Derbi sahadan önce masada başladı: Karşılıklı suçlamalar tam gaz
Fenerbahçe, erkek basketbol ve kadın voleybolda çıktığı Avrupa arenasından hüsranlarla ayrıldı. Fenerbahçe Beko, play-off biletini garantileyip sıralamayı belirleyecek maçta Kızılyıldız’a mağlup olurken Fenerbahçe Opet, 3-0’ın verdiği avantajla çıktığı maçta final biletini Vakıfbank’a kaptırdı.
6 Nisan tam da Fenerbahçe camiasının hayallerindeki gibi bir gün oldu. Vakıfbank’ı deplasmanda 3-0’la bozguna uğratan Fenerbahçe Opet, CEV Şampiyonlar Ligi finali için olabilecek en iyi sonuçla evinde döndü. Fenerbahçe Beko ise evinde Anadolu Efes’i 103-86 gibi gösterişli bir skorla yenmiş, son iki sezonun şampiyonu rakibini play-off dışında bıraktı. Ayrıca Fenerbahçe Beko, kendi play-off biletini de hemen hemen sağlama aldı. Futbol takımı ise henüz birkaç gün önce Beşiktaş’a karşı hezimete uğrarken, Kayserispor’u ağırladığı Ziraat Türkiye Kupası maçından 4-1’le ayrılıp yarı finalde Sivasspor’un rakibi oldu.
6 Nisan ne kadar şahaneyse 13 Nisan da bir o kadar hüsran doluydu. Fenerbahçe, son birkaç senede kronik hale gelen, kritik maçlarda yenilme, en önemli anlarda adeta basiret bağlanması problemleri tekrarladı.
Akşamın ilk kritik randevusu saat 19.00’da Burhan Felek’teydi. 5 bine yakın Fenerbahçe taraftarı takımlarının CEV Şampiyonlar Ligi finali bileti için toplandı. Vakıfbank’ın ufak çaplı bir mucizeye ihtiyacı vardı. Bilhassa ilk setin sonundan itibaren o mucizenin gerçek olma ihtimali her geçen dakika arttı.
22-20’den sonra 5 sayılık seri yaparak seti 22-25 kazanan son şampiyon ilk darbeyi indirdi. Sonrası ise çorap söküğü gibi geldi. Fenerbahçe’nin reaksiyon göstermeye çalıştığı her an Vakıfbank duvarına tosladı. Blok sayılarında rakibine maç boyu 16-1 üstünlük kuran Vakıf, Gabi Guimaraes ve Paolo Egonu’nun 2 ve 4 numaradan hücumlarıyla zafer adımlarını attı. Genç yıldızlarla dolu kadrosuyla son 2 ay içerisinde yenilmez bir görüntü çizen Fenerbahçe ise yattığı zafer rüyasından kabusla uyandı. Maç bittiğinde salonda Vakıfbank’ın zafer turu vardı. Son şampiyonun pasörü Cansu Özbay sevinç gözyaşlarıyla unutulmaz bir fotoğrafa imza atıyordu. İtalyan çalıştırıcı Giovanni Guidetti ise tırmanmaları gereken dağı inanarak tırmandıklarına vurgu yapıyordu. Gösterişli bir şekilde maça gelen Fenerbahçe dağı geçilmişti. Artık elde kupa ve lig hedefleri kaldı.
Fenerbahçe erkek basketbol takımı ise voleybol maçının sonuçlandığı anlarda Kızılyıldız deplasmanında play-off bileti peşindeydi. Maç son derece çekişmeli geçerken sarı-lacivertliler üstünlüğü bir türlü net şekilde eline geçiremedi.
EuroLeague sezonu dikkate alındığında hedefsiz olan Kızılyıldız, maç sonunda eşitliği yakaladı. Fenerbahçe normal süre sonunda Marko Guduric, uzatma sonunda da Nick Calathes’le maç toplarından faydalanamadı. 91-89’luk yenilginin ardından doğal olarak gözler Atina’daki Olympiakos – Baskonia maçına çevrildi. Bu maçı Baskonia’nın kazanması felaket senaryosunun ikinci perdesi olacaktı. Ancak neyse ki liderliği garantileme amacıyla maça çıkan Yunan ekibi istediğini aldı. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin play-off bileti Atina’dan geldi.
