Paylaşımları soruşturuluyordu: Fatih Altaylı cuma günü ifade verecek
Gazeteci Fatih Altaylı Habertürk'ten ayrıldığını açıkladı. Son köşe yazısını yayınlayan Altaylı "Türkiye yeni bir dönemece girerken, dost dediğim birine daha fazla dert olmamam gerek. Benim özgürlüğüm, onun yükü olmamalı" dedi. T24 yazarı Mehmet Yılmaz da dün yazılarına son verdiğini duyurmuştu.
Gazeteci Fatih Altaylı, HaberTürk’e veda ettiğini açıkladı. Haberi köşesinden “Bana katlanan herkese teşekkürler” başlıklı yazısıyla duyuran Altaylı, “Bundan böyle, medyada kimseye patron diyecek gücüm takatim yok. Saygı duyacağım öyle birini de zaten göremiyorum” dedi.
Fatih Altaylı’nın yazısı şöyle:
“Gerçekten hesabını tutmadım, bilmiyorum bu kaçıncı.
Veda…
Evet, veda.
Cumhuriyet, Gelişim Yayınları, Söz, Nokta, Erkekçe, Gelişim Spor, Güneş, Günaydın, Hürriyet, Sabah, Show TV, Cine 5, Kanal D, ATV, Kanal 1, radyolar… Belki bazılarını hatırlamıyorum bile. Tepem attığında, gerek gördüğümde bırakıp çıktığım yerler…
Çoook, neredeyse medyanın yakın tarihi.
Şimdi de Habertürk mazime gömülüyor.
Bu Habertürk sayfalarında okuyacağınız son yazım.
Kim bilir belki de, gecikmiş bir son yazı.
2005 yılında, Hürriyet’ten ayrıldığımda bana kucak açan Ciner Grubu’nda 18. yılım olmuş hiç çaktırmadan.
Yaşlandıkça hayat hızlı akıyor, vallahi hiç anlamadım nasıl geçti.
Sabah Gazetesi ile başlamıştık.
Sevgili Turgay Ciner ile ofisinde otururken, Sabah’a gelmemi teklif ettiğinde, tek bir talebim olmuştu, “Sadece yazar olurum. Yöneticilik falan istemeyecekseniz gelirim” demiştim.
El sıkışıp başladık.
Üç ay sonra “Gazetenin başına geç” dedi.
Güldüm.
İki ay sonra, tam bir yılbaşı günü evde misafirlerimi ağırlamaya hazırlanırken telefonum çaldı, “Hemen gel” dedi.
Gittim.
“Yarın gazetenin başına geçiyorsun” dedi.
“Yarın ailemle tatile gidiyorum. Geçemem. İstersen kov ama kızıma ve eşime verdiğim sözden dönemem. Bende aile işten önemlidir” dedim.
Güldü.
“Yayın Yönetmeni olarak tatile git” dedi.
Kıramadım.
Kabul ettim.
“Yöneticilik yapmam” sözümden birlikte dönmüştük.
Kısa sürede, beraberce Sabah’ı Türkiye’nin en etkin gazetesi yaptık.
Hürriyet’teki yakın dostlarım da gelmişti yanıma.
Hafta sonları 1 milyon, hafta içi 500 binli tirajlara ulaştık.
Sabah etkinlikte tarihinde ilk defa en büyük rakibi Hürriyet’i geçti BİAK verilerinde.
Daha sonra TMSF gazeteye el koydu.
Dava sürecini bekledim, hukuksuz olduğuna inandığım bu işlemde ısrar edileceğini ve gazetenin geri verilmeyeceğini gördüğüm anda bırakıp çıktım Sabah’tan.
Turgay Ciner, yenilgiyi, hele hele haksız yenilgiyi kabul eden biri değildi.
Düşürüldüğü yerden kalkmak istiyordu medyada.
“Yenisini kurarım” dedi.
Kurduk.
Önce Habertürk televizyonu Kenan Tekdağ’ın yönetiminde hayata geçti.
Ardından benim yönetimimde gazete 2009 yılında yayın hayatına başladı. Hiç görülmemiş, eşsiz, benzersiz bir gazete olarak.
Herkesin “Tutmaz” dediği gazete bir anda Türkiye’nin en çok satan iki gazetesinden biri ve tartışmasız en etkin gazetesi oldu.
Sonrası malum.
2014 yılında yayın yönetmenliğini bıraktım, gruptaki idari yetkilerimin tümünden arınıp yazar olarak devam ettim.
Ve tabii televizyon programlarına da.
Medya Grup Başkanı Sevgili Kenan Tekdağ, tabir caizse bana katlandı.
Aslında tam zıt karakterlerdik.
Ben ne kadar “Deli dolu” isem o, o kadar “Temkinli” idi.
Aslında iyi bir dengeydi.
Gün geldi “Bilim programı yapacağım” diye tutturdum.
Reyting alır almaz demeden “Ne istersen” dedi, sağolsun.
Yaptık, Türkiye’nin en kült ve bana göre en gerçek muhalif programlarından biri çıktı ortaya. “Olmaz” dese yapamazdım, açık.
Geçen perşembeye kadar 15 yıldır aralıksız sürdürdük.
Yazılarıma da kısa bir dönem dışında aralıksız devam ettim.
