10’ca bilim arasından: Bir etik tartışması… Kendi meme kanserini laboratuvarda ürettiği virüsle tedavi etti
Yazarımız Ümit Alan ChatGPT'ye olan ilginin zamanla azalmasının üzerine ciddiyetle gitmiş ve hatta yapay zekaya ufak bir test bile yapmış. Test sonucu iç açıcı olmasa da bu 'yapay zeka'nın sonu anlamına gelmiyor. Yazarımız, 'interaktif yapay zeka'nın ne olduğunu da örneğiyle birlikte açıklıyor.
İstanbul’a üniversite sonrası, 20’li yaşlarımın ilk yarısında yerleştim. Doğup büyüdüğüm Eskişehir’in kendine özgü bir şivesi var denemez. Dolayısıyla İstanbul’da birileriyle konuştuğumda nereli olduğumun tahmin edilmesi biraz zor ya da ben öyle sanıyordum.
Beşiktaş’ta bir restoranda, yemeğin yanında su isterken gayri ihtiyari olarak “Yanında bir de Kalabak suyu alayım” deyince yakayı ele verdim. Normalde yüzüme boş boş bakması gereken garson, “Abi Eskişehirli misin?” diye soruverdi.
Eskişehir’de musluktan akan ve içilemeyen suyla, sokakta gezen ve saka adı verilen kamyonlardan alınan içme suyunu ayıran bu belirteç (suyun kaynağının bulunduğu köyün adı Kalabak), haliyle sadece Eskişehir’de içme suyu anlamına geliyordu.
Eskişehir kültürüne hâkim garson sayesinde şans eseri anlaşılmıştım. Bu, aslında aynı dili konuşmamıza rağmen aynı bağlamda buluşamayacağımıza bir örnek. Üretken yapay zekânın bir kanadını oluşturan ChatGPT gibi büyük dil modellerinin en büyük zaafı da dil içerisindeki böyle pek çok bağlamı bilmiyor olması.
Bazen hayranlık uyandırıcı derecede mükemmelken bazen tamamen saçmalayabiliyor. Çünkü bildiğiniz üzere, bu dil modelleri internetteki devasa metin içeriğini okudukları için, hangi kelimelerden sonra hangi kelimeler geliyor diye iyice öğrenip, istatistiki tahmin yoluyla cevap veriyor. Okuduğu metin miktarı arttıkça da bu işin ritmini daha iyi öğreniyor ama bu, yazdıklarımızı bağlamıyla anlayarak cevap veriyor demek değil.
Örneğin, yazı üzerine düşünürken ChatGPT’ye “Kalabak suyunu bilir misin?” diye sordum. Şansım Beşiktaş’taki restorandaki kadar yaver gitmedi. Kalabak suyunun “cinsel içerikli bitkisel destek ürünü” olduğunu ve ‘cinsel performansı artırma iddiası’yla pazarlandığını uydurdu. “Böyle sorunlarınız varsa, önce bir sağlık profesyoneline danışın” diye akıl bile verdi.
Bu cevap karşısında, kaç yılın Eskişehirlisi olarak ağzım bir karış açık kaldı tabii, öyle bir performans olayı olsa biz bilirdik yani. O nedenle, geçen haftalarda “Kim 1 milyon ister?” yarışma programında, 1 milyonluk soruyu, Rabia Birsen Göğercin isimli yarışmacı akıl yürüterek doğru yanıtlarken, bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından test edilen ChatGPT’nin doğru yanıtlayamaması çok şaşırtıcı değil.
Farklı alanlarda pek çok işimizi görebilir ama bu dil modellerine özellikle bilgi konusunda çok da güvenmemek gerektiğini gösteren güzel örnekler bunlar. Dili çok iyi kullanıyor olabilirler ama bu aktardıkları bilginin de doğru olacağını göstermiyor.
Belki de bu nedenlerle ChatGPT’nin web sitesine gelen trafiğin geçen haziran ayında %10 düştüğünü, paralel şekilde uygulama indirme sayısının da azaldığı tespit edilmişti. Genel olarak üretken yapay zekâ ile ilgili ilk heyecanın azaldığına ilişkin yorumlar da artıyor.
