İşte Osman Kavala’nın yeniden yargılanması için olası üç formül
OdaTV’nin sahibi ve Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın ile CHP’nin seçim kampanyasını yönetmekte olan Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan arasındaki atışmada ‘yalı çetesi’ ve ‘FETÖ’ lafları havada uçuşuyor.
OdaTV adlı web sitesinin sahibi ve Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın’ın çok sert bir iddiası var:
Soner Yalçın’a göre, CHP içinde bir veya daha fazla kişi, Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş değil de Kemal Kılıçdaroğlu aday olsun ve böylece seçimi de Tayyip Erdoğan’ın kazanma şansı doğsun diye uğraştı. Yani bu CHP’liler aslında CHP seçimde kaybetsin istediler. Bunu da Ak Parti ile işbirliği içinde yaptılar.
Yalçın, dün Sözcü gazetesinde yayınlanan yazısında bu iddiasını şu cümlelerle şahikasına çıkardı:
‘Erdoğan’ı iktidardan indirmek için tarihi fırsat yakalanmışken, “illa Kılıçdaroğlu olsun” dayatmasını niçin yaptıkları belli değil mi? AKP yaptırdı!
Mesela bu köstebek; “FETÖ’den yüz milyon dolara yakın alacağım var” diye AKP’yi devreye sokarak TMSF’den para alma peşindeki bir CHP danışmanı olabilir mi? AKP desteği olmasa satış sözleşmesinde adı olmamasına rağmen davaya müdahil olmak isteyebilir mi?
Bu işlerde ona akıl veren, “oksijensiz” kalmış gazeteci- patronu da yazarız elbet…
Bunlar ve kullanılmaya müsait çömez gazetecilerin AKP değirmenine su taşıdığı belli değil mi?’
Yalçın’ın bu denli sert ithamlarına hedef olan ve yazıda ‘köstebek’ diye kodlanan isim, halen CHP’de Kurumsal İletişimden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı sıfatıyla çalışan Tuncay Özkan.
Soner Yalçın’ın ‘oksijensiz kalmış gazeteci-patron’ diye kodladığı kişi ise haftalık Oksijen gazetesinin sahibi Zafer Mutlu. Çok açık belli değil ama Yalçın’ın ‘kullanılmaya müsait çömez gazeteci’ diye kodladığı kişinin ise Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu olma ihtimali yüksek.
Çünkü Tuncay Özkan ile Soner Yalçın arasında alttan alta epeydir süren savaş, 23 Mart perşembe günü Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu’nun bir yazısıyla gün yüzüne çıkmıştı.
Terkoğlu, artık mahkeme tarafından erişim yasağı geldiği için okunamayan yazısında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında bir dönem özel kaleminde görev yapmış, artık adı ‘iş insanı’ olarak anılan Hasan Dağcı’dan söz ediyor, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Beşli çete’ olarak adlandırdığı müteahhitlerin ve bazı başka isimlerin de Dağcı’nın İstanbul Beykoz’daki ‘yalı’sında buluşup seçim için strateji belirlemeye çalıştıklarını yazdı.
Barış Terkoğlu yazısında şöyle diyordu:
“Yalıdaki masa, ‘Erdoğan kazansın’ istiyordu. B planı ise Erdoğan’ın kaybetme olasılığına karşı, muhalefeti kendilerine yumuşak geçiş yaptıracak bir alternatife zorlamaktı. Kılıçdaroğlu’nun ‘418 milyar doları alacağım’ sözleri tüylerini ürpertiyordu.
Milyar dolarlarını kaybetmekten korkan insanların toplantısına katılanlar kimlerdi? Hangi gazeteciler muhalif görünüp, para uğruna iktidara yakın duruyordu? O kişiler iktidar değişmezse diye onlardan yana duruyorlar. İktidar değişirse diye de kamuoyunda muhalif görünüyorlar. Sonuç olarak amaç her türlü kazanmak.”
Peki bu son paragrafta geçen ‘muhalif görünüp para uğruna iktidara yakın duran gazeteciler’ kimlerdi? İddia o ki, o isim daha sonra o toplantıda bizzat bulunduğu da iddia edilecek olan Soner Yalçın’dı.
