Galatasaray’dan Ali Koç tepkisi: Adaletsizliğin tarifesi
Salı gecesi Fenerbahçe, başkentte “Bu kulvarda ben yokum” dedikten sonra dün gece de Galatasaray adeta “Sen yoksan ben de yokum” dedi ve bu sezonki Türkiye Kupası serüvenine Karagümrük'e 2-0 yenilerek veda etti.
Süper Lig’in zirve ortakları amansız mücadelesini sürdürürken kupada da birbirlerinin izlerinden yürüme kararı almışlar anlaşılan! Salı gecesi Fenerbahçe, başkentte “Bu kulvarda ben yokum” dedikten sonra dün gece de Galatasaray adeta “Sen yoksan ben de yokum” dedi ve bu sezonki Türkiye Kupası serüvenine evinde veda etti… Önce şunu söyleyelim, RAMS Park’taki mücadele Sarı-Kırmızılıların Okan Buruk yönetimindeki muhtemelen en kötü performansıydı. ‘İlk 11’, sonradan dahil olanlar vs. neredeyse takımın hepsi kötüydü; bir parça Köhn, bir parça da ikinci yarı sahne alan Kerem Demirbay az-biraz iyiydi, diğer bütün isimler vasata bile yaklaşamadı…
Kerem Aktürkoğlu’nun alamet-i farikası ‘hatalı pas’la gelen gol
Daha oyun başlar başlamak konuk Karagümrük 1-0 öne geçti. Kerem Aktürkoğlu’nun alamet-i farikalarından olan ‘yanlış pas özelliği’ sonucu Fegouli’nin kaptığı top Ryan Mendes’e aktarıldı, o da yeni transfer Markao’yu gördü, Brezilyalı forvet de ağları… Son iki gündür Kerem Aktürkoğlu’nun son üç sezonda takıma yaptığı gol katkılarına ilişkin bir haber var bültenlerde. Son derece verimli rakamlarla donatılmış. Lakin bence gözden kaçan bir durum da var; Aktürkoğlu aynı zamanda o kadar çok top kaptırıp kendi kalesi için tehlikeli oluyor ki. Sarı-Kırmızılı defansın sağlamlığı içinde bu sorun bir şekilde hallediliyor yoksa aynı zamanda rakip takımlar için gol başlangıcı asisti rakamları son derece yüksek çıkabilirdi!
Ceketin bile o golü atardı be Tete!
Dün mücadelenin ilk yarısında akıl saç-baş yolduran asıl isimse Tete’ydi. Defalarca yazdığım gibi takımın ‘olmayacak duaya amin’lerinden Brezilyalı kanat oyuncusu iki net pozisyonu harcadı, zaten onun dışında da pek bir katkı yapmadı! Gösteriş uğruna tercih edilen bir isimdi Zaha. Ve onun için Rashica gibi ileride geride her daim katkısı yüksek, profesyonel ahlakı güçlü, asistlerinin yanı sıra attığı golleriyle de öne çıkan bir isimden vazgeçildi. Geçen sezonki şampiyonluğun önemli parçalarından biriydi Kosovalı açık, ama sağ olsun yönetim şov uğruna kendisini harcadı ve Tete gibi bir değeri (!) takıma katarak nasıl bir vizyonu olduğunu da bir anlamda gösterdi. Benzer bir sorun da kanadın diğer tarafında tabii ki. Wilfred Zaha da sezon boyunca kimi anlarda parladı ama genel görüntüde halı saha oyuncusu formatından öteye gidemedi. Gamsız, kendine oynayan, sürekli çalımı düşünen, her yerden vuran, doğru dürüst pas atmadıklarını gösterir bir biçimde el-kol hareketleri ve mimikleriyle sürekli arkadaşlarına negatif enerji yayan ama nihayetinde verimsiz bir profil… Ve dünkü maç özelinde Oliviera. Hazır değildi Portekizli orta saha ama zaten kendisinin Galatasaray kariyeri hep dalgalı olmadı mı? Ona güvenildiği zamanlarda beklentileri karşılayamadı ama ani çıkışlarla kendisini hatırlattı, lakin genel bir çizgide vasatı aşamadı… Dün ise takımdaki birçok arkadaşı gibi en kötü performanslarından birini sundu.