Elbette bu iş burada kalmayacak. Deepmind’ın kurucu ortağı olarak bilinen, bu şirketin 2014 yılında Google’a satılma sürecinde de içinde olan Mustafa Süleyman, bugünlerde Inflection AI isimli kendi şirketiyle Pi adı verilen yapay zekâ destekli asistanı piyasaya sürmenin heyecanı içinde. (En son Reid Hoffman, Microsoft, Eric Schmidt ve Nvidia’nın katıldığı yatırım turundan 1,3 milyar dolar yatırım aldı)
İşte o Mustafa Süleyman, MIT Technology Review’e üretken yapay zekânın yalnızca bir aşama olduğunu aktardığı mini bir röportaj vermiş. Ona göre, sırada interaktif yapay zekâ var. Mustafa Süleyman, “Yapay zekânın ilk aşaması sınıflandırmaydı, derin öğrenmeyle bilgisayara giren çeşitli türdeki veriyi sınıflandırmak üzere eğitebileceğimizi gördük” diyor. İkinci aşaması da şu an içinde olduğumuz, sınıflanan bu verileri kullanarak yeni veriler ürettiğimiz üretken aşama.
Süleyman’ın bundan sonraki aşama dediği aşamaysa, interaktif aşama. Buna göre geleceğin ara yüzü “konuşma” olacak. Yapay zekâ ile yazışmak yerine daha çok konuşacağız. Sonra yapay zekâ asistanımıza verdiğimiz görevler doğrultusunda o bizim yerimize başka insanlarla hatta başka yapay zekâ araçlarıyla konuşacak. Yani üretken yapay zekânın statik teknolojisinin yerini harekete geçme potansiyeline sahip interaktif yapay zekâ alabilir. Böylece hatalarını da azaltma imkânı bulabilir tabii. (Mustafa Süleyman, yer yer tekno-iyimserliği nedeniyle eleştiriler de alan biri. Özellikle yapay zekânın risklerinin azaltılabileceği konusunda oldukça iyimser. Bu öngörülerini bu bilgiyle birlikte değerlendirelim.)
Konuşma konusuna girince, özellikle istediğimiz dilde video üretip, istediğimiz videoyu farklı bir dile çevirebileceğimiz uygulamalar giderek artıyor. Örneğin bu sayfada gördüğünüz, İngilizce konuşarak bu yazıyı tanıtan videoyu, denemek için Türkçe metin girerek birkaç tık marifetiyle neredeyse bir dakika bile harcamadan HeyGen uygulamasında oluşturdum. (Tam tersini de yapabilirdim)
Bunu, dünyanın belli başlı bütün dillerinde yapma imkânım da vardı. Benzer şekilde Rask isimli bir uygulama, sizin herhangi bir dilde çektiğiniz ya da yüklediğiniz hazır bir videoyu başka bir dilde yine video olarak sesli ve görüntülü biçimde çevirerek hazırlayabiliyor. (Rask sıradışı yoğunluk nedeniyle örnek oluşturmama izin vermedi)
Bu öncü uygulamalar, iki ayrı dili konuşan insanın, eşzamanlı olarak kendi dillerinde konuşarak anlaşabileceği, böyle videolar üreterek işlerin görebilecekleri bir dünyanın altyapısının hazır olduğunu gösteriyor. Mustafa Süleyman’ın interaktif yapay zekâ diye söz ettiği şey de bununla ilişkisiz değil.
Peki insan-robot fark etmeksizin herkesin kendi dilinde konuşup kendi dilinde anlayacağı, hangi dilde konuştuğumuzun önemsizleşeceği bir dünya nasıl olacak?
Dil aynı zamanda bir bağlam olduğuna göre, bu yolla bağlam çöküşünün hangi yeni türlerini gereceğiz?
Böyle bir dünyada yabancı dil eğitimi ya da birkaç dil bilmek eskisi kadar önemli olacak mı?
Öyle bir dünyada diller hangi yöne doğru gelişecek?
Dünya üzerinde kurallarını yapay zekânın belirlediği tek bir dil kalması olasılığı var mı?
Örneğin birkaç yıl önce Facebook’un birbirleriyle sohbet etmek için tasarladığı robotların kendi aralarında insanlardan farklı bir dil geliştirdiği görülmüştü. Burada dil bilimcilerin, felsefecilerin, poliglotların (çok sayıda dil bilip konuşanlar), şimdi aklıma gelmeyen pek çok uzmanlık alanından kişilerin cevaplaması gereken pek çok soru var. Bunları cevaplama hadsizliğine düşmeyeceğim ama bunları düşündükçe heyecanlandığımı da gizleyemem. Özellikle İngilizce dışındaki bilimsel çalışmaların bile gözden kaçırılıp yok sayılmasıyla ilgili araştırmalar ortadayken, birkaç dilin nüfuzuyla şekillenen bir dünya yerine, herkesin kendi dilinde ürettiği ve anlaşılabildiği bir dünya çok ilginç bir yer olabilir.
Sadece olumlu değil, olumsuz sonuçları da olacaktır. Hep birlikte düşünelim, belki ileride yeniden bu konuya döneriz.