Fenerbahçe’nin liderlik yolu komşudan geçiyor
Geçtiğimiz hafta ülkemizde ve Avrupa’nın önde gelen çeşitli futbol müsabakalarında dikkat çekici skorlar ortaya çıktı. Bu skorların ortak özelliği ise içinde ‘4’ rakamını barındırıyor olması.
Büyük maç tabiri, bazen karşılaşacak takımların tarihi rekabetine bazen de oynanacak maçın o sezonun/kupanın gidişatına yön vermesine bağlı olarak kullanılır. Söz konusu maçlar genellikle çekişmeli olması, sonuç ne olursa olsun tarafların kıyasıya mücadele vermesi beklentisi taşır. Bu tarz maçlarda ortaya çıkan farklı skorlarsa ne kadar sansasyonel olduğuna bağlı olarak tarihe geçer. Bazı skorlarsa tarihe geçecek kadar sükse yapmasa da taraflardan birinin gidişatını siyahla beyaz gibi etkilemesi açısından önem taşır. Geçtiğimiz günlerde Avrupa’da ülkemizde oynanan bu gibi maçların dördünün sonucu, spor kamuoyunda birbirinden farklı etkiler yarattı.
Sözünü ettiğimiz maçlardan biri Kadıköy’de oynandı. Fenerbahçe ve Beşiktaş, ligin kendi adlarına kaderini çizmesi muhtemel mücadelesine çıktılar. Sarı-lacivertliler ilk yarının sonuna doğru Arda Güler’in yerde kaldığı pozisyonda penaltı kazandı. Söz konusu pozisyon hafta boyunca tartışıldı. Hatta MHK Başkanı Lale Orta, yayıncı kuruluşta katıldığı programda penaltı kararının yanlış olduğunu, VAR’ın devreye girmesi gerektiğini vurguladı. Bunun üzerine Beşiktaş, Lale Orta’ya tebrik açıklaması dahi yayınladı.
Maçın ikinci yarısıysa Beşiktaş’ın 10 kişi kalması ve Fenerbahçe’nin penaltı kazanmasıyla ev sahibinin lehine başladı. Fakat kırılma anı, ligin gol kralı Enner Valencia’nın kullandığı penaltıyı kaçırması oldu. Bu dakikadan sonra Cenk Tosun ve Nathan Redmond önderliğinde tarihi bir geri dönüşe imza atan kara kartal, sahadan 4-2 galip ayrıldı. Skor 3-1’e geldikten sonra saha içinde reaksiyon vermekte zorlanan Fenerbahçe’de taraftar, hem takıma hem de yönetime tepki gösterdi. “Yönetim istifa” seslerinin duyulduğu Saracoğlu’nda, bazı futbolcular ıslıklandı.
Oyundan çıkarken Cenk Tosun’un ve son golü attıktan sonra Vincent Aboubakar’ın alkışlanması, futbol otoritelerince fair-play çerçevesinde bir hareket olarak nitelendi. Evet, hareketin centilmence olduğu ve Beşiktaşlı futbolcuları onore ettiği gerçek fakat bence taraftarın asıl amacı kendi takımına verdiği mesajdı. Fenerbahçe taraftarı, Beşiktaşlı oyuncuları takdir etmekten ziyade, kendi oyuncularını eleştirme, onlara tepki gösterme amacıyla söz konusu alkışlamayı gerçekleştirdi.
Sonuç olarak Fenerbahçe’nin sezonu son yıllarda olduğu gibi yine çıkmaza girdi. Şampiyonluk yarışındaki rakibi Galatasaray’ın 6 puan gerisinde kalan Fenerbahçe, psikolojik olarak bu maçtan büyük yara aldı. Beşiktaş ise 4 gollü Kadıköy galibiyetlerini adeta seriye bağladı. Şenol Güneş’le farklı bir kimliğe bürünen siyah-beyazlılarda Cenk Tosun yükselen performansını sürdürdü. Derbinin, sezonun kalanına iki takım açısından da özellikle psikolojik olarak fazlasıyla etkisi olacaktır.
