Hızlı ve Öfkeli dünyasında intikam zamanı
Altı filmlik vizyon haftasının iddialı yapımı 'Hızlı ve Öfkeli 10'. Aksiyon ve maceranın yanına bu sefer sıkı bir intikam ateşi ekleyin! Romantik komedi olarak 'Aşkın Bununla Ne İlgisi Var?' filmi tercihiniz olabilir. Haftanın Türk filmi geçen yıl Altın Portakal için yarışan 'Bir Umut'.
Milenyumda yıllarında ne olduysa oldu anaakım sinemada baş gösteren hikayesizliğin imdadına çizgi roman uyarlamaları (tabii ki Marvel’i kastediyorum), fantastik edebiyat uyarlamaları, bir zamanların fenomen filmlerinin yeniden çevrimleri ya da bildik serilerin yan hikayelerinden çoğaltılarak çekilen yapımlar yetişti. Ama arka arkaya gelen seri filmler bir noktada, kötü uygulanmış botokslu yüzler etkisi vermeye başladı. İzlerken keyifli ama hikaye namına açılım getiremeyen, özel bir sözü olmayan filmler ortalığı kasıp kavurdu.
Hızlı ve Öfkeli serisini bunlardan ayıran, kendi minör hikayesini adım adım büyütmesi ve kendi efsanesi yaratması. Bunu yaparken elbet sinemanın aksiyon ve macera janrından ziyadesiyle beslendi. Ama neticede hep insanın becerilerini önemsedi. Mekaniğe ya da isterseniz gaz ve vitese diyelim, hakim olmanın becerisiydi bu. Bir de takım çalışmanın, dostluğun önemini anlattı bize yıllarca.
Hatırlayanlar olacaktır, 2001’de ortaya çıktığında hız meraklısı, arabaya düşkün çeteler ve onları yakalamak isteyen polisler üzerine kuruluydu macera. Ama ‘teşkilatın’ bu ekibi saflarına çekmesiyle geldiğimiz gazdan ayağını hiç çekmeyen Domenic Toretto (Van Diesel) ve ekibi artık dünyayı kurtarmaya çalışan süper olmayan kahramanlara dönüştüler.
Gördüğü ilgi üzerine sürekli vites büyüten ve moda tabirle söylersek evrenini genişten Hızlı ve Öfkeli’nin evreni genişledikçe de kahramanlar buna ayak uydurdu ve bugünlere geldik.
Maceranın 10. ayağında intikam ateşi kasıp kavuruyor ortalığı. Domenic Toretto’nın yıllar önce saf dışı bıraktığı bir milyarderin oğlu intikam için ortaya çıkıyor. (Bu noktada eski günlere bir dönüş yapan film burada rahmetli Paul Walker’a da bir selam çakıyor.) Lakin intikamcı kötü adamımız Dante’nin (Jason Momoa) amacı Domenic Toretto’yu öldürmek değil ona acı çektirmek. Bunun için de sevdiklerini özellikle de oğlunu hedef alıyor.
Malum bizimkiler kendilerini bir aile olarak gören bir takım. Ve Domenic de bu ailenin babası rolünde. Bu sefer ailesine zarar gelmesin diye uğraşıyor. Yani işin özü bir babanın ailesini koruma mücadelesi ‘Hızlı ve Öfkeli 10’.
Burada bir parantez açmakta fayda var. Hollywood uzun zamandır bazen açıktan bazen örtük bir şekilde kahraman ebeveynlerin çocuklarının geleceği ile ilgili endişesini dile getiriyor. Bu gelecek endişesinin temelinde dünyanın hiç kimse için güvenli bir yer olmadığı düşüncesi var. Karakterlerin kulağına senaristler eliyle fısıldanan şu: Kahraman olabilirsin ama sadece günü kurtarabilirsin, söz konusu gelecekse çocuklarının emniyeti senin bile garanti altına alman zor. Bir kötü çıkar ve her şeye mahveder. Bunun nedeni malum dünyada kötücüllüğün yükselişte olması.
Bu durum karşısında yapacak bir şey yok! İyiler de savundukları değerlerle ve bildikleri yöntemlerle mücadele devam edecek. Domenic de öyle yapıyor. Ama bu mücadelede Domenic’in işi zor. Çünkü kötü adamımız Dante son derece zeki bir psikopat. Ve Domenic için dişli bir rakip. Üstelik her hamlesiyle Domenic’in bir adım önünde. Adeta onunla eğlenerek operasyonlarını düzenliyor.