Açık söyleyeyim, gerek Turgay Bey, gerek Kenan Bey bana “Katlandılar”.
Bilmiyor muydum benim yazılarım, programlarım yüzünden nelere göğüs gerip, neler çektiklerini.
Zaten artık ilişkimiz bir dostluk ilişkisi idi.
Turgay Ciner bana göre Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir vizyona sahip, çok farklı bir işadamı idi.
Muhtemelen Vehbi Koç’tan sonra bu ülkenin gördüğü en vizyoner işadamı. Bir işadamında ender rastlanan entelektüel birikimi, tecrübelerini paylaşmaktaki cömertliği, çok az insanda gördüğüm gustosu ile ile bir prensibimi ayaklar altına aldım. Patronlarla asla yakın olmazdım, Turgay Bey ile bunu beceremedim.
Dostum, arkadaşım olmuştu. Bir gün tartışmadık, bir gün kavga etmedik.
Birbirimize saygıda bir gün kusur eylemedik.
Türk medyası, gazetecilik çökerken, Allah var benim ayakta durmama, hatta gazeteci olarak yeniden ayağa kalkmama destek oldu.
Muhtemelen bedelini de ödedi.
Ve Türkiye yeni bir dönemece girerken, dost dediğim birine daha fazla dert olmamam gerek herhalde.
Benim özgürlüğüm, onun yükü olmamalı.
Bu yüzden de aslında bir süredir kafamda olan bir şeyi hayata geçirmenin zamanı geldiğine inandım.
Ve dün 15 yıldır çok yakın çalıştığım ve güvendiğim Sevgili Kenan Tekdağ’la konuştuk.
Yolları ayırmaya karar verdik.
Sağolsun, bütün tecrübesi ile bu işi güzelce halettik. Teşekkür ediyorum.
Doğrusunu isterseniz bu kararı Turgay Ciner ile konuşmadan hayata geçirmek istedim.
Çünkü konuştuğumda “Gitme” dese kalmak zorunda kalırdım.
Kabul etse “Niye gitme demedi” diye belki de kırılırdım, insanım.
Grupta en iyi anlaştığım yöneticilerin başında gelen Didem Ciner’e bile her şey bittikten sonra haber verdim.
Ciner ailesine 18 yıllık her şeye rağmen keyifli ve öğretici yolculuk için gerçekten teşekkür ediyorum.
Sonuçta bugün Habertürk’e veda ediyorum.
Türkiye’nin, Türkiye’de medyanın en zor döneminin 18 yılını birlikte yaşadık.
Başka hiç kimse ile bu kadar uzun süreli bir beraberliği, hele hele bu dönemde asla beceremezdim, beceremezdik.
Bazen aşk biter ya, bittiğini bilmek, anlamak, uzatmamak, sıkmamak lazım.
Yarın artık yokum.
Ne yapacağımı bilmiyorum henüz.
Belki uzun, belki kısa bir tatil.
40 yıldır yazmak dışında bir iş yapmadım.
Muhtemeldir ki, kendi köşemde, kendi halimde bir şeyler yazarım.
Sonrası?
Vallahi bilmiyorum.
Boş duranı Allah sevmez derler.
Ben de sevmem.
Duramam, rahmetli anneannemin deyişiyle kurtluyumdur.
Rahat batar herhalde.
Batarsa zaten haberiniz olur.
Bu arada şunu da söylemeden bitirmem mümkün değil.
Habertürk’ü birlikte kurduğum tüm çalışma arkadaşlarıma, medyadaki sayıları giderek azalan pırlanta gibi gazetecilere ama özellikle ve özellikle beraber çalışmaktan büyük keyif aldığım ve kardeşim gibi gördüğüm birkaç çalışma arkadaşıma teşekkür ediyorum. Onlar kendini bilir.
Arkamda bıraktığım tüm genç arkadaşlarıma da minnettarım, bunca yıldır benim gibi “Huylu” bir adama “Abi” dedikleri için.
Sizlere de beni hep okuduğunuz, hiç yalnız hissettirmediğiniz, bazen kızsanız da güvenmeye devam ettiğiniz, benden vazgeçmediğiniz, varlığınızla gösterdiğiniz güç ve destek için büyük bir teşekkür borçluyum. Ama ben de Habertürk’le ilgili olumlu ya da olumsuz her şeyi benden bilmenize göğüs gerdim, onu da unutmayın:)
Ama artık yokum.
Hoşçakalın…
Görüşmek üzere.
NOT: Bundan böyle, medyada kimseye patron diyecek gücüm takatim yok. Saygı duyacağım öyle birini de zaten göremiyorum. Ama bir süre sonra yazılarıma fatihaltayli.com.tr adresinden devam etmeyi planlıyorum. Sonrasına bakarız.”
Öte yandan Gazeteci Mehmet Y. Yılmaz, seçim sonuçlarının ardından T24’teki “Adam kazandı” başlıklı köşe yazısıyla yazmaya ara verdiğini duyurmuştu.
“İçinde yaşadığım, bir parçası olduğumu sandığım toplumu doğru okuyamamışım” diyen Yılmaz, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda, aradaki 2,5 milyon oy farkını kapatıp, üzerine çıkabilmesi ve bu seçimi kazanabilmesi artık mümkün değil” değerlendirmesinde bulunmuştu.