Henrikh Mkhitaryan, Marco Reus, Jonas Hoffman… Bu isimler, Borussia Dortmund’un son Allianz Arena galibiyetinde golleri atan isimler. Borussia Dortmund, tarihler 12 Nisan 2014’ü gösterdiğinde 3-0 gibi dikkat çekici bir sonuçla rakibini alt etmişti.
Daha sonra oynanan 9 maçın tamamını kazanan Bayern Münih, bu maçların hiçbirini tek farkla kazanmadı. 9 maçta rakip fileleri 35 kez havalandıran Bavyera ekibi, kalesinde yalnızca 7 gol gördü. Bu tarz bir baskınlığı kırmak her ne kadar zor olsa da Borussia Dortmund için geçen hafta sonu oynanan maç sezonun kaderi açısından hayati öneme sahipti. Deplasmana rakibinin 1 puan önünde çıkan Dortmund, kendisine 1 puanın dahi yettiği karşılaşmaya korkunç başladı.
Dortmund, kaleci Gregor Kobel’in akıl almaz hatasıyla henüz 13. dakikada 1-0 geri düştü. 18 ve 23. dakikalarda Thomas Müller’in golleriyle farkı artıran Bayern, rakibinin fişini adeta maçın ilk çeyreğinde çekti. Yeni takımıyla ilk maçına çıkan Thomas Tuchel, böylelikle ilk sınavına rüya gibi bir başlangıç yapıyordu. İkinci yarıda Kingsley Coman farkı 4’e yükseltti. Dortmund’a Emre Can (P) ve Donyel Malen’in golleri yetmedi.
Borussia bu sonuçla büyük bir fırsatı tepmekle kalmadı öte yandan psikolojik anlamda da ligin kritik dönemecine felaket bir başlangıç yaptı. Öyle ki Almanya Kupası çeyrek finalinde de istediğini bulamayan Sarılar, Leipzig’e deplasmanda 2-0 yenilerek kupa dışında kaldı. Tuchel’le ilk engelini kayıpsız geçen Bayern’se yine kupada Freiburg’a şok bir son dakika golüyle elendi. Fakat ne olursa olsun Şampiyonlar Ligi’nde yoluna devam eden Bavaria ekibi, ligde de liderliği eline geçirmiş durumda.
İngiltere Premier Lig ve Avrupa futbolunda son yılların en büyük rekabeti Mancheter City – Liverpool eşleşmesi. Bu eşleşmeyi değerli kılan unsurlardan biri birbirine fazlasıyla saygı duyan Jürgen Klopp ve Pep Guardiola’nın karşı karşıya geliyor olması.
Takımların durumu ne olursa olsun bu ikilinin maçını izlemek son 5-6 senedir büyük keyif. Geçtiğimiz hafta sonu Etihad Stadyumu’nda oynanan maç da aynı keyif ve heyecanla başladı. Liverpool, kontra ataklarla rakibinin kalesini tehdit ederken 17. dakikada Mohammed Salah’ın ayağından gelen gol Kırmızılar’ı 1-0 öne taşıdı. Ancak rakip kalede etkili ataklarla tehdit oluşturan ev sahibinin cevabı gecikmedi. Julian Alvarez, 27’de skoru 1-1’e getirdi.
İlk yarı bu skorla tamamlandı ve ikinci yarının başı, bu iki takım arasındaki farkın ne boyutta olduğunu adeta kanıtladı. Henüz ilk dakika dolmadan Kevin De Bruyne’nin golüyle öne geçen City, 53’te İlkay’la farkı artırdı. Geri dönüş çabaları sonuç vermeyen Liverpool, 74’te Jack Grealish’in golüne engel olamadı ve maç 4-1 sonuçlandı.
Jürgen Klopp, Çarşamba akşamı oynanan Chelsea maçı öncesi City karşısında alınan mağlubiyetin de etkisiyle: “Geçmişte yaptıklarım sayesinde hala görevdeyim.”, dedi. İki takımın farklı klasmanlarda olduğu açık seçik ortaya çıktı. Liverpool, çıkan haberlere göre Naby Keita ve Alex Oxlade-Chamberlain gibi oyuncularıyla sözleşme uzatmayacak. Kırmızılar, orta saha başta olmak üzere birçok bölgede revizyona gidecek.