‘Hızlı ve Öfkeli 10’nun yönetmen koltuğunda ‘Taşıyıcı’, ‘İnanılmaz Yeşil Dev’, ‘Titanların Savaşı’, ‘Sihirbazlar Çetesi’ filmleriyle tanıdığımız yönetmen Louis Leterrier var. Leterrier serinin dokuzuncu adımında epey yalpalayan seriyi öncelikle rotasına sokuyor. Filmin sürprizli hikayesine uygun olarak, adım adım önceki filmlerden aşina olduğumuz aksiyona yükleniyor. Özellikle Roma’daki sahnelerle de kendi imzası atıyor.
Lakin ‘Hızlı ve Öfkeli 10’, açıldıkça açılan senaryosuyla, hikayesini tek filme sığdıramıyor. Bunun için yarım bir finalle intikam hesaplaşmasını 11. filme bırakıyor. Açıkçası bu tercihin serinin ruhuna yakıştığını söylemek zor. Nihayetinde Domenic’in eli vites koluna gidince ve ayağıyla gazı kökleyince finalin ucu görünür seyirci için. Bu sefer yine o an geliyor ama sadece kaçırılan oğlunu kurtarmış oluyor. Kötü adamımız Dante ile yüzleşme 11. filme kalıyor.
Sinemada altın yumurtlayan tavuk kesilmez. Dolayısıyla 11. filmde Domenic elbette Dante’den intikamını alacak ve macerada 12’ye uzayacak. Ama içten içe serinin bir yol ayrımına doğru geldiğini de macerayı ikiye bölmesinden anlıyoruz. Eee kahramanlarımız yavaş yavaş yaşlanıyor ne de olsa…
Rasmus A. Sivertsen’in yönetmen koltuğunda oturduğu Norveç yapımı animasyon filmi ‘Süper Aile /Helt Super’, animasyon tutkunlarına keyifli bir 76 dakika vadediyor. Film, babasından sonra şehrin süper kahramanı olma rolünü üstlenmeye çalışan Hedvig’in başından geçenleri anlatıyor. Koca bir şehrin süper kahramanı olmak göründüğünden çok daha zordur…
Korku filmi tutkunlarının ilgisini çekecek ‘Araf 6: Ölüm’, sınıf öğretmenliği yapan Yavuz’un başından geçen talihsiz olayları konu ediniyor. Sınıfa gelen yeni bir öğrenciyle gerçek ve rüyalar arasında kaybolan Yavuz, kısa bir süre sonra cinler tarafından esir alındığını öğrenir. Eski eşi Ayşe’den şüphelenen öğretmen, bu sır perdesini çözmek için elinden geleni yapar…
Haftanın bir diğer animasyon filmi olan ‘Çılgın Yarışçılar’, ailesine ait olan bir unvanı almak için elinden geleni yapan, yarış arabalarına tutkusu olan bir gencin hikayesini konu ediniyor. Film, yarış arabalarına tutkuyla bağlı bir genç olan Sloan’ın ailesinin de bir zamanlar yarışçı olduğunu öğrenmesiyle onlara ait olan unvanı geri kazanmak için harekete geçmesini anlatıyor.
Romantik komedisiz yapamayanların favorisi olmaya aday ‘Aşkın Bununla Ne İlgisi Var? /What’s Love Got to Do with It?’, Londra’dan Lahor’a uzanan, görücü usulü evlilik hikayesini anlatıyor. Sürekli yanlış kişileri seçerek gerçek aşkı bulamayan Zoe ile gerçek aşkın sırrının görücü usulü evlilik olduğunu düşünen Kazım’ın farklı bakış açıları sonsuz aşkı bulmalarına yetecek midir?
Ümit Köreken’in yönettiği Baran Şükrü Babacan, Eylem Yıldız, Funda Eskioğlu ‘Bir Umut’ geçen yıl Antalya Film Festivali’nde yarışan filmlerdendi. Sinema filmlerinde rol almak isteyen Umut ile özel bir tiyatroda yönetmenlik yapan Asiye’nin iyi giden ilişkileri annesinin onu ansızın aramasıyla bozulur. Çünkü Umut için artık geçmişin kapıları açılmıştır.
5 Kasım 2024 - Trump mı kazanacak yoksa Harris mi? Sinemacılar sonuçları açıklıyor!
4 Kasım 2024 - ‘Yandaki Oda’ Oscar’da karşınıza çıkarsa şaşırmayın!
1 Kasım 2024 - Beyazperdede altına hücum!
29 Ekim 2024 - Cumhuriyet bu: Çobanlığa mahkum edilen çocuklara bilim insanı olma fırsatı verdi