılarından almış olabilirim. Neden yeni iş fırsatlar ve yeni heyecanlar için kapalıymışım?
Neden daha büyük işler yönetmek ve daha iyi paket tekliflerini dinlemek istememişim?
Onlarca neden sayabilirim; yaptığım işi ve anlamını sevmek, iyi takımlarla çalışmak, sektörün dinamizmi veya bana sağladığı sosyal çevre ve imkanların beni tatmin etmesi gibi. En başta da değerlerimle örtüşmeyen hiçbir iş veya kişi ile çalışmak istememem.
Ya da çok iyi bildiğim bir konuda bildiğim ve tanıdığım paydaşlarla çalışmanın rahatlığından çıkmak istememek. Bunu da kabul edebilirim.
Kafamda belirli bir yüzde olmasa da birinci bölüm çok ağır bastığı için yeni denemelere girişmedim.
Ayrıca yeni denemeler konusunda tutuk olsaydım, bu yaştan sonra podcast, girişim kurma, yazı yazma, üniversitede misafir hocalık yapma işlerine hiç giremezdim. Kurumsalda yeni işe girmekten çok daha zor işler bana göre. Üstelik bu yaşa kadar hiç yapmadığınız ve ne olacağını baştan görmekte zorlandığınız işler.
Hepimiz bu şekilde düşünmek ve çalışmak zorunda değiliz. Çok iş ve kurum değiştirip çok başarılı sonuçlar alan arkadaşlarım da var. Ya da çok başarılı bir kurumsal kariyerden ayrılıp kendi işlerini kuranlar hatta çalıştığı şirkete rakip olan girişimci kafalar.
Doğrusu ya da yanlışı yok. Oldukça bireysel kararlar ve meydan okumalar.
Önemli olan bizim kişisel olarak kendimize koyduğumuz hedef ve amaç ne? İşte bunu yazdıktan ve içini iyi doldurduktan sonra yol başlıyor.
Hepimiz yıllarca en önemli kaynağımız ‘insan’ dedik ve her yere de yazdık. Ama sistem ve bakış açısı olarak en az zamanı ve önemi insan kaynaklarına ayırdık.
İş yerinde iyi bir iklim ve kültür yaratmak, insanları daha bağlı çalışanlar haline getirmek ve işe mutlu gelip gitmelerini sağlamak insan kaynaklarının işi değildir ve olamaz.
Bu işler yönetim takımındaki tüm liderlerin ilk gündem maddesi olmalıdır. Nasıl şirketin hacim, kar ve ciro hedefleri varsa ve her gün, her hafta veya ay bu rakamlar konuşuluyorsa, her şirketin insan kaynakları ve mutluluğu için amacı, öncelikleri, takip edilecek hedefleri, değerleri ve kuralları olmalıdır.
Araştırmalarda işten ayrılma sebepleri arasında daha iyi kariyer fırsatları ve ücret ilk sıralarda yer alsa da konu gittikçe derinleşmeye başladı.
Daha alt sıralarda karşımıza çıkan ama önemi çok artan; yetersiz lider profilleri (insan odaksız, heyecanlandırmayan) yapılan işin veya markanın ‘iyi’ bir amacının olmaması, çalışanlar için esnek hakların ve çalışanı destekleyen gelişim programları veya bakış açısının eksikliği gibi onlarca yeni neden var.
Çoğu eskiden listelerde yoktu, ve bugün bunları görmezden gelen kurum ve yönetimler çok yakında duvara toslayacaklar. Birlikte çalıştığımız arkadaşların seslerini duymamak, taleplerini görmezden gelmenin bedeli artık şirketler için çok ağır olacak. Yeni yetenekler bulmak ve almak kısacası kurumu geleceğe hazırlamak en önemli işimiz olmalı. Nasıl olacağı ise çok belli.
Yapmak için yapılan takım buluşmaları, teşekkür mailleri, danışmanlarda alınan gençlik programları sahici ve otantik değilse yarar değil zarar getiriyor.
Kişisel olarak bunlardan korunmanın ve yeni yollara çıkmanın en önemli adımı ise, amacımızı ve değerlerimizi belirlemek ve yazmak olmalı.
Onlar bizim pusulamız olacak ve karanlıkta bile yolumuzu gösterecek. Hayatımızla ilgili tüm kararları onlara göre vereceğiz. İş kararları bunlardan sadece bir tanesi. Seçtiğimiz iş ve iş arkadaşlarımızın, liderlerimizin ne yaptığı ve ne dediği çok önemli olacak. Aynı yolda yürümüyorsak ayrılıklar yaşanacak.
Önemli olan bizim kişisel olarak ne ve nereye gitmek istediğimizi bilmemiz ve o yolu çizmemiz.