Avrupa futbolunun en flaş ve en formda takımı hangisi diye sorulsa herhalde birçoğumuzun yanıtı Napoli olur. Napoli, hem Şampiyonlar Ligi’nde yoluna görece şanslı denilebilecek bir kurayla devam ediyor hem de Serie A’da artık şampiyonluğunun önünde bir engel yok gibi görünüyor.
Geçen hafta sonu oynanan maçta Milan, deplasmanda Napoli’yi yaşadığı rüyadan uyandırdı. Rafael Leao’nun resitaline sahne olan maçta Milano ekibi 17. Dakikada Portekizlinin ayağından bulduğu golle öne geçti. Devamında Brahim Diaz 25’te farkı ikiye çıkarırken Napoli sezonun en silik oyunlarından birini oynadı. Bu oyunda konuk takımın gol buldukça motivasyonunu artırmasının da etkisi vardı.
Bir diğer etki de Victor Osimhen’in sahada olmayışıydı. Bu sezon takımının ve Avrupa’nın en büyük yıldızlarından olan oyuncunun yokluğunda Napoli, Leao’nun 59 ve Alexis Saelemaekers’in 67’deki gollerine engel olamayarak sahadan 4-0 mağlup ayrıldı.
Bu mağlubiyet Napoli’nin şampiyonluk yolculuğuna büyük bir ket vurmayacak. Zira ikinci sıradaki Lazio’yla aradaki fark hala 16. Ancak bu iki takımın Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde de eşleştiğini düşünürsek Milan, Güney ekibine son derece etkili bir mesaj verdi diyebiliriz.
Barcelona’da Negreira davasının seyri merakla takip ediliyor. Öte yandan Lionel Messi’nin şehre dönüp dönmeyeceği merak konusu. La Liga mücadelesi milli ara öncesi Real Madrid’e karşı alınan galibiyetle kendi lehlerine şekillendi. İşte Barcelona, bu psikolojiyle ve deplasmanda kazandığı 1-0’lık maçın avantajıyla Real Madrid karşısına çıktı.
Dakikalar 10’u gösterdiğinde Spotify Camp Nou, sahada olmayan bir oyuncunun ismini haykırıyordu. 98 bin kişilik dev mabed Messi sesleriyle inliyordu. Hava, Barça’nın turu alacağı maçta taraftarların hem Kral Kupası finalini hem de Messi’nin dönüş ihtimalini kutlama havasıydı. Ancak dünya üzerinde bu tarz anlarda psikolojik olarak asla etkilenmeyen tek bir takım varsa o da Real Madrid’di. Madrid, pozitif havayı 45+1’de Vinicius Jr.’ın golüyle dağıttı.
İkinci yarının hemen başındaysa maçın kahramanı, Vinicius’a asist yapan Benzema sahneye çıktı. 50’de durumu 2-0’a getiren Fransız, 58’de penaltı vuruşunda hata yapmadı. Belki de stadın atmosferine kendini kaptıran nispeten genç Barcelona takımı, birçok hata yaptığı ikinci devrede risk almaya başladı. Arkada boşluklar vermeye başlayan Barça’nın savunmadaki noksanlığını değerlendiren Benzema maçın sonucunu belirleyen golü 80. dakikada rakip ağlara bıraktı. Böylelikle Karim Benzema, 1963’te Ferenc Puskas’tan sonra hat-trick yapan ikinci oyuncu oldu.
Barcelona’nın konsantrasyon probleminin bilhassa ikinci yarıda ayyuka çıktığı maçta Real Madrid, ligdeki vaziyet ne olursa olsun ölüm kalım maçlarında her zaman dikkate alınması gereken taraf olduğunu hatırlattı. Madrid, Kral Kupası finalinde Osasuna’yla eşleşti. Eflatun-beyazlılar Şampiyonlar Ligi’nde de menajersiz Chelsea’yle çeyrek finalde karşılaşacak.