Fakat ilginçtir, Barış Terkoğlu ve Soner Yalçın birbirlerini uzun süredir tanıyan isimler. Terkoğlu uzunca bir süre OdaTV’yi yönetti, hatta burada yayınladığı bir haber nedeniyle hapis yattı. Ama daha cezaevindeyken Cumhuriyet’te yazmaya başladı, çıktıktan bir süre sonra OdaTV’den ayrıldı ve tamamen Cumhuriyet’e geçti. Halen orada yazıyor. Soner Yalçın’ın dünkü yazısında ondan ‘çömez’ diye söz etmesi büyük ihtimalle bundan kaynaklanıyor.
Terkoğlu’nun Cumhuriyet’te çıkan yukarıda alıntı da verdiğim yazısı belli bir grup insan arasında ciddi çalkantıya neden oldu. Yazıda adı geçen Hasan Dağcı mesela bir açıklama yapıp Tayyip Erdoğan’la 17 yıldır görüşmediğini, zaten son seçimde de Muharrem İnce’ye oy verdiğini söyledi, evinde bir buluşma olduğunu yalanladı.
Ama hikaye orada bitmedi. 4 Nisan salı akşamı KRT adlı televizyonda Onur Erdoğan imzalı bir ‘haber’ yayınlandı. Haber kelimesini tırnak içine aldım, çünkü pek habere benzemiyordu ve içinde herhangi bir kaynağa dayanmayan bir iddia vardı: Hasan Dağcı’nın evindeki toplantıda Soner Yalçın da bizzat bulunmuştu. (Aynı ‘haber’in video versiyonu da burada.)
‘Haber’e göre Soner Yalçın geçmişte bu ‘yalı’da aylarca yaşamış, hatta yakın çevresine burada mangal partileri bile vermişti. (Burada bir düzeltme lazım, burası ‘yalı’ değil, görkemli ve büyük bir ev. Bu ev zamanında Cem Uzan’a aitti, daha sonra TMSF tarafından satın alındı. Anlaşıldığı kadarıyla Hasan Dağcı burayı satın aldı. Soner Yalçın’ın kendi evinde bir restorasyon sürerken Hasan Dağcı’nın kendi evini Yalçın’a tahsis ettiği iddia ediliyor.)
Bu ‘haber’i yayınlayan KRT herhangi bir televizyon değil. Bu kanalın Tuncay Özkan’a ait olduğuna dair çok sayıda medya dedikodusu mevcut. Özkan’ın burada hiç hissesi olmayabilir ama biraz sonra göreceksiniz, daha önce de KanalTürk’te hissedar değildi Özkan ama oranın sahibiydi, satıştan sonra TV’ye çıkıp ‘Sattım’ demişti. KRT’de de benzer bir yöntem kullanılıyor olabilir.
KRT bu andığım ‘haber’i yapınca OdaTV’den neredeyse anında bir cevap geldi. OdaTV, Can Özçelik imzasıyla bir haber yayınladı ve FETÖ nedeniyle kaçak durumda olan iş insanı Akın İpek’in bir iddiasını duyurdu.
Esasen zamanında Koza-İpek’in ve kendi adına bir medya grubunun sahibi olan, 2014’te yurt dışına kaçan Akın İpek’in bu iddiaları yeni değil. OdaTV aynı iddiaları, az önce andığım Barış Terkoğlu’nun yazısının yayınlanmasından bir gün önce, 22 Martta bu kez imzasız olarak haberleştirmişti.
Akın İpek’in iddiası özetle şu:
Tuncay Özkan tarafından 2004 yılında kurulan ve 2008 yılında Akın İpek tarafından 25 milyon dolara satın alınan KanalTürk’te Tuncay Özkan hissedar değildi; onun yerine OdaTV’nin ‘Özkan’ın akrabası’ dediği Ahmet Burak Mızrak isimli biri kanalın çoğunluk hissesine sahipti.