Önümüzde ve kafamızda onlarca değer kavramı var, bazıları birbirine benziyor iç içe geçiyor, bazıları ise tek başına yeteri kadar büyük anlamlar içeriyor.
İşte onlardan kendimiz için seçtiklerimiz ve içine girip yaşadıklarımız sayıca çok fazla değil. Sayıca az olmasına rağmen anlamları o kadar büyük ki, bizim tüm kararlarımızda ve her adımımızda kişisel anayasamız gibi. Onları çiğneyecek hiç bir şey yapmayız ve yaptırtmayız. Doğal sınırlarımız, yaşam alanımız. Bizim gibi düşünen işler ve insanlar hayatımıza girebilir. Diğerlerine girsek de çok mutlu olmadan ilişki kurarız ve ‘akşam olsa da gitsek’ diye bekleriz. Belki de mecburiyetten veya ödenecek faturalarımız olmasından.
Dönüp kendi değerlerime baktığımda ilk yazdığım günden itibaren çok da değişmemiş ama yolda evrilmiş, büyüdükçe anlam kazanmış. İçi daha çok dolmuş, daha kolay anlatmışım kendime ve daha iyi göstermişim çevremdekilere.
İlk değerim, sevdiklerim ve onlara karşı sorumluluklarım. Ailem, dostlarım ve hatta yeni tanışıp sevdiklerim de bu grubun içinde. İyi günde kötü günde hep birbirimizi desteklemek üzerine kurulu. Sevdiklerimin mutluluğu ve gelişimi için yapabileceğim her şeyin parçası olmak, düştüklerinde ellerinden tutmak, başarılarında, mutluluk ve sevinçlerinde en önde alkışlamak. Hatta onların yaptığı her güzel işte bir katkım olmasını önemserim. Ne için yaşıyoruz ki bu hayatı.
Özgürlüğüm, yine vazgeçemeyeceğim bir alanım. Her alanda özgürlükten bahsediyorum. Finansal özgürlük, karar alma özgürlüğü başta olmak üzere. Yapmak istemediğim bir şeyi yapmama özgürlüğü de dahil. Ceketi alıp çıkma durumu gibi düşünün. Her zaman ve her yerde.
Yaptığım her işi tutkuyla yapma durumunu önemsiyorum. Tutkusuz yaptığım işlerin sonuçlarını beğenmiyorum. Beğenmediğim işler üretmek içime sinmiyor. Sevdiğim insanlarla sevdiğim işler üretmek iyi geliyor. Bu bahçeyi sulamak da olabilir, başka bir ülkeye giriş stratejisi hazırlamak da. Küçüğü büyüğü yok, hepsi tutku ister. Beni heyecanlandırmayan işler bana göre değil. Onları da sevenler yapsın, eminim benden daha iyi yaparlar.
Güveni de eklemeliyim. Hem ben güven yaratmalıyım, güvenilir bir dost, insan veya lider olmalıyım, hem de birlikte yaşadığım, ürettiğim insanlara güvenmeliyim. İnsanlarla ilk tanıştığımda hep güvenerek başlarım. Hiç değişmez. Yolda güven kırıcı davranışlar veya tutumlar olursa onu sonra değerlendiririm. Yoksa birlikte yürüyemem, birlikte çalışamam. Ekmeğimi ve soframı paylaşamam, güvenmezsem.
Üç, dört en fazla beş madde iyidir. Daha çok olursa ‘değeri’ azalır, sulanır, içi dolmaz. Değişir mi? Değişir elbet, ama en çok yaşadıkların ve hissettiklerin kalır. Onlar yoksa sen de yoksun gibi.
Sadakat, adalet, güvenilirlik, keşif, iyiyi yapma, bilgelik, risk alma gibi onlarca, yüzlerce değer yazılabilir. Her biri çok içi dolu ve büyük değerler. Tercih yapmak zordur, eliniz gitmez azaltmaya, listeden silmeye.
Bu listeleri önünüze koyduğunuzda ve kendi değer listenizi yapmaya çalıştığınızda ne kadar zorlandığınızı da göreceksiniz. Bir arkadaşım listeyi önüne alıp yüzden ona indirirken ‘çocuklarımı öldürüyormuş gibi hissettim’ demişti sildiği değerleri göstererek.
Yeni yollara çıkma kararımızı verirken kişisel amaç ve değerlerimiz önemli. İyi zaman ayırıp düşünmek ve üzerine çalışmak lazım.
Değerlerimizi yaşamaktan güzel ne olabilir ki.
26 Aralık 2024 - 2024 yılı Z Raporumu açıklıyorum
23 Aralık 2024 - Bir adım önden ve arkana bakmadan yürü
19 Aralık 2024 - Başla-ma-mak için ne çok sebebimiz var?
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.