Arvaladze’nin karşılık bulan Emre Mor hamlesi
Aslında üç gün sonra oynanacak derbi öncesinde rotasyona gidilmesi elbette mantıklıydı ama sahne alan 11 çok kötüydü, çok dağınıktı, çok da laubaliydi… İkinci yarıya Kerem Demirbay ve Mertens’i sahaya sürerek başladı Okan Buruk. Fakat bu hamleler de çözüm olmadı. İlerleyen dakikalarda Vinicius ve Torreira da oyuna dahil olurken Galatasaray bir türlü kilidi açacak ve beraberliği sağlayacak sayıya kavuşamadı. Bu arada Vinicius derken sezon başı yapılan yanlışlar haydi neyse de böylesi bir forveti çok mu aradı Galatasaray yönetimi. Halil Dervişoğlu kiralık olarak gönderip benzer bir ‘yetenek abidesi’ni kiralamak ilginç bir hamle olmuş… Öte yandan ikinci yarı Şota Arvaladze’nin sahaya sürdüğü Emre Mor, gol ararken sürekli ileride kalan Galatasaraylı oyuncuların arasından kıvraklığı ve çabukluğuyla kolayca sıyrıldı ve gollük kontralara imza attı. Nihayetinde sonlara doğru verdiği pası klas bir kavisle Sarı-Kırmızılı ağlara yollayan Mendes farkı ikiye çıkardı ve ev sahibinin yarı final umutlarını söndürdü. Bu arada günün kötüleri arasında yer alan Berkan’a ilişkin de şu hatırlatmayı yapmak istiyorum; kendi mevkisi dışında oynatıldığında “Ama onun suçu yok ki, gerçek yeri orta saha” deniyordu. Bense bu savunuya karşı geçmiş yazılarımda “Berkan Kutlu sol bekte değil ‘gerçek’ yeri olan orta sahada da oynasa benim için fark etmez, Galatasaray standartlarının çok çok altında bir isim” diyordum. Dün gerçek yerinde oynadı ve sonucu gördük. Çok iyi niyetli, çok çalışkan, çok mücadeleci ama bence bu seviyenin oyuncusu değil.
İskandinav takımı değildi ama…
Galatasaray bu sezon en çok İskandinav ve İskandinavların çalıştırdığı takımlara (Molde, Kopenhag ve Sparta Prag) karşı zorlandı. Dün Şota Arvaladze’nin çalıştırdığı Karagümrük sahada ‘Kuzey rüzgârları’ estirmedi ama akıllı, sakin ve sadece defans yapmadan istediğini almayı bildi. Kendisini ve oyuncularını tebrik etmek lazım… Bu arada yeni forvetleri Markao’da ‘Ayağı temiz’ ya da ‘Tekniği yüksek Diagne’ havası var…
Dört hedeften ikisi gitti
Yer aldığı bütün kulvarları kast ederek “Dört kupaya da talibiz” diyen Okan Buruk ve takımı, sekiz gün içinde bu hedeflerden ikisine veda etti. Ulaşılabilecek iki nokta olarak sadece Süper Lig ve Süper Kupa kaldı. Bu haftaki derbi bu açıdan belki de sezonun en önemli maçı olacak. Muslera ve Icardi’yi dün dinlendiren, kadroya aldığı ama aslında dinlendirmek istediği isimleri de ilk yarıdaki kötü oyundan sonra sahaya sürmek zorunda kalan Buruk, Pazar günkü virajı nasıl dönecek, bekleyip görmekten başka şansımız yok elbette.
Zayıflara hayat hakkı tanıyın efendiler…
Öte yandan bütün dünyada kupa organizasyonları zayıfların, ‘ana akım’ içinde yer almayan takımların kendilerini göstermek, oyunun onlara şans tanıdığını hatırlamalarını sağlamak üzere kurgulanır. Lakin bizde sürekli ‘Dört büyükler’in yarı finale kalmasını ve de özellikle finali İstanbul’un üç büyüğünden ikisinin oynamasını düşleyen bir sistem var. Bu açıdan Fenerbahçe ve Galatasaray elenmeleri bu hayali en azından bu sezon rafa kaldırdı. Beklentim odur ki formatın sadece güçlülere değil, oyunun diğer aktörlerine de alan açması… Bakalım yeni sezonda uygulanacak yeni format neler getirecek?