Şimdi Akın İpek’e göre Tuncay Özkan bu Ahmet Burak Mızrak aracılığıyla İstanbul’da bir mahkemede ‘KanalTürk’ün değeri düşük belirlendi’ diye yeniden bedel tespiti davası açmıştı ve bu davayı kazanması durumunda halen kayyım yönetiminde olan Koza-İpek şirketlerinden 95 milyon dolara kadar para alması söz konusuydu. Akın İpek, KanaTürk’ün satışının gerçekleştiği gece Tuncay Özkan’ın bizzat TV’ye çıkıp bu satışı anlattığını ve İpek Grubuna teşekkür ettiğini de video kayıtlarıyla hatırlatıyordu. İpek’in bu konudaki Tweetleri burada.
İhbarda bulunuyorum…
TMSF de bulunan Koza İpek şirketlerinden, Tuncay özkan a, İstanbul 10. Asliye mahkemesi eli ile 95 MİLYON DOLAR aktarılması için tezgah kuruldu.
Bu parayı halka açık olan İpek enerji (ipeke) ve Koza Anadolu (Kozaa) şirketlerinin küçük yatırımcısına…
— Akın İpek (@akinipek01) March 22, 2023
OdaTV’nin Tuncay Özkan’ın bu akçeli mahkeme işlerine ilişkin iddiaları duyurmasının arka planında bir ima yatıyor. O da kabaca şu: Bu iktidar döneminde yargıdan iktidarın istemediği bir karar çıkamaz; KanalTürk’ün 2008’deki satışı için bugün yeniden değerleme yapılmasının istenmesi ve bilirkişinin de ilave 95 milyon dolar ödenmesi gerektiğine ilişkin rapor vermiş olması, Tuncay Özkan ile iktidar arasındaki ilişkinin karinesi kabul ediliyor OdaTV tarafından.
Nitekim, OdaTV’nin sahibi Soner Yalçın’ın da bu karineye inandığı, bu haberin başında alıntısını yaptığım yazısından anlaşılıyor. Yalçın, yazısında HaberTürk yazarı Fatih Altaylı’nın zamanında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hayli sert tepkisine neden olan eski bir yazısından, 8 Eylül 2022’de yayınlanan yazısından bir alıntı yapıyor:
‘Pek çok kişi, bunların iktidar ile iş tutmaya çalıştığını, iktidardan nemalanmak üzere içinde bulunduğu muhalefeti yıpratma görevi üstlenen köstebekler olduğunu, bunların özellikle bazı ilişkileri, kimi kaçak bazı işadamlarıyla bağlantıları nedeniyle iktidar tarafından ele geçirildiğini düşünüyor.’
Kısacası Soner Yalçın’ın Tuncay Özkan hakkındaki iddiası öyle yenir yutulur cinsten değil. Tabii buna karşılık Soner Yalçın hakkında Barış Terkoğlu ve KRT tarafından yazılanlar da kolay yutulur iddialar değiller.
İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu kavga etmiyor, vekilleri ediyor
Peki ama bu iki isim neden kapışıyor? Bu sorunun cevabının Soner Yalçın’la ilgili bölümü benim 2 yıl önce Mart 2021’de HaftalıkGazete’de yazdığım bir yazıda var. Soner Yalçın o dönemde Ekrem İmamoğlu için bir medya kurmaya soyunmuştu. O medya kurulamadı, pek çok insan geldi geçti ama Yalçın ile İmamoğlu’nun yakın ilişkisi devam ediyor.
İmamoğlu 2021’de de, daha dün denebilecek kadar yakın zaman öncesine kadar da Cumhurbaşkanı adayı olmak için uğraşıyordu. Soner Yalçın çok kez onu destekleyen yazılar yazdı.
Buna karşılık Tuncay Özkan ise başından beri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını savunuyor, bunu gerçekleştirmeye çalışıyordu.
Yani Yalçın ile Özkan aslında bir yerde İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun ‘vekilleri’ olarak kavga ediyorlar. Peki vekiller kavga ederken ‘asil’ler ne yapıyor? Görünen şu: Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısı için canla başla çalışıyor. Önceki gün Trabzon’da Kılıçdaroğlu ile birlikte mitingdeydi, dün ise Isparta’da miting yaptı, Kılıçdaroğlu için oy istedi.