Ancak sorun şu ki Fenerbahçe Beko, ligi 5. bitirip Monaco’yla eşleşebileceği senaryoyu çoktan çöpe attı. Zira Maccabi Tel-Aviv evinde Real Madrid’i mağlup edince sezonu 5. sırada bitirmeyi garantiledi. Fenerbahçe ise sezonu 8. tamamlayabildi ve normal sezonda hem içeride hem dışarıda farklı kaybettiği Olympiakos’la eşleşti.
Fenerbahçe’de söz konusu kritik maçlarda beliren kronik problemlerin başlangıç noktası ise futbol branşına dayanıyor. 2005-06 sezonunun finalindeki Denizlispor deplasmanı, o günleri yaşamış her Fenerbahçe taraftarının yarası niteliğinde. O günden sonra da final niteliği taşıyan birçok maç Fenerbahçe futbol takımı için sonunda kutlama değil hüsran barındırdı.
2008’de Kezman’ın Ankara’da kaçırdığı penaltı, 2010’da Kadıköy’deki Trabzonspor maçı faciası, 2012’de yine Kadıköy’de Galatasaray’a karşı oynanan Süper Final maçı ve 2021’de yine ve yeniden Kadıköy’deki Sivasspor maçı. Fenerbahçe bu maçlardan en az bir tanesi dahi kazansa belki de armasında resmi olarak dört yıldız olacaktı. Bu dört maçtan ikisini kazanmaksa Fenerbahçe’nin 1959 şampiyonluklarını kabul ettirdiği takdirde armasına altı yıldız takması anlamına gelecekti.
Bu sezon oynanan kritik maçta iki hafta önce Beşiktaş’a sahasında 4-2 kaybeden Fenerbahçe, yine final maçı niteliğindeki karşılaşmadan eli boş döndü. 2020-21 sezonunda sahasında hem Galatasaray hem Beşiktaş’a yenilen sarı-lacivertliler bu sezon da aynı kaderi yaşadı. Kadıköy’ün kale olduğu, Fenerbahçe’nin mabedi rakiplerin korkulu rüyası addedildiği yer, sarı kanaryanın kritik anlarda yıkıldığı yere dönüştü.
Son 28 derbide yalnızca 5 kez kazanabilen Fenerbahçe, bu sezon final niteliğinde 9 maç daha oynayacak. Rakibinin puan kayıplarına duacı olacak takım, şayet istediği sonuçlar çıkarsa, kritik maçlarda son yılların aksine daha istikrarlı bir grafik çizmek zorunda.
Önümüzdeki iki ay, Fenerbahçe’nin kulüp olarak zorlu eşiklerle ve finallerle karşılaşacağı bir iki ay olacak. Bu süreçte kupada ve ligde şampiyonluk hedefi olan kadın voleybol takımı, EuroLeauge’de en azından F4 hedefleyip lig şampiyonluğunu kovalayan erkek basketbol takımı, hem lig hem Avrupa’da kupa hedefiyle yola çıkan kadın basketbol takımı ve tabii ki hem kupa hem ligde zafer umuduyla yoluna devam futbol takımının oynayacağı her maç hayati değer taşıyor. Bu maçlardan bazıları aynı az önce dile getirdiğimiz maçlar gibi final değeri taşıyacak.
Bu maçlarda taraftarından sahadaki oyuncusuna, yöneticisinden kulüp çalışanına kadar camianın vereceği refleks, uzun vadede bazı şeyleri tetikleyebilir. Zira bir kıvılcım, uyuyan volkanı yattığı yerden kaldırabilir, aynı Stephen Appiah’ın kaçırdığı bir golün psikolojik etkisinin 17 sene sonra devam etmesi gibi…